Medya
  • 20.9.2005 01:41

AHMET HAKAN'DAN YORUMLAR: 'BİR ADAM HEM DİNDAR HEM SOLCU OLABİLİR...'

Hürriyet gazetesindeki köşesiyle en çok tartışılan köşe yazarlarından biri haline gelen Ahmet Hakan Coşkun, bugün CNN TÜRK’te ‘Tarafsız bölge’ adlı bir televizyon programına başlıyor. Ahmet Hakan, ‘Türkiye’de birçok insan, ‘sen sağcısın- ben solcu’ gibi kalıplaşmış düşüncelere sahip. Ben kafalardaki bu konforu bozmaya çalışıyorum’ diyor.

Kanal 7 gibi muhafazakár bir kanalda solcuları ekrana çıkardığı için sağcılar onu ‘döneklikle’ suçladı. Solcular ‘takiyye yapıyor’ derken, laikler hiç sevmedi. Sinemacılar tarafından bile vatan hainliğiyle suçlandı. Ahmet Hakan Coşkun’u beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ama onun, siyasi değerlerin yarattığı kutuplaşmaların kırılma sürecinde, Türkiye’nin en önemli toplumsal figürlerinden biri olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

- Bugün CNN TÜRK’te başlayacak olan ‘Tarafsız Bölge’ programı hakkında bilgi verir misiniz?

Pazartesi hariç hafta içi her gün saat 20.00’de ekranlara gelecek. Gündemdeki kişilerin konuk olacakları söyleşi tarzında bir program olacak. O gün gündemde kim varsa, onu konuk edeceğiz. Bu Başbakan da olabilir, bir başkası da...

- Bu tarz çok program var. Siz nasıl bir fark yaratmayı hedefliyorsunuz?

Farkım soruları soruş tarzım, üslûbum, olaylara yaklaşımımla ortaya çıkacak. Aynı kişiyle bir başka gazetecinin yapacağı söyleşiyle, benim yapacağım söyleşi arasında devasa bir fark bekliyoruz. Televizyonda daha önce yaptıklarıma dayanarak, böyle bir iddiayı ortaya atıyorum.

- CNN TÜRK, AGB’nin reyting ölçümlerine açık bir kanal değil. Dolayısıyla reyting kaygınız matematiksel anlamda olmayacak.

AGB sonuçlarını göremeyeceğim ama sanki reyting ölçümü yapılıyormuş gibi hareket edeceğim. İzlenirlik benim için çok önemli.

İMAJLARA YÜKLENMEDEN DE POZİSYON SAHİBİ OLUNABİLİR

- Yazılarınızla sağcı-solcu, dinci-laik, yüklendikleri misyonun kalıpları içine kendilerini abartılı bir şekilde sokmuş olan insanların kafasını karıştırıyorsunuz. Bundan keyif alıyormuşsunuz gibi bir izlenim seziyorum.

Sizin yaptığınız bu tespit dışarıdan bakıldığında doğru olabilir ya da böyle bir ruh hali sezilebilir. Ancak ben illa da böyle olsun diye yapay yazılar kaleme almıyorum. İçten ve doğal olduğumu düşünüyorum.

- Sizi ‘Laik-dinci kutuplaşmanın yarattığı önyargıları kırma adına, Türkiye’nin yaşadığı geçiş sürecinin en önemli toplumsal figürü’ olarak görüyorum. Bu düşünceyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de birçok insan kalıplaşmış düşüncelere ya da önyargılara sahip. Kafalarımızın karışması ve bu konforun bozulması gerekiyor. Ben de bu konforu bozmaya çalışıyorum. Konfor şudur, sen sağcısın, ben solcu! Herkesin ne diyeceği baştan belli. Ben bu kısır döngüden çıkma sürecine bir parça hizmet ediyor olabilirim. Bir adam hem dindar, hem solcu olabilir.

- Belki de bu kutuplaşma toplumdan çok medyada yaşanıyor!

Evet, çünkü medyadaki pozisyonlar, önyargılardan besleniyor. Siz medyadaki pozisyonunuzu öteden beri getirdiğiniz bir imaja borçlusunuz. Bu imajlarda değişiklik olduğu zaman tutuğunuz yerleri kaybedebilirsiniz! İşte ben insanlara bu imajları yüklenmeden de pozisyon sahibi olabileceklerini göstermek istiyorum.

- Kanal 7’de ekrana solcuları çıkardığınız için sağ kesim tarafından eleştirildiniz. Solcular sizi takiyye yapmakla suçluyor. Laikler ise en başından beri sizi sevmedi. Herkesin tepkisini çekmek en zor olanı. Ancak bu tepkinin de sizin popülerliğinizi artırdığı bir gerçek.

Doğru söylüyorsun. Ancak bunun dezavantajı şu: Türkiye’de sol, sağ, laik, dindar hiç fark etmiyor, her kesimde aşırı marjinal olanlar var. Bu insanlar azınlıkta olmalarına rağmen öyle bir tepkisellik içindeler ki, sizin duruşunuzu bozabiliyorlar ya da kendinizi iki arada bir derede hissetmenize yol açabiliyorlar. O kadar çığırtkanlar ki, onların yaylım ateşi arasında kalmak, gerçekten büyük bedeller gerektiriyor. Bir de şu var: Türkiye’de sesi çok çıkmayan makul insanlar var. Aslında bu kitle çok geniştir ve çok sesleri çıkmaz ama sizin ne yapmak istediğinizi fark eder ve size destek verirler. Ben bu orta kesime dayanmaya çalışıyorum.

- Peki, Beyaz Türklerin arasına girmeyi başardınız mı?

Allah’a şükür, Beyaz Türkler bağrına bassın, Siyah Türkler nefret etsin gibi bir amacımız yok. O kadar saçma senaryolar kaleme alıyorlar ki, ne diyeyim yani?

Deniz Akkaya solculuğun anlamını bile bilmez

- Deniz Akkaya’nın ‘Ahmet Hakan diye bir adam var. Sabah kalkıp magazin gazetelerini okuyor ve oradan beslenerek yazıyor’ sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir magazin muhabiri Deniz Akkaya’ya ‘Siz solcu musunuz?’ diye soruyor. Akkaya da ‘Evet, ben solcuyum...’ diyor. Fakat ikinci bir soru gelmiyor ve Deniz Akkaya bir anda solcu ilan ediliyor! Bu durumda ben ne yapıyorum? Magazinin üstlenmediği yaklaşımı getiriyorum...

Anavatan Partisi’ne oy verdiğini, Kürtçe’nin yasaklanması gerektiğini ve Özal’ı sevdiğini söyleyen birisinin nasıl solcu olabileceğini soruyorum! Eminim ki, Deniz Akkaya, ansiklopedideki solculuk maddesini bile okumadan böyle açıklamalar yapıyor. Zaten ‘Magazinden besleniyor’ diyerek saldırmasının sebebi de bu kuyruk acısı.

- Sizce köşe yazarlarımız ‘light gündem’i biraz abartmıyor mu? Siz de bu trendin içinde değil misiniz?

Ben bir köşe yazarıyım ve hayatın içinde olmak zorundayım. Önemli olan yazdıklarınızın yapay ve sahte olmaması. İlgi çekmek için herkes ‘A’ derken, ben ‘B’ diyeyim, şuna bir tane çakayım, oradan bir ses gelsin, ortalık karışsın gibi bir yapaylık içine girmemek benim tek kaygım. Ancak diğer köşe yazarları bu kaygıları duyuyorlar mı bu konuda kuşkuluyum! Çünkü genelde büyük bir yapaylık var.

Banyo filmi tam bir fiyasko

- Bir ara Türk Sineması’yla ilgili yaptığınız eleştiriler ortalığı karıştırmıştı. Şu anki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

En son Banyo filmini seyrettim ve Türk Sineması’na dair hayalkırıklığım daha da derinleşti. Banyo filmi, senaryosu, oyunculuğu, her şeyi ile tam bir fiyasko. Bakın şimdi ‘fiyasko’ dedim diye yine beni ukalalıkla suçlayacaklar!

- Altıoklar, Banyo’da deneysel bir çalışma yaptığını ve Türk insanının cinselliğe bakışını ele aldığını söyledi. Ama ‘Belden aşağı espri yapmaktan öteye geçememiş’ tarzı eleştiriler almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence şöyle oluyor bu işler: Entelektüel bir Fransız filmi çekeyim, deneysel bir yapım ortaya atayım diye hevesleniyorsunuz ama bunları gerçekleştirecek sinemasal donanıma sahip değilsiniz! Problem, donanımla-heves arasındaki farkın anlaşılmaması. Banyo filmini izlediğinizde Mustafa Altıoklar’ın Türkiye’nin cinselliği ve cinsel sorunları konusunda doğru dürüst bir birikimi olmadığı ortaya çıkıyor. Banyo’daki oyuncular da deneysel film oyuncuları gibi davranıyorlar ama onlar da yapaylar.

/Mevlüt TEZEL - HÜRRİYET

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 11:05

İLGİLİ HABERLER