Medya
  • 3.6.2003 13:53

AHMET TEZCAN'DAN MEHMET ALİ ILICAK'A ÇOK ANLAMLI BİR VEDA MEKTUBU

Tezcan'ın veda mektubu: Sayın Mehmet Ali Ilıcak Gazeteciliğe 1981 yılı sonunda yanında başladığım merhum Kemal Ilıcak’ın aziz hatırası hürmetine heyecanla başladığım Tercüman macerası, geçtiğimiz Cuma günü Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz ile yaşadığımız tatsız bir olay nedeniyle çok kötü ve fakat bir o kadar da ibret verici ve öğretici bir şekilde son buldu. Öncelikle olayı anlatmama izin verin. Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi, manşetten yayınladığı haberi ile Dünden Bugüne Tercüman Gazetesi’ni ‘yazar hırsızlığı yapmak’ ile suçladığı gün, Metin Yılmaz ile konuştum ve suçlamanın aslını öğrenmek istedim. Çünkü her Tercüman çalışanı gibi ben de bu haberden son derece rahatsız olmuştum. Metin Yılmaz, Avrupa’ya özel baskı yapan bütün gazetelerin özel sayfa açıp yurtiçi baskılarından yazı iktibasları yaptığını ve bunun bir gelenek olduğunu söyleyerek “Biz de bunu yapıyoruz. Yazıları öteki Tercüman’ın logosuyla yayınlıyoruz” dedi ve Almanya masasına giderek Atilla Kızıltan’dan Almanya baskısı bir Tercüman alarak gösterdi. Ben de sözkonusu haberde yer alan Suat Yalaz’ın çizgi romanını sordum. “Bu çizgi romanı her gün mü alıyorsunuz?” dedim. Atilla Kızıltan “Evet her gün alıyoruz” dedi. Sonra da bunun için Türkiye’de dava açılamayacağını, ancak Almanya’da şikayet konusu olursa kaldırılabileceğini söyledi. Ben de “Bu söylediğin işin yasal prosedürü ve hile-yi şer’iyye kısmı. Sen bu çizgi romanı her gün izinsiz alıp yayınlamayı içine sindirebiliyor musun?” diye sordum. Atilla Kızıltan “Çok güzel sindiriyorum, çünkü biz bunu Haldun Simavi’den öğrendik” dedi. O gün Metin Yılmaz’ın odasında genel olarak konuştuk, herkes fikrini söyledi, ben de yazıların alınmasında teamülden kaynaklanan bir mantıklı izah olduğunu söyledim ve “Fakat buna rağmen öteki Tercüman’dan almamak gerekirdi, çünkü bizim onlarla bir de isim hakkı davamız var. Suat Yalaz’ın günlük çizgi romanını almanın ise izah edilebilir hiçbir yanı yok.” dedim. Ertesi gün; öğleden sonra Metin Yılmaz çalıştığım masaya geldi ve İlker Sarıer’in Sabah’ta Nazlı hanıma hitaben bu konuyla ilgili yazdığı yazıya atıfta bulunarak, “Bizim yaptığımızı onlar da yapıyorlar. Sen de onları yazsana, İlker bize geçirmiş, sen de ona geçir” dedi. Yine Kızıltan’ın odasından Hürriyet Gazetesi’nin Avrupa baskısından bir örnek getirerek iktibas edilmiş köşe yazılarını gösterdi. “Koy bunları köşene, sen de onlara geçir” dedi. Ben bunun doğru bir şey olmadığını söyledim; “Hadi köşe yazılarının bir izahı var, Suat Yalaz’ın çizgi romanını nasıl izah ederim?” dedim. Atilla Kızıltan’a “Bu çizgi romanı yayınlamak için Suat Yalaz’dan izin aldınız mı? Gazeteden izin istediniz mi?” diye sordum. Kızıltan almadıklarını söyleyince “Bunu içinize nasıl sindiriyorsunuz?” diye tekrarladım. Kızıltan da yine Haldun Simavi’den bahsetti,”Ondan öğrendik” dedi. Bu konuşmalar giderek yükselen bir ses tonuyla yazıişleri servisinin ortasında yapıldığı için o anda orada bulunan bütün arkadaşlar şahittir. Ben böyle bir şeyi yazamayacağımı söyleyince Metin Yılmaz, bağırarak “Sen onları mı savunuyorsun şimdi, onları savunuyorsan git orda çalış” diye bağırdı. Ben de “Ben kimseyi savunmuyorum, sadece böyle bir şeyin size yakışmadığını söylemeye çalışıyorum” karşılığını verdim. Metin Yılmaz “Senin ilkelerin var mı?” diye bağırdı. “Var” dedim. “İlkelerin varsa buradan ekmek yeme o zaman, git onlarla çalış” dedi. Ben de “Zaten aybaşında ayrılacağım. Bugünkü yazımda da buna değindim, sen yazıyı anlamamışsın” deyince, Metin Yılmaz “O zaman şimdi git kardeşim, aybaşını bekleme, oturma burada” diye bağırıp odasına gitti. Ben de çekmecelerimi boşaltıp çıktım. Olay bu kadar… H.O. Tercüman söz konusu manşet haberi yayınladığında daha bu çirkin tartışma olmadan önce eşimle konuşurken, olacakları hissedip “Eyvah, bu haber benim başımı yakar” demiştim. Eşim de “Yakar. Böyle bir ortamda senin işin zor” cevabını vermişti ve o gün aybaşında istifa etmemi konuşmuştuk. Şayet bu tatsız hadise olmasaydı, ben geçtiğimiz Pazar günü yayınlanması gereken yazımda okurlara veda edecek idim. Böyle bir hadise 23 yıllık gazetecilik hayatımda ilk kez başıma geldi. Çalıştığım genel yayın müdürlerinden hiç biri “Şunlar bize geçirmiş, sen de onlara geçir” gibi adını koymaya bile utandığım bir teklifle karşıma çıkıp, “Yazmıyorsan defol” demedi. Ben bu gazeteye medya konusunda yazılar yazmak ve yazıişlerindeki editör arkadaşlara yardımcı olmak için gelmiştim, hile ve hırsızlığı savunup bu çirkinliğin tetikçiliğini yapmak için değil. Bu kadar çirkin ve kelimelere sığmayacak kadar yakışıksız bir dayatmanın, Kemal Ilıcak adına ve hatırasına kurulan Tercüman gazetesinde yapılmış olması benim için kahredici bir hakarettir. Yapılanın yanlışlığı konusunda hâlâ aynı düşüncedeyim; 1. - Çukurova Grubu ile isim hakkı davası sürerken onların gazetesindeki yazarların köşelerini logolu yahut logosuz iktibas etmek şık ve doğru bir davranış değildir. 2. – Yazılar bir derece iktibas edilebilir, ancak günlük bir çizgi romanı başka bir gazeteden alıp izinsiz yayınlamak, yanına küçücük (H.O.Tercüman) ibaresi konulmuş olsa dahi, iktibas değil düpedüz hırsızlıktır. Bu hırsızlığı kim düşünmüş, teklif etmiş ve size kabul ettirmiş bilmiyorum ama her kimse o kişi veya kişiler, sizi çok fena kandırmışlar. 3. – Tanıdığım ve çok sevdiğim Kemal Ilıcak’ın oğlu olarak sizin böyle bir hırsızlığa bilerek onay vereceğinize ihtimal vermiyorum. Şayet bile bile onay vermiş iseniz diyecek hiçbir sözüm yok! Sizin de bildiğiniz gibi, Tercüman Gazetesi’nde medya yazıları kaleme almamı sayın Nazlı Ilıcak teklif etti, ben de yazılarıma müdahale edilmemesi şartıyla kabul ettim. Cengiz Çandar’ın başka bir kurum adına yaptığı Wolfowitz mülakatıyla ilgili eleştirim üzerine Can Aksın’ın doğrudan, Nazlı Ilıcak ve sizden dolaylı olarak “Çandar hakkında yazmasın” uyarısını aldıktan sonra Tercüman’da yazmanın çok da fazla bir anlamı kalmamıştı benim için. Kendimi ve beni sürekli olarak istifadan vazgeçirmeye çalışan mesai arkadaşlarımı ayrılığa hazırlamaya başlamıştım. Fakat anlattığım gibi tatsız bir hadise yaşandı ve bu ayrılış dilediğim gibi olmadı. Size yolunuzda başarılar diliyorum. Umarım Kemal Ilıcak’a layık bir yayıncılık anlayışı ile tıpkı onun gibi isminizi hayırla yad ettirmeyi başarırsınız. Ortak bir sevgiyi paylaşmanın verdiği kardeşlik duygusuna sığınarak: size şu anda pek para etmez gibi görünen ilkelerin ve haysiyetli iş yapmanın ailenize yakışacak tek geçer akçe olduğunu hatırlatmak istiyorum. Sevgilerimle 27.05.2003 Ahmet Tezcan (Medyatava) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:05

İLGİLİ HABERLER