Gündem
  • 6.7.2004 12:59

AİHM'NİN KARARINI, RADİKAL VE CUMHURİYET'İN YAYIN POLİTİKASINA BENZETEN KÖŞE YAZARI KİM?

Üşenmedim ve açıp baktım; zamanında AİHM'nin Refah Partisi'nin kapatılmasına ilişkin kararına ilişkin olarak da benzer şeyler düşünmüşüm... ( Vadi Yayınları arasından çıkan ''Hukuksuzluğun Günlüğü'' adlı kitabımın ilk dört yazısından söz ediyorum, isterseniz siz de açıp bakabilirsiniz!) Hatırlıyorsunuzdur, Refah Partisi ile ilgili mahkeme kararı 3'e 4 gibi fevkalade nazik bir dengesizlik sonucu ortaya çıktığından, sözünü ettiğim yazılarıma esas olarak karara katılmayan 3 yargıcın gerekçelerini temel almışım. İlk yazıda gözüme çarpan bir bölümü öylece (bir insanın yazdıklarını yine kendisinin hatırlatması pek bana göre değil ama...) aktarıyorum: ''Avrupa devletleri gibi AİHM'nin de 'bazı haklar' konusunda kimsenin gözünün yaşına bakmadığı, ama 'bazı haklar' konusunda o cevvalliği esirgediği bir hakikat. 'Azınlıklar' söz konusu olduğunda 'ayrımcılık' karşıtı tavırlarını yüksek sesle belirtmekten geri durmuyorlar... 'Ayrımcılık'ın diğer şekillerinde de hassaslar...(Belirtmeye gerek yok herhalde; mahkemenin bu tavrı övgüyü hakeden bir tavır.) Ama sıra 'laiklik'e gelince, Türkiye'de bu alandaki uygulamanın (ve tabii 'resmi ideoloji'nin) pekâla farkında olsalar bile, fazla sesleri çıkmıyor. Aynen AİHM'nin RP'ye ilişkin kararında olduğu gibi. Ben onların bu tavır ve kararlarını biraz (kimseyi incitmek için söylemiyorum; sadece bir tespit) Radikal (ve belki Cumhuriyet) gazetesinin yayın politikasına benzetiyorum. Ülkede yaşanan her türlü adaletsizliğe yerinde ve yüksek sesle isyan; ama sıra öğretim hakları gasbedilmiş 'türbanlılar'a gelince ses yok! Demokrasiyi 'hayat tarzı'na fazla bağımlı kılan bir bakış.'' Yukarıdaki alıntıda şöyle bir değinilmiş ama aman yanlış anlaşılmasın... AİHM'nin rolü, işlevi, büyüklüğüne filan gölge düşürmek gibi bir niyetim yok. Böyle bir niyet taşımadığımı zaten o zaman da özellikle belirmişim: ''AİHM muhakkak ki, insan hakları ihlâllarini titizlikle takip eden ve ulus devletleri bu haklara ilişkin ulaşılmış en ileri sözleşmelere uymaya mecbur eden 'başımızın tacı' bir kurum. Yani şimdi beğenmediğimiz bir karar çıktı diye, mahkemeyi yerin dibine batıracak halimiz yok! Ancak şu soruyu (gayet meşru olarak) sorabiliriz: Türkiye'deki 'laiklik' konusunda mahkeme ne derece bilgi, ne derece hassasiyet, ne derece dirayet sahibidir?'' Evet, bu kadar ''giriş'' yeter herhalde... Şimdi gelelim AİHM'nin Leyla Şahin'in davacı konumunda olduğu, üniversitede başörtüsü yasağı dosyası hakkında verdiği karara: ''İnternet'' icat edileli beri işlerimiz gerçekten çok kolaylaştı. Dolayısıyla ben de karar ''Türk Medyası''na düşer düşmez AİHM'nin sitesine girerek söz konusu karara hemen ulaşabildim. Düşünebiliyor musunuz, ne büyük bir rahatlık... Eskiden olsa bir tanıdık bulup kararın bir örneğini elde edebilmek için günler geçerdi. Mahkemenin kararı elime (Fransızca olarak) 23 sayfa olarak indi ve ben de vakit geçirmeden kararı okumaya koyuldum. Hemen söyleyeyim ki, elimizdeki 23 sayfalık mahkeme kararının pek çok sayfası çok tanıdık bilgiler barındırıyor. Bir kere karar metni okuyanlara, rektörlüğü süresince yaptığı açıklamalar ve ortaya koyduğu davranışlarla ülkenin ''sağduyu-solduyu'' sahibi vatandaşlarının gönlüne taht kurmuş olan İstanbul Üniversitesi Rektörü'nün elinden çıkan birçok kararla tekrar karşılaşmak ve hatıraları tazelemek imkanı sunuyor! Ve yine gecikmeden söyleyeyim ki, bu yüce mahkemenin karar metninde bu satırlarla tekrar karşılaşınca ister istemez şöyle mırıldandım: Ey yüce adalet! Türkiye'de iskan edilmiş bizler ne günah işledik ki, söz konusu Rektör'ün bu ''çağdışı'' emir ve yönetmelikleri ile bizleri ilgi alanı İnsan Hakları olan bir mahkemenin kararında da karşı karşıya getirdin! Hadi oldu olacak, yarına kalmadan şunu da söyleyeyim: AİHM'nin bu davaya bakan yargıçları dünyayı basbayağı Rektör gibi algılıyor ve kavrıyorlarmış da haberimiz yokmuş... Bu ülkenin ''sağduyu-solduyu'' sahibi vatandaşları teori ve pratiğini yıllardır hayretle izledikleri Rektör hakkında ''Ama Türkiye bunu haketmiyor!'' diye sızlanırken, AİHM'nin davaya bakan yargıçlarının da ''aynı kumaştan'' dokunduklarını görüp de hayret etmemek mümkün mü? Avrupa bunu mu hakediyor? Konu ciddi, önümdeki 23 sayfa tekrar okunup değerlendirilmeyi bekliyor. Eğer AİHM'nin bir itirazı yoksa ''kısmetse'' diyelim ve yarın devam edelim... Kürşat Bumin Yeni Şafak Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:31

İLGİLİ HABERLER