AP BAŞKANI FONTELLES'İN ARINÇ'I ZİYARETİNE 'KÜRDİSTAN' VE 'KIBRIS'IN TANINMASI' SÖZLERİ DAMGASINI VURDU
ALİ ULURASBA
ANKARA - TBMM Başkanı Bülent Arınç ile AP Başkanı Josep Borrell Fontelles, TBMM'de biraraya geldi. İkili, baş başa yapılan görüşmenin ardından birlikte bir basın açıklaması yaptılar. İlk açıklamayı TBMM Başkanı Bülent Arınç yaptı. Arınç, açıklamalarında Türkiye'nin Kopenhag Siyasi Kriterleri'nin tamamını yerine getirdiğini belirterek, 'Türkiye'nin 17 Aralık tarihinde koşulsuz üye adaylığı beklediğini' ifade etti. TBMM'nin özellikle son 2 yıldır AB ile ilgili 'sessiz devrim niteliğinde sayılacak' son derece önemli yasaların altına imza attığını belirten Arınç, AP'de koşulsuz bir karar alınması gerekliliğine işaret etti.
Fontelles ise konuşmasına, ''Çok önemli bir an. Türkiye ile AB ve Parlamentosu ilişkilerinde gerçekten tarihi anlar yaşıyoruz. Bazı dönemlerde tarih şaşırır. Ne tarafa dönmesi gerektiğini bilemeyebilir. Bence öyle bir andayız. Bu aldığımız kararlarla sadece Türkiye değil, sadece AB değil, tüm dünya değişecektir'' diye başladı. ''AP Başkanı olarak göreve geldiğimde AP'nin AB Konseyi kararının Türkiye'nin katılımıyla ilgili fikrini mutlaka ifade etmesi gerektiğini söylemiştim'' diyen Fontelles, ''AP'nin alacağı karar AB Konseyi için hukuken bağlayıcı bir özellik taşımıyor. Ancak özellikle son dönemlerde yaşanan olayların gösterdiği üzere AP'nin kararı gerçekten siyasi açıdan önemlidir. Ancak bu süreç başladığında ki başlarsa devam eder ve sonuçlanırsa, sonuçlandığı anda son söz parlamentonun olacaktır. Parlamentonun onayı olmadan tüm ülkeler bu katılıma taraftar olsalar da böyle bir katılım gerçekleşemez'' diye konuştu. Bunun çok zor bir iş olduğunu belirten Fontelles şöyle konuştu:
''Çünkü AP içinde çok fazla siyasi gruplar, farklı ulusal heyetler, delegasyonlar var ve bunların Türkiye'nin katılımına yönelik fikirleri birbirinden çok farklı. Hatta öylesine farklı ki ilk başta kimilerine göre, Türkiye konusunda temelleri yerinde bir karar alınması mümkün değildir. Ama aynı zamanda demokrasi için olağanüstü bir an olduğunu düşünüyorum böyle zamanların. Çünkü bu şekilde AB vatandaşları, alacakları kararların iyi ve kötü yönlerini tartışabilirler. AB hükümetleri de kendi halklarının görüşlerini dikkate alabilirler. Parlamento, zaten Dış İlişkiler Komitesi'nde bir taslak raporu metnini ele aldı ve bu konuda daha sonra genel kurulda önümüzdeki günlerde oylama yapacak ve bütün bunlar AB Konseyi Zirvesi öncesinde gerçekleşecek. Bu görüşmelerin de kararın tartışılmasında tüm yönleriyle ele alınmasında önemli olduğunu düşünüyorum.''
Fontelles bir memnuniyetini de ifade ederek, ''AP'nin şu anda üzerinde durduğu 6 yasa vardı. Öğrendiğim kadarıyla bu konularda süreç başlamış. Gerekli zamandan önce tüm bunlar hallolabilecek'' ifadelerine yer verdi.
FONTELLES'İN KÜRDİSTAN GAFI
Basın mensuplarını sorularını da cevaplandıran Fontelles, Türkiye'yi ziyaretinde 'Kürdistan'a da gideceği' yönündeki sözlerinin hatırlatılarak, ''Bu bir dil sürçmesi miydi?'' diye sorulmasına, ''Evet bu bir dil sürçmesiydi. Sanıyorum. Bunu daha önce de açıklamaya çalıştım. Kürdistan derken tamamen bir coğrafi alana atıfta bulunmaya çalıştım. Bir siyasi açıklama değildi. Türkiye'nin güneydoğu Anadolu'sunu kastediyordum'' karşılığını verdi.
Fontelles, ''Güney Kıbrıs''ın tanınması zorunlu bir şart mı?'' sorusuna ''Herhangi bir müzakerede olduğu gibi bu müzakerede de müzakere ettiğiniz tarafı tanımak durumundasınız. Karşı tarafta olanı tanımak durumundasınız. Onun için de AB ile müzakere demek, sonuçta karşı tarafı tanımak demek olacaktır ve Kıbrıs'ın tanınmasını içerecektir. Şu anda komisyonun üzerinde çalıştığı ve kararın içinde de yer alan esas unsur da budur zaten'' dedi. Fontelles, ''İnsan hakları konusunda Türkiye'den beklentiler var. AB üyesi bir ülke olan İngiltere Irak'ta işgalci durumda. İnsan hakları kriterleri sadece aday ülkeler için mi geçerli? Üye olunca bunlar ortadan kalkıyor mu?'' şeklindeki soruya şu karşılığı verdi:
''Oldukça değişik bir yorum getirdiniz. İngiltere'nin kendi içinde insan haklarıyla ilgili sorunu yok. Varsa da böyle sorunları ele almak için kurulmuş Avrupa kurum ve kuruluşları var. Örneğin AİHM gibi. Sürekli olarak insan hakları ihlallerini ele alan kuruluşlar var. Ama dediğiniz gibi savaş insanların ölümüne yol açıyor ve bu maalesef elimizde olmayan bir durum. Ancak savaşın kendi kanunları, kuralları var. Onu da düzenlemek için kurulmuş uluslararası kuruluşlar var. Örneğin Cenevre Sözleşmesi'nin gereğinin yerine getirilmesini sağlayan kuruluşlar gibi. Ama yine de bir ülkenin içindeki insan hakları ihlalleriyle bir savaş alanındaki insan hakları ihlalleri aynı düzeyde değildir. Farklı iki unsurdur. İnsan haklarına saygı bir anda son saniyeyi çok hızı koşarak sprint yaparak elde edilecek bir sonuç değildir, bir maratondur. Hepimiz de onun için koşuyoruz.''
Fontelles, 'Siz Kürdistanı Türkiye'de bir coğrafi bölge olarak mı görüyorsunuz?' sorusunu, ''Lütfen kelimelerle oynamayalım. AP ve AB, Türkiye'nin coğrafi ve siyasi sınırları gayet belli bir ülke olduğunu defalarca birçok metninde vurgulamıştır. Ve AB aynı zamanda Türkiye'nin siyasi ve toprak bütünlüğünü tamamen desteklemektedir. Onun için benim herhangi bir coğrafi alan için kullandığım bir sözcük Türkiye'nin toprak bütünlüğüne saygı olmadığı anlamına gelmez'' diye cevaplandırdı.
Bu arada bir gazetecinin, ''Ekümenik ve Ruhban Okulunun açılması da masaya getirilen konular arasında, bu konuda ne düşünüyorsunuz?'' diye soru yöneltmesi üzerine Fontelles şöyle konuştu:
''Doğrusu ben din konusunda uzman değilim ve de ekümenik sıfatının Rum patriğine uygulandığında bunun ne tür anlamlara geldiğinin de uzmanı değilim. Ama AB tüm dinlere ve tüm inançlara saygılı olmayı benimsemiştir. Ama aynı zamanda hiçbir inanca, hiçbir dine karşı ayrımcılık yapılmaması için siyasi, sivil ve dini erklerin birbirinden ayrılması gereği üzerinde durur ve bunu ilke olarak benimser. Bir şeyi daha vurgulamak istiyorum. Ekümenik sıfatının Rum Patrikhanesi açısından öneminin ayrıntılarını bilmiyorum.''
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:23