Gündem
  • 9.5.2012 00:27

Arınç : Hem sakal hem kravat olacak

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Ne kadar küçültürseniz, ne kadar basite indirgerseniz, nasıl görmezden gelirseniz gelin, din hayatın bir gerçeği. Eskisinden daha güçlü olarak, eskisinden daha çok ihtiyaç duyulacak biçimde hepimiz onu öğrenmek istiyoruz, onu bilmek istiyoruz, onu yaşamak istiyoruz'' dedi.
     Arınç, TRT Diyanet TV protokol imza töreninde yaptığı konuşmada, avukatlık yıllarında eski TCK'nın 163. maddesiyle ilgili çok fazla çalışma yaptığını anlattı.
     ''Size öyle iddianameler gösteririm ki bugün okuduğunuz zaman bir kısmınız gülerek 'olmaz böyle bir şey' diyebilirsiniz, bir kısmınız da yaşınız müsaitse 'çok şükür o günler geçti' diyebilirsiniz'' ifadelerini kullanan Arınç, böyle bir din ve laiklik anlayışının artık dünyada yer tutmadığını söyledi.
     Dünyanın her yerinde dininin, büyük ve fıtri bir ihtiyaç, hayatın gerçeği olduğuna işaret eden Arınç, dinin asıl kaynaklardan anlatılmasının önemini vurguladı. Arınç, ''Mehmet Akif Ersoy merhumun dediği gibi 'doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı'. Asrın idrakine söyletmek meselesi çok önemli, insanlar nasıl anlayacaklar, nasıl algılayacaklar...'' diye konuştu.
    
     -''Yıllarca böyle karikatürize ettiler, yıllarca böyle alay ettiler''-
    
     Algılamanın büyük önem taşıdığının altını çizen Arınç, geçmişte karikatürlerde din adamlarının yansıtılış biçimini eleştirdi. Arınç şu görüşleri dile getirdi:
     ''1960'lı, 1970'li ve hatta 1980'li yılların gazetelerini karıştırın, eğer bir din adamı söz konusuysa, Mehmet Görmez Bey ne kadar yakışıklı şimdi, ne kadar genç, pırıl pırıl bir insan, ama o zaman o karikatürlerde din adamı, müftü, diyanet işleri başkanı, vaiz dendiği zaman tarif edeyim mi hocam; kazma dişli, buraya kadar sakallı, paçalarını sıyırmış, ayaklarında takunya var, bir elinde ibrik var, gözleri çakmak gibi, küçük bir kız çocuğu görse arkasından koşacak şekilde... Allah cezanızı versin. Yıllarca böyle karikatürize ettiler, yıllarca böyle alay ettiler, din adamı dediğiniz meselede algıyı bu tarafa yönlendirdiler. Ben bunların şahidiyim, siz de arşivlere girin herhangi bir yerde bir şey oldu ise o konuda yapılan karikatürlere haberlere bakın.''
    
     -''Teröre karşı en büyük panzehir, dinin kendi içerisinde''-
    
     Arınç, dinin eskisinden daha güçlü bir ihtiyaç haline geldiğini ifade ederek şunları kaydetti:
     ''Ne kadar küçültürseniz, ne kadar basite indirgerseniz, nasıl görmezden gelirseniz gelin, din hayatın bir gerçeği. Eskisinden daha güçlü olarak, eskisinden daha çok ihtiyaç duyulacak biçimde hepimiz onu öğrenmek istiyoruz, onu bilmek istiyoruz, onu yaşamak istiyoruz. Dünya barışı bugün tehlikede. Acaba Hz. Peygamber ne demişti bu konuda, İslam öğretisi ne diyor bunu araştırıyoruz, Türkiye'de toplumsal barışı nasıl kuracağız din bu konuda ne demiş ona bakıyoruz.
     Belli bir bölgeyi belli bir örgütün hakimiyeti altında göstermeye çalışanlara cevap vermemiz lazım. Mesela bu güzel şehir Diyabakır ise Diyarbakır'ın asıl kimliği Müslümanlıktır. 639 yılında Müslümanların fethettiği bir güzel ilimizde bugün 3 kişi birbirine haber verse Hz. Peygamberi anacağız, herkes filan meydana koşsun' dense bir saatte 200 bin kişi toplanıyor. Hz. Peygamber için, Resullallah için, İslam için kim ağzını açıp 2 cümle söz söylese gözyaşları dökülüyor. Teröre karşı en büyük panzehirin, dinin kendi içerisinde olduğunu da herhalde herkesin bilmesi lazım.''
     Diyanet televizyonunun belirtilen konu başlıklarında yayımlayacağı her programın izleyicisinin olacağını ifade eden Arınç, televizyon yayıncılığında halkla ilişkilerin, iletişimin büyük önem taşıdığını, insanların sevip benimseyebileceği bir akışın önem taşıdığını da anlattı.
    
     -''Şöhret olmak, dikkat çekmek uğruna...''
    
     ''Yarım doktor, candan edermiş, yarım hoca dinden edermiş'' sözüne atıfta bulunan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Nitekim etti de. Türk halkı böyle şeyleri çok seviyor, ama izlediği insanların maalesef zamanı gelince gadrine de uğruyor. İsterse profesör etiketli olsun, isterse bir başka şey olsun, sadece dikkat çekmek uğruna, şöhret olmak uğruna, dinin, akidelerimizin bütün gerçeklerini bir kenara koyarak marjinal uç düşüncelerle program yaptığını zannedenlerin arkasındaki kitleleri nereye kadar götürdüklerini, hüsrana uğrattıklarını hepimiz biliyoruz. O yüzden onların yerine daha iyisini yapmak zorundayız.
     Biz TRT olarak bunu ilke edindik. 'Filan dizi çok tuttu ama o dizide şu şu yanlışlıklar var, ne söylesek kar etmiyor'. O zaman karar verdik daha iyisini biz yapacağız. Şu dizi çok ilgi çekti ondan daha iyisini biz yapacağız. Bu konuda yarışacaksınız, her malın alıcısı var arkadaşlar, siz yeter ki satmayı bilin, yeter ki pazarlamayı bilin, yeter ki ilgi çekmeyi bilin.
     Diyanet televizyonu eğer çocuğa, kadına, erkeğe, aileye güzel programlar sunabilirse herkesin 5-10 saat seyretmesine de gerek yok. Yani bir yerde öğrenebileceği bir gerçek, onun hayatının belki tanzim edilmesine yol açabilecektir. Bize düşen hakikatleri söylemektir, gerçeği anlatmaktır, kabul etmek ya da ettirmek, o bizim görevimiz değil. Sadece tebliğ ve irşatsa bizim görevimiz, bu tebliğ ve irşadı bugünün, bu çağın imkanlarıyla her konuda yapmalıyız.''
    
     -''Hem sakal olacak, hem kravat olacak''-
    
     Bülent Arınç bu arada esprili bir üslupla salonda bulunan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ekrem Keleş'i işaret ederek, ''Bak artık profil değişti. Ekrem Keleş Hoca bile kravat takmaya başladı. Yıllarca önce umreye gittiğimizde Ekrem Keleş Hoca böyle kravat bilmezdi, çok da yakışmış, hem sakal olacak hem kravat olacak hoca'' dedi.
     Toplumsal kabulde bunun taşıdığı öneme vurgu yapan Arınç, ''Profil değişmiş. Müftülerimiz de imamlarımız da artık maşallah... Marka ayakkabı giyen de var, marka ceket giyen de var, bu çok önemlidir arkadaşlar, toplumda kabul görmeniz böyle bir şey. Çuval gibi elbise giyemeyiz, her şeyimiz tiril tiril olacak, her şeyimiz çok güzel olacak, örnek gösterileceğiz'' diye konuştu.
     Arınç, Diyanet televizyonunun ilk etapta 12 saat yayınla başlayacağını, daha sonra bunun artırılacağını ifade ederek, faydalı işler yapılmasını istedi, ''cevherlerin'' ortaya konulacağını söyledi.
     Kürtçe yayın yapılan TRT Şeş'in bir aile kanalı olduğunu ifade eden ve en fazla izlenen programların din adamlarının programları olduğunu anlatan Arınç, ''İnanın halk, bizden ayrıca istiyor; Bizim burada itibar ettiğimiz, herkesin saygı gösterdiği mollalar da var, alimler de var, onları da TRT şeş'e çıkarın'. Onları da çıkarıyoruz'' dedi.
     TRT'deki gelişmeleri aktaran ve gelinen noktayla ilgili mutluluk duyduklarını dile getiren Arınç, ''Çok şükür bugünlere geldiğimiz için hepimiz mutluyuz, bu mutluluğu şükürlerle, hamdlarla sürdürmemiz lazım. Diyanet televizyonumuz hayırlı olsun, başarılı olsun, bereketli olsun'' temennisiyle sözlerini noktaladı. 

Güncellenme Tarihi : 22.3.2016 18:08

İLGİLİ HABERLER