
ATATÜRK BAYKAL’A MEKTUP YAZSAYDI...
Rum kökenli yazar Stefo Seyisoğlu'ndan CHP lideri Deniz Baykal'ı çıldırtacak bir yazı. Seyisoğlu başarısızlıkla suçladığı CHP lideri Baykal'a ağır ithamlarla yüklendi. İşte Seyisoğlu'nun kaleminden Atatürk'ün Baykal hakkında düşündükleri..
Stefo Seyisoğlu'nun yazısı..
Atatürk Baykal’a mektup yazsaydı!
Emek verdim, bu vatanın her karış toprağı için, halkımla beraber omuz omuza kan döktüm, can verdim.
Yeri geldi aç kaldım. Ölmeyi emrettim. Emrettim ki yerimize yeni kumandanlar, yeni askerler gelene kadar vatan toprağını onurumuzla gururumuzla, kanımızın son damlasına dek savunabilelim diye.
Cumhuriyetime ‘’bebeğimiz’’ dedim. Silah arkadaşlarımla beraber doğum sancılarını çektik günlerce, aksini savunanlarla ters düştüğümüz oldu. Halk için, millet için, doğacak yeni vatan evlatları, Türkiye’nin aydınlık yarınları, lekesiz günleri için gecelerce uyumadım. Biz büyüdük, cumhuriyetimiz de beraber büyüdü.
Elif’im bebeğinin battaniyesini mermiye örtüp, ölen öküzü yerine geçiyorsa arabanın önüne... Çanakkale’de kan çiçekleri varsa şimdi. Vatan üzerine düşen şehitlerin adı yan yana bile yazılsa defterlere sığmıyorsa. Bu vatan üzerinde, rengini şehitlerin kanından almış ay yıldızlı al bayrak dalgalanıyorsa, sen geceleri başını yastığa koyduğunda düşünmek zorundasın sevgili Deniz.
Ne kelimelerin, ne cümlelerin, ne sayfaların ne de kitapların tek birinde, Türkiyem için ‘’ben’’ sözcüğünü kullanmadım. Ben her zaman milletimin içinden oldum. Onlarla iç içe oldum. Bir bağda üzüm yedim halkımla. Florya’da beraber denize girdim, kumdan kaleler yaptım küçük çocuklarla. Çınar ağacı kesilmesin diye gözyaşı döktüm. Askerime ayağındaki çarığı gönderen anaların, dedelerin, ninelerin ellerinden öptüm.
Bunları yüreğimle yaptığım için, halkımın kurduğu cumhuriyet’e bir tuğla da ben ekleyebildiğim, ve harcını yüreğimin nemiyle karıştırdığım için kurduğum partinin adını Cumhuriyet Halk Partisi koydum sevgili Deniz.
Özellikle simsiyah yazdım ismini yukarıda, çünkü sonundaki parti kelimesi önemli olmadı benim için. Çünkü benimsediğim, özümsediğim, uğruna öldüğüm en önemli servetim, halkımın kurduğu cumhuriyet oldu. Halkım oldu.
Parti için yaptırdığın bina çok değerli biliyorum. Yukarıdan baktığım da da çok güzel görünüyor. Akıllı bina deniyor sanırım, geçenlerde yanıma çok değerli silah arkadaşım İsmet İnönü’nün oğlu Erdal geldi ve o söyledi.
Sevgili Deniz;
Bizim bir akıllı binamız yoktu. Akıllı koltuğumuz yoktu. Bizler bu vatanın kurtuluşunu ceylan derisi koltuklarda ya da akıllı binalarda gerçekleştirmedik. Bizim kendimize ait bir kalemimiz bile yoktu. Kurul onayı gerekirse herkes aynı kalemle imza atardı. Yüreğimiz vardı bizim, bir de karşılıksız vatan sevgimiz. Özgürlük inancımız. Bir de üzerimizde yıllarca çile çekmiş bir halkın sorumluluğu ve beklentileri. Onların hak ettikleri vardı.
Şimdilerde görüyorum ki halkım, isminde hem kendi unvanını hem de uğruna öldüğü cumhuriyetin adını taşıyan bu cumhuriyet halk teşkilatına inanmaz olmuş. İnanmayı sürdürenler ise ya isminden ya da ‘’atamızın partisi’’ diyerek inanıyorlar.
Bazen açıklamalar yapıyorsun, iyi bir muhalefet tablosu çiziyor gibi duruyorsun ve karşındakilere ülkenin şu anki durumu ile ilgili olarak dersler vermeye çalışıyorsun. Sevgili Deniz, neyi merak ediyorum biliyor musun;
Şu an ülkeyi yönetmekte olan insanlarda, bu bölünmüşlükte, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğüne karşı yapılan saldırılarda, insanların ‘’cumhuriyet tehlikede’’ açıklamalarında senin hiç payın yok mu?
İnsanların, benim, halkımın ve silah arkadaşlarımın kurduğu partiye zerre kadar güvenmiyor oluşlarında.
Her yıl 10 Kasımlarda, 19 Mayıslarda, 23 Nisanlarda, 30 Ağustoslarda, 29 Ekimlerde anıttepedeki kalpgahımı dolduran ve hasretle bağrıma bastığım milyonlarca insan, bugün senin koltuğunun asıl sahibinin sen olmadığını söylüyorlarsa. Çaresizce bana sığınıyorlarsa. Bunda senin suçun yok mu sevgili Deniz?
Halkımın cumhuriyetine dil uzatanlar, onu tehlikeye atanlar, vatanı tekkelere emanet etmek için gözünü kırpmayacaklar ortada kol gezerken ve benim gençliğime hitabım kelime kelime gerçekleştirilirken. Halkım gece yatağında huzurlu uyumazken, sen geceleri nasıl sabaha bağlıyorsun sevgili Deniz?
Dünya karşı cephemde beni yok etmeyi beklerken bile hareket etmeyen kemiklerimin, sızım sızım sızladığını hissetmiyor musun koltuğumda otururken her gün?
Şimdi otur düşün bu söylediklerimi.
Vicdan muhasebesi, pembe kapaklı dosyalarda yapılmıyor, yasa tasarılarında tutulmuyor, meclis onayından geçmiyor sevgili Deniz, Yüreklerde yoğruluyor vicdan dedikleri!
Bu mektubu dillendiren çocuk, özü sözü bir halk partilidir sevgili Deniz!
Kimsenin kalemi olmayan bir cumhuriyet gencidir...
Ölüler, izleri silinmeye çalışılıp ta, sevdikleri müdahale etmediğinde ölüyor asıl sevgili Deniz!