AYDIN DOĞAN'A 2 MİLYAR TAZMİNAT ÖDEMEYE MAHKUM OLAN GAZETECİ AHMET TEZCAN, ERTUĞRUL ÖZKÖK'E NEDEN TEŞEKKÜR ETTİ ?
KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA/Uzun bir zamandır internet medyasına karşı anlaşılmaz bir düşmanlık sergileyen, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök, dünkü köşesinde Dördüncü Kuvvet Medya'nın sahibi Ahmet Tezcan'ın Aydın Doğan'a 2 milyar lira tazminat ödemeye mahkum olduğunu yazmıştı.Özkök, bu bilgiyi ballandıra ballandıra verip, bütün internet medyasına gözdağı vermişti.
Özkök'ün bu yazısına Tezcan'dan cevap geldi;"Ben Özkök'ün bana ve DKM üzerinden internet gazeteciliğine saldırmasına aldırmıyorum ve onun aynaya tükürdüğünü düşünüyorum " dedi.
İŞTE AHMET TEZCAN'IN ÖZKÖK'E CEVABI
Teşekkürler Ertuğrul Özkök!
AHMET TEZCAN
Aydın Doğan'la ilgili bir fotograf nedeniyle İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin beni 2 milyar lira tazminat ödemeye mahkum ettiğini, Ertuğrul Özkök'ün yazısından öğrendim. Davanın ilk aşamasında biz avukatsız olarak duruşmalara çıkarken, ikinci duruşmada Aydın Doğan'ın avukatı gelmemiş ve dava düşmüştü. Anlaşılan avukatsızlığımızdan cesaret alıp davayı yenilemişler ve doğru dürüst bir tebliğat araştırması yapılmadığı için gıyabımızda karar verilmiş. Elbette temyiz yoluna gideceğiz. Sonra neler olacak herkes görecek.
Önce bir gazeteci dostum telefon açtı ve Özkök'ün yazısını haber verdi. Son derece öfkeliydi. "İstersen bir kampanya açabiliriz Tezcan." dedi. "Bu adama gereken cevabı verelim." Güldüm. "Acele etme." dedim. "Nasıl olsa bu dava temyize gidecek ve işte o zaman bazı şeyler ayyuka çıktığında gereken cevap verilmiş olacak."
Bu arada iki olay geldi aklıma. Aydın Doğan 25 milyar liralık taleple bir dava açmıştı. O günlerde Ankara'da dönemin bakanlarından biri ile görüşürken bu davadan söz açıldı. Bakan "Avukatın sağlam mı?" dedi. "Ne avukatı?" dedim."Avukat tutacak paramız yok ki. Davaya avukatsız katılıyoruz." Bakan'ın yüzü gerildi. "Dikkat et!" dedi. "Hiç beklemediğin bir karar çıkabilir."
Davanın ikinci duruşmasına karşı taraf yani Aydın Doğan'ın vekili gelmemişti. Yargıç sordu, "Davayı takip edecek misiniz?" diye. Ben de ne yalan söyleyim bunun ne anlama geldiğini ilk anda anlayamadım, "pilavdan dönenin kaşığı kırılsın" anlamına "Tabii ki takip edeceğiz." dedim. Yargıç elinde olmadan güldü. Davacının gelmemesi durumunda davalının duruşmayı takip etmeyeceğini söylemesinin hukuki olarak ne anlama geldiğini bu tebessümden anladım. Ve dava düştü.
O günlerde bir büromuz vardı ve misafir olarak kullanıyorduk. Büro kapandı, biz de başka bir adrese yine misafir olarak taşındık. Bu arada dava yenilenmiş ve tebligat eski adrese yapılmış. Tabii ki bundan bizim haberimiz olmadı. Ta ki gıyabımızda karar verilip Ertuğrul Özkök yazana dek.
Sağlık olsun. Kararı temyiz edeceğiz. Şimdi sıkı bir avukatım var. Dava konusu ile ilgili olarak elimize ulaşan bir takım yeni bilgi ve belgeleri de temyiz dosyasına ekleyeceğiz. Ben asıl o zaman Ertuğrul Özkök'ün neler yazacağını merak ediyorum.
Ancak utanmasını hiç beklemiyorum. İşte bu nokta da başka bir olayı hatırlattı. Bir zamanlar; RTÜK yasasının televizyon sahipliğini sınırlayan ve en başta Aydın Doğan tarafından çiğnenen 29. Maddesiyle ilgili olarak Türkiye Gazeteciler Sendikası bir açıklama yapmış ve yasanın hayasızca ihlal edilmesini eleştirmişti. Ertuğrul Özkök de bu eleştiriye ağır hakaretlerle saldırmıştı. O günlerde DKM henüz yeni idi. Ben "Ertuğrul Özkök ve kemiksiz gazetecilik" başlığıyla bir yorum yazdım. Sonra Doğan Grubu'ndaki gazete yönetmenlerinden birine telefon açıp yazıyı okudum ve "Çok mu ağır oldu acaba?" diye sordum. Muhatabım güldü; "Hayır, ona hiç bir şey ağır gelmez." dedi.
Doğru söylediğini, RTÜK Yasası'nın 29. Maddesi'ni değiştirtmek için Özkök'ün neler yapabileceğini, patronunun karton fabrikası uğruna gazeteciliği nasıl kullanabildiğini, "gazeteciliğiin utanç kasetleri" adınıı verdiğimiz Güneş Taner'le telefon konuşmalarının yayınlanmasından sonra gerçeği hangi uçlarda çarpıtabildiğini gördükten sonra dehşet içinde anlayabildim.
İşte bu yüzden, Özkök'ün "yeni bir içtihat" diyerek çarpıttığı mahkeme kararını fırsat bilerek bana, Dördüncü Kuvvet Medya'ya ve internet gazeteciliğine hakaretler yağdırmasına öfkelenen meslektaşlarıma şaşırıyorum. Çünkü artık Ertuğrul Özkök'e kızılamaz, çünkü o "El-Malum" sıfatını haiz neyi niçin yazdığı ve yaptığı bilinen bir şeydir. Bu noktada sevgili Aydın Özdalga'nın Haber3 sitesinde Özkök'e "Yüzde 15 gazeteci, yüzde 85 işadamı Ertuğrul Özkök internet düşmanlığına başladı" başlığıyla yazdığı yazıda Özkök'e haksız paye verdiğini ve gereksiz öfkeye kapıldığını düşünüyorum. Yüzde 15 çok büyük bir pay. Özkök'ün yaptıkları düşünülürse yüzde 1 gazeteci olduğunu söylemek bile gazetecilik mesleğine yapılmış en büyük hakaret olur. Gazetecilik kisvesi altında iş takipçiliği yapmasının da başka bir adı olmalı. Böyle bir faaliyet içinde olan kişiye "işadamı" payesi vermek de bu ülkedeki dürüst iş adamlarına hakaret sayılır. Dolayısıyla ben Özkök'ün bana ve DKM üzerinden internet gazeteciliğine saldırmasına aldırmıyorum ve onun aynaya tükürdüğünü düşünüyorum.
Bu arada gerçekten beni dava sonusunda haberdar ettiği için teşekkür ederim. Asıl fırsat bize geçti şimdi. Bu dava konusu ile ilgili olarak elimize geçen yeni bilgi ve belgeleri değerlendirmek ve her şeye rağmen, sonuna kadar bu işin üzerine gitmek üzerimize farz oldu.
Beni "Bu işin peşini bırak Tezcan. Başına çok şey gelir." diyerek endişe ile uyaran bazı dostlara da teşekkür ediyorum. Bu işin peşini bırakmak niyetinde değilim. Açıkça deklare ediyorum; kimilerinin korku yahut başka bir nedenle yarım bıraktığı bu dosyayı sonuna kadar açmak, gerekirse kellemi pey vermekten sakınmayacağım. Kim neyin ve nelerin arkasına saklanıyormuş asıl o zaman ortaya çıkacak.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 15:41