
AYŞE ARMAN YAZDI: 'SAKLANDIĞINA GÖRE İYİ BİR ŞEY YAPMADIN SANEM!..'
AYŞE ARMAN'IN HÜRRİYET'TEKİ YAZISI:
Saklandığına göre iyi bir şey yapmadın Sanem
O görüntüyü getirin gözünüzün önüne...
Deve kuşunun kafası kumun içine gömülü...
Bedeni dışarıda...
Poposu havada...
O saklandığını sanıyor...
Oysa, dünya alem onu görüyor.
***
Nedense, bu görüntü bana çok hüzünlü, çok acıklı geliyor...
Sanem Çelik-Kudret Sabancı olayında da, bundan sonra benim gözümün önünden gitmeyecek bir şey varsa, o da Sanem Çelik’in kameralardan kaçmak için kafasını arabanın arka koltuğa gömmesi olacak...
Tıpkı deve kuşu misali.
Nasıl bir ruh hali içindesin ki...
Aslında buharlaşıp yok olmak istiyorsun, mümkün olsa, arabanın torpido gözüne ya da kül tablasına gireceksin...
Arabanın arkasına geçiyorsun...
Diz çöküyorsun, kafanı küçük çocukların annelerinin bacağına gömdükleri gibi arka koltuğa gömüyorsun...
Ah Sanem’cim..
Sen saklanıyorum zannediyorsun ama bütün bedenin açıkta...
Camdan kameralarıyla seni dikizleyen herkes seni o halde görüyor...
***
O anda kim bilir beyninin içinden neler gelip geçiyor:
"Bir çuval inciri berbat mı ettim..."
"Dizi kaldırılır mı?"
"Beni kovarlar mı?"
"Aliye, dizide aldatılan kadındı. Ben şimdi olayın altından nasıl kalkacağım?"
"Ne yapmalıyım? Bu beladan nasıl kurtulurum?"
"Ailem ne diyecek?"
"Kazandığım para da sorun olur mu?"
"Acaba beni diziden çıkarırlar mı?
"Pınar Altuğ gibi olur muyum, bu iş o kadar uzar mı?"
"Bu lanet olası kameralar ne zaman gider?"
"Ben hiçbir şey yaşayamayacak mıyım?"
"Kudret, bana sahip çıkar mı?"
"Her oyuncu yönetmenin yatağından geçer derler mi?"
"Bu fırsatı değerlendirecekler mi? Düştüm ya, tekme atacaklar mı?"
***
Ben ahlakçı değilim, insanları ilk önce ahlak değerleriyle yargılamam.
Hayattaki her şey, insana aittir.
Ve kim ne isterse yaşar.
Bedelini ödemek şartıyla.
Benim kaldıramayacağı tavır şudur: "Hem yaşayayım, hem bedelini ödememeyim."
İşte bu, ikiyüzlülüğe girer.
Bu hadisede beni en çok rahatsız eden şey de, Sanem Çelik’in saklanması.
Bir insanın olay karşısında saklanması, yaptığı işin yanlış olduğuna inanması anlamına gelmiyor mu?
Saklandığına göre iyi bir şey yapmadığını sen de kabul ediyorsun.
Yapılması gereken, kendine acınmak değildi...
Silkinip, ayağa kalma zamanıydı...
Bu sürü böyle vaka oldu.
Krizi iyi yöneten kazandı, iyi yönetemeyenler kaybetti.
Oysa, çıkıp "Durum budur, siz nasıl değerlendirirseniz değerlendirin. Zaten benim herhangi bir şey söylemem, sizin düşünceleriniz değiştirmeyecek. Siz yine istediklerinizi yazacaksınız. Evet, bu arabanın içindeyiz, o yönetmen ben oyuncu arabada çay içiyoruz, gerisi de sizi ilgilendirmez..." demiyorsun?
Diyemiyorsun.
Yeryüzünde evli bir adamla birlikte olan ne ilk kadınsın ne de son olacaksın.
Ayrıca, ’it takes 2 to tango’ diye bir laf var.
Yani tango yapmak için 2 kişi gerekiyor.
Ortada bir suç varsa...
Sadece sana ait değil, bu işin bir de erkek tarafı var...
Ama sen kendini arka koltuklara gömünce, bütün bu olayı tek başına senin göğüslemen gerekirmiş de, göğüsleyemiyormuşsun gibi duruyor!..
HAMİŞ 1: Hadi diyelim, o onda, ilk gün basiretin bağlandı. Kameralar- mameralar, itiş-kakış, karambol. Bir şey yapamadın. Ama ikinci, üçüncü gün, her ne neyse. İnsanlar senden düzgün bir açıklama bekliyor...
HAMİŞ 2: Bu olayda bir kere daha anlaşılmıştır ki magazinde Hürriyet bir numara. Sema Denker’in haberini okuyunca ne olmuş ne bitmiş, her türlü şeyi öğreniyorsunuz...
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 09:51