Gündem
  • 14.2.2023 15:42

Bahçeli : Charlie Hebdo kafiriyle depremi hafife alan Kılıçdaroğlu arasında hiçbir fark yoktur

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Depremin, bölgede tarih boyunca yaşanan en büyük sismik hareket olduğunu dile getiren Bahçeli, "Bu zor günleri birlikte aşacağız." dedi. Devlet Bahçeli öte yandan depremden etkilenen illeri tek tek ziyaret edeceğini dile getirdi.

“SIRTIMIZA YAPIŞAN KENELERLE HESAPLAŞACAĞIZ”

Felaket günlerimizi ballandıra ballandıra magazin gösterisine çevirenler bize göre kesinlikle iyi niyetten yoksundur. Milletçe acılarımızı paylaşarak nasıl azaltırız derdindeyken, birilerinin çıkıp hesabi davranması, cüzdanlarını doldurma ve şöhret devşirme peşine düşmesi tam manasıyla erdemsizlik ve edepsizliktir. Hele bir enkazımızı kaldıralım, hele bir belimizi iyice doğrultalım, sırtımıza yapışan kenelerle işte o zaman hesaplaşacağımız vakit de inşallah gelmiş olacaktır.

Değerli Milletvekilleri, zaman yekparedir ve hayatla ölüm arasında ilahi takdirin hükmünü sürer. Bu hüküm inanç ve hoşgörüyle pekişir. Bu hoşgörü sevgiyle özümsenip hakiki özünü bulur. Bu sevgi insanın kendi kalbinde Allah’la bütünleştiği andır. Biz iman sahibi insanlarız. Önce tedbir almasını, sonra da tevekkül etmesini bilenlerdeniz. Biz bir kader planı çerçevesinde her şeyin Allah’tan geldiğine inanırız. Bu söylediklerimi deprem alanında tekbir getirerek sevincini veya hüznünü dışa vuran vatan evlatlarına tepki gösterenler anlayamaz, algılayamaz, anlam veremez. Onlardan böyle bir şeyin ümit edilmesi de zaten emek ve zaman israfıdır.

“UMUDUNUZU KAYBETMEYİN” YAZISI ÇOK DEĞERLİDİR

Kahramanmaraş’ın Onikişubat ilçesinde depremden 159 sonra gülücükler saçarak kurtarılan 2 yaşındaki Yavuz’a meleklerin kanat gerdiğine inanmayalım mı? Gaziantep’in Nizip ilçesinde, depremden 147 saat sonra kurtarılan 12 yaşındaki Eylül’e, “aç mısın?” diye sorulduğunda, “tokum, yemek yedim” cevabı manevi bir mükafatın emaresi değil midir? Kahramanmaraş’ta depremden 64 saat sonra gün yüzüne çıkartılan 24 yaşındaki Doğan kardeşimizin, enkaz altındayken duvara yazdığı “Umudunuzu kaybetmeyin” yazısı işin özünde bir inancın, bir iradenin direnç noktasıdır ve çok değerlidir.

“KARANLIKTAN AYDINLIĞA TAŞINAN EVLADIMIZ VE KARDEŞİMİZ ALLAH’IN LÜTFU DEĞİLDİR DE NEDİR?”

Diyarbakır’da depremden 81 saat sonra kurtarılan 7 yaşındaki Beşir, Hatay’da depremden 30 saat sonra kurtarılan 6 yaşındaki Elif, 35 saat sonra kurtarılan 5 yaşındaki Sidra, 60 saat sonra kurtarılan 20 günlük Kerem bebek, 83 saat sona kurtarılan 3 yaşındaki Eymen, 78 saat sonra kurtarılan 2 yaşındaki Mehmet, 80 saat sonra kurtarılan 12 yaşındaki Mahir ile 8 yaşındaki Hilal, 84 saat sonra kurtarılan 8 yaşındaki Fatma, 91 saat sonra kurtarılan 8 yaşındaki Yavuz, 105 saat sonra kurtarılan 1,5 yaşındaki Yusuf Hüseyin, 134 saat sonra kurtarılan 5 aylık bir bebek, Antakya’da 133 saat sonra kurtarılan 2 yaşındaki Aliye, Adıyaman’da 113 saat sonra kurtarılan 10 yaşındaki Mesut,  Gaziantep’in İslâhiye ilçesinde 132 sonra kurtarılan 4 yaşındaki Şengül ve daha nice karanlıktan aydınlığa taşınan evladımız ve kardeşimiz Allah’ın lütfu değildir de nedir?

“HÜKÜMET AFET BÖLGESİNE GECİKMEKSİZİN KARARGÂH KURMUŞTUR”

Arama-kurtarma çalışmalarında görev alan yetkili yetkisiz, resmi gayri resmi her kardeşimizden Allah razı olsun. Hepsine medyun-u şükranız. Depremden sonra altın saatler olarak tarif edilen ilk 72 saatlik bölümde pek çok güçlüğe rağmen koordinasyon zinciri kırılmamış, cansiperane bir mücadele sahaya yansıtılmıştır. Milletimiz, vatanın her yöresinden deprem bölgesine uzanan muazzam bir dayanışma ve yardımlaşma köprüsü inşa etmiştir. Hükümet afet bölgesine gecikmeksizin karargâh kurmuştur.

“TÜRK DEVLETİ AYAĞA KALKMIŞTIR”

AFAD, AKUT, Polis Arama Kurtarma, Jandarma Arama Kurtarma, Jandarma Özel Harekat Komutanlığı, Deniz İstihkam Arama Kurtarma, Ulusal Medikal Arama Kurtarma, Dağ Arama Kurtarma, madencilerimiz, Sahil Güvenlik, STK’lar, uluslararası arama kurtarma ekipleri, gönüllüler, yerel güvenlik ve yerel destek ekiplerinden görevlendirilen saha personeli insanüstü bir gayret göstermişlerdir. Deprem alanlarına, başta ekskavatör, çekici, vinç, dozer, kamyon, arazöz, treyler, greyder, vidanjör ve benzeri iş makineleri olmak üzere binlerce araç sevk edilmiştir. Türk devleti ayağa kalkmıştır. Adı konulmamış bir seferberlik ilanı yapılmıştır.

“ZOR ZAMANDA YANIMIZDA OLDULAR”

Japonya’dan İspanya’ya, Azerbaycan’dan Yunanistan’a, Katar’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne, Tayvan’dan Çin’e, Avustralya’dan Libya’ya, İsrail’den Ermenistan’a, Hindistan’dan Arnavutluk’a, Rusya’dan Suudi Arabistan’a, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’inden Avrupa ülkelerine varıncaya kadar 70 ülke Türkiye’mizin yardımına koşmuştur. Hepsine teşekkür ediyoruz. Zor zamanda yanımızda oldular, insani ve vicdani duyarlılıkla desteklerini gösterdiler.

“MUHALEFET NE YAPTI?”

Belki yeri ve zamanı değil, ancak sormak lazımdır ki, muhalefet ne yaptı? Nasıl bu kadar ülkesine yabancılaştı? Nasıl bir kötürüm ve köhne anlayışa savruldu? Matem günlerimizde nasıl bir vicdanla oy avcılığına tenezzül edebildiler? Soluduğumuz hava aynıdır, içtiğimiz su aynıdır, üzerinde yaşadığımız vatan aynı olmasına aynıdır, ne çare ki Türkiye’deki muhalefet şeklen vardır, ruhen ve manen hurdaya çıkmış, hüsrana batmıştır. Gerçi, aynı yerde olmak demek, aynı özellik ve hassasiyete sahip olmak demek değildir. Aynı suyu içen arı bal yaparken, yılan zehir dökmektedir. 6 Şubat depremini malzeme haline getirip siyasi talancılığa soyunanlar; Türkiye’ye musallat olan, metastaz yapmak için çemberi yarmaya uğraşan kanser hücreleridir.

“CHARLE HEBDO DERGİSİYLE CHP’NİN BAŞINDAKİ ZAT ARASINDA BİR FARK GÖRENİNİZ VAR MIDIR?”

Cevabını ilk aradığım soru şudur: Fransa’da yayımlanan, Hz.Peygamber’e ve mukaddesatımızın emanetlerine zaman zaman saldıran Charle Hebdo dergisiyle CHP’nin başındaki zat arasında bir fark göreniniz var mıdır?

Kafamı meşgul eden, aklıma takılan diğer sorular da şunlardır: “Hükümet depremle başa çıkamıyor” diye başlık atan İngiliz The Economist dergisiyle; “Devlet nerede, ses var devlet yok, halk seferberliğine karşı devlet ohali, dev bir çaresizlik, iktidar enkaz altında, halkın üstüne çöken AKP-MHP rejimidir” manşetleri atan gazeteler arasında en küçük bir uzaklık, bir ayrılık, bir başkalık söz konusu mudur?

“Sorun sensin Erdoğan” diyen terörist Demirtaş ile “suçlu Erdoğan’dır” diyen Kılıçdaroğlu demir bir paranın yazı ve turası değil midir?

“Hataların tek sorumlusu Erdoğan’dır” diyen İP Başkanı bu parayı harcamak için gizli gizli plan yapmıyor mu?

“Enkazdan önce AKP’liler çıkarılıyor. Sahada yetkiyi askere devretmek gerekiyor” beyanatıyla suç işleyen, halkı kin ve düşmanlığa sevk eden siyasi bir bozguncuyla Türkiye aleyhtarı odaklar arasında dikkat çekici bir uyum ve benzerlik yok mudur?

“Erdoğan’ın Türkiye için deprem yardımını silah olarak kullanmasına izin vermeyin” açıklamasını yapan köksüz Rubin ile “millet devleti enkazın altından çıkarıyor” sözleriyle yangından mal kaçırmak için el ovuşturan İP Başkanı aynı yolun yolcusu, aynı mihrakların hizmetkarı değil midir?

85 milyon Türk vatandaşı elinden ne gelirse yapıyorken, “iktidarın deprem bölgesinden bir şamar yiyeceğini” söyleyen müflis siyasi zihniyetle, The Newyork Time Gazetesi’nde, “deprem müdahalesinde öfke seçim öncesinde Erdoğan’ı zorluyor” başlığıyla haber yazan, Wall Street Journal Gazetesi’nde “Türkiye’de depremin ardından hesaplaşma geliyor” iddiasında bulunan kalem sahipleri arasında herhangi bir farklılıktan bahsetmek mümkün müdür?

İç ve dış bağlantılı bühtan koalisyonu Türkiye’nin karşısında kudurmuş gibi pozisyon almıştır.

Türkiye İşçi Partisinin PKK kontenjanlı sözde bir milletvekili, “böyle bir devletin düşmanı olmak meşrudur.” açıklamasıyla halk ve devlet düşmanlığında yeni bir sayfa açmıştır.

Geldiğimiz bu aşamada, bu gedikli düşmanı TBMM’den yaka paça atmak devletin ve hukukun şeref ve güvenlik konusudur. Bu alçakla birlikte, yağma ve talan yapan namussuzların vatandaşlıktan çıkartılması, şayet yağmacılar sığınmacıysa hemen ülkeden gönderilmeleri ayrıca değerlendirilmelidir. Dışarıdan yemlenenler, emir alanlar, provokasyon düğmesine adice basanlar devletin demir yumruğu altında ezilmelidir. Milletimiz olan biten tüm rezillikleri görmektedir. Kötü emel sahiplerini bilmektedir.

Böylesi bir zamanda, siyasi sorumluluk taşımalarına rağmen kutuplaşmanın ekmeğine yağ süren malum siyasetçilerin;

“Tek adam sistemi kurumları boşaltmış. Devlet aklı kalmamış” sözleri, “Gelin beni de tutuklayın” diklenmeleri, “Yaşananlara siyaset üstü bakmayı, iktidarla hizalanmayı reddediyorum” dedikten sonra kameralar karşısında HDP’yle aynı hizaya girip devlete saldırmaları aziz Türk milleti tarafından hiç unutulmayacaktır.

Malzemeden çalan hırsız müteahhitler, kurallara uymayan mühendisler, onları gerektiği gibi denetlemeyenler, imar rantından gözü dönen insanlık müsveddeleri mutlaka ama mutlaka hesap verecektir.

TOPUNU ALLAH’A VE MİLLETİMİZE HAVALE EDİYORUZ

Akılsız siyasetçi ağzı körleşmiş bir kesere benzer. Düzeltmekten daha çok parçalamaya yarar. Ancak biz parçalanmayacağız, bu millete yağma ve talan toplumu diyen köşe yazarlarını ise asla affetmeyeceğiz. Yaşadığımız acıları daha da içinden çıkılmaz hale getirmek için pusuya yatanları görüyoruz, bunların topunu Allah’a ve milletimize havale ediyoruz.

Ben, 17 Ağustos Gölcük ve 12 Kasım Düzce depremini yaşamış bir hükümette görev alan birisiyim. Neyin, nasıl ve hangi zaman aralığında yapılacağını biliyor ve bu konuda tecrübe sahibi olduğumu düşünüyorum. Bugünler geçecektir, hiç kimse merak etmesin. Türkiye Cumhuriyeti devleti vaziyet almıştır. Vefat edenlerimizi geri getiremeyiz, ne var ki gelecekteki muhtemel felaketlerin sancılarını ve zararlarını bugünden en aza çekebiliriz. Depremin etkilediği 10 ilimizi kapsamına alan OHAL kararını destekledik ve buna evet dedik.

“UZAKTAN EĞİTİME KARŞI ÇIKANLAR HASTALIKLI RUHLARDIR”

Muhalefet partileri bir kez daha Türkiye’ye, depremzedelere, mağdur insanlarımıza hayır diyerek tarafını ve tıynetini göstermiştir. Üniversitelerin 3 aylık süre zarfında uzaktan eğitimine sıcak bakıyor, devletin yurt, misafirhane, kamp, sosyal tesislerinde barınma ihtiyaçlarının kısmen de olsa karşılanacağına inanıyoruz. Bu konuda salgın döneminden deneyim sahibi olduğumuzun da farkındayız. Türkiye yıkılmışken, hala uzaktan eğitime koro halinde karşı çıkanlar sorumsuz ve hastalıklı ruhlardır. Hayatta kalmayla eğitimi online sürdürme arasında bir tercih yapmak gerekirse, bu ağız birliği etmiş zevat acaba nerede duracak, ahlaki ve insani bir seçimi nasıl yapacaktır?

“GÜZEL GÜNLERE MİLLETÇE ULAŞACAĞIZ”

Türkiye 2016’dan bu yana; 15 Temmuz darbe teşebbüsünü bastırmış, pek çok doğal felakete göğüs germiş, salgınla mücadele etmiş, ekonomik saldırılara direnmiş, terörle mücadelede muhteşem sonuçlar elde etmiştir. Allah’ın izni, milletin iradesi ve devletin gücüyle depremin ağır enkazını elbirliğiyle kaldıracağız, yine mutlu, umutlu, huzurlu ve güzel günlere milletçe ulaşacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla selamlıyor; depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, tedavi görenlere acil şifalar diliyorum. Milletimizin, kederli ailelerimizin ve hepimizin başı sağ olsun diyorum. Biriz, diriyiz, beraberiz, hep birlikte Türkiye’yiz. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.

Güncellenme Tarihi : 14.2.2023 16:46

İLGİLİ HABERLER