
BAYKAL, BAŞBAKANI "ŞANTAJCILIKLA" SUÇLADI!
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Aydın Doğan'a ağır suçlamalar getirdiği konuşmasında adını sık sık andığı CHP Lideri Deniz Baykal bugün konuya ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. "Aydın Doğan ifira kampanyalarını CHP ile birlikte yürütüyor" ve "Şıracının şahidi bozacı. Topu birbirlerine atıyorlar" suçlamalarıyla CHP'ye yüklenen Erdoğan'a Baykal'ın yanıtı şöyle oldu:
"Başbakan Erdoğan’ın Aydın Doğan’a ağır ithamlarından sonra Türkiye gündemine oturan konuyu değerlendiren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Bir süreden beri sayın Başbakan ile bir medya patronu arasında bir tartışma yaşanıyormuş gibi görüntü veriliyor” dedi. Yaşanan gelişmelerle ilgili bir basın toplantısı düzenleyen Baykal şöyle konuştu: “Konunun iki boyutu var. Biri yolsuzluk diğeri de basın özgürlüğü. Deniz Feneri yolsuzluğu son dönemde yapılan araştırmalar sonuncunda Alman yargı organları marifetiyle ortaya konulmuştur. Almanya’da kurulan Deniz Feneri’nin Türkiye de aynı paralelde bir örgüt vardır. İnsanlar iyi niyetle dini dayanışma duygularını değerlendirerek bu yardım kampanyalarına katılmıştır. Yardım kampanyaları insanı duygular istismar edilerek yapılmıştır. 41.6 milyon euro kaynak toplandığı ortaya çıktı. Almaya’da şirketlerin kurulduğu ve kuryeler aracılığıyla Türkiye’ye geldiği orta çıkmıştır ve bu hukuk dışıdır. Alman savcılığı bu olayı inceledikten sonra Türkiye’ye gelen paraların iktidara yakın bir yayın kuruluşunun menfaatlerine yönelik harcandığı gelen paranın kanalın 3. katına getirildiği savcılığın iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Olay her yönüyle önemli ve insanları dini ve insanı duyguları istismar edilerek para toplanacak ve sonra bu paralar siyası amaçlar içini kullanılacak."
"İSTİSMAR EDİLEN PARALAR TÜRKİYE'YE AKTARILMIŞTIR"
"Olay Almanya’da yaşanmıştır ama para Türkiye gelmiştir. Türkiye’de pek çok kişinin adının geçtiği olay söz konusundur. Almanya’da savcılık bu olayı incelemiş ve resmi bir iddianame düzenleyerek iddiaların daha iyi anlamasını sağlamıştır. Bu iddianame de bizim elimizdedir. Almanya’daki yardım paralarının Türkiye’ye intikal ettirildiği alman savcılığı tarafından tespit edilmiştir. İstismar edilerek toplanan paralar, Türkiye’ye aktarılmıştır. Olay ciddi, büyük bir olaydır. Soruşturma sürecinde siyasi etki yapılmıştır."
"PARAYI TESLİM EDEN 7 KEZ 'BAŞBAKAN'A VERİLMEK ÜZERE BU PARAYI ALDIM' DİYOR"
"Soruşturma süresince tutukluların tahliye edilmesi için Türk hükümeytinden Alman adli makamlarına siyasi baskı yapılmıştır. Parayı teslim eden 7 kez "Ben Başbakan'a teslim edilmek üzere bu parayı aldım" diyor. Bu dünyanın her yerinde bomba haberdir. Bunun görmezlikten gelinmesi hiçbir demokratik hukuk devletinde mümkün değildir. Alman savcılığının resmi iddianamesinde Türkiye Başbakanı'na tutuklu 2 sanık "Başbakan'a versin diye bu parayı verdim" diyorsa Türkiye'de bu daima bir haberdir."
"TÜRKİYE'YE YANSITILMAMIŞ OLMASI ŞAŞIRTICI"
Basın özgürlüğü olan bir ülkede bunun bastırılması mümkün müdür? Soruşturmada tutuklanan insanlar var, toplanan paralar var, televizyon kanalı için toplandığı söylenen paralar var. Bunun hala Türkiye'ye yansıtılmamış olması şaşırtıcı. Kahramanı Mehmet Gürhan. Başbakan 'Mehmet Gürhan'ı tanımıyorum' dedi.
"TÜRK YARGISI SOMUT BİR ADIM ATMADI"
"İki gazetemiz bu askerlik fotoğrafı mı diye, Evrensel Gazetesi bir haber yaptı.
Cumhuriyet Gazetesi de o resmi koydu. Başbakan'la Mehmet Gürhan'ın yanyana olduğu bir fotoğraf. Bu konunun elbette büyük haber değeri vardır. Bu kamuoyuna yansıtılması gereken bir konudur. Böyle basın özgürlüğü olur mu? Olayın bir boyutu bu. Deniz Feneri yolsuzluğu büyük bir yolsuzluk. Toplanan paraların AKP'nin yayın organlarına aktarıldığı ortaya çıkmıştır. Bu konuda üzüntü verici olan şu. Türk yargısının, Türk adliyesinin somut bir adım atmamış olmasıdır. Bu çok acı bir manzara."
"BAŞBAKAN BU TABLO KARŞISINDA TELAŞA KAPILDI"
"İkinci boyutu ise Başbakan bu tablo karşısında telaşa kapıldı. Kaygılandı. Birbiri ardında yolsuzluk iddiaları döküldü. Çorap söküğü gibi AKP'nin içine girdiği yolsuzluklar ortaya çıkıyor. Başbakan diyor ki, "Biz bunları nasıl haber yaparız" Burada ciddi bir basın özgürlüğü konusuyla karşı karşıyayız. Başbakan'ı üzecek haber yapılacak ya da yapılmayacak. Böyle hukuk devleti olur mu? Korkuyorum Türk medyasında otosansür uygulaması yapılacak. Türkiye gerizekalı mı? Bu olaylar yaşanacak. Konuşulmayacak. Susturacaklar. Korkutacaklar. Başbakan şimdi bunu deniyor. Çok vahim bir manzara. Hiçbir zaman Türkiye böyle teslim olmamıştı."
"BAŞBAKAN'IN ŞANTAJ YAPMASI DOĞRU MU?"
"İlişkiler, temaslar ortada. Başbakan neden bastırmaya çalışıyor. Gerekiyorsa yalanlasın. Ama yapamaz. Çünkü kendisi de işin içinde. Başbakan yıldırmayı deniyor. Sayın Doğan'a 1 hafta süre veriyor. '1 hafta bakacağım yayınlarına, eğer beni kızdırmaya devam edesen haftasonu senin hakkında neler söyleyeceğim? Beklediğinm yayıncılığı yaparsan görürsün' diyor. Bunun adı şantajcılık. Başbakan'ın şantaj yapmak doğru mu? 'O resimleri basma. Bu konuları haber yapma. Neden Sabah'ın Atv'nin satın alınmasını sağladım?' diyor. Bu basını tutsak alma çabaları. Başbakan olayın bu boyutunu kişisel sürtüşmeye çekmeye çalışıyor. Tartışma sırasında da ilginç bilgiler alıyoruz."
"DEVLET ADAMLARINI DA İŞİN İÇİNE SOKUYOR"
"Sayın Doğan dün akşam ifade etti. "Rafineri için ziyaret ettim. Ortaklarım var. Ben de dağıtım şirketine sahibim burada. Ruhsat istedim. Bana diyor ki 'hayır biz onu Çalık'a vereceğiz' dediğini söylüyor. Doğan, "Serbest rekabet. Onlara da ruhsat verin bana da verin" dediğini söylüyor. Başbakan'ın bu işin içinde Putin ve Berlusconi'nin olduğunu söylüyor...
Bu acı bir olay. Hiçbirşey olmamış gibi hayat devam ediyor. Başbakan Türkiye'deki rafineri kurma girişimiyle ilgili olarak yabancı devlet adamlarının isimlerini de işin içine sokarak bir gruba nasıl destek olduğunu ilan ediyor.
Bu tablo karşısında Başbakan, işin esasıyla ilgili olarak net açıklamalar yapmalıdır. Deniz Feneri konusuyla ilgili, Mehmet Gürhan'ı tanıyor mu tanımıyor mu, para kendisine mi gelmiştir, gelmemiş midir.. Bunlarla ilgili açıklama yapmalıdır. Ortada ciddi iddia var. Bu ilişkiler aydınlatılmalıdır. Gerçi Başbakan'ın söyledikleri güven verici olmuyor. Para geldi mi gelmedi mi, para kullanıldı mı kullanılmadı mı? Başbakanlık bu olayın neresinde duruyor, aydınlatılması gerek. Putin-Berlusconi işini sayın Başbakan'ın ağzından dinlemek isteriz. Doğan'ın girişimini reddedip Çalık'ın girişimini kabul ederken, Putin ve Berlusconi'nin bu işte olup olmadığını Başbakan açıklamalıdır."
"BAŞBAKANLAR YÖNETMEN KONUSUNDA OLAMAZ"
"Türkiye bir demokrasi krizi içindedir. Başbakanlar Türkiye'yi kimin ne yapacağını kimin ne öğreneceğini kendileri kararlaştırarak yönetmen konumunda olamazlar. Başbakan'ın böyle müdaheleye hakkı olmadığını anlaması lazım. Demokratik kültürü Başbakan'ın özümsemesi sağlanmalıdır. Bu yaşanan olayların özellikle yolsuzluk boyutu ayrıntılarıyla ortaya çıkmalıdır. Olay itişme kakışma, medya patronu ile Başbakan arasındaki tartışma değildir. Yolsuzluktur konu. Buna sessiz kalınamaz."
"MECLİS'E GÖTÜRECEĞİZ"
"Meclis’in açılmasıyla birlikte bu konuyu Meclis’e de götüreceğiz. Türkiye’nin sindirilmesine sessiz kalamayız. Bu süreci dışardan seyredemeyiz. Biz mücadelemizi direncimizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Bu olay AKP-CHP olayı değildir.
Bütün bunlar Türkiye’deki dokunulmazlık olayının çözülmemesi ile ilgilidir. Milletvekilliği dokunulmazlığı olayı bozuyor. Dürüstlüğü tahrip ediyor. Virüstür o. Kendisine bir hayat alanı bulduğu zaman topluma da yayınlanıyor.
Hukukun ırzına geçiliyor. Çete bahane edilerek Türkiye sindirilmeye çalışılıyor."
Oradaki belgeleri, duyuruları izliyoruz. Bunu eskiden medyayla yapardık ama medya şu anda bu konuda hevesli görünmüyor."
Aydın Doğan'ın gazetelerinden öğrendim demedim. Biz bunu kaynaklarından öğrendik ama ben neden yayınlandı diye kızmıyorum. Neden yayınlanmadı diye kızıyorum. Olayı Alman Başsavcılığı'nı izleyerek öğreniyoruz."