Gündem
  • 21.12.2004 17:00

BERNA ÖZTÜRK ABLASI VE TARKAN'LA İLGİLİ ÇOK AÇIK KONUŞTU

'İnsanlar sadece yatak odalarında çıplak kalıyorlar. Kendimizi sevmiyoruz. En büyük nedeni bu. Aslında çıplak geldik dünyaya, doğalımız zaten çıplaklık' diyen Öztürk, 'Oyuncu olarak bile olsa, ilişkiniz olmayan bir insanla sahnede sevişir gibi yapmak çok zor bir şey. Ben bir buçuk saat boyunca ne zorluklar çekiyorum. Bunları yaşarken bu sahnelerin bu şekilde yansıyor olması beni üzüyor' diye ekliyor. Bugüne kadar adı Tarkan'ın baldızı olarak anılan Berna Öztürk, '14 yaşından beri çalışıyorum. Modellikten, satış elemanlığına, reklam filmlerine kadar, sosyoloji okudum, iyi dereceyle okulumu bitirdim. Beş yıldır dj'lik yapıyorum. Sinema filminde oynadım. Karakalem resim çalışıyorum, kitap okumak için zaman yaratıyorum. Daha ne olsun. Onların vicdanına bırakıyorum' diyor. Kuğular Şarkı Söylemez diğer tiyatro oyunlarından biraz daha öne çıktı. Oyunla ilgili nasıl tepkiler aldın? Çok iyi tepkiler geldi. AIDS konusuna bu kadar eğilen ilk tiyatro oyunu. Galamız çok güzel geçti ama tiyatro seyircisi azaldığından dolayı elbette bizim özel tiyatro olmamız nedeniyle de beklediğimiz ilgi tam olarak yok. Ben oyuna ilk okuduğumda aşık olmuştum. Uzun zamandır Almula Merter'le çalışıyorsunuz. Onunla kesişme noktanız neydi? Sanırım cesaret. Almula'nın tiyatro adına yapmak istediği şeyler cesaret gerektiren şeylerdi. Onların bana ortada hiçbir şey yokken, kaldı ki bir ön yargıda olabilecekken bazı nedenlerden dolayı, bu kadar güvenmiş olmaları, benim saygı gösterdiğim işlere onların da saygı göstermesinden dolayıdır. Nudizm öğretisine mi inanıyorsun? Makro felsefeye inanıyorum ve buna ad koymaya karşıyım. Tiyatronun bizim oyunun özünde, beni en çok etkileyen insan noktası. Kadın, erkek, televizyoncu, tiyatrocu, anne, baba, bebek değil. Önemli olan insanın yekpareliği, biricikliği ve çıplaklığı. Oyunun adının çıplaklıkla anılması sizi nasıl etkiliyor? Oyuncu olarak bile olsa, ilişkiniz olmayan bir insanla sahnede sevişir gibi yapmak çok zor bir şey. Çünkü bizim oyunda şöyle noktalar var. Bir tiradın ardından hemen ağlamanız lazım. Ve ben bir buçuk saat boyunca ne zorluklar çekiyorum. Bunları yaşarken bu sahnelerin bu şekilde yansıyor olması beni üzüyor. Sizce yeteneğiniz olmasaydı yine başrolde oynar mıydınız? Hayır. Genel olarak özel tiyatrolara baktığımızda seyirci çekmek için bu tarz durumlara rastlayabilirsiniz. Bu benim dördüncü oyunum. Bu rol çok ağır. Eğer altından kalkamasaydım oynayamazdım. Düşünsenize Ferdi Bey'in kendi yazdığı oyun yıllar sonra ilk kez sahneleniyor. Zamanında ödülleri silip süpürmüş bir oyun. Böyle bir durumda yetenek olmasa bana başrol de vermezlerdi. Bunu başka bir şeylere bağlamak istediler ama tiyatro böyle bir şeyi kaldırmaz. Tiyatroda tek başınasınız ve sahnede çok çıplaksınız. TEOMAN'LA İLİŞKİMİZ MAKRO DÜZEYDE BİR İLETİŞİM HARİKASI Teoman'ın Balans ve Manevra filminde oynadınız. Biraz bu projeden bahseder misiniz? O filmde dokunaklı olan ve didaktik olmayan benim dizilerde karşı geldiğim birçok nokta var. Çok fazla yorum yapamam çünkü provalarım olduğu için sahneyi çekip İstanbul'a dönmek zorunda kaldım. Orası çok keyifliydi. Ekip olmanın ve iyi bir iş çıkmasının en büyük kurallarından biri herkes kendi yapması gereken işi, konumunu biliyor. Herkes çok içten ve pozitifti. Sizin de filmde yer almanız 'Teoman filmde eski sevgililerini oynatıyor' diye yorumlandı. Bu yorumlardan alındınız mı? İnsanlar arkadaşlık sevgili boyutlarını saçma çiziyorlar. Teoman'ın eski sevgilisi değilim. Bizim aramızdaki ilişki bakış açısına göre, sevgililiğe, arkadaşlığa ya da dostluğa girebilir. Bir başka açısındansa aramızdaki ilişki makro düzeyde bir iletişim harikasına bile dönebilir. Bu yorumlardan alınmadım çünkü basının yaptırdığı yakıştırmalardan fazlasıyla nasibini almış isimlerden biri olarak bunlara kulaklarımı tıkamayı öğrendim. Bu arkadaşlık boyutunun yanı sıra ben oyuncu olduğum için oraya çağrıldım. Nasıl bir karakteri canlandırdınız? Bodrum'da gözde barlardan birinin havalı barmeidi. Teoman'la sevgilisiyle arasındaki ilişkinin sekteye uğramasına neden olan kişilerden biri. Hayatın tadını çıkarmasını bilen bir karakter. Türk insanının aşk anlayışı ile sizinki örtüşmüyor mu? Evet örtüşmüyor. Kişisel aşk sadece ve sadece koşulsuz sevgiden kaynaklanır ve bunun kadın-erkek arasında olmasına gerek yoktur. Ablamla da aşk yaşıyorum, arkadaşlarımla da aşk yaşıyorum. Kıstaslarından biri buysa, sevgilimi de dudağından öpüyorum, arkadaşlarımı da, ablamı da dudağından öpüyorum. Aşkı yakalamak çok mu zor? Yaşadığımız çağ ve yaptığımız işler gereği çok fazla maske takıyoruz. Bana kalırsa oynamamaktır aşk. Oynamadığınız sürece aşık olabilirsiniz. Öyle durumlarla karşı karşıya kalıyoruz ve bir yandan da kırılmaktan öyle korkuyoruz ki kendi duvarlarımızı örüyoruz. Aslında bir yandan da gerçek bir şey var ki, insanlar oynamaya alıştığı için çıplak olarak o insanın karşısına çıktığımızda o kişiyi kırabiliyoruz. Yalnız mısınız? Evet yalnızım ve hiç aşık olmadım. Aşk denemeleri oldu ama aşık olmadım. O maskeler yüzünden. Son ayrılmış olduğum sevgilim Altay... Altay benim için hayatımdaki en önemli insanlardan biri. Bana kalırsa hiçbir şey değişmedi. Bir insanla iki buçuk yıl birlikte olup, neredeyse her günü birlikte geçirirseniz, o kadar şey paylaştığınız bir insanı hayatınızdan çıkarmak çok zor. İlişki bittiğinde geri kalan bütün paylaşımların bitmesi de gerekmez. Berna Öztürk ne zaman Tarkan'ın baldızı olmayacak? Bu sıfatı koyan ben değilim. İlgilenmiyorum açıkcası. Çünkü kendi varlığımı meşrulaştırmak için başka insanların beni nasıl gördüğüne gereksinimim yok. 14 yaşından beri çalışıyorum. Modellikten, satış elemanlığına, reklam filmlerine kadar, sosyoloji okudum, iyi dereceyle okulumu bitirdim. Beş yıldır dj'lik yapıyorum. Sinema filminde oynadım. Karakalem resim çalışıyorum, kitap okumak için zaman yaratıyorum. Daha ne olsun. Onların vicdanına bırakıyorum. Tarkan da rahatsız mıdır bu sıfattan? Bilmiyorum bunu Tarkan'la konuşmadık. Peki hakkınızda çıkan Tarkan'la Bilge'nin arasını bozuyor dedikodularına ne diyeceksiniz? Böyle saçma dedikodular çıktı. 'Tarkan'ın müziği çok kötü, dinlemem' demişim. Bunlar karalama politikasıydı. Ama onlar da en az benim kadar biliyorlar. Bana Tarkan'ın baldızı ismini yakıştırdılar. Başka bir insan olsa çoktan bunu kullanıp daha medyatik ve popüler kültürün gerektirdiği gibi bir insan olurdu. Ben bunu yapmıyorum. Aksine bu sıfat benim için bir ön yargı oluşturdu. Tarkan'ın müziğini nasıl buluyorsunuz? Yenice girdi hayatıma çünkü Türkçe sözlü müzik dinlemiyordum. İlk konserine gittiğim zaman utandım ve çok beğendim. Çünkü gerçekten bu kadar temiz, bu kadar doğru, kalbinden gelerek söylemesi beni çok etkiledi. Bilge'yle de çıkmaya başladığı zaman 'aaa' diye televizyonu açıp bakıyorduk. Türk Müziği adına çok başarılı işler yaptığına inanıyorum. Tarkan'ın Bilge'yle olan ilişkisi için Bilge'ye maaş verdiği yönündeki dedikoduları nasıl değerlendiriyorsunuz? Kraldan çok kralcı olmayan biri olarak beni sadece Bilge'nin mutsuzluğu etkiliyor. Bu onların ilişkisine hiçbir şekilde olumsuz yansımıyor. Zaten çok güzel ve yolunda giden ilişkileri var. Onların çok da umurunda değil. Türk insanı olarak dedikodu üretmek için kullandığımız zekayı sanat adına kullansak çok başarılı insanlar olurduk. Ama bizim uğraştığımız şeylere bakın. Bana kötü kız imajı çiziyorlar Marjinallik bakış açısına bağlı. Siz çıplaklar kampında giyinik oturursanız marjinal olursunuz. Herkes biriyle gezerken 'Amcamın oğlu' diyorsa ama siz 'Yoo öyle takılıyoruz' diyorsanız marjinal oluyorsunuz. Marjinallik için biraz farklı giyinmek yetiyor. Kötü kız imajı çiziyorlar. Bana kalırsa marjinallik koşulların gerektirdiğini yapmayıp kendi içinden geçeni yapabilmek. Benim içimden gelenleri yapmamı ukalalılıkla bağdaştırdılar. Sanki kötü bir şeymiş gibi. Çılgın, marjinal kız imajı çizdiler. Sosyetede kötü karma var Dans etmeyi çok seviyorum. Canlı müzik çalan arkadaşlarımızın yanına gidip hoplayıp zıplayıp dans ediyoruz. Gece hayatında kötü karma dediğimiz şeyler sosyetik kulüplerde daha korkunç çünkü insanlar acaba biz de gazetelerde çıkar mıyız fikriyle gidiyorlar. Işıklar da açık, herkes birbirine bakıyor, bence bu çok acımasız bir durum. Sosyeteyle hiç aram yok. Değer yargılarımız farklı. Bana kalırsa bir tişörte 50 Euro vermek ne prestijinizi ne kalbinizi ileriye taşır. gecce Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:30

İLGİLİ HABERLER