Ekonomi
  • 2.9.2007 12:23

BU BİTKİ ALTIN DEĞERİNDE; KİLOSU 8 BİN DOLAR

Orman Genel Müdürlüğü'nün resmi internet sitesinden derlediği bilgiye göre, Sarıçam, Kayın, Karaçam, Sedir, Kızılçam, Göknar, Ladin, Fıstıkçamı, Ardıç, Porsuk, Servi, Meşe, Gürgen, Kızılağaç, Akçaağaç, Dişbudak, Kestane, Çınar, Huş, Ihlamur, Sığla ve Kavak olmak üzere toplam 22 tür ağaç, Türkiye'nin orman alanlarını oluşturuyor. Adını, levhalar halinde ayrılan gövde kabuğunun tilki sarısı renginden alan Sarıçam'ın yetişkin bireylerinin boyu, 40 metre aşarken, ince yapraklarının kısalığı ve mavimsi yeşil rengiyle diğer çam türleri arasında dikkat çekiyor. Dalgalı kenarlı elips şeklindeki yapraklarının, sonbahardaki aldığı kırmızı renkle oldukça etkileyici olan Kayın, yağlı meyveleriyle yaban hayvanlarının iştahını kabartıyor. Dünyadaki 4 sedir türünden biri olan Toros Sediri'nin dünya üzerindeki en geniş doğal ormanları, Türkiye'de yer alıyor. 40 metre kareye kadar boylanabilen Sedir'in gençlikte piramide benzeyen tepesi zamanla bozulup, yayvanlaşıyor. Tıpkı Toros Sediri gibi kızılçam da dünyada en geniş Türkiye'de yayılıyor. Akdeniz ve Ege bölgelerinde geniş ormanlar, Batı ve Orta Karadeniz bölgelerinde ise lokal biçimlerde yayılış gösteren saf Kızılçam ormanının ülkemizde kapladığı alan, 3 milyon 729 bin 866 hektar. Dünya üzerindeki nadir doğal ormanlarının bir bölümü de Türkiye'nin güneyinde bulunan Servi, Fıstık Çamı'yla beraber Akdeniz'in doğal peyzajını karakterize ediyor. Türkülere konu olan inceliği, uzun boyu ve koyu yeşil yaprak dokusuyla, ta uzaklardan fark edilen bu ağaç, küçük futbol topuna benzeyen kozalaklarıyla diğer iğne yapraklılardan farklılık gösteriyor. Hemen her bölgede değişik türlerine rastlanan meşenin, 25 metre boya ulaşabilen geniş tepeli ağaçlardan, 3-5 metrelik çalılara kadar değişen türleri bulunuyor. Baltalık orman alanı 4 milyon 984 bin 149 hektarı bulan meşenin,palamut adı verilen meyveleriyse sincapların gözdesi... Kanatlı meyveleri kelebeğe benzediği için bazı bölgelerde ''kelebek ağaçları'' olarak da anılan Akçaağaç, sarımsı yeşil renkteki çiçekleri, salkım salkım... Akçaağaç'ın Türkiye'de yetişen bazı türleri de Çınar Yapraklı Akçaağaç, Ova Akçaağacı, Tatar Akçaağacı ve Fransız Akçaağacı. Orman bölgelerindeki dere içlerinde ve akarsu yataklarında yetişen çınarın ülkemizde yayılış gösteren türü Doğu Çınarı. Gövde çevresi 10 metreye ulaşabilen çınarın elsi lopları olan iri yaprakları ve küremsi topluluklar oluşturan çiçekleri bulunuyor. Özellikle kış aylarında bronşlarımızı yumuşatan ıhlamura, kuzey ve batı bölgelerdeki ormanlarda rastlanıyor. Bunların da boyları 20-30 metreye, yapraklarının büyüklüğü ise 5-10 santimetre arasında değişiyor. Dünya üzerindeki tek doğal yayılış alanı Türkiye'nin güneybatısı ile Rodos Adası olan Sığla, kalın dallı ve geniş tepeli bir ağaç. İlk bakışta çınarı andıran bu ağacın kabuğu, yaşlandıkça koyulaşır ve derin çatlaklı bir görünüm alıyor. Sığla'nın gövdesinden çıkarılan balzam kozmetik ve eczacılıkta kullanılıyor. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Koç'un başkanlığında, Mersin'in Çamlıyayla ilçesinde gerçekleştirilen ''Çamlıyayla Ekolojisinde Safran Adaptosyonu' projesi sonuçlarını vermeye başladı. Prof. Dr. Koç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çapları 2-4 santim kadar soğanlı bir bitki olan sarfanın, Eylül ve Ekim aylarında açan çiçeklerinin eflatun-mor renkte olduğunu, bu bitkinin bir kez ekildikten sonra 3-4 yıl süreyle kendi yumrusunu üretebildiğini ifade etti. Dekar başına 70 kilogram yumru elde edilebildiğini anlatan Koç, safranın, son derece karlı bir tarımsal faaliyet olmasına rağmen Türkiye'de yeterince bilinmediğini bildirdi. Safran bitkisinin, boya, ilaç, kozmetik ve gıda sanayisinde ham madde olarak kullanıldığını belirten Koç, halk hekimliğinde ise kaşıntıyı ve vücut yüzeyinde bulunan sivilceleri tedavi edici, sakinleştirici, teskin edici, ateş düşürücü, terletici, sinir sistemini rahatlatıcı, balgam söktürücü ve iştah açıcı özelikleriyle tanındığını vurguladı. Bugün, dünya piyasalarında, safranın gramının altınla eşdeğer olduğuna dikkati çeken Koç, bu bitkiyi çiftçilerin keşfetmesi için çaba harcadıklarını, Çamalıyayla'daki projenin amacının da bitkiyi yöre çiftçisine tanıtmak olduğunu bildirdi. Koç, ''safran, işçiliği az, bakımı ve tarımı kolay, gübre isteği fazla olmayan ve fazla suya ihtiyaç duymayan bir bitki olduğu kadar pazar sorunu da yok. Geçim sıkıntısından yakınan çiftçi bir de safranı denemeli'' dedi. -ŞİFALI BİTKİLER CENNETİ TÜRKİYE- Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atabay Düzenli ise, Türkiye'nin şifalı bitkiler yönünden dünyanın en zengin ülkeleri arasında bulunduğunu, safranın da bunlar arasında yer aldığını belirtti. Safranın, Osmanlı'dan günümüze bilinen bir bitki olduğunu ifade eden Düzenli, ilaç ve kozmetik sanayinin en önemli ham maddesinin şifalı bitkiler olması nedeniyle bu bitkilere duyulan ihtiyacın da arttığını bildirdi. Düzenli, değerli bitkilerden elde edilen kozmetik ve ilaçların çok astronomik ücretlerle satıldığını, bu değerlere sahip çıkmak için üniversite olarak bugüne kadar çeşitli çalışmalar yaptıklarını, şifalı bitkilerin envanterini çıkardıklarını anımsattı. Atabay Düzenli, tüm Avrupa kıtasında 2 bin 500, sadece Türkiye'de ise 3 binden fazla endemik bitkinin bulunduğunu, bunların değerlendirilmesine karşı olmadıklarını ancak, nesillerin korunması, doğadan bilinçsizce toplanmasının önüne geçilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 16:35

İLGİLİ HABERLER