Gündem
  • 23.1.2005 10:53

BU DA BÖYLE BİR İSTANBUL MASALI...

Bakanlar Kurulu kararıyla 22 yıl önce faaliyeti durdurulan İstanbul Bankası'nı 300 milyon dolar zarara uğrattığı öne sürülen 9 bankacının "iflas davası", tam bir çıkmaza girdi. 20 yıl önce açılan dava, çeşitli kuruluşlardaki belge ve dosyaların bulunamaması nedeniyle bir türlü sonuçlandırılamıyor. Bilirkişiler 7 yıl süren uğraş sonunda kamuda bulunan belgelerden ancak yarısına ulaşabildi.

Hazırladıkları ön raporda çok kritik 55 dosya ve belgeye ulaşmak için mahkemeden yardım isteyen bilirkişi heyeti, "aksi takdirde bu dava sonuçlanmaz" mesajı verdi. Mahkeme, bu rapor üzerine onlarca devlet kurumuna yazı yazarak, belgeleri acilen istedi. Ancak, bu yazılara gelen yanıtlar hakimleri şaşkına çevirdi.

Bir mahkeme, çok önemli dosyalardan birinin adliyedeki su baskını şırasında tahrip olduğunu bildirdi. İki ceza mahkemesi de, dosyanın "hurda kağıt" olarak SEKA'ya gönderildiğini resmi yazıyla açıkladı. Bazı kurumlar ise, "Bu belge bizde değil, şu kurumdan sorun" diye cevap yolladı.

Özer Çiller hakkında iflas istemi reddedildi
İstanbul Bankası, 1980'lerin başında Has Grubu'nun denetimindeydi. Banka hisselerinin yüzde 87'si Has Ailesi ve ailenin kontrolündeki Coca Cola'yı üreten İstanbul Meşrubat Sanayii A.Ş'deydi. Bankanın dörtte birini elinde tutan Mete Haşoğlu'nun Genel Müdürü ise Özer Uçuran Çiller'di. Banker Kastelli ve diğerleri peşpeşe batarken, İstanbul Bankası da sıkıntıya girdi. İstanbul Bankası 1983'te Bakanlar Kurulu kararıyla Ziraat Bankası'na devredildi. Banka sahip ve yöneticileri hakkındaki ilk yargılama ise 4 Şubat 1985'de, yani bundan tam 20 yıl önce başladı.

Şube yöneticileri ve Mete Has kaldı
Bankanın batışından sorumlu tutulan toplam 30 kişi ya da hissedar şirket hakkında "şahsi iflas" davası açıldı. Bu kişiler arasında eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Hilmi Fırat da bulunuyordu. Ancak, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, daha sonra Fırat'la ilgili davayı geri çekti. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, yüzde 10'un altında hisse sahibi olan Özer Uçuran Çiller ve diğerleri hakkındaki iflas istemini reddetti. Bu karar Yargıtay'da onandı ve karar 1988'de kesinleşti. Geriye ise 10 davalı kaldı.

Usulsüz krediler ve yasadışı sermaye artırımıyla İstanbul Bankası'nı 1983'ün parasıyla 80 milyar lira zarara uğrattıkları öne sürülen 30 kişiden halen davaları süren şu isimler kalmıştı:

* Mete Hasoğlu (Y.K. üyesi, İdare Meclisi Başkanvekili)
* Güner Erverdi (Genel Md. Yard.)
* İMSA A.Ş. (Banka ortağı, % 24.8)
* Sönmez Kocatürk (Muhasebe Md.)
* Coşkun Tuncer (Sirkeci ve 4. Levent Şube Müdürü)
* Erdal Coragil (Ankara Şube Md-sonradan vefat etti, varisleri davalı)
* Yüksel Ataycan (Bakırköy Şb. Md)
* Şevket Dumlu (Şişli Şube Md)
* Kazım Özyurt (Taksim Şb. Md.)
* Bedrettin Güven (Nişantaşı Şb. Md)

Ticaret Mahkemesi, bu kişi ve şirketlerle ilgili olarak da öncelikle diğerleri gibi "davanın reddine" karar verdi. Dava açıldıktan 7 yıl sonra gelen bu karar, Yargıtay'a takıldı.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, "Bankanın krize girmesinden sorumlu kişilerin eylemlerinin ayrı ayrı incelemeye tabi tutulmasını" isteyerek kararı bozdu. Davanın açılmasından 11 yıl sonra, bu uyarının yerine getirilmesi için mahkeme uzman kişilerden oluşan bir bilirkişi heyeti oluşturdu.

Sonuçlanmış mahkeme kayıtları bile kayıp
Ancak bilirkişiler bir türlü belgelere ulaşamıyordu. Nereye el atsalar, "Yok, bilmiyoruz, şu kurumdan isteyin" diye yanıtlar geliyordu. Yargının neden yavaş işlediğini ortaya koyan örnekler dosyayı kilitlemişti. Bilirkişiler, tam 7 yıllık çalışma sonucunda geçtiğimiz aylarda mahkemeye ancak bir "ön rapor" sunabildi.

Bu rapor, neredeyse bir "çığlık" gibiydi. Emekli bankacı Sait Bilgiç ve Mehmet Haznedar ile Marmara Üniversitesi. İcra iflas Hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. Kamil Yıldırım, mahkemeye şöyle seslendi:

"Davalı sayısının 30'dan 10'a inmiş olması nedeniyle, dosya işlemlerinin basitleştiği söylenebilirse de aşağıda belirtilen nedenlerle dosyanın kısa sürede sonuçlandırılması mümkün bulunmamaktadır."

İşte bilirkişilere göre davayı geciktiren üç neden:

1- Dava açılırken, davalıların hangi eylemlerden ne oranda sorumlu oldukları gösterilmemiş.

2- Dava, Hazine ve Dış Ticaret tarafından açıldı. Belgeler sonradan, bankayla birlikte Ziraat Bankası'na devredildi. Daha sonra TMSF devreye girdi. Belge ve bilgilerin takibi bu yüzden yapılamıyor.

3- Belgelerin nerede korunduğu ve neleri içerdiğini bilen personel kalmamış. Bu yüzden belge ve raporlar derlenemiyor.

55 belge davanın seyrini etkileyecek
Bilirkişi, raporlarında 55 önemli belgeye ulaşamadıklarını belirtip, mahkemenin harekete geçmesini istedi. Bu "kayıp belgeler" arasında, Bankalar Yeminli Murakıpları'nın henüz İstanbul Bankası batmadan önce yazdığı çok önemli bilgileri içeren raporlar, Maliye Bakanlığı'nın yazıları, Ziraat Bankası Teftiş Kurulları'nın hazırladığı 43 önemli rapor bulunuyor.

Ayrıca, koordinasyon eksikliğini ortaya koyan bir başka çarpıcı örnek ise sonuçlanmış mahkeme dosyalarının bulunamaması.

Bankacılarla ilgili ceza davalarına bakan İstanbul ve Ankara'daki 8 Asliye Ceza Mahkemesi'ne ait dosyalar, nedense ortada yoktu.

Su bastı, bu yüzden dosyalar imha edildi
Mahkeme, 55 belgeye ulaşabilmek için diğer mahkemelere ve kamu kurumlarına 2 Ağustos 2004'te birer yazı gönderdi. Cevaplar bir ay içinde döndü. Bunlardan en ilginci, Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nden gelen yazıydı. Bu yazıda; yargıya verdiğimiz önem, adliye teşkilatlarının içinde bulunduğu durum, adli personelin durumu yüzümüze bir tokat gibi çarpacak türdendi. İşte o yazıyı ifadeleri değiştirmeden aynen aktarıyoruz:

"İlgili yazınız ile mahkememize ait dosya arşivde olduğu, arşivi de su basmış olduğundan ve dosyalar kullanılamayacak durumda olduğundan dosyaların imhasına karar verildiğinden, müzekkere gereği bu nedenle yerine getirilememiştir."

Bir diğer belge de hurda kağıda dönüştü
İşte ikinci bir cevap yazışı... İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nden gelen yazıda şöyle deniyor: "İlgili yazınızla, her ne kadar mahkememizin 1982/42 esas sayılı dosyası istenilmiş ise de; kayıtlarımızın tetkikinden bu dosyanın SEKA'ya gönderilmiş olduğundan, gönderilememiştir.

Bilgi ve gereği rica olunur."

Bu dosya da ortada yok. Onca rapor, ifade, belgeler SEKA'da "hurda kağıt" olarak değerlendirildi ve yeniden kağıt olarak piyasaya çıktı. Biz gazeteciler 20 yıl sonra, hakimler, savcılar ve müfettişlerle birlikte işte o kağıtlara bugünün "hortumlarını", yeni "vurgunları" yazıyoruz.

Keşke böyle olmasaydı...

Tansu Çiller'in ortağı olduğu şirkete de usulsüz kredi verdi
İstanbul Bankası 1953'te kuruldu. 1982 yılında bankanın çoğunluk hisseleri Has Ailesi'nin elindeydi. 1982 ortalarına kadar genel müdürlük koltuğunda Özer Çiller oturuyordu. Son genel müdürü ise Güner Erverdi'ydi. Hissedarlar ve hisse oranları ise şöyleydi: Mete Hasoğlu % 24.90, İMSA % 24.83, Tasaş Türk Ambalaj A.Ş. %10, Lale Genç % 6.25, Özen Genç % 6.10, Yahya Genç % 5, Has Holding A.Ş. % 4.73 ve Metal Kapak A.Ş. % 3.75.

Bankalar Yeminli Murakıbı Mustafa Tosun, bankaya el konulmadan 10 ay önce hazırladığı raporda, Özer Çiler ile Mete Haşoğlu'nun ortaklaşa kurdukları 7 şirkete toplam 2 milyar 125 milyon lira usulsüz kredi kullandırdıklarını saptamıştı. Tansu Çiller'in de yüzde 10 hisse sahibi olduğu Serfin Sermaye Finansman A.Ş. de kredi kullanan şirketler arasındaydı. Sermaye artırımında da usulsüzlükler belgelenmişti.

Ödeme güçlüğüne düşen banka, 24 Ekim 1983'te Bakanlar Kurulu kararıyla tüm aktif ve pasifleriyle birlikte Ziraat Bankası'na devredildi. Son bilirkişi raporuna göre, bankanın 1983'teki "devir bilanço zararı" ile kamuya olan borçları 79 milyar 681 milyon liraydı. Dolar o tarihlerde 250 liraydı. Yani bugünün parası ile zarar 314 milyon dolardan fazlaydı."

(VATAN)

Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 10:56

İLGİLİ HABERLER