
BÜYÜKANIT KAÇIRILAN 8 ASKERLE İLGİLİ NE DEDİ?
Büyükanıt, 8 erle ilgili de şu bilgileri verdi:"Ama 8 erimiz kayboldu, sonra terör örgütünde olduğu ortaya çıktı. Şimdi biliyorumbir çok kişi nerede bizim bu 8 er nereye gitti, ne oldu ne yapılacak diye söyleyenler var. Benim ifade etmem doğru değil tabi. Şimdi şu anda bu konu o erler bünyemize katıldıktan sonra bir idari soruşturma yapılacak. Yalnız soruşturma bu sekiz erle yapılmıyor. Dağlıca taburunda bulunan ve saldırıya bulunan bütün insanlarla görüşülüyor. Bizim askerlik mesleğinde hiç vazgeçmediğimiz bir unsur vardır. Bu yalnız bu olaylarda değil, tatbikatlardan sonra da faaliyet raporu hazırlarız. Oradan ne dersler çıkarılır, nerelerde hatalar yapıldı. Onları çıkartırız. Bu da o kapsamda çok ayrıntılı bir şekilde faaliyet raporu incelemesi yapılacak. İdari soruşturmadan sonra ortaya bir resim çıkacak. Bu sekiz eri hemen suçlu ilan etmek kadar yanlış bir olmaz. Eğer davranışlarında veya diğer şeylerinde bir kusur var ise olup olmadığını ben de bilmiyorum, daha sonuçlanmadı, bana da gelmedi, var ise tabi ki o kusura göre, kusurlu görülen kişi ve kişiler için o zaman yasal yollara başvurulur. Ama böyle çıkarsa sonuç. Böyle çıkıp çıkmayacağını bilmiyorum. Burada bir hususu da sizin dikkatinize sunmak istiyorum. Maalesef bazı
organlarda o çocuklar için esir lafı kullanıldı. Bundan daha büyük bir hata olamaz.
Neden olamaz. Bakın esir konusundaki uluslar arası düzenlemeler Türkiye'nin de taraf olduğu 1949 tarihli 3 nolu Cenevre Sözleşmesi savaş esirlerine ilişkin olup bu konudaki uluslar arası hukuk dökümanıdır. Savaş esiri kavramı savaşan iki tarafı öngörmektedir. Yani Fransa ile almanya, İngiltere ile Almanya. Bu yıllardan beri terör örgütünün yapmak istediği savaşan taraf statüsünü kazanmak. Bu Cenevre Sözleşmesi'nin ek protokolü var. onun içine girmek suretiyle Türkiye'nin karşısına bir de böyle uluslar arası şeyi almaktır. Şimdi siz bu çocuklara esir derseniz, mümkün değil. 1949 tarihli bu sözleşme daha ziyade klasik harbe dair kuralları içerir. Ancak daha sonraki tarihlerde ortaya çıkan ilk silahlı çatışma olarak gündeme geliyor. 1997 tarihinde 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi iki tane ek getirilmiştir. Türkiye buna taraf olmamıştır. Ve bu çeşit terörist eylemleri de
çağrıştıran ifadeler olduğu için. Fakat Ek-1'de teröristlerin bu statüde olmadığı
çok açık ifade ediliyor. Dolayısıyla aksine davranmak terör örgütünün silahlı
çatışmaya taraf bir silahlı güç statüsüne saymak sonucunu ortaya koyar ki bu bizce mahsurlu bir durumdur."
ELEŞTİRİLER ÖN YARGILI OLMAMALI
Büyükanıt, basının kamuoyunu aydınlatmasının demokrasilerin temel esaslarından birisi olduğunu çok iyi bildiklerini belirterek söyle devam etti:" Vazgeçilmez unsurdur kamuoyunun aydınlatılması. Bunun altını çizmek istiyorum.TSK'nde tüm kurumlar gibi eleştirilebilir. Bu çok normal. Çok normal. Ancak, eleştiri doğru bilgiye dayandırıldığı ve ön yargılı olmadığı sürece biz buna saygı duyarız, hatta bu eleştirelerden de yararlanırız. Şimdi hayatta canlılar da dahil, kurumlar da dahil hepsi bir sistem yapısına sahiptir.TSK her faaliyetten sonra faaliyet sonu incelemesi yapar. Bu faaliyet sonu incelemesinden çıkardığı
değerlendirmeler olarak geri besleme ile sisteme dahil eder. Faaliyet incelemesi
sonucundan çıkan hatalar bir daha tekrarlanmamış olur. Bu bir geri besleme olayıdır. Geri beslemesi olmayan kurumlar ve canlılar ayakta kalamaz. Bu vücut ısısı gibidir. Doğru bilgiye ve iyi niyete dayalı olduğu sürece eleştiriler bizim için bir geri beslemedir. Önyargılı olmadığı sürece bu eleştirilerden faydalanırız. Bu
söylediklerimi bir eleştiri olarak görmeyin. Biz basını terörle mücadelenin çok
önemli bir vasıtası olarak görüyoruz."
ŞEHİT CENAZELERİNİN PSİKOLOJİK BOYUTU GÖZARDI EDİLMEMELİ
Büyükanıt, basının şehit ve terör haberlerinin verirken toplumsal psikolojiyi göz
ardı etmemesini istedi ve şöyle konuştu:
"Tabi ki haber değeri vardır. Kimse aksini iddia edemez. Şehit cenazesini saklamak gibi bir düşüncemiz de yok. Kimse de kasıt yok ama kimsenin kasıtlı yaptığını düşünmüyorum ama şehit cenazelerinin veriliş şekliyle ilgili sorun var. Bu teknik bir iştir. İyi niyetle yapılan bir şey toplum psikolojisini ters yönde
etkileyebiliyor. Gerekli yazılı gerek görsel medyada acılı aileler ve şehitlerin
hayat hikayeleri o kadar çok tekrar edilerek gösteriliyor ki, (15-20 kez) bu
izleyenleri ve toplumu derinden sarsıyor. Şehidin çocuğunu gösteriyorlar. Hayat
hikayelerini veriyorlar, evlenecekti vs gibi. Bunlar ben dahil herkesi derin hüzne
sevk ediyor. Kişisel dramaların ön plana çıkmasıyla bu tür yayınlar faydadan çok
zarar veriyor. Bir kanal yapınca diğer kanal da yapmak zorunda kalıyor. Bu tür
yayınlar PKK'nın çok hoşuna gidiyor. İşte bak ben ne güçlüyüm diyor örgüt. Bu
yayınlar tam da psikolojik harekatın unsuru haline geliyor.
İkinci konu da basının PKK'nın haber yayın organları olan Roj TV, Fırat ve Dicle
haber ajansları gibi kaynakların haber kaynağı olarak kullanılması. Medyamız, Fırat News'i kullanıyor ama kaynağı söylemiyor. Onun ismini koyarak böyle böyle iddialar var diyor. Bu yayın organlarının ne maksatla kurulduğunu siz benden iyi
biliyorsunuz. Size çok çarpıcı bir örnek anlatmak istiyorum. Kaçırılan 8 askerimizi teröristler Reuters ile görüşerek görüntülerini onlara pazarlamak istediler. Fakat
Reuters Haber Ajansı, teröre destek olur diyerek bu teklifi kabul etmedi. Aynı
teklif El-Cezire'ye de yapıldı. Onlar da kabul etmedi. Biz Reuters'in El-Cezire'nin
kabul etmediğini PKK'nın ajansından alıp sayfalara taşırsak nasıl bir tesiri olur
taktiri size bırakıyorum. Kaçırılan askerlerin teslim edilme fotoğraflarını bakın
işte terörle kim kol kola tarzında verilmesi onlarla görüşenleri afişe ediyor ama
bir taraftan da halkımızı derinden üzüyor. Bunun iyi düşünülmesi lazım."
GENELKURMAY YALAN SÖYLEMEZ
Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı'nın verdiği bilgilerin kesin olması
gerektiğini belirterek şöyle devam etti: "Dağlıca olayı saat 14:00'de internete kondu. Bir belirsizlik ortamında iyi inceleme yapmadan onu koyamazsınız. Dağ başında olan olayda bir belirsizlik vardı. Yararlılar var, şehitler var. Biz olayı tam incelemeden veremeyiz. Bizim hata yapma şansımız yok. Bizim söylediğimiz her şey doğru olmalı. Emin olmadan bilgi veremeyiz. Bazı radikal yayın organları var. (Tabi onlar burada olamaz) Diyorlar ki öldürdüğünüz teröristlerin resimlerini niye internet sitenize koymuyorsunuz. Acaba gerçekten tesirsiz hale getiriyor musunuz yoksa yalan mı diye merak ediyorlar. TSK böyle bir şey yapmaz yapamaz. TSK'nın toplumda uyandırdığı güveni bir günde yıkarsınız.
İlkemiz Genelkurmay yalan söylemez. Silahlı Kuvvetler toplumdan bu kadar güven duyulmasını bir günde yıkarsınız, çünkü yalan bir gün ortaya çıkar. Onun için bizim ilkemiz, Genelkurmay yalan söylemez ama işte bazen gecikmeler de oluyor.
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 15:43