
CAVCAV İLLALLAH DEDİ!.. ' BÜLENT KORKMAZ MI? AMAN HA...'
İlhan Cavcav... Dile kolay... Tam 30 yıldır Gençlerbirliği Başkanlığı yapıyor... Cavcav'ı futbola meraklı olup tanımayan, bilmeyen olamaz, imkansızdır. Adeta 3 liraya aldığı futbolcuları 30 liraya satmasıyla, inatçılığıyla, pazarlık kabiliyetiyle tanınır.
Yüksek rakamlara aldığı futbolcuları ucuz ucuz satmış ve 7.5 trilyon lira zarar etmiş. Uykuları kaçmış, sağlığı bozulmuş. Üstüne üstlük takımda küme düşmemeye oynuyor! Ama o yine de işin içinden çıkış yolunu bulmuş, "Ligde kalacağız" diyor ve ekliyor: "Zekat verdim diyeceksin ve kapatacaksın bu işi".
İlhan Cavcav'ı Ankara'da işyerinde ziyaret ettik.
İlhan başkan söyleşimizin bir bölümünde teknik direktörlük dersi verdi... Teknik adamların en büyük yanlışlarını dile getirdi...
5 hoca değişikliğini anlattı.
Hocalarla neden anlaşamadı?
Bülent hocayı neden aldı, neden gönderdi?
Bülent Korkmaz hakkında ilk kez konuştu.
Bir daha almam dediği Mesut Bakkal’ı neden aldı?
Kulübün borcu yok ve kasasında para var ama harcamıyor, neden?
Cavcav’a göre kulüpçülük pek namuslu adamların işi değil!
Gençlerbirliği kulübünün İlhan Cavcav’a borcu var mı?
Futbolcuları ucuza alıp pahalıya satmasıyla tanınan Cavcav, Bülent Korkmaz’ın yüzünden hangi futbolculardan nasıl zarar etti?
İlhan Cavcav, Bülent Korkmaz'ın işine çok daha önceden son veriyordu ama yapmadı. Neden?
Afrika’da stada girdiği zaman neden kendinden utandı?
Ben 1978 yılında Gençlerbirliği Kulübü'ne başkan oldum. 30 yıldır başkanlık yapıyorum. Bu 30 yıllık süre içerisinde de 1 defa, 1985-86 sezonunda ligden düştük. Ama tekrar çıktık. Takımı da mahalli ligden, amatörden almıştık. O zaman federasyonda bir ayarlama oldu, Allah rahmet eylesin Telat Asal Spor Bakanı'ydı, Karşıyaka ve bizi lige almak suretiyle yeniden bir organize yapıldı. Biz o zaman kendimizi otomatik olarak Amatör Lig'den bir anda 2. Lig'de bulduk. Bir yıl Teoman Yamanlar'ı antrenör olarak getirdim. 2. sene de 2. Lig'deydik ve rahmetli Kadri Aytaç antrenördü. 1980-81 sezonunda şampiyon olduk ve 1981'den beri 1. Lig'de, küme düştüğümüz 1 yılı bırakacak olursak demek ki 29 senedir 1. Lig'de mücadele ediyoruz. Ancak Gençlerbirliği olarak bugün ligdeki durumumuz maalesef pek içaçıcı değil.
Evet, herkes o soruyu soruyor. Bu suali soranlara hak vermemek mümkün değil. Yönetim olarak herkes her doğruyu yapmaz. Biz de zamanında özellikle de bu sene çok bariz hatalar yaptık. Yaptığımız hataları samimi olarak itiraf ediyorum. Takımın başına önce Fuat Çapa diye bir arkadaşı getirdik. Fuat Çapa’nın yanında çalışan antrenörler vardı. Onlar bana göre hocamıza sahip çıkmadılar. Bu arkadaş da ilk defa Türkiye'de çalışması nedeniyle ilk 4-5 hafta içerisinde çok başarısız sonuçlar oldu. Ayrıca içerisinde bir kaynaşmanın olduğunu farkettim. O zaman Fuat Hoca'nın işine son verdik. Bu uyumsuzluk hocadan değildi. Yardımcı antrenörlerle hoca arasında olan diyalog bozukluğunun takıma yansıdığını gördüm. Ben de uzun yıllar futbolun içerisinde olmam nedeniyle samimi olarak söylüyorum bana bugün Futbol Federasyonu bir diploma verse ben çok iyi bir teknik adam olarak sahaya çıkar ve o takımın, hangi futbolcunun nerede oynayacağını, ne yapacağını da gayet iyi tespit edebilecek durumdayım. Bunun da nedeni 30 yıl gibi bir zaman içerisinde devamlı maçları izleyen, bu 30 yıl içerisinde belki 3 belki 4 maçı kaçırmış, izlememişimdir. Başka takımları bile izleyen, futbolcu seçimlerinde, tespitlerimde her tarafa girip futbolcuların mahallinde, yerinde maçlarını izleyerek kadromuza aldığımız arkadaşlarımız olmuştur. Ve bugüne kadar da bu ticari ve ekonomi alanında da Gençlerbirliği kimseye borcu olmayan, ne sporcusuna, ne maliyeye, ne devlete, ne herhangi bir kuruluşa borcu olmayan, Türkiye’de örnek gösterilebilecek bir kulüptür.
Kasasında 3 kuruş 5 kuruş olması önemli değil. Ancak borcu olmadan artı bir para olması övünç kaynağı.
TEKNİK DİREKTÖLERDE GÖRDÜĞÜ YANLIŞ
Yok, kesinlikle. Ben prensip olarak her teknik direktörle hafta sonu maçtan sonra oturup konuşurum. Görmüş olduğum yanlışları, futbolcuların form durumlarını hocaya intikal ettiririm. Tabii bunu değerlendirmek hocanın işi. ANcak benim teknik direktörlerde gördüğüm bir yanlış var. Hafta içerisinde takım en az 6-7-8 idman yapıyor. Bu 8 idman içerisinde bugün bir futbolcu, son hafta kötü oynayabilir, gece uyumamıştır, rahatsızlığı vardır, o da insandır, her türlü şey olabilir. Ama bu demek değildir ki, başarılı olmuş bir takımın içerisinde illa filan oyuncuyu 'ben bu hafta değiştirmeyeyim, aynı oyuncu gene oynasın' mantığına ben şahsen katılmıyorum. Ancak tabii iskelet değişmez. O hafta takım kazanmış olabilir ama performansı iyi olmayan 1-2 tane futbolcu da olabilir. Ama bugün bakıyorum teknik direktörler takım başarılıysa, öbür tarafta ne olursa olsun, o başarıyı takım olarak görmekle beraber o anda aksayan futbolcuları değiştirmiyorlar. Benim gördüğüm en büyük yanlışlarının başında bu geliyor. O zaman neden idman yapıyorsun, değil mi?
"KENDİ EKİBİNİ KENDİN KUR DEMEM DAHA DOĞRUYDU"
Evet orada maalesef yanılgıya düştüm. Şöyle yanılgıya düştüm; Fuat Çapa geldiği zaman, benim ona "Kardeşim kendi ekibini kendin kur" demem daha doğruydu. Fakat Fuat Çapa ilk defa Türkiye'ye geldiği için Türkiye'de başarılı olmuş arkadaşları yanına almasını önerdim. Fakat hemen öneride bulunmadım. Her ne kadar Belçika'da yaşasa da Türk Futbolunu gayet yakın takip eden bir arkadaş. Yapmış olduğu seçimleri bana sunduğu zaman o arkadaşları da tanıdığım için okey verdim.
Evet, biraz. Çocuk sakat doğdu. Sonra Fuat Çapa'yı gönderdiğimiz zaman Alman Stumpf'u getirdik. Onu da niye istedik? Dikkat edin bugün Türkiye'de acı olan bir gerçek var, sadece 5-6 tane hoca var. İsimlerinide söyleyeyim. Ümit Kayıhan, Samet Aybaba, Yılmaz Vural, Raşit Çetiner, Hikmet Karaman, Giray Bulak. Bunların hepsi çok değerli hocalar olabilir. Ama hep bu isimler üstünde dönülüyor. Biri gidiyor, biri geliyor. Bir antrenör sene içerisinde 2 defa takım değiştirebiliyor. Eğer TFF yönetmeliğine göre bu 2 değil de 3 olsun, tahmin ediyorum 3 tane takım çalıştıracak çok hoca olur.
Evet, böyle bir kısıtlama getirmiyor.
Beş.
Türkiye’de herhalde ben nasıl teksem, Türkiye'de ilk defa 5 tane teknik adam değiştiren de biz olduk. Mesut Bakkal kendisi istifa etti, ikincisi Ersun Yanal geldi anlaştık, ertesi gün 'Bazı oyuncular olmazsa olmaz' diye ifade edince benim prensibime ters düştü, aynı zamanda başka bir takımımızın içerisinde olan oyuncuları kadrosuna alıp idmana götürmek, kampa götürmek itsedi. Onlar eğer yararlıysa alacak değilse öbür taraf alacak, o bizi yaralayabilirdi. Ondan ayrıldık. Üçüncü Fuat Çapa geldi olmadı, Stumpf'u getirdik olmadı.
Stumpf da bir gün bana "Bütün futbolcular kısa boylu" dedi. "Ne yapacağız. Boylarını mı uzatacağım ne yapacağım yani" dedim. Transfer dönemi de değilki ben sana 1.85 boyunda adamlar bulayım. Onunla da öyle ayrıldık. Stumpf'tan sonra da dedikki bu Bülent Korkmaz 1 yıl evvel Mesut Bakkal'la beraber Gençlerbirliği'nde çalıştığı dönem 2. teknik adam olarak başarılı olmuştu. Sonra bilahare biliyorsunuz bu antrenörler ekibiyle beraber bir ücret alıyor. Örneğin 500 milyar alıyor. Bu 500 milyar lirayı kendi içerisinde paylaşıyor. Bu sırada Ankara'da benim de çok sevdiğim Mehmet Kulaksızoğlu geldi. O sırada Bursa'yı bırakmıştı Bülent Korkmaz. Baktık, Hikmet Karaman'la konuştuk o zaman, Hikmet Hoca bizden sadece kendisine büyük bir para istedi. Biz de tabii o parayı veremedik. Samet Hoca ile konuştuk, onla da parasal konuda anlaşamadık.
Şimdi vermiyorum değil. Neden vermeyeyim. Ben ticaretin içerisinde olan bir insanım. Şimdi bu işler, kulüpçülük, dürüst namuslu adamların işi değil. Bunu affınıza sığınarak söylüyorum. Çünkü burada daha ziyade bir antrenörle, bir sporcuyla mukavele yapılıyor. Eğer 500 milyar lira para vereceksen, adam 700-800 milyar lira istiyorsa, ki istiyorlar. Öbür tarafta gelen kulüp başkanı da "Aman zaten ben nasıl olsa 2 senelik geldim, benim zamanım falan hocayla iyi olsun" diyor ama bakıyor iş kötüye gidince parasını vermiyor. E parasını vermediği zaman ne oluyor, hoca bu sefer "Paramı alamadım" diyor. İşte Mesut Bakkal'ın ifade ettiğine göre Diyarbakır'dan ayrılışında da, Antep'ten ayrıldığı zaman da kendi durumunu sormadım ama o futbolcuların kulüpten zamanında para alamadıklarından dolayı bıraktığını ifade etti bana.
Hepsini.
Neyse o tarihtir. Cumartesi Pazar araya girer 2-3 gün gecikmeli olur o kadar. Ben sporcunun parasını vermekle mükellefim.
Hiçbir borcu yok. Paranın para olduğu zaman, 1984 yılında 2 milyar 300 milyon lira verdim.
Hayır lira olarak verdim. Ama o sırada Ankara'da bir arkadaşım, Sayın Ayhan Sümer bana "İlhan Bey ben başkan olmak istiyorum" dedi. "Herkes sen varsın diye kulübe para vermek istemiyor. Ama ben başkan olursam herkes para verecek" dedi. Ben de "Hay hay" dedim. "O zaman tebliği kaldır" dedi. "Tamam ben tebliği derhal kaldırıyorum ve Genel Kurul'da da geleceğim parayı bağışlayacağım" dedim. Ve ben o tarihte o parayı bağışladım. Şimdi kulübün bana borcu yok ama ben şahsen kardeşim deplasmana giderim kendi paramı kendim veriririm. Otel paramı kendim veririm. Ben yine senede yine rakkam telaffuz etmek istemiyorum ama ciddi anlamda paralar harcıyorum. Ben başkan olarak herhangi bir yerde ortak girişim olarak 200-300 bin YTL para verilecekse çıkartıp ben 50-100 bin YTL vermezsem, yönetimdeki adamlardan nasıl alabilirim 10-20 bin YTL lirayı. Ben bunları hiçbir zaman kulübüme borç olarak vermiyorum, içimden geldiği gibi harcıyorum.
"800 BİN EURO'YA ALDIK, 400 BİNE SATTIK"
Öyleydi. Ama şimdi malesef öyle değil. Çünkü bana göre, yaptığım hesaplara göre, Bülent korkmaz'ın bize 7-7.5 trilyon lira gibi bir para zarar vermiştir. Misal olarak söyliyeyim. Kaleci Gökhan, bana maliyeti az 1.5 trilyon lira. Bir Eren en aşağı bana maliyeti 1 trilyon lira. Bir Nick Carle... Nick Carle dediğin adam Avusturya Milli takımının orta sahasında oynayan ve özellikle gidip seçip beğenip aldığımız bir oyuncu. Nick Carle'yi 800 bin euroya aldık. Nick Karle'yi oynatmadı Bülent Korkmaz. Menajer bana geldi Nick Carle'ye İngiltere'den bir kulüpten 1 milyon 300 bin Euro teklif var. Hocada oynatmıyor. "Hoca ne yapalım" dedim, "Derhal satalım, ben oynatmam bu adamı" dedi. "Peki hoca adamlar milli maçta beğenmişler, gelecekler izleyecekler, bir maç oynat" dedim. "Yok ben oynatmam" dedi ve oynatmadı. Biz adamlara "Futbolcu sakat oynamayacak, gelmeyin" dedik, sonra yine geldiler. Ben yine oynat dedim Bülent Korkmaz'a, yine oynatmadı. Son 2-3 dakika oyuna aldı. Biz malesef bu oyuncuyu 800 bin Euroya aldık 400 bin Euro'ya sattık.
Tabi söyledim ama ben bugüne kadar hiçbir hocaya demedim. Ama Bülent Kormaz 100'ün üstünde milli olmuş milli bir futbolcu. Gitti Erciyes'te çalıştı, bizde çalıştı, kulüplerin durumunuda gördü, Galatasaray'da çalıştı senelerce. Galatasaray bile zaman zaman ödemelerde zorluklar çekiyor. Bunlarıda kendisi futbolculuk döneminde yaşadı. Bunun yanında bir Sedat'ı göbnderdik. 750 bin dolara Konya'dan aldım. Bu çocuğu bedava Rize'ye verdim.
Sağolsun Bülent Korkmaz'ın sayesinde çok şey öğrendim.
"FUTBOLCUYA PEŞİNATI KALDIRMAK LAZIM"
Ama işte malesef bu sefer işler öyle ters döndüki arkasından daha kimler gitti. Tam 8 tane futbolcu gitti. Bugün artık Türkiye'de bizim gibi kulüplerde 400-500-600 bin YTL'nin altında para alan yok gibi. Bunların bir kısmını maç başına alıyor, bir kısmını peşin alıyor ama biz bir futbolcuyla anlaştığımız zaman yüzde 30'unu peşin veriyoruz. Yüzde 30'unu aylık, yüzde 40'ınıda maç başına veriyoruz. Bu Avrupa'da böyle değil. Onun için kulüplerimizin şapkalarını önlerine koyup çok iyi düşünmesi kazım. Türkiye'de kesinlikle peşin parayı kaldırmak lazım. Eğer bir futbolcuya 500 bin YTL veriyorsan, 700 ver, ama oynarsan alırsın de. Direk maç başı tarzı. Bunu yapmak lazım. Bana göre peşinat vermemek lazım. Sporda yanlış olan olay bu.
Avrupa'da inanıyor. Biz mukaveleye yine bunları yazıyoruz. Zaten adam 500 bin YTL'nin yüzde 60'ını alıyor. Yani 300 bin YTL alıyor. Futbol sezonu 10 ay dersen ayda 30 bin YTL zaten alıyor. Ben şimdi futbolcunun aldığı paranın karşısında değilim, ama Türkiye'de 30 bin YTL maaş alan kaç tane insan var. Onun için burada kulüplerimizin şapkalarını önlerine kuyup, birlik içerisinde olması lazım. Bunun içinde yönetmeliklerin değişmesi lazım, bunun içinde kulüp başkanlarının görev sürelerinin askari 4-5 yıla çıkması lazım. Biz artık muayyen bir yaşa geldik, bundan sonra bunlar mutlaka olacak ama ne zaman olur, 5 sene sonra mı, 10 sene sonra mı olur onu tayin etmek zor.
Değil, ben biliyorum11 trilyon lira. Mehmet Topuz’a 11 trilyon lira teklif edildiği Türkiye'de ben 150 milyar lirayı çöpe atarım.
"BÜLENT KORKMAZ'IN İŞİNE SON VERMEK İÇİN ANTALYA'YA GİTTİM"
Antalya'ya gittim, gittiğim zaman ben kendilerine sırf bu maksatla, işinize son vermek için geldim dedim. Baktım dönüş yaptı, "Ben onu demek istemedim" dedi, dönüş yaptı.
-Size göre Bülent hocanın eksiği ne? Dikbaşlı mı, tecrübesiz mi, nedir size göre?
Tecrübe başka, insanlardaki karakter ve huy çok başka. Yani karakteri kendine has, özel olan bir insan. Ona göre kendisinin doğrularından başka doğrusu olmayan biri. Herkes yanlış kendi doğru, öyle bir yapıya sahip. Nitekim bir Bursa maçına gittik. Zaten Bursa maçından sonra bu iş koptu.
Bursa maçında "Beni Bursa'da çok seviyorlar, şöyle yapıyorlar böyle yapıyorlar" dedikleri zaman Bursa seyircisi fevkalade ağıza alınmayacak küfürler ettiler Bülent hocaya. Hatta hem eski bakanımız sayın Cavit Çağlar, hem başkana, "Lütfen seyirciye bir haber gönderin, bir teknik adama böyle küfürler olması doğru bir olay değil" dedim. Onlarda eksik olmasınlar bunu uyguladılar. Nitekim o küfürlerden dolayı Bursaso'ra bir maç seyircisiz oynama cezası geldi. Bu meyanda 8 tane oyuncuyu gönderdik. Benden öyle oyuncular istiyorki, Rize'den "Ergun Teber'i al, Bursa'dan Egemen'i, Mustafa Sarp'ı al" diyor. Yav hoca bursa bu adamları verir mi? Alamayacağım insanları bana önerdi. Şimdi sen Bursaspor'un yerinde olsan satarmısın. Şimdi bugün ligde de çok enteresan bir sezon yaşanıyor. Bugün bana göre 4.'den 5.'den sonra olan bütün takımlarımızın riski var. Böyler bir ligde Bursa gibi ülkenin belli başlı sanayisi olan bir kentin takımının başkanı olsan oyuncunu verirmisin. Yani Bülent Korkmaz'ın olmayacak şeyleri istemesi, birden 8 tane adamı göndermemiz ve en nihayet oynadığımız Trabzonspor maçında PAF takımından 5 taner adamla sahaya çıkmaı. Bu adamlar PAF trakımında dahi oynamıyor. Çok genç yetenekli çocuklar ama kardeşim benim gayem ligde kalmak. Takımın 2-0, 3-0 galip olur oyuncuyu son 3-5 dakika oyuna sokarsın, sonra 10-15 dakikalık zamanlarla oyuncuyu kazanma imkanına sahip olursun. Ondan sonrada zaten iş koptu, "İstifa et" dedik "Yok siz işime son verin" dediler. Hatta acı olan bir gerçek şu, sayın Kulaksızoğlu'yla ben konuştum. Mehmet çok sevdiğim saydığım bir çocuk. Ama oda malesef gördüğüm kadarıyla kalıbının adamı çıkmadı. "Bizim için para önemli değil, eğer bırak dersen derhal bırakırız" diyen arkadaşlar ondan sonra "Yok bizim paramız" diye tutturdular. Ve nitekim hocanın yönetmeliğe göre, 2.5 senelik mukavelemiz var, ancak TFF yönetmeliğine göre eğer bir teknik adamın işine son verirsen, sezon sonuna kadar olan parayı ödemek mecburiyetindesin.
-Siz yolunuzu değiştirdiniz.
Ben yolumu değiştirdim.
"BAŞLAMASIYLA BİTMESİ BİR OLUR"
Başladığı zamanda, başlamasıyla bitmesi bir olur.
Vermez tabi.
Ben bitiremem. Şimdi Burasa'ya gidin bakın nediyorlar. Şimdi bana gelin sorun ben ne diyorum, size söylüyorum, ifade ediyorum. Şimdi böyle bir teknik adamı sen alırmısın bir kulüp başkanı olarak. Ha yarın alırlarsada alan alsın, hayrını görsün, inşallah başarılı olur.
Cem Onuk denilen adam kulübün idari menajeri.
Kardeşim ben futbolun içerisinde olan bir insanım.
Cem Onuk yıllarca Ankara Futbol Bölge Müdürlüğü'nde teknik antrenörlük yapmış, deneyimli, aynı zamanda da herşeyden evvel dürüst, kulübün menfaatlerini en az kendi menfaatleri kadar koruyan ve kulüpte belli bir ücretle hizmet veren bir profesyonel. Bir arkadaşımız daha var Eniz Safi. Bu 2 arkadaşımıza görev verdik ve bende o gün hakikaten basit değil, elektro çektirecektim, hastanedeydim ki bu iş beni hakikaten yordu, daha öncede ifade ettim 5 tane antrenör değiştiriyorsun, bu Türkiye'de olmamış bir vaka. Şimdi bakın ben ilk defa size bunları açıklıyorum, bana basın geldi, o geldi bu geldi, ama hiçbir zaman için bugüne kadar Bülent hakkında en ufak bir beyanat vermedim, ilk defa konuşuyorum. Ama artık şuna kanaat getirdim, başka birisininde benim gibi yanmaması için, bunları söylemem gerektiğine inandığım için size ifade ediyorum.
"BÜLENT KORKMAZ MI? AMAN HA"
Aman ha... Aman... Söyleyeceğim laf o. Bülent Korkmaz mı, aman ha... Artık adam alırsa bana ne.
Bende olmaz, bizde olmaz. Çünkü Cenab-ı Allah bir insanı yaratırken kabuğuyla, yapısıyla, karakteriyle, varlığıyla yaratır. 40 senelik kani olur mu yani, olmaz. Bir insana jimnsatik hareketi yaptırırsan o adamı değiştirebilirsin. Yahu kardeşim ellerini böyle yapma böyle yap dersin, bakar bir iki, hoca bunu istiyor, yapar. Ama adamın kafasını değiştirebilir misin? Kafayı taktıysa herif oraya değiştirmek mümkün değil. O benim tabi şahsi kişisel görüşüm. Bu sorunuza yanıt olarak söylüyorum, mesela Mesut Bakkal. Ben buradayken Mesut Bakkal gelmez dedim. Ama kulübün menfaatleri ve içinde olduğumuz durum, Mesut Bakkal'ı tekrar buraya getirme mecburiyeti doğurdu. Ne oldu, ben afedersiniz tükürdüğümü yaladım. Ama bu iş kendi işimde olsaydı, kamuyouna taraftarıma, bizim maça gelmeyen taraftarımız çık fazla, ama Gençlerbirliğini içten seven çok öz kaliteli bir taraftarımız var, o adam gelip orada bağıramaz, bağırmaz, 3-5-10 tane taraftar var, diğer kulüplerin, çok kulüplerin yaptığı gibi adamlara bedava bilet verirsen, işte bunun en güzelini yaşayan kulüpler var, isim telaffuz etmek istemiyorum. Öyle taraftarımız bizim yok. Ama neyi hesap ettim, bu oyuncuları tanıyor. 4 tane hoca... Senin oturman başka, yemek yemen başka, misal Cem paşa sigara içnem başka... O oturduğu zaman ayak ayak üstüne atar. Gençlerbirliğinin buna tahammülü yok.
Mecbur kaldım. Bu eğer benim ticari işimde olsa, burada Allah'tan sonra karar veren insan benim. Ama orada sorumluluğum var, orada yalnız kendime değil, taraftara ve camiaya sorıumluluğım var. ben inatçı bir adam değilim, kinci değilim. Hiç kimseye hayatta kin gütmeyen bir insanım. Ben seninle burada kavga ederim, 15 dakika sonra düşünürüm eğer hatalıysam, ya senden özür dilerim, hatalıydım derim. Sonrada benim aramda onunla o oldu bu oldu demem. Bu bir yapı. Benim öyle tanıdığım dostlarım varki, bir adamla küstüğü zaman cenazesine gitmiyor ya. Bunları da gördük.
Doğru. Onu anlatayım. Real Madrid kulübüne gittim. Hakikaten muazzam bir kulüp. O stadın altı olduğu gibi kupalarla dolu. Yav bu kadar kupayı hayatımda görmedim ben. Bütün Türkiye'deki kupaları toplasan o kadar olmaz. Bir stadın altı olduğu gibi kupa dolu olur mu? Beni bir yemeğe götürdüler. Ben oraya giderken 5 milyon dolar isterim demiştim. Gel görüşelim dediler, gittim. Ben sosyal yönü olan bir insanım, Amerika'yada gittim, Afrika'yada gittim. Afrikada stada girdim, belki 30 bin kişi vardı, herkes bana bakıyor. Herkes simsiyah bir beyaz benim. Kendimden inanın utandım, "Yav keşke bende bir siyah boya yapsaydım yüzüme" diye düşündüm.
"KAĞIDA 5 MİLYON DOLAR YAZDIM"
O ayrı bir dert. Halen devam ediyor. Orası 1989 senesinde bize tahsis edildi. Derdilerki buraya tesis yapmanız şartıyle. Ve ilk yaptığımız tesisin temelinide Allah rahmet eylesin Turgut Özal attı. Tabi paramız yok. Biz o temelleri attık, orada da yönetimin çok büyük katkıları oldu. Dolar 1989'da ya 200 ya 250 liraydı. Geremi'den aldığım 5 milyon doları olduğu gibi tesise verdim. Onun haricinde bundan 6-7 ay evvel yine böyle bir mevzu pldu, tesise yapmış olduğum harcamaları çıkarttım. Bu tesisi şu anda yapacak olursak imalat fiyatı 22 milyon dolar. Orası Ankara'nın çöplüğüydü. Kum koyuyoruz çöküyor, saha yapıyoruz çöküyor. Ankara'da bir belediye başkanı vardı, Süleyman Karıncaezmez. Kısa boylu bir albay emeklisi bir arkadaşımızdı. O sahanın bugün altını kaldırsalar, 2 milyon dolarlık kum ve çakıl çıkar. O kumu çakılı belediye bir kuruş para almadan verdi. Ondan sonra ne oldu, bakın Türkiye liglerine; 2. lig, 3. lig, 1 lig, her takımda oyuncumuz var. Bugün altyapısı bana göre Türkiye'de en iyi işleyen kulüp varsa Gençlerbirliği'dir. Başkanı olduğum için söylemiyorum. Gidin gezin lütfen. Şu anda 1500 tane talebe var. A takımda da bir sürü adam var altyapıdan yetişmiş. Çakır var. Çakır'a 3 milyon euro verdiler, vermedim. Şu ara transferde öldüm kardeşim ya. Zaten 8 tane adam gitmiş. Birde onun üzerine Çakır'ı satacağım, onu satacağım bunu satacağım. Zaten takım düşme hattında, nasıl satarım. Büyükşehir belediye başkanımız, saydığım sevdiğim, spora çok büyük katksı olan, bana göre Türkiye'de, çok değerli başkanların başında geliyor. 2-3 defa Mehmet Çakır'ı istedi, Eren'i istedi, Gökhan'ı istedi. Gökhan ve Eren’i futbol oynamalarına mani olmayayım diye 100'er milyar liraya verdim ya. 100 milyar liraya futbolcu verilir mi kardeşim? Ama belediye başkanımız onları istedi, bende onun hatırı var onu kırmadım.
Hayır. Onun içinde sayın Başbakana durumu arzettik. Sayın Başbakanda Allah razı olsun, futbolun içinden gelmiş ve özelliklede futbolun sıkıntılarını bilen bir Başbakan var. O yönden çok şanslıyız. Sayın başbakan bunu halledeceğini söyledi. "Biz bir teklif vereceğiz ama diğer partilerinde buna muvaffakat etmesi lazım" dedi. Onun için sayın Deniz Baykal’a gittik, oda çok olumlu karşıladı. Sayın Bahçeli’ye gittim, oda çok olumlu karşıladı. Hatta sayın Deniz Baykal, tesisin olduğu gibi gençlerbirliği kulübüne verilmesi yolunda görüş elirtti. Fakat bizim öyle bir önerimiz sözkonusu değil. Diyoruzki biz, burası 49 yıllığına Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğüne devrolsun, oradanda bize 49 yıllığına kiraya verin. Sayın spor NBkanı Başeskioğlu’nunda böyle bir 20 yıl gibi bir siyasi tecrübesi olması ve bu konularımıza fevkalade sıcak bakması, Trkiye için fevkalade bir olay.
"HASAN DOĞAN ALTIN BİR TAÇTIR"
İşte öğrenmenin, eğitimin yaşı, zamanı yok. Bakın bizim 2 tane maçımız var. Bir tanesi, son oynadığımız Ankaragücü maçı. Aytekin Durmaz, bir maç yönetti. İnan perişan etti bizi. Ancak bir tek laf edemedim. Ben o Aytekin Durmaz denilen kardeşimize geçen yıl Antep'te maç oynadık, 2-0 mağlup olduk, ama adam bir maç yönetti kardeşim, harika... (Islık çalıyor) Uçakta dönerken, kendisine teşekkür ettim. "Yahu" dedim "Kardeşim tebrik ederim. Allah sizin gibi insanları Türk hakemliğinin başından eksik etmesin" dedim. Ama Ankaragücü maçında ona göre doğru bana göre yanlış kararlar vermesinden dolayı, ben tutup onu kötülediğim zaman o adama haksızlık yapmış olurum. O zaman ne yapmam lazım, sustum. Tek bir laf etmedim ve ilk defa size söylüyorum.
Olurdum, olurdum. Kesin olurdum, artık olmak gereklide. Mesela Ankara maçı oynandı Beşiktaşla. 90. dakikada Beşiktaş gol yedi. Orta hakem golü vermedi, yan hakem kaldırdı. Ben şahsen Yıldırım'ı çok seviyorum, taktir ediyorum ve onun maçlarında inan, mağlubiyet halindede ondan daha fazla üzülüyorum, çünkü iyi niyetle çok yatırımlar yaptı kulübe. Duyduğuma göre 30 milyon Dolara yakın kulüpten alacağı var.
Orada tamam ben tabi yatırmazdım. Yapılan yatırımların doğru olup olmadığını çok iyi araştırması lazım. Beşiktaş'ta futbol oynamış çok değerli adamlar var, onların işine karışmak veya müdahale etmek değil ama bir abi olarak önerim, oarada çok değerli spor adamları var. Onlardan bir ekip kurup, futbolcuları izlettirmek. Böyle bir izlenim neye malolur, farzet aylık 50 bin Dolar'a malolur. Ama yapılacak bir isabetli transfer sana 5 milyon Dolar kazandırabilir. Şimdi biz oynayacak adamı 100 milyar liraya sattık, oynamayacak adamı 800 bin Euro'ya aldık. Ne o, hocamız istedi diye. Bu ne oluyor denize düşen yılana sarılıyor. O bakımdan bir kere yöneticlerimizin kesinlikle bu tür beyanatlara son vermeleri lazım. Ben, Kulüpler Birliği toplantısı olacak, oradada söyleyeceğm. Bütün kulüp başkanlarının bir kere sesini kısması lazım.
"GEÇMİŞE MAZİ DERLER KARDEŞİM"
CAVCAV, ULUSOY'U ELEŞTİRDİ
Valla ben bu inancı taşıyorum. Yapmaları gerektiği kanaatindeyim. Giden arkadaşlarımızın içerisinde de çok değerli insanlar var. Haluk Ulusoy bana göre futbola hizmet etmiş bir arkadaşımızıdr. Ancak burada samimi olarak tenkit ettiğim bir olay var. Genel kurul'da ibra edildikten sonra Haluk Ulusoy’un çıkıp "Ben bugüne kadar futbola elimden geldiği kadar iyi niyetle hizmet verdim. Ancak Türkiye'de futbolun özerk olması, FIFA’nın istekleri doğrultusunda bir kanun çıktı. Ona göre bir Genel Kurul yapılma zorunluluğu ortaya geldi. Bu Genel Kurul’da da Başkan olarak seçilen arkadaşın etrafında bundan böyle birlik ve beraberlik olmak durumundayız, bu itibarlada ben Haluk Ulusoy olarak bu yönetimin Türk futbolunun her zaman olduğu gibi bundan sonrada hizmetinde olacağım. Hepinize teşekkür ederim demesi" gerekirdi.
Söyledim. Tabi söyledim. Bunu doğru yapmadın dedim. Oda yapılanlar dedi. Yav yapılanlar her zaman olan şeyler. Ben mesela bir önerge vermek istedim, mani oldular, kanun buna müsait değil diye.
Futbol Federasyonu'nda çalışacak olan, hizmet edecek olan asgari 4 tane profesyonel olması lazım. Ben millli takım teknik direktörüme, örnek olarak söylüyorum 100 bin YTL maaş veriyorsam, orada çalışacak 3-4 tane adamada 20-25 bin YTL maaş vermem lazım. Onun için bunun mutlaka gerçekleşmesi lazım. Yoksa sayın Mehmet Ali Aydınlar, sayın Oğuz Çarmıklı... Şimdi kardeşim bu adamlara 200 bin YTL maaş versen, 300-500 bin YTL maaş versen, işini bırakırda Futbol Federasyonu'nda orada faal günlük yarım saatini 1 saatini dahi ayıramaz. O bakımdan burada netice olarak bütün futbol camiasının mevcut olan Futbol federasyonu'na, MHK’ye, Tahkim Kurulu'na, Disipln Kurulu'na herkesin içtenlikle yaklaşmaları, onları özgür iradeleriyle başbaşa bırakıp, onları rahat bırakmaları futbolumuzun geleceği açısından önemlidir.
Yok, hakikaten yok. İşimi, futbolu, kulübümü çok seviyorum.
17-18 yaşındayken hiç unutmuyorum günde 2-3 defa elbise değiştirirdim. Ben jean pantolon giymeyide severim ama...
Ancak tatile falan figedeceğimde belki o zaman giyerim.
Hayır, hiç.
Yok hayır, şimdi de düşünmüyorum. Niye düşünmüyorum. Gençlerbirliği'nin kendine has bir bütçesi var. Bu bu bütçeyi nasıl idare ediyorum? Ben kulüpte içilen bir tane çayın hesabını sorarım. Benim muvaffakiyetim olmadan kimse 5 lira harcayamaz.
Onda haklısınız. Ama buda neyle olur, seni alayım gel yönetime. Sahip çıkarsın, böyle iğneyle ucundan tutmazsın işin, o zaman. Herkesin kurumsallaşmaya ihtiyacı var.
O kadarda değil. İlhan Cavcav hayatta, sağlığım yerindeyken elinden geldiği kadar kulübüne iyi hizmet etmek isterim. Ancak zaman zaman eğer ben bu hizmeti yapamayacağımı gördüğüm zamanda o zamanda Gençlerbirliği nihayet kamu yararına olan bir dernek. Ben sokakta olan bir adam değilim. İşim var, gücüm var. Dolaysıyle Gençlerbirliği'ne sahip çıkacak çok değerli insanlarda yok değil. Ama şimdi ben buradayken hiç kimse girmiyor. Ha bir gölge kabine diye çıktı. Onları hiçbir şekilde ciddiye almıyorum. Şu andada yönetim kurulumda çok değerli arkadaşlarım var. İyi insanlar, çok değerli işadamları var. Bu sene bir sıkıntılı dönem geçiriyoruz.
Olmamak mümkün değil. Bana göre 27 puanı olan takımın dahi ligde kalacak diye bir ddiası olamaz.
Kaçırdı tabi.
Bozdu vallahi. Şimdi bu sene o para gitti, şu oldu bu oldu. İnan bana ligde kalmakla o 7.5 trilyon lirayı zekat verdim diyeceksin öyle kapatacaksın bu işi.
LİG TV