Gündem
  • 2.3.2004 00:48

CEM ÖZER : BEN BİLKENT'TE KIZLARIN MEMELERİNE POPOLARINA İMZA ATMIŞ ADAMIM

* Mizahçı yanımı bir tarafa bırakıp çok doğrudan dik laflar ettim. Halbuki bunu mizahçı zarafeti içinde söyleseydim çok daha keyifli olacaktı. Ama evliliğin şaşaasına kapılmıştım... * Anladım ki Ahmet Hakan beni sevmiyor. Ama Firuze'deki rolüm için "Cem Özer'in oyunculuğunu övmeden geçemem" diye yazdı. İşte önemli olan bu! Benden hazzetmeyen biri bile yaptığım işe saygı duymalı. * Şu anda o kadar popüler değilsem bile; ilk ortaya çıktığım dönemdeki popülariteme şu an Tarkan bile erişebilmiş değil. Ben Bilkent'teki söyleşim bittikten sonra kızların memelerine, popolarına imza atmış adamım... * Esin Maraşlıoğlu benimle birlikteyken kapaklara çıktı. Ben Esin'le adam olmadım, Esin benimle adam oldu. * Ortalıktan yok olduğum dönem bana iyi geldi. Arındım ve demlendim resmen. Tabii ki hatalarım vardı. Çok fazla herkese inanan biriydim. Artık bu konuda paranoyak oldum. İnsanlara kolay kolay güvenmiyorum. * Talk show yapmak çok rahat geldi bana. Haftada bir gün programını yap, parayı koy cebe, al karını gez. Halbuki ben oyuncuydum, oyunculuğumu es geçtim. * Talep gelirse yine talk show yaparım. Yayında olanlar sponsor bulamazken benim şimdiden sponsorum var! Sadece iyi bir kanal bulmam gerekiyor. * Talk show'umun iniş sürecinin sebebi de Esin'dir. Ağzıma gelen her espriyi, 'Ya Esin beğenmezse' diye yuttum ben. Neredesin Firuze' filmindeki rolüyle oyunculuğunu konuşturan ve "Ben daha ölmedim" diyen Cem Özer, uzun süre ara verdiği şov dünyasına geri döndü; neler yaşadığını anlattı. Cem Özer, Şirin Sever’e konuştu: * 'Cem Özer bitti, dibe vurdu' diyorduk ki, her yerde görmeye başladık. "Ben bitmedim, dinlendim" gibi bir bahaneniz yoktur herhalde... Benim felsefeme göre de insan sahip olduklarıyla değil, vazgeçebildikleriyle değer kazanır. Sahip olduğumuz her şey ve vazgeçemediğimiz her şey özgürlüğümüze bir duvar daha ekliyor. Ben bu duvarları farkına varmadan ördüm etrafıma. Zaten kendime bir süre koymuştum. Fakat bir türlü o süreyi başlatamıyordum. Olaylar da denk gelince, 'tamam benim şimdi geri çekilme anım' dedim. Mesleki deformasyon var çünkü. Herkesin gözü önündesin, sürekli kameralar peşinde, hakkında bir sürü dedikodu, yalan, iftira... Yaşadığım evlilik süreci de beni yıprattı. Üstünden 5 seneye yakın zaman geçti. 'Hatalı bendim' dedim hep, suçu üstüme aldım. Fakat arkamdan verilen röportajlar, söylenen şeyler, iftiralar beni üzdü. Değmezmiş. İki seneye yakın Çeşme'ye gittim, oraya yerleşmeye karar verdim. Orada biraz arındım, biraz da demlendim. * Bulunduğunuz camiadan dışlanmadığınızı, mesleki deformasyona uğradığınızı mı söylüyorsunuz? Kaç kişiyi buna inandırabilirsiniz? O çarkın içindeyken farkına varamıyorsun. Dışardan bakınca beni ben yapan şeylerden epeyce uzaklaştığımın farkına vardım. Olması gerekenden fazla alçakgönüllü bir insanım. * Hiç öyle görünmüyorsunuz! Görünmüyordum... Kendime güvenim vardır, dik dururum. Yani gönlüm alçaktır, tevazu sahibiyimdir ama eğilmem bükülmem, kimseyi kendimden yukarıda görmem. Kimsenin karşısında da el pençe divan olmam, söylenecek bir laf varsa en kralından lafımı da ederim ama sağa sola höt möt yapmam, kimseye çemkirmem. * Kusursuz insan imajı şart mıdır yani? Benimle çalışanlara sor o zaman! Beni yanımda bodyguard'la gören olmuş mu hiç? * Niye bodyguard'la dolaşmanız gereksin? Tarkan için daha çok gerekçe var tabii! Alt tarafı onu öpecekler falan... Korunmak lazım! Bana ne olacak ki? Topu topu İBDA-C'den bombalı abajur geliyordu, ülkücülerden ölüm tehditleri geliyordu, yolumu kesiyorlardı, silah çekiyorlardı. Ama ben korunma gereği duymadım. * Ben de tam onu soruyorum, niye bu kadar sivri olmak zorundaydınız? Herkes benimle aynı düşünüyor ama söylemeye cesaret edemiyordu. Ben söyleyince de, 'bu nasıl söylüyor, nasıl ayakta?' oluyordu. Ben Hürriyet'te 70 küsur hafta yazı yazdım. Ne zehir zemberek yazılar hem de. Bugün benim diyen köşe yazarı yazamıyor. 97 filandı, Fethullah Gülen için bir yazı yazdım, benim Hürriyet'e yazdığım son yazıdır. Çünkü o zaman Müslüman, demokrat geçiniyor ama kimse gerçeği görmüyor ya da görmek istemiyor. Bu gücü kimse bırakmaz ki, ben bıraktım. Bir de o dönem, bana veryansın ettiler, 'bir gazeteciliği eksikti' diye. Peki kardeşim o zaman Deniz Akkaya'yı niye övdünüz? Ne oldu da değişti, yani derdiniz Cem miydi, yoksa o sektörden gazeteye kimse gelemez miydi? 'Kardeşim köprüyü geçene kadar ayıya dayı de, sus iki dakka tut dilini' diyorlardı. Böyle yapsaydım çok başka bir yerde olurdum. Ama vicdanım çok rahat ve şu anda bulunduğum yerden de çok memnunum. * Modacı Esin Maraşlıoğlu'yla evlendikten sonra mı modacılığa merak sardınız? Esin Maraşlıoğlu dikkat ederseniz benden sonra modacı oldu. Benden boşandıktan sonra da modacılığı bitti, bayi oldu! Gerçekten modacı olsaydı yürürdü iş, devam ederdi. Allah'ın hikmeti! Mesela reklamcılık yaptım, iyi de bir ortağım vardı, üç yılda 17. büyük reklam ajansı haline geldik ve Nokia'nın pazar payını yüzde 3.5'tan, sekiz ayda yüzde 48'e çıkardık. Telsim ilk sıçramasını bizimle yaptı. Abbate'yi bir ilanla marka yaptım. 8 sene eşek gibi dünyada çıkan her yayını okursan yaparsın... Ben durup dururken 'içimden geldi, reklamcılık yapayım' demedim. Herkes her işi çok iyi yapıyor da, ben niye yapamayayım! Yaptığım işler de kötü değildir. Şovum kötü müydü? Hayır. Reklam ajansım kötü değildi, şansızdım sadece. * Niye her şeyi yapmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi peki? Yetmiyor, beyin sürekli üretiyor. * Bu kadar iyi işler yapan biri zeki demektir. Bu zekâyla kendinizi neden koruyamadınız? O kadar da felaket bir durumda değilim canım! Gayet iyiyim, hayatımdan memnunum. Birtakım kapılar açtım ben, o kadar da batırmayalım Cem Özer'i. Ben 'evin oğlu' oldum halkın gözünde; yeni çıkan cicilerle ilgilendiler. Ne zaman ki ben 2-3 senedir piyasada yokum, sokakta benim seyircim olabileceğini tahmin etmediğim insanlar, 'hadi ekrana çık, talk show yap' diyorlar. * Düşünüyor musunuz yapmayı? Talep gelirse evet. Yayında olanlar sponsor bulamıyor, benim sponsorum var! İyi bir kanal bulmam gerekiyor. Manyak bir yarışmam var bir de, kendi yarattığım. Onu hayata geçirmek istiyorum. * Yenileri nasıl buluyorsunuz? Kendi tarzlarında iyiler. Beyaz iyi, Okan iyi. Mehmet Barlas'ınkini çok seviyorum, çok lezzetli ama biraz eğlencesi ve güleryüzü eksik gibi. *Yaptığım hataların en büyüğü de talk show'a takılıp kalmamdı. Çok rahat geldi bana bu işi yapmak. Haftada bir gün çık program yap; parayı al cebine koy, karını al gez... Ben oyuncuydum, bunu es geçtim. Artık şovmenlik ikinci planda kalacak. * 'Kendimi evliliğin şaşaasına kaptırdım' diyorsunuz; hiç dostunuz yok muydu etrafınızda sizi uyaracak? Uyarıyorlardı ama aşk benim gözümü karartmış o dönem. * Her şeyin sebebi evliliğiniz miydi yani? Evet, ama iyi ki yapmışım. Böyle bir şeyi yaşamamış olmaktan dolayı pişman olacağıma, yaşamış olmanın getirdiği pişmanlık daha keyifli benim için. Çünkü çok güzeldi, ayaklarımız yerden kesilmişti. * Ve bu evlilik size oyunculuğu ve işi unutturdu mu? Yaşadığım hayat unutturdu aslında. Mesela şimdi Akmerkez falan deyince; gitmesek filan oluyorum. Çünkü insanların burada maskeleri var, baloya katılma maskesi, gece yemeğe çıkma maskesi... Şimdi daha doğal, hormonsuz bir hayat yaşıyorum. Şu anda o kadar popüler değilsem bile, Tarkan'dan daha popülerdim ben. İlk çıktığım dönemdeki popülariteme şu anda Tarkan erişebilmiş değil. Ben Bilkent'te kızların popolarını ve memelerini imzaladım söyleşim bittiğinde. Ben insan dağının altında kaldım, beni oradan çekerek çıkardılar. Bunun sonrasında yaşadıklarımı başkaları yaşasaydı bunalıma girebilirdi. * Bir dönem çok para kazandınız, hepsini mi kaybettiniz? Battım. * 'Sıfırı tüketince Cem Özer'in evliliği bitti' denildi. Bu doğru mu? Evet. * Parasız olmanız karşı tarafın işine gelmedi ve evlilik bitti mi? Ben Show Off'tan tek bir hisse bile almadım, orada benim kâğıt üstünde ortaklığım yoktu. Reklam işinde de ortağım bir kazık attı, iş çökünce bir şeyler de dağılıverdi. Kâğıttan ev çöküverdi. Çok da sağlam değilmiş, demek ki! * Batmasaydınız bu evlilik yürür müydü? Yürümezdi. Çünkü Esin beni tek başıma istiyordu. Yani kuzenim, ailem olmadan herkesten uzak, tek başıma istiyordu. Zaten talk show'umun iniş süreci de odur. Espri çiş gibidir, tutmayacaksın, gelince yapacaksın, yoksa prostat olursun. Ben ağzıma gelen her espriyi, 'Esin beğenmez' diye yuttum. * Bir yandan özgüven sahibi biri gibisiniz, bir yandan da her şeyi aşık olduğu kadına yaranmak için yapan kişi.. Öyle bir hale getirdiniz ki sanki Esin Maraşlıoğlu prensesti de, ben de sokakta gezen adamdım! Unutuyorsunuz, Esin Maraşlıoğlu sosyete dergilerinin küçük karelerinde yazılıyordu. Benle birlikte kapaklara çıktı. Ben adam olmadım Esin'le, Esin benimle adam oldu. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:44

İLGİLİ HABERLER