Medya
  • 26.6.2004 09:57

CENGİZ ÇANDAR, MEDYADA DA SUSURLUK TÜRÜ BİR ÖRGÜTLENME OLDUĞUNU İMA ETTİ!

CENGİZ ÇANDAR/ D.B. TERCÜMAN YENİ ANDIÇ'' MI; ''MEDYA SUSURLUK'U'' MU? Önceki gün bu köşede yazdığım ''Basında Güven; Basında Dezenformasyon'' başlıklı yazımdan sonraki gelişmeler, galiba bir ''Medya Susurluk'u'' haline dönüşmeye başladı. Tercüman'da, dün, Nazlı Ilıcak, konuyu ''Basında yeni bir andıç mı?'' yazısıyla başlığa taşıdı ve önemli soruları gündeme getirdi. Yine, dünkü Zaman gazetesi iç sayfalarında ''ABD'deki 'Kerkük toplantısı'nda dezenformasyon şüphesi'' başlıklı bir yazıyla konuya el attı. Zaman'ın haberinde, ''dezenformasyon kampanyası''na üstüste iki gün imza atan Milliyet sürmanşetlerinin sahibi Fikret Bila'nın açıklamasına da yer verilmiş. Zaman'dan izleyelim: ''Bila, yazıyla ilgili larak Zaman'a şu açıklamayı yapmakla yetindi: 'Cengiz Çandar'ın yazısını okudum. Yanlış bilgilendirilmiş. Haber kaynağımla yaptığım görüşmenin bant kayıtları gazetemde mevcut. Kaynağımından bundan bilgisi vardır.'' Bu açıklama, yapılanın ''dezenformasyon olduğu gerçeği''ni ortadan kaldıramıyor. Çünkü: 1. Fikret Bila'nın iddia ettiği gibi ''yanlış bilgilendirilmiş'' değilim. Ortada olanı ve bana anlatılanı yazdım. Ortada olan şu: Fikret Bila'nın ABD'de yapıldığını iddia ederek, ''tutanağını açıklıyorum'' dediği Kerkük konulu toplantı yapılmamış! ABD Ankara Büyükelçiliği, böyle bir toplantının yapıldığını yalanladı. Fikret Bila da, ertesi gün, ABD Büyükelçiliği'ni ''yalanlayarak'', yapıldığında ısrar etti ve toplantıya katılanlar arasında ismi geçen Hakan Yavuz'la telefonda görüştüğünü ve Hakan Yavuz'un ''Bu toplantı yapıldı. Ben bu toplantıya katıldım'' dediğini yazdı. Oysa, yine toplantıya katıldığı ileri sürülen ama toplantının yapıldığı tarih olarak verilen 28 Mayıs'ta Washington'da değil, Türkiye'de bulunan, yani yapıldığı iddia edilen toplantıya katılmamış olan Henri Barkey, bana, Hakan Yavuz'un kendisiyle görüştüğünü ve Fikret Bila'yla kendisinin görüşmediğini, kendi adını kullanan birisinin Fikret Bila'yla görüştürüldüğünü söylediğini nakletti. Bunun neresi ''yanlış bilgilendirme''? Ben, bana aktarılanı yazdım. İşin kolayı var. Fikret Bila, ''haber kaynağı''yla yaptığı görüşmenin ''bant kayıtları''nı açıklasın. Bunun da kolayı var: Şayet, haber kaynağı, Hakan Yavuz ise, Hakan Yavuz çıksın; ''Evet, ben, Fikret Bila ile konuştum ve böyle söyledim'' desin. Eğer, böyle söylerse, o zaman, Henri Barkey'e niçin öyle bir açıklamada bulunduğunu belirtsin. 2. Eğer, Fikret Bila'nın ''haber kaynağı'', Hakan Yavuz değil de, Aydınlık dergisi'nin Washington temsilcisi Tuğrul Keskingören çıkarsa, konu, daha da ''ilginç'' bir hal alıyor demektir. Bu yönde, bazı ''duyumlar'' kulağımıza geldi. Tuğrul Keskingören, eski bir Ülkücü, bir dönem PKK'nın Washington'daki temsilcisiyle birlikte düşüp kalkmış, şimdi Aydınlık dergisine de çalışan birisi. Bir ''Kızıl Elma koalisyonu'' vak'ası. Washington'da yaşamayan Hakan Yavuz'un aksine, o, orada yaşıyor. Fikret Bila, Hakan Yavuz diye onunla görüşmüş olmasın? Zaten, Fikret Bila'nın iki gün üstüste Doğan Medya Grubu'nu Amerikan Büyükelçiliği ile karşı karşıya getiren sürmanşet haberi aynen daha önce Aydınlık dergisinde yer almıştı. Hatta, 8 Haziran tarihli Akşam gazetesinde aynı haber Güler Kömürcü imzasıyla da yayınlanmıştı. Güler Kömürcü, haberi Vatan gazetesinin Washington muhabiri Savaş Süzal'ın, tıpkı Aydınlık dergisi gibi bir ''dezenformasyon makinası'' olarak faaliyet gösterdiği bilinen internet sitesinden almış. Savaş Süzal ile Tuğrul Keskingören, ortak çalışıyorlar. Buradaki ''ilginç husus'' şu: ''Basında Güven'' logosuyla yayınlanan koca Milliyet gazetesi, niçin, Aydınlık dergisinde ve karanlık ilişkiler içinde bulundukları bilinen kişilerin internet sitelerinde yayınlanmış ''yalan haberleri'' sürmanşet olarak yayınlıyor? Niçin, Akşam gazetesinde de yayınlanmış, kaynağı ''yalan'' olan bir haberi sürmanşetlere taşıyor? Haberin ''yalan'' olduğu ne mi malum? Zaman gazetesinin dünkü sayısındaki şu satırları okuyalım: ''Zaman'ın konuştuğu 'katılımcı'lardan Steven Cook ve Judith Yaphe böyle bir toplantıya iştirak etmediklerini, dolayısıyla kendilerine atfedilen sözleri söylemediklerini belirtti. Beş katılımcı arasında zikredilen Alan Makovsky'nin de Barkey gibi o tarihte ABD dışında olduğu öğrenildi. ABD Büyükelçiliği de toplantıda yer aldığı söylenen isimleri tek tek arayıp katılmadıklarının teyidini aldı. Türk Dışişleri'nin de ulaştığı bazı isimlerin de toplantıya katılmadıklarını söylediği öğrenilirken, bu gelişmeler haber hakkındaki şüpheleri iyice arttırdı.'' Katıldıkları bildirilenlerin katılmadığı ve ABD'de bulunmadıkları için katılmadıklarının imkansız olduğu bir toplantı haberi ve haberin içinde benim ismim geçirilerek söylenen sözler... Kocaman bir yalan ve üstelik ''Basında Güven'' logosunun tepesinde iki gün üstüste, Milliyet'te sürmanşet! Daha bitmedi. M.Ali Kışlalı, dünkü Radikal'de ''Yalanlanan ne?'' başlıklı yazısında ''Ankara'daki ABD elçiliğinin yalanlamasını Fikret Bila, toplantıda konuşan bir uzmanın doğrulamasıyla, kolayca savuşturdu'' hükmüne vardıktan sonra şöyle yazıyor: ''Fikret'in haberi, gazetecilik yönünden matematiksel yaklaşımla, iki kere iki dört eder gibi açık. Her şey, toplantı ve söylenenler ortada.'' Kışlalı'nın matematiği kuvvetli olmalı. Ortada yapılmamış bir toplantı söz konusu ve katılmadıkları için söylenenleri söylemesi imkansız olanların ağzından müthiş bir ''dezenformasyon'' olduğu ''matematiksel bir yaklaşımla iki kere iki dört'' eden bir haber var. Neyse, Fikret Bila, şu ''haber kaynağı''nın ''bant kayıtları''nı ama ''haber kaynağı'' da ortaya alenen çıkarak, açıklarsa herşey aydınlanacak. Milliyet'in Aydınlık dergisinde yayınlanmış yalan ve mükerrer bir haberi, hem de sürmanşetten niçin verdiği anlaşılacak. ''Medya Susurluk'u'' da gözler önüne serilecek... Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:27

İLGİLİ HABERLER