KUVAY-İ MİLLİYECİ APO, TARİKATÇI AK PARTİ'YE KARŞI!
NAZLI ILICAK/ D.B. TERCÜMAN
Evvelki gün, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüştüm. Onlar, Öcalan'ın 5 yıldır barış siyaseti güttüğünü bana söylediler ve ''Ateşkesin, sadece meşru müdafaa temelinde ortadan kalkmasını savunuyor'' dediler.
İmralı'dan notlar
Ben ise, İmralı'daki Abdullah Öcalan'ın ağzından, bu gibi mesajların iletilmesine, devletin, nasıl izin verdiğini sordum?
-İlk günden itibaren dava ile ilgili görüşleri naklediyoruz.
-Ateşkesin bittiği sözünün dava ile ne ilgisi var?
-Örgüt lideri olarak yargılandığından dolayı, ateşkes meselesini geniş anlamda dava ile irtibatlandırabiliriz.
-İmralı'dan kim sorumlu?
-Askerin denetimi altındaki özel tim kökenli polisler. Zaten onlar, bütün konuşmaları izliyorlar.
Demek, Abdullah Öcalan ile görüşen avukatların uzun uzun not alıp, bu görüşleri yansıtmasına, İmralı güvenliğinden sorumlu olanlar ses çıkarmıyor. Savunma hakkı sınırlarını aşan konuşmaların, örgüt militanlarına iletilmesine izin verilmesi tuhaf değil mi?
Meşru savunma!
Apo'nun avukatları, ateşkesin durdurulması kararının parti kongresinde verildiğini, Abdullah Öcalan'ın ise çoğunluk kararına katıldığını söylediler. Apo, militanlarına haber göndererek, ''Şiddet, siyasal sorunların çözümünde bir yöntem değildir; hukuken de bu kararı verecek durumda değilim'' demiş. Öcalan, ''Eğer savaş kararı verilecekse, sivillere dokunulmaması ve sadece imha amacıyla operasyon düzenlenmişse, meşru savunma kapsamında çatışmaya girilmesini'' tavsiye etmiş.
Avukatların bu sözleri üzerine, onlara, gazete arşivlerinde yer alan son olayları gösterdim. Madem meşru müdafaa amaçlı bir şiddet önerilmişti, neden karakollar basılıyor, polis ve asker öldürülüyordu?
Savaş şartlarında böyle şeylerin olabileceği cevabını verdiler.
Terör ne sağladı?
Ben, ''Amaç nedir?'', ''Ateşkes neden kalktı? Abdullah Öcalan otoritesini kurmak ve ciddiye alınmak için mi böyle bir girişimi başlattı?'' diye sordum ve görüşlerimi özetledim: ''20 yıldır sürdürülen şiddet eylemleri Kürt kökenli vatandaşlarımıza hiçbir menfaat sağlamadı. Diyeceksiniz ki, 'Kimliğimiz tanındı, bazı demokratik haklar elde ettik' Ama barış yolunu seçseydiniz, şüphesiz elde ettiğiniz haklar çok daha ileri bir seviyeye ulaşırdı. Özellikle terör ortamı olmadığı için, güneydoğu zenginleşirdi. Eğer, Abdullah Öcalan'ın Mandela gibi olacağını düşünüyorsanız, boşuna vakit kaybediyorsunuz. 30 bin kişinin katili gibi görülen bir kişi, Mandela filân olamaz. Eğer terör tırmanırsa, Öcalan da bundan yararlanmaz. Hele Türkiye'nin AB üyeliğinin önü, terör yüzünden tıkanırsa, Apo'nun asılması bile yeniden gündeme gelebilir. Ancak, uzun yıllar süren bir barış dönemi, Abdullah Öcalan'ın içinde bulunduğu şartları düzeltebilir.''
PKK bölündü
Avukatları, Öcalan'ın, barış ve kardeşlik çağrılarının, savaş, terör ve katliam gölgesi altında kaldığını, bu yüzden kamuoyu tarafından yeterince değerlendirilemediğini söyledi.
Oysa Apo, tabanını teröre ikna etmeye zorlanıyor. Celâl Talabani evvelki gün Türk yetkililerle konuşurken, PKK/Kongre-gel'in içine düştüğü durumu da anlattı: ''Ateşkesin kaldırılmasının görüşüldüğü toplantıda, çoğunluk yeniden terörün başlamasına karşı çıktı. Bu yüzden, 2 bin kadar PKK'lı militan Kandil dağından ayrıldı. Bunların bir çoğu Suriye kökenliydi; aralarında kadınlar da vardı. Savaşın başlamasına taraftar olanlardan 1100 kadarı ise, huduttan geçerek Türkiye'ye girdi.''
Türkiye - Irak hududunda, Irak tarafında, Kandil dağının karşısında askerî birliklerimiz var. Militanlar, nasıl Türkiye'ye sızabildiler? Herhalde Talabani'yi dinleyen Türk yetkililer, bu soruyu kendi kendilerine sormuşlardır.
Atatürkçülük ve Apo
Aslında, Abdullah Öcalan'ın mesajlarını okumak faydalı. Birdenbire müthiş bir Atatürkçü olduğunu idrak edebiliyorsunuz. Tam bir Kuvay-i Milliyeci. Şöyle diyor: ''Türkiye, Barzani ve Talabani'ye devlet kurduruyor. Bunları ABD yaptırıyor. Yarın Türkiye'ye Kürt Federe Devleti'ni dayatacaklar. Bizim devlete karşı hatalarımız olabilir ama, ben devrimci cumhuriyete karşı olamam. Atatürk'ün cumhuriyeti tarikatçılık olmuş. Atatürk'te tarikat yoktur. Atatürk cumhuriyeti bu değildir. Bunlar Kürt Federe Devleti'ni AKP'nin içinde kuruyorlar. Ben demokratik cumhuriyeti, feodal Kürt Federe Devleti'ne tercih ediyorum.''
* * *
Yukarıdaki notların paralelindeki bazı haberler, Kandil dağındaki militanlara da gönderilmiş.
Barzani'den naklen: ''Bizim Kandil dağında adamlarımız var. 'Barzani Nakşibendi, AK Parti hükûmetinin arkasında da Nakşibendiler var. Bunlar elbirliğiyle Kemalizm'i altetmeye çalışıyor' diye Apo militanlarına haber göndermiş.''
PKK'da iktidar kavgası
PKK/Kontra-gel içinde büyük bir çekişme yaşandığı anlaşılıyor. Nitekim militanlara gönderdiği notun birinde şu mesajı veriyor: ''Bir tarafta Ferhat (Osman Öcalan), Botan ve Serhat, diğer tarafta Cuma (Cemil Bayık) Abbas ve Rıza. İki taraf da gözü kara biçimde birbirlerini tasfiyee etmek istiyorlar. Benim burudan sağ çıkmayacağımı düşünüyorlar. Kürt ağaları, (Barzani'yi ve Talabani'yi kastediyor) beni kullanarak hükûmet kurdu. ABD, Türkiye'ye 'Biz size Apo'yu verdik, siz de Barzani ve Talabani'yi destekleyeceksiniz' diyor. Cüneyt Zapsu, Hüseyin Çelik Türkiye'nin Barzanileri ve Talabanileridir. Yarın Türkiye'ye Kürt Federe Devleti'ni dayatacaklar. Tarikat ve aşiret adamlarını öne çıkaracaklar. Melik Fırat da bu çeteye dahildir.''
Apo ve Kemalistler
AK Parti'nin Kürt Federe Devleti'ne göz yumacağı iddiası 22 Haziran 2004 tarihli Milliyet'te Fikret Bilâ imzasıyla çıkmıştı. Görüyorsunuz, aynı şeyi Abdullah Öcalan da söylüyor.
Bilâ'nın haber kaynağının izini sürdük. Haberin orjinali 6 Haziran tarihinde ''habergazete.com'' internet sitesinde, Savaş Süzal imzasıyla yer alıyor. Bu haberi 8 Haziran'da Güler Kömürcü Akşam gazetesine taşıyor. Daha sonra Aydınlık gazetesi aynı haberi veriyor ve nihayet Milliyet gazetesi bunu manşetten duyuruyor.
''Kuvay-i Milliyeci Apo'', sözde ''Kemalist''lerle birlikte, ''tarikatçı'' AK Parti'ye karşı!
Güler misin, ağlar mısın!
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:27