Medya
  • 18.1.2003 12:20

ÇÖLAŞAN, İKİ TERCÜMAN'A BİRDEN VURDU

ANKARA/Hürriyet'ten Emin Çölaşan, aynı günde iki Tercüman Gazetesi'nin birden çıkmasını yorumladı.Her iki Tercüman'a da kızan Çölaşan, "Sevgili okuyucularım, dün değil Türk medyasında, dünyada bir ilk gerçekleşti.Dünya medya tarihinde böyle bir olay yok ve olamaz!" dedi. İki ayrı Tercüman... Ve bizim medya! SEVGİLİ okuyucularım, dün değil Türk medyasında, dünyada bir ilk gerçekleşti. İki ayrı grup tarafından çıkarılan, ancak aynı ismi taşıyan iki ayrı gazete (Tercüman) piyasaya verildi. Bir Tercüman'ı Çukurova Grubu, diğer Tercüman'ı ise Ilıcak Ailesi yayınlıyor. İki gazetenin de başlık logosu aynı, fiyatı aynı. Dünya medya tarihinde böyle bir olay yok ve olamaz! Tercüman'lardan birinin sahibi Mehmet Ali Ilıcak. Babası Kemal Ilıcak'tan kalan gazeteyi aynı isimle çıkardığını, Çukurova Grubu ise bu ismin kendileri tarafından yıllar önce satın alındığını bildiriyor. Ancak Çukurova Grubu'nun Tercüman'ı dün, Ilıcak'ın babasından kalan bütün mirası kayıtsız şartsız reddettiğine ilişkin mahkeme kararını yayınladı. Çifte Tercüman kavgası karışık. İş karakolda bitecek! Çukurova Tercüman'ın eski Tercüman'daki yazarı Ergun Göze dün Ilıcak Ailesi'ne yazıyor: ‘‘Mirası (ailesi tarafından) reddedilen Kemal Ilıcak, bugün kabrinde borçlu yatmaktadır. Alacaklıları perişandır. Bir gazetenin káğıdı, makineleri miras kalabilir. Ama ruhu, manası ve fikirleri miras yoluyla geçmez.’’ Her iki Tercüman'a başarılar dilerim. Ancak birinin sahibi Mehmet Ali Ilıcak'la yazarı olan anası Nazlı Ilıcak'tan bir istirhamım olacak: ‘‘Sakın burada da, eskiden sahibi olduğunuz Akşam Gazetesi'nde yaptığınız gibi okurlara televizyon falan vermeye kalkışmayın. O kampanya gibi bir rezaleti yeniden yaşamayalım. Kupon karşılığı televizyon vermeyi vaat etmiştiniz. Gazetenin fiyatını sürekli arttırıp fakir fukara okuru bilerek kaçırdınız ve bu işten büyük paralar kazandınız. Sakın bir daha aynı şeyi yapmayın, sizlerle yeniden uğraşmak zorunda kalmayalım.’’ Bu olay sonrasında Mehmet Ali Ilıcak tutuklanmış, sonra Amerika'ya kaçmış, binlerce okur da paralarının üzerine bir bardak soğuk su içmek zorunda kalmıştı. Bunu bir anımsatayım dedim! Daha sonra Akşam Gazetesi’ni satın alan yeni sahibi de söz verdiği halde bu televizyonları vermedi. * * * Bizim medya, gazetelerimiz ve televizyon kanallarımız vallahi bir alem! Ne ararsanız bizim içimizde var. Bir yanda namuslu, onurlu, çilekeş, işini ciddiye alan, gece gündüz çalışan gerçek gazeteciler... Ve bunların yanında bazı ‘‘makbul’’(!) tipler: Devleti dolandıran, hapis cezası almış sahtekárlar. İş ve ihale takipçileri. İş bitiriciler. Ricacılar. Aracılar. Avanta ve çıkar karşılığı yazı yazanlar, program yapanlar. Her dönemin iktidarına yalakalık yapanlar. Doğuştan liboşlar. Geçmişte en hızlı solcu iken zamanla liboşlaşan ya da tarikatçı olup günümüzde çoğu İslamcı yayın kuruluşlarından maaşa bağlanan dönekler. Siyasetçinin peşinde ‘‘abicim abicim, sayın büyüğüm’’ diye dolanıp haber yakalamaya çalışan köşe yazarları. Bir günde paraşütle indirilip köşe yazarı, sunucu veya ekran yorumcusu yapılan artistler, şarkıcılar, türkücüler, baldırbacak mankenleri. Belli yatak ilişkileriyle köşe yazarı ve spiker-sunucu yapılan, ekranda görev verilip parlatılan esmer ve sarışın bombalar. Düzeyli birliktelikler! Bazıları üzerinde yurtdışına çıkış yasağı olan, hapis yatmış hortumcular. Vurguncular. Okurlara vaat ettikleri promosyonu vermeyip üzerine yatan, malı götürüp yurtdışına tüyen aile boyu patronlar. Emir komuta zinciri altında yazı yazdırılan, program yaptırılan kimseler. Patron tetikçileri. Patron çıkarı doğrultusunda tehdit ve şantaj amacıyla kullanılan bazı gazete ve televizyonlar. Dün karşısında esas duruşta bekledikleri patronlara bugün veryansın eden, ekmeğini yedikleri kuruluşun altını oymak için çaba harcayan gazeteciler. Fakir fukaraya, savunmasız ve güçsüzlere bindiren, onları sayfalarda ve ekranlarda rezil eden, güçlüler ve egemenler karşısında ise eğilip bükülen, ‘‘Bana bir emriniz var mı’’ diye sorup alçalan tipler... * * * Ve yine bunların yanında: Ayın sonunu getiremeyen gazeteciler ve diğer medya çalışanları. Stajyer adı altında yıllarca bedava çalıştırılıp iliğine kadar sömürülen genç muhabirler. Medya kuruluşlarının kapısında bedava çalışmak için kuyrukta bekleyen iletişim fakültelerinden mezun binlerce pırıl pırıl, çaresiz genç insan. Bizim medya bir alem! 30 cilt kitap yazsam yine bitmez. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:10

İLGİLİ HABERLER