ÇÖLAŞAN MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÇELİK'E NEDEN TEŞEKKÜR ETTİ?
Milli Eğitim Bakanı'nın açıklaması
PAZAR günkü yazımda, üniversite sınavına hazırlanan on binlerce lise son sınıf öğrencisinin düzmece doktor raporu alıp okula gitmediğini, okullarda son sınıfların adeta ‘‘kapalı’’ olduğunu, ders yapılmadığını yazmıştım.
Ortada büyük bir rezalet var. Gencecik, pırıl pırıl çocukları ‘‘sahteciliğe’’ alıştırıyoruz. Daha bu yaşta kafalarına ‘‘Demek ki ülkemizde işler böyle yürüyor’’ kavramını sokuyoruz. Okullar bir yana bırakılmış, dershane ticareti başlamış. İşin içinde katrilyonlar dönüyor. Bu soruna mutlaka çözüm bulunmalı. Ama fırsattan istifade edip işin içine siyaset sokmadan!
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in dün gönderdiği açıklamayı aynen size aktarıyorum. Duyarlılığı için kendisine teşekkür ediyorum.
‘‘Sayın Çölaşan, lise son sınıf öğrencilerinin sahte rapor alarak okullarına devam etmediklerine dair yazınızı üzülerek okudum. Öncelikle, binlerce gencimizin hayatını altüst eden son derece önemli bir konuya hassasiyetle temas ettiğinizden dolayı, çocuklarımız adına teşekkür ederim.
Bu problemi bizzat kendi çocuklarım dolayısıyla yaşadığım için meseleyi daha hassas bir şekilde değerlendirme imkánına sahibim.
Milli Eğitim Bakanı olarak bu konuda binlerce şikáyet alıyorum. Görüyorum ki bu mesele birkaç kişinin problemi olmayıp, bir ülkenin gençliğinin felakete sürüklenmesi meselesidir.
Bakanlık görevime başladıktan kısa bir süre sonra ÖSYM Başkanı'nı Bakanlığa davet ettim. Talim Terbiye Kurulu Başkanı ile birlikte bir buçuk saat genel olarak üniversite sınavı konusunda, özel olarak da son sınıf öğrencilerinin rapor alarak okula devam etmemeleri hususunda fikir alışverişinde bulunmak istedim.
Ancak Sayın ÖSYM Başkanı kendilerine yaygın olarak rapor alındığı noktasında bilgi ulaşmadığını ifade etti. Mevcut sınav yapısının tüm öğrencileri mağdur eden yönleri olduğunu ve bu sorunun uzlaşma zemininde konuşularak çözülmesi gerektiğini tekrar tekrar vurguladım. Sayın ÖSYM Başkanı istatistiksel çalışmaların mevcut sınav sisteminin ne kadar mükemmel olduğunu ortaya koyduğunu belirtmekle yetindi. Ayrıca, zaten sınav sisteminin yeniden düzenlenmesi konusunda yetkisinin olmadığını ekledi.
Kendisine Ankara'daki üniversite rektörlerinin, rektörlüklere bağlı hastanelerin lise öğrencilerine heyet raporu vermekten bıktıklarını dile getirdiklerini ve sınav içeriğinin sadece lise 1. sınıfı değil, tüm sınıfları kapsayacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini ifade ettim. Sayın Başkan ÖSS sınavının genel yeteneği yokladığını, bu nedenle müfredatla fazla ilgisi olmadığını ifade etti.
Oysa herhangi bir lise öğrencisi özellikle sayısal soruların tamamına yakınının lise 1. sınıftan çıktığını bilir. ÖSYM, Bakanlık'tan bağımsız olarak sınav sistemini ÖSS'ye dönüştürdüğü için genel liseler ve özellikle meslek liseleri çökmüş vaziyettedir. ÖSS'de lise 2. ve 3. sınıf derslerinden soru sorulmaması, lise 2 ve 3. sınıflarda derslerin yürütülmesini imkánsız hale getirmiştir. Lise 2 ve 3. sınıflarda derslere girmeyen öğrenciler bu sınıflarda işlenen konuları öğrenemedikleri için kazandıkları fakültelerdeki temel derslerde başarısız olmaktadır. Bu nedenle üniversiteyi kazandıktan sonra da özel dershaneye veya özel derslere devam etmektedir.
ÖSS'nin temel amaçlarından biri, dershaneye giden öğrencilerin sayısını azaltmaktı. Oysa rakamlar sayının arttığını göstermektedir. Bunun yanı sıra, heyet raporu alamayan öğrenciler derslerde devamlı olarak soru çözdüklerinden, okullar da dershaneye dönüşmüştür. Dershaneler okulun tamamlayıcısı olması gerekirken, alternatifi olmuştur.
İşin en vahim yönü ise sizin de belirttiğiniz gibi, gençlerimizin ‘Bu ülkede her şey sahtecilikle yürüyor' düşüncesiyle hayata atılıyor olmasıdır. Bu gençlerin ileride hákim olduklarında adil olmayan bir karara, doktor olduklarında sahte bir rapora ya da mimar-mühendis olduklarında uygunsuz bir projeye imza atmaları yadırganmamalıdır. İşin vahim olan bir başka yönü ise raporlu öğrenciler için okulun ve ailenin kontrolü dışında, öğrenciler için çeşitli risk ve problemlerin ortaya çıkabileceği boşluğun olmasıdır.
Sayın Çölaşan, bu konudaki hassasiyetinizin dalga dalga toplumun tüm kesimlerine yayılacağını ümit ediyorum. Konuyla ilgili olarak Bakanlığımız uzmanları farklı modeller geliştirdiler ve bu suretle kısa ve orta vadeli çözümler ortaya çıktı. Bu problemi gerek ilgili kuruluşlarla diyalog kurarak, gerekse yasal değişiklikler yaparak elbirliği ile çözeceğiz. Aynı işbirliğini tüm taraflardan gördüğümüz takdirde problemin kolaylıkla çözüleceğine inanıyorum. Hassasiyetiniz için sizi tekrar kutluyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum.’’
Emin Çölaşan
Hürriyet
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:45