Sağlık
  • 31.12.2025 13:18

COVID aşılarıyla bağlantılı nadir ve ciddi bağışıklık sistemi bozukluğu vakaları tespit edildi

Yeni bir araştırma, COVID-19 aşısı ile son derece nadir ve yaşamı tehdit eden bir bağışıklık bozukluğu olan TAFRO sendromu arasında olası bir bağlantıyı ortaya koydu.

Japonya'daki Nagasaki Üniversitesi Hastanesi'nden bir ekip, yakın zamanda COVID-19 aşısı olan az sayıdaki hastada bu son derece nadir görülen tıbbi rahatsızlığın gelişme olasılığının daha yüksek olduğunu tespit etti.

Bu sendrom, akut, yaşamı tehdit eden sistemik bir bağışıklık bozukluğunu temsil eder ve vücutta hızla yayılan bir iltihaplanma fırtınası şeklinde kendini gösterir; şiddetli, sürekli ateş, vücut dokularında genel şişme, kanamayı önleyen trombosit sayısında felaket niteliğinde bir azalma, böbrek fonksiyonlarında hızlı bozulma ve dalak ve lenf düğümleri gibi iç organlarda önemli ölçüde büyüme gibi belirtilere neden olur. 

Son derece nadir görülen bir hastalık olması nedeniyle, her yıl dünya çapında birkaç yüz vakadan fazla teşhis konulmamaktadır.

Japon Sağlık Bakanlığı'nda görevli araştırmacı Dr. Masataka Umeda ve Dr. Atsushi Kawakami liderliğindeki Japon ekibin bu bulguları Immunology Letters dergisinde yayınlamasına neden olan şey, hastanelerindeki on yıllık tıbbi kayıtları dikkatlice inceledikleri sırada gözlemledikleri çarpıcı bir örüntüydü. 

Pandemiden önceki altı yılda, hastane Tafrou sendromunun şiddetli formunun sadece iki vakasını kaydetmişti. Ancak, dünya pandemi çağına ve ardından gelen yaygın aşılama kampanyalarına girerken bu sayı önemli ölçüde arttı ve Nisan 2020 ile Ekim 2024 arasında on bir vaka teşhis edildi. 

Bu on üç vaka arasında en dikkat çekici olanlar, şiddetli sendrom semptomlarının COVID-19 aşısı olduktan sonraki bir ay içinde ortaya çıktığı vakalardı ve bu vakaların sayısı dört hastaydı. 

Bu dört hastadaki hastalığın şiddeti o kadar fazlaydı ki, hepsinin yoğun bakım ünitesine transfer edilmesi gerekti; oysa aşılanmamış dokuz hastadan sadece ikisi bu düzeyde yoğun bakıma ihtiyaç duydu.

Sınırlı çalışma örneğinde bu bulgunun istatistiksel olarak açık bir öneme sahip olmasına rağmen, Japon araştırmacılar yorumlarında son derece temkinli davranarak, çalışmalarının aşı ile sendrom arasında doğrudan bir nedensel ilişkiyi ne kanıtladığını ne de kanıtladığını iddia ettiğini vurguluyorlar. 

Bilimsel yöntemin özü, potansiyel bir korelasyonu gözlemlemek ile kesin bir nedensellik kurmak arasında ayrım yapmaktır. Bunun yerine, daha fazla araştırılmaya değer bir bilimsel hipotez öne sürüyorlar: Bağışıklık sisteminin aktivasyonu, ister gerçek COVID-19 enfeksiyonu ister aşının sağladığı güvenli taklit yoluyla tetiklensin, bilinmeyen bir immünolojik veya genetik yatkınlığa sahip çok küçük bir birey alt grubunda aşırı ve kontrolsüz bir tepkiye yol açabilir. 

Bu tepki, vücudun bağışıklık hücrelerinin bir dizi iltihaplı sinyal molekülü salgıladığı ve sağlıklı kan damarlarına ve organlara yıkıcı bir kendi kendine saldırıya neden olduğu bir "sitokin fırtınası" olarak kendini gösterir.

Bu yorum, pandeminin başlangıcından beri aşıların etkilerini inceleyen Dr. Jessica Rose gibi bağımsız araştırmacıların analizleriyle örtüşmektedir. Rose, bazı aşılarda, özellikle hücreleri viral diken proteini üretmeye teşvik eden haberci RNA (mRNA) aşılarında kullanılan teknolojinin, nadir durumlarda, sadece antikor üretmenin ötesine geçen, kan pıhtılaşması ve bağ dokusu gibi sistemleri etkileyen karmaşık tepkileri tetikleyebileceğine dikkat çekiyor. 

Bununla birlikte, halk sağlığı topluluğu da fayda-risk dengesinin hala büyük ölçüde aşılamayı desteklediğini vurguluyor. COVID-19'un kendisinden kaynaklanan ölüm veya uzun vadeli komplikasyon riski, bu çalışmanın ön bulguları dikkate alındığında bile, tavuria gibi nadir görülen komplikasyonların çok küçük riskinden çok daha fazladır.

Kaynak: Daily Mail

 

 


 

Güncellenme Tarihi : 31.12.2025 13:30

İLGİLİ HABERLER