KAYNAK : Haber Vitrini
Derviş'in solda birlik çabalarına desteğini esirgemeyen Milliyet köşe yazarı Meral Tamer, "Derviş’in Arnavut inadı tuttu. İttifak yoksa ben de yokum demişti. Sözünden dönmedi. Derviş, tüm çabalarına rağmen sol partilerin liderleri arasındaki ego savaşını kırmayı başaramadı..."
İşte Meral Tamer'in bugünkü yazısı...
Derviş’in Arnavut inadı tuttu
CHP lideri Deniz Baykal’ın önceki gün kameraların önünde solu güya birleşmeye çağırırkenki hali neydi öyle... O ne gergin yüz ifadesi, o ne öfkeli üslup! Neredeyse bir dayak atmadığı kaldı.
Keşke televizyonlar defalarca göstermeseydi. O üslup, Atatürk’ün partisi diye yeniden CHP’ye yöneleceklerden bir bölümünü eminim caydırmıştır. Baykal "Tarihi" diye nitelediği çağrısını mı yapıyor, kavga mı ediyor belli değildi. Zaten birleşme çağrısından çok, "Gelin kucağıma oturun" havasındaydı sayın Baykal.
Danışmanlarına, akıl hocalarına küçük bir tavsiye: Seçimler yaklaştıkça Baykal da TV ekranlarında daha sık boy gösterecek. O asabi üslubunu değiştirmediği takdirde, CHP’nin çantada keklik gördüğü yüzde 10’luk baraj bile tehlikeye girebilir.
Gelelim Kemal Derviş’e... Derviş’in Arnavut inadı tuttu. İttifak yoksa ben de yokum demişti. Sözünden dönmedi.
Derviş, tüm çabalarına rağmen sol partilerin liderleri arasındaki ego savaşını kırmayı başaramadı. Ama ittifak yönünde harcadığı çabalar kesinlikle boşa gitmiş değil. Önümüzdeki seçimler için ittifakın ne kadar önemli olduğunu, bugünlerde TV ekranlarına kilitlenmiş vatandaş çok iyi anladı. Derviş’in patronajında uygulanan ekonomik programla mutabık olmasa da ittifak arayışından dolayı ona sempati duydu.
Ben kızıma daha 2-3 aylıkken büyük adammış gibi laf anlatır, kendimce doğruları bıkıp usanmadan tekrarlardım. Konuşmaya başladıktan uzun bir süre sonra bile beni anladığından emin değildim. Ama sonraları gördüm ki, o daha tek dişinin bile çıkmadığı günlerde benim dediklerimi anlamış, ben tekrarladıkça da iyice içselleştirmiş.
Anlaşılan Derviş, bundan sonra da TV ekranlarına çıkıp ittifakın önemini bıkıp usanmadan anlatmaya devam edecek. Ancak aynı ölçüde inandırıcı olabilecek mi, orası biraz kuşkulu. Zira artık ortada bir Baykal faktörü var. Ve Derviş’in "ittifak arayışı" olarak kabul ettiği Baykal’ın çağrısı, genelde "iltihak girişimi" olarak niteleniyor.
Yine de umudumuzu kesmeyelim. Avrupa Birliği’ne uyum yasaları nasıl hiç umut yokken mucizevi bir biçimde TBMM’den geçtiyse, Derviş’in ittifak çabaları da bakarsınız hiç umulmadık bir anda mucizevi bir biçimde meyve vermeye başlamış. Sivil toplum örgütleri seslerini yükseltmiş. İttifaka yanaşmayan partileri protesto eylemleri başlatılmış, dilinde ittifak olup da yüreğini hırs bürümüş olanlar toplum önünde deşifre olmuş...
Gazetecinin geçmişte yazdıklarını, zamanı geldiğinde "Ben zaten demiştim" diye okurun gözüne sokmasını aslında hiç hoş karşılamam. Çünkü bu tür gözlemlerin kamuoyuna aktarılması, zaten bizlerin asli görevidir. Ne var ki bugün bir istisna yaparak ben taa 23 Temmuz günü "Solda konsolidasyon yoksa, Derviş de yok" diye yazmıştım diyorum. (Bakınız yandaki küpür) Zira bu yazı üzerine dört koldan koro halinde Derviş’in YTP ile birlikte hareket edeceği yolunda demeçler verilmiş, köşe yazıları yazılmıştı.
Aç Türklere ne öğretsek?
Milliyet TIR’yla Anadolu’yu turlayıp krizin işsiz - aşsız bıraktığı yığınlara her gün yenilerinin eklendiğini görmeseydim, dün ekonomi sayfamızdaki şu haberi belki es geçebilirdim:
"Aç Arjantinliye sebze yetiştirmeyi öğretiyorlar."
Yıllar boyu 8 bin doları aşkın kişi başına milli geliriyle bizden kat kat yüksek refah düzeyinde yaşayan Arjantin halkı, şimdi bilmem kaçıncı krizin pençesinde karnını doyurabilmek için sebze yetiştirmeyi öğreniyormuş!
Bizimkiler sebze yetiştirmeyi bildikleri halde açlık tehlikesiyle karşı karşıyalar. O yöreler için mutlaka kafa yorup, maliyeti düşük özgün projeler üretmek gerek.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:45