Gündem
  • 21.10.2008 14:17

DEVLET DİYARBAKIR'DA KEDİ GİBİ!

CHP lideri Deniz Baykal önceki gün Diyarbakır ve Ağrı'da meydana gelen olaylara gönderme yaparak Türkiye'de terörün yeni bir noktaya geldiğini söyledi.
Hafta sonu kaybettiğimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın şiirde yep yeni derinlikler yakalattığını ifade eden Baykal, Dağlarca'nın çok büyük bir şair olduğunu belirtti.
Baykal konuşmasında şunları söyledi:
Bu ilkenin teröröün değerini önemini ölçerken, ölçü şehit sayıları olmamalıdır. Erdoğan'ın Diyarbakır'a yaptığı ziyaretinde ortaya koyulan mnazara bu ülkenin terör konusunda ne hale geldiğinin göstergesidir. Bu manzara bir anda ortaya çıkan spontanekl bir gelişme değildir. Giderek örgütlenen terör yapılnamasının ortaya koyduğu manzaradır. Bu bir ayaklanma provasıdır.
TERÖR AK PARTİ İLE GELİŞTİ
Erdoğan dün bir tehdit var diyor. Bu tehdit sen işbaşındayken nasıl ortaya çıkmış. Sen buna naızl göz yummuşsun. Bu sürecin araksında ne var? Bu süren arkasında, bu iktidarın terör konusunu bir türlü kavrayamamsı gerçeği var. Terör bu iktidarda serpilmiştir. Terör AKP iktidarı döneminde gelişti.
Geçenlerde yaşanan bunca acı olaydan sonra Aktütün karakolu ondan sonraki olayla bu manazara karşısında Türkiyenin yeni bir terör politikaları oluşturulması için üst üste toplantılar yaptılar. Nasıl bir manzara çıkacağını bekliyorduk. İçişleri Nakanlığı bünyesinde Kooordinasyon Merkezi kararı çıktı. Eşgüdüme ihtiyaç var ama doğru adres İçişleri Bakanlığı değil.
TEK MUHATABI BARZANİ
Başbakan Türkiye'de bu konularda muhattap kabul etmiyor. Durmadan veriyor veriştiriyor. Eleştiriyor. Bizi yok sayıyor, MHP'yi yok sayıyor. İçine sindirebildiği tek muhattap Barzani... Sadece onunla bu konularda çok rahat görüşebiliyor.
Biz çok uzun bir süre önce bir öneri ortaya attık. Önce sınır ötesinde etkin güç merkezleri bulundurmak lazım dedik. Bu çerçevede Türkiye Irak sınırı iyi bir sınır değildir. Komşu ve dost olarak bir arada yaşatacak bir sınır değil. Korunabilir bir sınır değildir. Böyle sınır olmaz bunu birileri Iraklılar değil Türkler değil, Irak ve Türkiye birlikte değil, birileri 1926 yılında sizin sınırınız budur diye çizmiş bize bildirmiş.
Sınırı çizen dünyanın bir ucundan. Komşu iki ülke Irak ve Türkiye. Sınırı değiştirin dedik. Aldırmadılar. Ama dün görüyoruz ki Barzani’nin yakın arkadaşı Irak Genelkurmay Başkanı, sınır değişikliği de mümkündür bunu da gerçekleştirebiliriz diyor. Yani biz önerilerimizi Başbakan’a sunmak için bunu Kuzey Irak üzerinden mi yapmalıyız.
DEVLET DİYARBAKIR'DA NEDEN YOK?
1 Mayıs’ta sendikalar, İstanbul’da demokratik bir girişim planladılar. Başbakan’ı ikna etmeye çalıştılar. Aynı masaya oturdular. Bir tek şey istiyorlardı Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamaya izin verilmesi. Bunu istediler ne oldu? 1 Mayıs’taki o tabloya bakınız. Peki dün ne oldu Diyarbakır’da. O tablo karşısında güvenlik güçleri ne haldeydi? Siz polisimizi bu olaylar karşısında görürken vicdanınız sızlamıyor mu? Benim sızlıyor. 1 Mayıs’ta meşru kutlama yapmak isteyenler, binaların odalarına kadar takip edeceksiniz. Yolda yakaladığınız kızları kadınlara tekmeyle tokatla vuracaksınız. Devletin otoritesini sağlıyoruz diyeceksiniz. Devletin otoritesini Diyarbakır’da niye sağlayamıyorsun? 1 Mayıs’ta İstanbul’da meşru sivil toplumsal kuruluşların demokratik talepleri karşısında acımasızca her türlü zorbalığı yapacaksın sonra Diyarbakır’da kedi gibi olacaksın.
EKONOMİ YILBAŞINDAN BERİ GERİLİYOR
2008’in Ocak ayından itibaren, bütün veriler büyümenin düşmekte olduğunu, döviz girişinin azalmakta olduğunu açıkça ortaya koymuştur. O bakımdan herkesin bu krizi böyle ithal edilmiş bir kriz gibi anlaması doğru değildir. Bu kürsülerden beri biz anlatıyoruz. İzlenen politikanın nasıl ülkeyi krize sürüklemekte olduğunu ifade ediyoruz. Bunların sonucunda gerçekler ortaya çıkmıştır. Daha yeni açıklanan işsizlik tablosu, işsizlik sayılsı 202 bin artmıştır. Resmi rakamlardan konuşuyoruz. Bu birden bire dün ortaya çıkmış, banka batışıyla gerçekleşen bir tablo değil. Üretim hacmi daralmaya başladı.
Cari açık geçen yıla göre hızla artmıştır. Bunlar bizim anlattığımız noktalar. Ama bunun altında, Türkiye’nin izlediği temel ekonomik politikası, Türkiye’yi kalkındırmaya yönelik bir ekonomik politika değildi. Yatırmadan borçları garanti edecek rezerv yaratmayı amaçlayan bir politikaydı. Bu kof bir büyüme politikasıyla sonuçlandı. Bu büyüme politikasını gözden geçirmek mutlak zorunluluktur. Dış kaynak bağımlı bir politika.
İkinci nokta; Yanlış bir tarım politikası içine girmiştir bu hükümet. Bu en temel konudur. Bu yüzden işsizlik artmıştır. Tarım konusunda ciddi bir atılıma ihtiyacı vardır. Tarıma desteği Türkiye’de gereken ürünlerin daha çok üretimini sağlayacak bir teşvik politikasıyla birlikte götürmek zorundayız. Bu iktidar değiştiğinde bu iki temel konu değişmelidir. Türkiye’nin sanayi ve teknoloji programına ihtiyacı vardır. KOBİ’lerin çiğnendiği, çiftçilerin çiğnendiği, borçlara dayalı yapay bir atmosferde tatmin olunduğu için Türkiye bu sıkıntının içerisinde girmiştir. Bir yeni paket derhal hazırlanmalı, sosyal ve ekonomik ayağı olmalıdır. Sosyal ayak, istihdam projeleri desteklenmelidir. Tedbir almak demek krizde işsiz kalacak olan insanlara istihdam olunacağı sağlayacak girişim yapmak demektir.

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 05:08

İLGİLİ HABERLER