Gündem
  • 12.6.2016 23:37

Diriliş Ertuğrul Engin Altan dizi sonrası şehir hayatına alışamadı

‘Diriliş’ dizisinin efsane ‘Ertuğrul Gazi’si, Hülya Koçyiğit’in damadı, 8 aylık Emir Aras’ın babası, Neslişah Alkoçlar’ın eşi... Engin Altan Düzyatan’ın yeni hayatı, kariyeri artık böyle anılıyor, yazılıyor. Peki, Altan hâlâ aynı Altan mı? Buluştuk, değişen hayatını, golf ve balık merakını, bu hafta vizyona giren ‘Ve Panayır Köyden Gider’ filmini konuştuk.

Engin Altan Düzyatan ilk kez bir ‘festival filmi’ diye nitelendirilecek bir yapımda. Neden bu film? 
- Filmi iki yaz önce, henüz ‘Diriliş’ dizisi çekimlerinin başlamadığı bir zamanda çekmiştik. Yönetmeni Mete (Sözer) eski arkadaşım. Yönetmen olmaya karar verdi, kalktı Los Angeles’a taşındı. “İlk filmini önce burada çekseydin bari...” dedim, dinletemedim! (gülüyor...) Sonra kafasında güzel bir hikâyeyle döndü. “Kal burda, otur yaz, bu yaz çekelim” dedim. Ve kaldı gerçekten. Gitti Fethiye taraflarına, kapandı senaryoya, 1 ay sonra geldi, hemen çekimlere başladık. 
İkinize de uzak bir tema ve coğrafya aslında... 
- Mete’nin derdi nerede olduğu belli olmayacak bir kasaba bulmaktı. Bulunduğu zamandan, yerden bağımsız bir atmosfer yaratmak istedik. Vicdan, kaybolmuşluk, sıkışmışlık... Hepimizin hayatında yaşadığı, hissettiği şeyler var filmde. Tam olarak ne istediğimiz kafamızda, küçük bir ekiple gidip 19 günde gerilla tarzı çekip döndük. O köyde iki gün kaldıktan sonra zaten üçüncü gün dünyayla bağlantın olmuyor.

İyi geldi mi hayattan 19 günlüğüne de olsa kopmak? 
- O köydeyken hiç çıkmadım o rolden. Akşamları odama döndüm, sessiz sakin, kendi halimde takıldım. İyi geliyor tabii... Metropolde yaşayan herkes sürekli kaçmaktan, basıp gitmekten bahsediyor. Fakat bakıyorsun, kimsenin kopabildiği de yok. İstiyoruz ama yapamıyoruz. Neyse ki yavaş yavaş yapabiliyorum artık.
Nasıl? 
- Zorunlu olmadıkça şehrin içine girmiyorum. Belli bir bölgeden uzaklaşmıyor, doğanın içinde yaşıyor ve çalışıyorum.
...Ki zamanında epey Cihangir mesaisi yapmışlığınız var. 
- Cihangir’de hiç yaşamadım ama orada yaşayan çok arkadaşım vardı, bir dönem epey bir vakit geçirdim. Yok yazıldığım zamanlar olmuştur tabii... Ağırlıklı olarak Anadolu yakasında oturdum. Benim için gitmesi zevkli, sonra eve dönmesi daha zevkli oldu oralar. Şimdi Beykoz’a kadar kaçtım.

Spor amaçlı balık tutmak

Yani, daha izole, daha sakin bir hayat... 
- Aslında her nedenin altında senin kendi zevklerinden çok çocuğun geliyor. Daha iyi bir havada nefes alsın, hayata karışsın istiyorsun. Arkası ormana bakan bir yer arayıp buluyorsun mesela. Şehrin göbeğinde balkona çıkarıp hava aldırmak istesen ortalık kir, pas, gürültü...
Müthiş bir sorumluluk... 
- Aynı zamanda müthiş bir haz... 
Hazır olduğunuzu hissetmiş miydiniz? 
- Evet, evet... Çok güzel bir zamanda geldi, çok da iyi geldi. 
Babalık oyunculuğu etkiliyor mu? 
- Kesinlikle. Yakın çevremden “Başka bir hava var üzerinde. Babalık çökmüş sana” lafını daha sık duyuyorum. Hoşuma gidiyor.
Panik oldunuz mu bebeği ilk kucağınıza aldığınızda? 
- Sıfır... Ben başka şeyler peşinde koşarken meğer hayat beni babalığa hazırlamış. Sanki yıllardır babalığı hissediyor gibiydim. 
Ne öğretti? 
- Sürekli izliyorsun, çok şey öğreniyorsun. Şimdi ayağını yeni keşfetti. Tutmayı öğrendi. Farkında olmadığın bir evrenin tüm adımlarını izliyorsun. 
Aile ve baba olmak alışkanlıkları, hatta hobileri de değiştiriyor sanırım. Geçenlerde golf merakınız yazıyordu... 
- Gittiğim bir yerde denedim. Golfü hep hafife alırdım. Zor spormuş meğer. 6 saat oynadıktan sonra bir baktım, kolumun tuhaf yerleri ağrıyor. 
Başka? 
- Balık merakım başladı şimdi. Boğaz’a Orkinos tutmaya çıkıyorum. Büyük balıklara heves ettim.

Türkiye’de rolünün ruhu bozulmasın diye özellikle dikkat etmen lazım

“Ertuğrul rolünü üstlendikten sonra özel hayatımı biraz daha dikkatli yaşamaya çalışıyorum” demişsiniz. Neden? 
- Dikkat etmek zorundasın. Türkiye, oyuncuyu tam oyuncu olarak benimseyen bir ülke değil. Oynadığın rolün kriterlerinin uzağına düşmemelisin. Bir şekilde öyle sahipleniyorlar. Senin de o ruhu bozmaman lazım. Her oyuncu önemli bir karakteri canlandırırken aynı hassasiyeti yaşar.
Canlandırdığınız karakter daha hırpani ve serseri olsaydı, o zaman da etkisi bozulmasın diye öyle mi dolaşacaktınız? 
- Daha serseri dolaşmayacaktım tabii.... Karaktere göre sokaktaki yürüyüşüm değişmiyor. Aynı şekilde yaşıyorum. Sadece bu ara daha az görünmeye çalışıyorum. Yalnız dizi için değil kendim için de dikkat ettiğim bir durum bu... 
‘Ertuğrul’ olmasaydı yine de bu kadar dikkat eder miydiniz? 
- Oyuncu gizemli olmalıdır hikâyesi bu aslında. Hep söyleyip de yapmaya çalıştığımız fakat bir türlü yapamadığımız bir durum.

Ali Tufan KOÇ- Fotoğraflar: Muhsin AKGÜN
 
Güncellenme Tarihi : 12.6.2016 23:49

İLGİLİ HABERLER