Gündem
  • 3.9.2013 01:14

Diyanet, cemaat eksenli bir teşkilat değil

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, "Kamu düzenini bozan ve toplumu rahatsız eden konulardaki cezai yaptırımların yeniden ele alınması ihtiyacı çok açık ortada. Bunun değerlendirilmesi lazım. Bu noktada benim bildiğim kadarıyla Adalet Bakanlığı bir değerlendirme yapıyor. Daha önce suçun toplumda infial uyandırması halinde de hakimler tutuklamaya başvuruyordu. Belki yapılacak düzenleme içinde tutuklama nedeninin Ceza Muhakemesi Kanunu'na yeniden konulmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Eğer işlenen suç infial uyandırıyorsa orada tutuklama tedbirine başvurması lazım" dedi.
Bozdağ, Habertürk televizyonunda katıldığı, "Ankara Gündemi" programında soruları yanıtladı.
Demokratikleşme paketinin içinde Alevilere yönelik nelerin yer aldığının sorulması üzerine Bozdağ, "Alevilerin sorunları hepimizin ortak sorunudur. Türkiye'nin bu sorunla yüzleşmesi ve gündemden düşürmesi lazım" diye konuştu.
Bozdağ, Alevi çalıştayları, Madımak Oteli'nin kültür merkezine dönüştürülmesi ve Alevi klasiklerinin Türkçe'ye çevrilmesinden örnekler vererek, bunların tarihi "bir adım" olduğunu vurguladı. Alevi dedeleri tarafından hazırlanan Alevilik ile ilgili bölümün hazırlandığını, noktasına ve virgülüne dokunulmadan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarına konulduğunu belirten Bozdağ, "Dersim'le ilgili tarihi bir adım atıldı ve o konuda yaşanan acıdan dolayı, haksızlıklardan dolayı ilk defa Türkiye Cumhuriyeti devletinde bir Başbakan Dersimlilerden özür dilemiştir. Bizim Başbakanımız Tayyip Bey özür diledi. Çok çok önemli bir adımdır. Bu noktada başka atılması gereken adımlar varsa onları da atma noktasında kararlıyız" ifadesini kullandı.
Tekke ve Zaviyeler Kanunu'nun kaldırılıp kaldırılmayacağına yönelik soru üzerine Bozdağ, kanunun 1925'te çıktığını tekke, türbe, zaviyeleri kapattığını hatırlattı. Kanunun bunun yanı sıra dedelik, çelebilik, müritlik, halifelik, seyitlik, babalık gibi Alevilerin kullandığı sıfatları da yasakladığını dile getiren Bozdağ, bunlara hizmet verilmesini yasakladığını da söyledi.
"Tekke ve Zaviyeler Kanunu üzerinde bir tartışmayı Türkiye'nin sağlıklı bir şekilde yapması lazım" diyen Bozdağ, söz konusu kanunun değiştirilmesine yönelik bir ittifakın olmadığını da vurguladı. Bozdağ, şöyle devam etti:
"Şu anda dedelik yasak mı? Yasak. Dedelerin hepsi var mı? Var. Hizmet ediyorlar mı? Ediyorlar. Çalışmalarını yapıyorlar mı? Yapıyorlar. Ben bakan olarak veya CHP'nin Genel Başkanı, milletvekilleri dedeleri ziyaret edip, hürmette bulunuyor mu? Bulunuyor. Dedelik yasaklandı diye yok oldu mu? Olmadı. Tarikatlar yok oldu mu? Onlar da olmadı. Şu anda yasaklanan ne kadar tarikat varsa hepsi faaliyette. Herkes, herkesi tanıyor. O zaman yasak olan bir şey nerede, bir anlamı kalmış mı bunun. 'Türbeler yasak' diyor. Ama bakın açık olmayan türbe var mı Türkiye'de? Onun için bizim bu kanunu sağlıklı tartışmaktan korkmamamız lazım, ideolojik yaklaşmaktan vazgeçmemiz lazım ve bunu doğru tartışmamız lazım."
"Diyanet, mezhep, tarikat, cemaat eksenli bir teşkilat değil"
Alevilere yönelik atılacak somut adımları, Diyanet'in yapısı, üçüncü köprü ile Sabiha Gökçen Havalimanı'nın adının değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin sorulara karşılık Bozdağ, kalıcı ve herkesi memnun edecek adımları atmak konusunda kararlı olduklarını vurguladı.
Alevilerin neredeyse tamamının "Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılmasından" yana görüş belirttiğini dile getiren Bozdağ, "Diyanet'in kaldırılması doğru bir şey değil. Çünkü Diyanet bugün ülkemizde önemli bir fonksiyon ifa ediyor" değerlendirmesinde bulundu. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Atatürk'ün kurduğu bir teşkilat olduğunu anımsatan Bozdağ, "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın işlevlerini daha iyi yapabilmesi için yapılması gerekenler varsa elbette onların yapılmasından yanayız, o manada da bir adım atılmasına hiçbir zaman karşı olmayız" diye konuştu.
Türkiye'de "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir mezhebin temsilcisi" gibi bir algının olduğunu dile getiren Bozdağ, şunları söyledi:
"Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluş kanununa ve anayasanın başkanlıkla ilgili hükmüne baktığınızda Diyanet, mezhep, tarikat, cemaat eksenli bir teşkilat değil. Diyanet, sadece İslam'ı, Kur'an ve sünnete göre anlatmakla ve ibadet değerlerini yönetmekle görevli bir teşkilat. Diyanet'in yapısı kanun gereği bu. Ama uygulaması bu yapıya uygun mu? Orada tartışmalar var. Ama Diyanet'i mezheplere, tarikatlara göre yapılandırmak Diyanet'in başlangıçtaki kuruluş felsefesine de uygun bir yaklaşım değil. Diyanet, İslam'ın mezhepler, tarikatlar, cemaatler üstü anlatıldığı, öğretildiği, ibadet değerlerinin öğretildiği bir yer olarak yapılanmış. Öyle kalmasının da Türkiye için daha doğru olacağı kanaatindeyim."
"Sabiha Gökçen Havalimanı ile üçüncü köprünün Yavuz Selim olarak belirlenen adının değiştirilmesi gerektiğine" yönelik tartışmalara ilişkin kişisel fikri sorulan Bozdağ, bu konularla ilgili isimler, semboller üzerinden tartışmaların yürütüldüğünü aktardı.
"Yavuz Sultan Selim ismini oraya verirken hiç kimse bu Yavuz Sultan Selim devri iktidarında Alevi kardeşlerimize şunu yapmıştır, böyle etmiştir düşüncesiyle o ismi kimse vermedi" diyen Bozdağ, aynı şeyin Sabiha Gökçen Havalimanı'nın ismi için de geçerli olduğunu söyledi.
"İsimler değişmez" diye bir kural olmadığını ifade eden Bozdağ, "Ama her ismin arkasından bir şey çıkardığınızda da o zaman hiçbir yere bir isim de bulamazsınız" diye konuştu. Bu konuda niyete bakılmasının önemine işaret eden Bozdağ, "Niyet nedir? Türkiye'nin ilk kadın pilotunun ismini bir havaalanında yaşatmaktır... Yavuz'un ismi de öyle. Onun da veriliş nedeni başka" dedi.
Yumruklu saldırı
Kendisine yönelik yumruklu saldırıda bulunan kişi ile "palalı saldırgan"ın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Bozdağ, bu uygulamada bir sorun bulunduğunu belirterek, şöyle dedi:
"Çünkü tutuklama bir tedbirdir. Zorunlu bir kanun hükmü değildir. Otomatik bir tutuklama veya serbest yargılama diye bir kural yoktur. Bir kişi elinde palayla insanların arasına giriyor. Çok vahim bir manzara. Böyle bir durumda siz soruşturma yaparken böyle bir eylemi gerçekleştirern kişiyle ilgili tutuklama tedbirine başvurmadan yargılama yoluna giderseniz, o zaman bu vahim hadiselerin çoğalması gibi bir durum ortaya çıkar.
Diyelim ki biri bakana yumruk atıyor, siz bu yumruk atmanın, geçmişte de Taner beye, Ahmet Türk beye başka bazı kişilere de böyle hadiseler oldu, buna ilişkin bir karar vermediğiniz zaman o zaman toplumda bir infial uyanabilir. Başka suçlarla ilgili de böyledir. Orada eğer bir suç üstü hali varsa, vahim bir durum varsa, suç tuplumda infial uyandıracak bir şeyse, tutuklama tedbirine başvurmadan yargılama yolunu tercih ettiğiniz zaman, insanların yargıya güveni de zedeleniyor. Bu güveni korumak için işlenen suçların ortaya koyduğu vahamete, toplumda uyandırdığı algıya da bakmak lazım. Bu suçlara verilecek cezaların, uygulanacak yaptırımların caydırıcılığına da özen göstermek lazım."
"Tutuklama yasağını bahane ediyorlar"
Bu tür olayların, cezalandırmaya ilişkin konularda sıkıntılar olduğunu çok açık şekilde ortaya koyduğunu dile getiren Bozdağ, "Polis yakalıyor, mahkeme serbest bırakıyor. İki yıla kadar tutuklama yasağı var. O tutuklama yasağını bahane ediyorlar. Tutuklama yasağının kapsamına giren suçlarsa elbette tutuklama olamaz, çünkü kanun orada tutuklamayı men ediyor. Ama yasa kapsamına girmeyen konular varsa, örneğin palalı hadisesi tutuklama yasağı kapsamında değil. Benimle ilgili hadisede tamamıyla mahkemenin takdirinde olan bir konu ve bu mahkemenin takdiriyle ortaya çıkan bir sonuç" ifadesini kullandı.
Tutuklama yasağına ilişkin kanundaki süre sınırının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hem hırsızlık hem yaralama hem de başkaca kamu düzenini bozan ve toplumu rahatsız eden konulardaki cezai yaptırımların yeniden ele alınması ihtiyacı çok açık ortada. Bunun değerlendirilmesi lazım. Bu noktada benim bildiğim kadarıyla Adalet Bakanlığı bir değerlendirme yapıyor. Daha önce suçun toplumda infial uyandırması halinde de hakimler tutuklamaya başvuruyordu. Yeni düzenlemede bu yok. Belki yapılacak düzenleme içinde tutuklama nedeninin Ceza Muhakemesi Kanunu'na yeniden konulmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Eğer işlenen suç infial uyandırıyorsa orada tutuklama tedbirine başvurulması lazım.
Bir bayana karşı taciz yapılıyor. Cezasına baktığımızda basit bir ceza gibi gelebilir ama onun toplumda uyandırdığı havaya baktığımızda o çok büyük bir infial uyandırabilir. Şimdiki mevzuat da cezaya bakıp onu tutuksuz yargılayabilir. Şimdi bu konularda tutuklama nedenleri arasına suçun toplumda uyandırdığı infiali de koymak gerektiğine de inanıyorum."
Bu düzenlemenin ne zaman hayata geçirileceğinin sorulmasına karşılık Bozdağ, şu anda Adalet Bakanlığının konu üzerinde çalışmalarını sürdürdüğünü ve hazırlanan metnin önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulu'nda müzakere edileceğini belirtti. Bekir Bozdağ, bundan sonra konunun Meclis'teki aşamasına geçileceğini ifade ederek, "Yani bu yıl içinde bu konularda önemli adımlar atılacaktır" dedi.
Başkanlık sistemi
Bozdağ, başkanlık sisteminde geri adım atıldığı belirtilirek, bu konudaki görüşünün sorulması üzerine, bu konuda geri adım atmalarının söz konusu olmadığını bildirdi.
Başkanlık sisteminin Türkiye'nin yararına olduğunu düşündüklerini aktaran Bekir Bozdağ, şöyle devam etti:
"Türkiye, başkanlık sistemine mutlaka geçecektir. Ama biz gecikmesin, vaktinde geçsin istiyoruz. Şu anda Anayasa Uzlaşma Komisyonu görüşmelerinde arkadaşlarımız partimizin bu konudaki önerisini ortaya koyduklarında ne söyledilerse biz o noktadayız. Bizim söylediğimiz şu; başkanlık sistemi Türkiye için doğrudur. Eğer anayasa konusunda bir uzlaşma olur, sadece başkanlık sistemi için öneri uzlaşılmaz bir konu olarak ortada kalırsa, o zaman biz yeni anayasayı engellemesine izin vermeyiz. O zaman biz, bu önerimizi geri çekebiliriz dedik. Bu, yeni söylediğimiz bir şey değil. Başından beri söylediğimiz bir şey. Geri adım da değil. Biz başkanlık sisteminden vazgeçmiş değiliz."
Gerekirse özel uçak
Yurt dışında yaşayan Türklerin oy kullanmasıyla ilgili soru üzerine Bozdağ, yasal düzenlemelerin yapıldığını, buna göre ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde yurt dışındaki vatandaşların bulundukları yerlerdeki konsolosluklarda, hükümetler izin verdiği takdirde başka alanlarda, salonlara kurulacak sandıklarda Türkiye'de mahallesindeki gibir gibi oy kullanacaklarını söyledi.
Bozdağ, "Yurt dışındaki vatandaşlarımız, herhangi bir zahmete, masrafa girmeksizin oy kullanabilecek. Şu anda Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ve Dışişleri Bakanlığı bu konuda gerekli hazırlıkları yapıyorlar. Biz de ilgili ülkelerden izin konusunda çalışmaları yürütüyoruz. Herhangi bir aksama, sıkıntı olmayacak. YSK Başkanı ile görüşmemizde bu noktada problem olursa özel uçak dahi tahsis ederiz diye kendisine ifade ettim. Herhangi bir sorun olmayacaktır. Vatandaşlarımız ilk defa evlerinin yanında o kullanacak" ifadesini kullandı.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Kur'an'ın Kürtçe mealine ilişkin soruya karşılık, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu konudaki çalışmasının sürdüğünü belirtti.
Ayasofya Camisi'nin ibadete açılmasına ilişkin soru üzerine Bozdağ, "Şu anda Ayasofya Müzesi'nin imamı var, müezzini de var. Bu kadrolar lağvedilmemiştir. Şu anda oranın bir bölümünde namaz kılınıyor zaten ve oranın kadrolu imamı ve kadrolu müezzini var. Cumhuriyetin başından beri var ve görevlerini yapıyorlar" diye konuştu.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun açıklamaları ve eleştirilerine ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine ise Bozdağ, açıklamaların kendisini şaşırtmadığını belirterek, "Çünkü Sayın Feyzioğlu CHP'nin Parti Meclisi üyesi. Dolayısıyla CHP adına konuştuğunu düşünüyorum. Bunu Barolar Birliği adına değil, CHP adına yapılmış bir konuşma olarak görüyorum" dedi.
Bozdağ, 3. dönemi bitirdiği hatırlatılarak, gelecek planlarının sorulmasına karşılık şunları kaydetti:
"3 dönem şerefle milletimize hizmet etme imkanı bulduk. Allah'a hamdolsun. Milletimize çok teşekkür ediyorum. Milletvekili olarak, grup başkan vekili olarak, Türkiye'nin başbakan yardımcısı olarak milletimize, devletimize onurla, şerefle hizmet etme fırsatı verdiler. Ben, yaptığım hizmetlerden dolayı şahsım ve ailem adına büyük bir onur ve gurur duyuyorum. Bundan sonra da milletimize hizmet etmeye devam edeceğim. Hizmet için milletvekili olmak şart değil. Milletvekili olmadan da hizmet edilir. Biz milletimize hizmet etmeye milletvekili olmadan yeni dönemde devam edeceğiz."

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 12:19

İLGİLİ HABERLER