
DURSUN ÇİÇEK: ''BENDEN ONUR İNTİHARI BEKLEMEYİN''
İSTANBUL - İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasına devam eden Çiçek, bir yıldır her hareketinin izlendiğini ve iddianamede 70'e yakın telefon görüşmesi kaydının bulunduğunu söyledi.
Kayıtlarda suç işlediğine dair en küçük bir kelimesi olmadığını vurgulayan Çiçek, ''Bu kayıtlar, özel hayatın gizliliğinin ve iletişim hakkının ihlali anlamına geliyor. Eğer gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olmayacak kayıtlar ise iddianameden çıkarılmasını talep ediyorum'' dedi.
Savcının sadece suçladığını ve herhangi bir araştırmaya girmeden bir iddianame hazırladığını ileri süren Çiçek, şunları söyledi:
''Sayfalar dolusu lehte delil var. Ama bunları dikkate almıyor, çünkü tertip bozulacak. İftiralarla iddianame hazırlayan, TSK'ya hakaret eden, yasalara aykırı davranan bir savcıyla karşı karşıyayız. Adalet Bakanlığı tarafından savcının 13 suç işlediği tespit edildi. Buna rağmen, hala savcı görevi başında. Bu nedenle suç duyurusunda bulunulmasını arz ediyoruz. Diğer girişimlerimizi yapıyoruz zaten. Savcı, Cumhuriyet savcısı mı, soruşturma savcısı mı, yoksa senaryo savcısı mı, bunu bilmek istiyoruz. Benim terör örgütü üyesi olduğumdan şüphe ediyormuş, tahminde bulunuyormuş. Ama delil yok, harıl harıl delil arıyor. Tutarsız bir savcıyla uğraşmak zorunda kalıyorum.''
Terörist başı Abdullah Öcalan'la aynı maddeden yargılandığını ifade eden Çiçek, savunmasını şöyle sürdürdü:
''Peki ne suç işledik, ne yaptık? İftiraya uğrayan bir insan yargılanıyor. Delilsiz değerlendirme yapılıyor. Şartlar eşit değil. O savcı, ben sanık. Biz gerçekleri ortaya koyuyoruz, ama onun dediği oluyor. Bir senedir mağdur ediliyorum. Savcı o kadar ileri gitti ki, 33 erin şehit edilmesiyle ilgili belge ve evrakları istiyor. Bana bir suç yüklemesi lazım ya. Bunların hesabını hukuken soracağım. Davayla ilgili olmayan birçok şeyi aralara serpiştiriyor. Beni terör örgütü üyesi yapacak ya. Sahte belgeler, komplolar, gizli tanıklar, adaleti kemiriyor, bitiriyor. İlk defa böyle bir savcı görüyorum. Biz delil koyuyoruz, elinin tersiyle atıyor. Ama gizli tanık ya da ihbar mektuplarına çarşaf çarşaf yer veriyor. Savcı tertibin bir parçası. Savcı, hukuk anlamında olayı kan davasına çeviriyor.''
-''BİZ CUMHURİYET ÇOCUĞUYUZ''-
Çiçek, 63 gündür tutuklu bulunduğunu ve adalete güvendiğini belirterek, ''Cezaevinde yanımda bulunanlara, 'Adalete güvenin' diyorum. Ama bana 2'ye 1 tutuklu kalacaksın demelerinden zül duyuyorum. Ben de birileri gibi onur intiharı mı yapayım? Bunu benden kimse beklemesin'' diye konuştu.
Duruşmayı izlemeye gelen teyzesinin türbanlı, eniştesinin de imam olduğunu aktaran Çiçek, ''Biz Cumhuriyet çocuğuyuz. Biz kimsenin yaşam tarzıyla ilgilenmiyoruz, herkese saygı gösteriyoruz. Cuntaymış, darbeymiş... Başka kapıya, başka kapıya'' dedi.
Genelkurmay Başkanlığında, Yargıtay'da, her yerde hesap vermeye hazır ve alnının açık olduğunu vurgulayan Çiçek, Dursun Çiçek vakasının Türk yargı sistemine kara leke olarak geçeceğini savundu.
Çiçek'in savunmasını yaklaşık 3,5 saatte tamamlamasının ardından, Mahkeme Heyeti Başkanı tarafından daha önce alınan ifadeleri okundu.
ŞEHİT OLSAM DAHA İYİ
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanığı kurmay Albay Dursun Çiçek, bir imza benzediği için müebbetle yargılandığını belirterek, ''Binbaşı, 'Bu suçtan yargılanacağıma şehit olsam daha iyi' dedi. Ben de keşke Güneydoğu'da şehit olsaydım bunları yaşamasaydım'' diyerek ağladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasına devam eden Çiçek, Deniz Kuvvetlerinin, denizde dolaştığını, cuntadan haberi olamayacağını söyledi.
İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın son sayfasındaki imzanın Dursun Çiçek'e benzediğinin belirtildiğini, bu durumda diğer sayfalardan kendisinin nasıl sorumlu tutulacağını belirten Çiçek, ''Sayın Haşıloğlu, bir imza benziyor diye müebbetle yargılanıyorum. Bu hukuk mu, vicdan mı?'' dedi.
Böyle bir plan yazması için kendisine görev verilmediğini dile getiren Çiçek, şunları kaydetti:
''Ben irtica işinden anlamam. Bu konunun tartışılmasından da rahatsızım. 5 kardeşiz. 3'ü kız ve türban takıyor. Bu konuların tartışılmasına karşıyım. Benim cemaatle ilişkim olmaz. Bana ne iktidardan? Halkın seçtiği iktidar başımızın üstündedir. Biz bu çağın, Cumhuriyet'in çocuklarıyız. Bunu, algılamayanların kafasına sokarız. Bize ne iktidardan, irticadan. Ben masumum. Bu belgeyi hazırlamadım. Bunu gazetede gördüm. Siyah keçeli kalemle atılmış. Bu imza taklit.''
-HUKUKÇULAR BASKI ALTINDA-
Yüze yakın tanıktan hiçbirinin kendisini suçlamadığını anlatarak, savcının en kestirme biçimde belgenin kendisinin eli ürünü olduğunu ifade ettiğini anımsatan Çiçek, ''Hukuk adamları, yargıçlar, çarşaf çarşaf baskı altında. Sayın Başkan da bunun acısını çekiyor. Savcı baskı altında. Dursun Çiçek yansın'' dedi.
İddianamede parmak izinden söz edilmediğini belirten ve parmak izi incelemesinin de imza kadar önemli bir delil olduğuna işaret eden Çiçek, belgede parmak izinin olmadığını kaydetti.
Çiçek, bu belgeyi haber yapan gazetecinin kaynağını açıklaması gerektiğini söyleyerek, ''Dursun Çiçek'in 1 yıldır gecesi gündüzüne karışıyor. Kimden aldığını açıklasın'' dedi.
Kendisinin, birlikleri dolaşarak, güvenlik zafiyetleri olup olmadığını denetlemesi gerektiğini belirten Çiçek, ''İskenderun'da 6 tane şehit verdik. Denetlemeye gitseydim onlar şehit olmayacaktı. Tedbir alacaktım'' şeklinde konuştu.
Dursun Çiçek, 6 Kasım 2009'dan beri korumayla dolaştığını, ailesi tehdit altında olduğu için uyuyamadığını dile getirerek, bu sahte planın psikolojik harekat ürünü olduğunu savundu.
-''KEŞKE ŞEHİT OLSAYDIM'' DİYEREK AĞLADI-
Geçen yıl Mart ayında Genelkurmay Askeri Disiplin Mahkemesinde başkanlık görevi yaparken bir binbaşının belge sızdırdığı iddiasıyla yargılandığını belirten Çiçek, ''Binbaşı, 'Bu suçtan yargılanacağıma şehit olsam daha iyi' dedi. Ben de keşke Güneydoğu'da şehit olsaydım bunları yaşamasaydım'' diyerek ağladı.
Bunun üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, duruşmaya öğlen arası verdi. Çiçek'in salondaki kürsüde bir süre ağladığı görüldü.
Duruşma öğlen arasının ardından Çiçek'in savunmasını yapmasıyla devam ediyor.
YEMİN EDEREK SAVUNMAYA BAŞLADI
Mahkeme başkanı Köksal Şengün tarafından sanık kürsüsüne çağrılan Dursun Çiçek savunmasına “Herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu süreçle ilgili sadece ve sadece gerçekleri söyleyeceğime kutsal kitabımız, şerefim ve haysiyetim üzerine yemin ederim" diyerek başladı.
Ailesi ve özgeçmişiyle ilgili bilgiler veren Albay Çiçek, annesinin 6 yıldır kanser tedavisi gördüğünü belirterek, “Annemin bu durumdan haberi yok. Kendisine yurt dışında olduğumu, söyledik" dedi.
BU PLAN DEĞİL PİLAVDIR
Bir albayın bu planı hazırlayıp altına imza atmış olmasına kargaların bile güleceğini söyleyen Albay Çiçek, “Bu plan askeri terminolojiye uygun değildir. Planda AKP ve Fettullah Gülen ile ilgili iddialar dedikodudur. Biz de elhamdülillah müslümanız. Bunları bir kurmay albay söyledi diyenlerin alnını karışlarım" dedi. Bu planın sadece bir albayın imzasıyla hazırlanamayacağını dile getiren Çiçek, “Emir komuta zinciri içerisinde Genelkurmay Başkanının dahi imzası olur. Genelkurmay emriyle yazılmayan numarası imzası bulunmayan bir belge olabilir mi? Bu plan değil pilavdır. İftiradır" diye konuştu.
BU MU VİCDAN?
Savunmasında zaman zaman sinirlendiği görülen Dursun Çiçek soruşturmayı yürüten savcıları da sert sözlerle eleştirdi. Çiçek, “TSK bin yıllık bir kurumdur. Onu bir çete gibi suçlayamazsınız. 30 Haziran'da ifade verdim. 1 Temmuz'da serbest bırakıldım. 1 Temmuz'da savcıyı şikayet ettim. İki sefer müşteki sıfatıyla ifade verdim. Bu savcı hakkında 13 suç tespit edilmiş. Adalet Bakanlığı'na şikayet ediyoruz. Beyefendi hala devam ediyor. Hala hakkımızda iddianame hazırlıyor. Bu mu hukuk? Bu mu vicdan? " dedi.
Çiçek, “Bu plan değil yargısız infaz ve iftira belgesi. Bana çektirilenlerin hesabını soracağım" diye konuştu.
''BEN İMZA ÖZÜRLÜYÜM''
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanığı Kurmay Albay Dursun Çiçek, sahte belge üzerinde tek gerçeğe yakın olan şeyin imzası olduğunu belirterek, ''Çünkü taklit edilebilen bir imza. Ben imza özürlüyüm. En zayıf noktam bu. Ben de bunu kabul ediyorum. İmzam değişken ve taklit edilmesi kolay'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasına devam eden Çiçek, 5 gün boyunca evinin, arabasının arandığını, 70 bilgisayarın incelendiğini ve bunlarla ilgili tutanaklar tutulduğunu hatırlattı.
Ancak bu tutanakların iddianamede yer almadığını iddia eden Çiçek, ''Neden? Çünkü bu tertibe uymayan bir şey. Tertibe uymuyorsa, iddianameye girmesi yasak. Savcının anlayışı bu. Savcıya nereden mezun olduğunu sormak lazım'' diye konuştu.
Sivil savcının, askeri savcılığa baskıda bulunduğunu iddia eden Çiçek, şunları söyledi:
''Askeri savcılık, 'Anayasaya, CMK'ya saygı gösterin, soruşturmanın sonucunu bekleyin' dedi. Ama sivil savcı, tertibin gereğini yapacak ya... Sahte belge üzerinde tek gerçeğe yakın olan şey imzam. Çünkü taklit edilebilen bir imza. Adli Tıp Kurumu, TÜBİTAK, 'Bu imzanın taklidi kolay, değişken, imzalar birbirini tutmuyor' diyor. Ben imza özürlüyüm. En zayıf noktam bu. Ben de bunu kabul ediyorum. İmzam değişken ve taklit edilmesi kolay. TÜBİTAK, 'Bu imzalar yargılamaya esas olamaz' diyor. Ama İstanbul Emniyet Müdürlüğü bunu kabul etmiyor. Çünkü Emniyet Müdürlüğü de tertibin bir parçası.''
-''DELİL VE SUÇ YOK, GELEN TUTUKLANIYOR''-
Dursun Çiçek, bilgisine başvurulan bir albay iken, birden terör örgütü üyesi ilan edildiğini belirtti.
Tahliyesi olmasına rağmen, iftiralara ve yargısız infazlara devam edildiğini dile getiren Çiçek, savunmasını şöyle sürdürdü:
''Delil ve suç yok, gelen tutuklanıyor. Ülkeyi bu hale getirdiler. Yüce yargıdan adaletli bir karar bekliyorum. Askeri savcının gönderdiği 20 tane delil var, bunlar iddianamede yer almıyor ama ek dosyalarda var. Çünkü sahte bir plan hazırlandı ve bunun uygulanması lazım. Erzincan'da cemaatlerle ilgili soruşturma yürüten savcıyla görüştüğüm iddia edildi. Tanık yok, delil yok. Ama gizli tanık var. Gizli tanık benim savcıyla görüştüğümü ve yemek yediğimi söylüyor. Yemek yiyen kişi 1977 doğumlu inşaat işiyle uğraşan biri.''
Genelkurmay Başkanlığının, atılan iftiraları yalanlamakla uğraştığını kaydeden Çiçek, savcının görevini yerine getirmediğini, bu nedenle Genelkurmay Başkanlığının iftiraları temizlemekle karşı karşıya kaldığını aktardı.
-''SAVCI, İFTİRALARLA MESLEKİ KARİYERİMİ BİTİRDİ''-
Eşiyle kafes arkasında görüşmek zorunda kaldığını, delil ve suç unsuru olmadığı halde tutuklandığını savunan Çiçek, ''Ben eşimle kafes arkasında görüşmeye mecbur muyum? Bir tane delile ve şüpheye cevap veremiyorsam beni müebbete çarptırın. Eğer böyle bir durum yoksa da adaleti yerine getirin'' şeklinde konuştu.
''Bir delinin kuyuya taş attığını ve bin akılının da bu taşı kuyudan çıkarmaya çalıştığını'' ileri süren Çiçek, ''Ya taşın arkasından gideceğiz ya da hukuk, vicdan ve adalet var deyip karar vereceğiz'' dedi.
Kendisine yargısız infaz yapıldığını iddia eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hukuk çerçevesinde bunların hesabını soracağım. Bu kapsamda bulunduğum suç duyuruları var. Eğer en ufak bir şüphem olsa bunları yapmam. Ülkem için ölünceye kadar yapacağım şey bu. Çünkü başka Dursun Çiçekler yanmasın, başka Dursun Çiçekler iftiraya uğramasın, savcılar, hakimler gerçek dosyalarla uğraşsın. 50 yaşına geldim, bundan sonraki hedefim bu. Savcı, iftiralarla mesleki kariyerimi bitirdi. Ben bunların hesabını sormazsam, nasıl yaşarım, nasıl iyi bir birey olurum. Savcı bilirkişi raporları dışında, dosyayı istiyor, Çünkü bilirkişi raporu tertibe uymuyor.''
Duruşma, Çiçek'in savunmasıyla devam ediyor.