UĞUR ALICI
ANKARA - Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, Danıştay tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilen 10 bin başarılı fakir aile çocuğunun 'kolejlerde' okutulması projesinin iptali sonrasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in bu konuyla ilgili yaptığı açıklamaların amacının bir üst mahkemeyi etkilemek ve kararı kendi lehlerine çevirmek olduğunu bildirdi. Dinçer, ''Bir başbakan ve bakan yargıyı etkilemeye çalışırsa bunun adına hukuk devleti denilebilir mi?'' dedi. Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, Sendika Genel Merkezinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in geçtiğimiz günlerde Danıştay tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilen '10 bin fakir aile çocuğunun kolejlerde okutuluması' projesi konusunda yaptıkları açıklamalar hakkında bir değerlendirme toplantısı düzenledi. Dinçer, Başbakan Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in Danıştay kararı sonrasında yaptığı açıklamaları, bir üst mahkemeyi etkilemek ve kararı kendi lehlerine çevirmeye yönelik olarak değerlendirdi. Danıştay kararı sonrasında yapılan açıklamaları 'hayret ve şaşkınlıkla' izlediklerini belirten Dinçer, Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalarla üst mahkemeyi töhmet altında bıraktığını öne sürdü. Dinçer, ''Başbakanın ve Milli Eğitim Bakanı'nın sendikamız ve yargı kararıyla ilgili olarak bu denli tahammülsüz olmalarını anlayamıyor ve onları demokratik yaşamın vazgeçilmez unsuru olan sendikalara ve hukuk devletinin kurallarına uymaya, saygı duymaya çağırıyorum. Danıştay kararı sonrasında yapılan açıklamalar açıkçası, bir üst mahkemeyi etkilemek ve kararı kendi lehlerine çevirmeye yöneliktir. Bir başbakan ve bakan yargıyı etkilemeye çalışırsa bunun adına hukuk devleti denilebilir mi? Başbakan yaptığı açıklamalarla üst mahkemeyi töhmet altında bırakmıştır. Buna kimsenin bu başbakan da olsa hakkı olmadığını düşünüyorum'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuya ilişkin yaptığı açıklamalarda Eğitim-Sen yerine 'Memur-Sen' dediğini hatırlatan Dinçer, bir başbakanın konuya ilişkin bilgi almadan konuşmasının kabul edilebilir olmadığını, Eğitim-Sen'in KESK'e bağlı eğitim kolunda faaliyet gösteren bir sendika, Memur Sen'in ise bir başka konfederasyon olduğunu söyledi. Eğitim emekçilerinin kendi vergileriyle özel okulların ve tarikat yuvalarının desteklenmesini istemediğini söyleyen Dinçer, Erdoğan'ın yaptığı açıklamalarda bir başka dikkati çeken noktanın ise Sendika ve Danıştay kararının gerekçesi noktasında kamuoyunu yanıltmaya çalışılması olduğunu hatırlattı. Dinçer şöyle konuştu;''Açıklamaların odak noktası Eğitim Sen'in ve Danıştay'ın yoksul çocukların mağdur edilmesine yol açtığı şeklinde oluşturuluyor. Bu yolla sendikamız ve Danıştay köşeye sıkıştırılmaya üst mahkemenin kararı etki altına alınmaya çalışılıyor. Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı yoksul çocukları düşünüyorsa, özel okullara kaynak aktarmak yerine, eldeki kaynağı milyonlarca çocuğumuzun eğitim almaya çalıştığı kamu okullarına aktarsınlar. Başbakan Erdoğan'ın kamu okullarında nasıl bir eğitim verildiğinden haberi var mı acaba? Anlaşılan o ki bilgisizlik burada da kendisini gösteriyor. Kamu okullarında çok zor şartlar altında eğitim verilmektedir. Öğretmen, derslik ve okul açıkları eğitimin niteliğini olumsuz yönde etkilemektedir.''
Dinçer, düzenlediği basın toplantısının sonunda gazetecilerin sorularını da cevapladı. Bir gazetecinin Dinçer'in basın toplantısında iddia ettiği tarikat okulları konusunda ''Elinizde bilgi ve belge var mı'' şeklindeki soruya ''Elimizde dokümanlar ve listeler var. Değişik adlar ve isimler altında tarikatlar eliyle bu okullar açılmıştır. Polatlı ilçesinde Samanyolu lisesi vardır'' dedi. Dinçer ayrıca başbakan ve Milli Eğitim Bakanı'nın Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararı vermesi sonucu 'Erdoğan ve Çelik yargı kararlarına çarpmıştır' nitelendirmesinde bulundu.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:22