IMF ile yürütülen programın 6'ncı gözden geçirme çalışmaları çerçevesinde yasal düzenlemelere öncelik verileceği açıklandı. Bu kapsamda önemli yapısal reformlar olarak Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun kabulü ile doğrudan vergi reformuna ilişkin ikinci paketin hazırlanması planlanıyor.
Hatırlanacaktır, IMF yetkilileri 2004 için ilave gelir artırıcı tedbirler alınması gerektiğini açıklamışlardı. IMF yetkilileri, bu tedbirlerin neler olabileceği konusunda inisiyatifin hükümette olduğunu belirtmekle birlikte görüşmelerde ek ve geçici vergilerde süre uzatımı gündeme geldi. Başka bir deyişle hükümete yeni bir ev ödevi verildi.
Bilindiği gibi özel iletişim vergisi, cep telefonu işletmecilerince verilen tesis, devir, nakil ve haberleşme hizmetleri üzerinden yüzde 25 oranında alınıyor. Özel işlem vergisi ise eğitime katkı payı ödenen çeşitli işlem ve kâğıtlar (vergi daireleri ve gümrük beyannameleri, taşıt alımları, sayısal loto vs.) üzerinden eğitime katkı payı tutarında ödeniyor.
Devletin sözüne güven kalmadı
Her iki verginin de süresi 31 Aralık 2002'de sona ermiş ancak 4783 sayılı Kanun'la uygulanma süresi 31 Aralık 2003'e kadar uzatılmıştı. Düzenleme yapılmazsa vergiler 2003 sonunda kendiliğinden yürürlükten kalkacaktı. Bu geçici vergilerin süresi uzatılacak, söz konusu vergiler kalıcı hale getirilirse şaşırmayın.
Ayrıca Ek Emlak ve Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi'nin (MTV) 2004'te de uygulanması, düşünülen tedbirler arasında. Ne diyelim Allah vatandaşa sabır versin. Yine kolay yola rağbet ediliyor ve kümestekilerle uğraşılıyor. Her seferinde ''bir defaya mahsus'' getirilen bu vergiler umarız son olur. Artık devletin sözüne güven kalmadı.
Gerek TL ve gerekse döviz mevduatı hesaplarından elde edilen faizler, repo ve menkul kıymet yatırım fonu kâr payı gelirleri için halihazırda gelir vergisi beyannamesi verilmiyor. Başka gelirler için beyanname verilmesi gerektiğinde de bu gelirler beyannameye dahil edilmiyor. Bunu, Gelir Vergisi Kanunu'nun bir geçici maddesi sağlıyor. Söz konusu maddede, 2003 sonuna kadar elde edilmiş yani vadesi 2003'te dolan işlemlerden elde edilen gelirlerin beyan dışı olduğu yazılı. Bu nedenledir ki eğer maddede değişiklik yapılmazsa söz konusu gelirler 2004 yılı başından itibaren beyana tabi hale gelecek.
Bu gelirlerin beyan dışı bırakılmasının sebebi, gelirler üzerinden kesinti yapılması. Mevcut stopaj oranları vade uzadıkça düşüyor. Vadeyi uzatmaya yönelik olarak yapılan bu düzenleme maalesef başarılı olmadı. Mevduatın döviz veya TL olmasına göre de stopaj oranı değişiyor.
Mevduatta stopaj eşitlenebilir
Halen üç aya kadar vadeli TL mevduatta stopaj oranı yüzde 16. Bu oran fon payıyla yüzde 17.6'ya çıkıyor. Bir yıla kadar vadeli döviz mevduatta ise stopaj yüzde 18, fon payı dahil yüzde 19.8. Repo gelirlerinde oran yüzde 20 (fon payı dahil yüzde 22). 2004 yılı başından itibaren fon payı kendiliğinden yürürlükten kalkacak.
Görüldüğü üzere, stopaja tabi tutulan bu gelirler beyan edilmiyor ancak gelir üzerinden çok yüksek oranlarda vergi kesildiği ve bunlar nihai vergi olduğu için, faiz gelirlerinin yüksek oranlarda vergilendirildiğini söyleyebiliriz. Üstelik vergileme kesintiyle yapıldığı için hiç kaçak yok. Bu nedenledir ki stopaja maruz kalan bu gelirlerin beyan dışı kalmasını sağlayan geçici maddenin süresi uzatılmalı. IMF görüşmelerinde, stopaj oranlarının gelir türlerine göre farklı olmasına son verilmesi üzerinde de duruluyor. Bunu temin için yasal düzenleme yapılmasına gerek yok, çünkü Bakanlar Kurulu'nun vergi kesinti oranlarını gelir türleri ve vadelerine göre değiştirme yetkisi var. Bakanlar Kurulu'nun bu yetkiyi kullanarak oranları eşitlemesi bekleniyor.
Umarız eşitleme düşük oranda yapılır. Çünkü stopajları çok yüksek, gelirlerin reel olmayan kısımları arındırıldığında oran daha da yükseliyor. Finansal gelirler üzerindeki vergileme, diğer gelir türlerine göre oldukça yüksek. Kayıp - kaçak da olmadığı, tahsili maliyetsiz olduğu için de mevcut rejim sürdürülmeli.
(MİLLİYET)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:41