Ekonomi
  • 28.7.2009 12:03

EKONOMİK DARALMA YAVAŞLIYOR

İSTANBUL / İHA


Türkiye'de vergi, yönetim danışmanlığı, kurumsal finansman, denetim ve kurumsal risk alanlarında hizmet veren Deloitte, "Ekonomik Görünüm 2009 - Haziran" raporunu yayımladı.

2009 yılının ilk yarısının değerlendirildiği "Yapısal Reformlara Odaklanmak" başlıklı raporda dünya ekonomisi gibi Türkiye'nin de bir dönüm noktasında bulunduğuna dikkat çekiliyor.

Rapora göre, ülkenin güçlü ve istihdam yaratan bir büyüme ortamına dönebilmesi için mali disiplinden ödün vermeden yapısal reformlara odaklanması ve küresel boyuttaki gelişmeleri de dikkate alarak kendi kaynaklarıyla finanse edeceği bir büyüme modelini benimsemesi gerekiyor.

Deloitte raporuna göre Türkiye ekonomisi IMF'li bir senaryoda dahi bu yıl yüzde 5,5-6 oranında küçülme ile yüzleşmek zorunda kalabilecek.

Gelecek sene yüzde 2-3 civarında büyümesi beklenen Türk ekonomisinin gerçek anlamda büyüme kulvarına girmesi ancak sonraki birkaç yıl içinde gerçekleşebilecek. Enflasyonun bu yıl yüzde 7,5 ile hedefin bariz şekilde altında kalacağı tahmin edilirken, önümüzdeki yıl ise yüzde 6,5 olan hedefin çok az üstünde gerçekleşeceği öngörülüyor.

Türk ekonomisinin yapısal önlemler konusunda duyarlılık gösterme zamanının geldiğini belirten Deloitte Türkiye Yönetici Ortağı Hüseyin Gürer, "2009'un ilk yarısını geride bıraktığımız bugünlerde, hem dünya, hem Türkiye ekonomisinde en kötünün geride kaldığına dair bir görüş birliği oluştu. Ancak iyileşmenin şekli ve gücü konusunda belirsizliklerin bir süre daha devam etmesi kaçınılmaz gözüküyor. Mart raporumuzda belirttiğimiz gibi, global ortamda çok çabuk bir toparlanma ve akabinde Türkiye ekonomisinde eskisi gibi yüksek büyüme oranlarının tutturulmasını beklemek kısa vadede bize pek gerçekçi gelmiyor. Nitekim, raporumuz yayına hazırlanırken, hükümetimiz mali sürdürülebilirliği temel alan orta vadeli bir program üstünde çalışmalarını sürdürüyordu. İnandırıcılığı yüksek bir mali programın, gelişmekte olan piyasa ekonomileri arasında Türkiye'nin olumlu anlamda "ayrışması" için büyük önem taşıdığını düşünüyor, bunun sonbaharda finansman tarafı kuvvetli bir IMF programının alt yapısını oluşturmasını temenni ediyoruz" dedi.

Daralma şiddetini azaltıyor

Deloitte, bu yılın ilk çeyreğinde şiddetle daralan Türk ekonomisinin, yıl genelinde 2001 krizindeki boyutları aşabilecek boyutlarda, yüzde 5,5 - 6 civarı, küçülme yaşayabileceğini tahmin ediyor.

2. çeyreğin tüm aylarına ait büyüme göstergelerinin (sanayi üretimi, kapasite kullanım oranı, tüketim endeksi, ithalat ve ihracat endeksleri, kredi verileri vb.) henüz tamamı mevcut olmasa da, 2. çeyrekte ekonomideki daralmanın hız kesmesini ve küçülmenin tek haneli yüksek bir oranda devam etmesi bekleniyor.

Sanayi üretimi Nisan'da yıllık bazda yüzde 18,5 daralma gösterirken, çalışılan gün sayısının azlığı nedeniyle sanayi üretiminde ay bazında da buna yakın oranda bir daralma görüleceği tahmin ediliyor. Deloitte raporuna göre yaz aylarına giriliyor olması nedeniyle tarım ve turizmin GSYİH içerisindeki ağırlığının artması ile birlikte ekonomi 2. çeyrekte tek haneli daralmasını sürdürecek.

Sanayi üretimi dışında, kapasite kullanımı, güven endeksleri, tüketim endeksi ve reel kesim güven endeksi ile tüketici kredileri ile kredi kartlarının haftalık değişim oranları daralmanın şiddetinin 2. çeyrekte azaldığına işaret ediyor.

IMF olmadan yola devam etmek riskli

Deloitte, daha önceki Ekonomik Görünüm raporunda hükümetin "IMF'siz yola devam etmek istemesini" ciddi ve riskli bir karar olarak değerlendirmekle birlikte, orta vadede böyle bir kararın maliyetinin daha yüksek olacağı varsayımından hareketle orta bir yol bulunacağı görüşündeydi. Ancak gerekli mali uyumun boyutu, içinde bulunduğumuz hassas konjonktürde bunu uygulamanın siyaseten zorluğu kadar piyasalarda esen olumlu havanın da etkisi ile IMF anlaşması gerçekleşemedi.

Mali uyumun boyutu konusunda belirsizlikler devam etse de, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın Haziran ortasında belirttiği gibi şu anda eksi olan faiz dışı dengenin tekrar hatırı sayılır bir oranda artıya dönmesi IMF - hükümet müzakerelerindeki en temel mesele olarak gözüküyor.

Deloitte raporuna göre, kaba bir hesapla faiz dışı denge Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'ya (GSYİH) oran olarak - yüzde 1,5'den + yüzde 2,5 gibi bir orana geçmesi 1 trilyonluk bir GSYİH rakamı üzerinden program süresince 40 milyar lira gibi ciddi bir tutarın tasarruf edilmesi anlamına geliyor. Bu tutarın bir bölümü ekonomideki iyileşme (vergi gelirlerindeki artışla) ile kendiliğinden karşılanacak olsa bile programın ciddi boyutta tedbirler içermesi zorunlu hale geliyor.

Krize karşı tutarlı ve proaktif bir duruşa ihtiyaç var

Buna karşılık yaşanan bazı gelişmeler IMF seçeneğini devre dışı bıraktı. Örneğin, Hazine eriyen faiz dışı dengeye rağmen hiçbir faiz baskısı olmadan borçlanabildi. Döviz nispeten istikrarlı seyir izledi. Nihayetinde güven endekslerinde dramatik iyileşmeler yaşandı. Tüm bu gelişmeler IMF'siz yola devam etme seçeneğini kuvvetlendirdi. Deloitte raporuna göre Türk ekonomisindeki bazı temel göstergeler düşünüldüğünde bu seçenek halen sıkıntılı görünüyor.

Birinci çeyreğin de gösterdiği gibi endişe verici boyutlarda daralan Türk ekonomisinde iyileşmenin sürdürülebilirliği ve gücü konusunda ciddi soru işaretleri devam ediyor. Daralmanın bileşenlerini dış talepteki zayıflığın yanı sıra aniden çöken özel yatırım ve tüketim talebi oluşturuyor. Gerek dış finansman olanaklarının kesilmesi, gerekse kriz karşısında tutarlı ve pro-aktif bir çerçeve çizilememesi daralmanın şiddetini artıran olgular olarak dikkat çekti.

Reel politika faizlerinin yüzde 2 civarına inmesine rağmen kredi piyasasında güçlü bir kıpırdanma görülmemesi, enflasyon beklentilerinin katılık emareleri göstermesi ve reel piyasa faizlerinin politika faizlerinin üstünde seyretmesi de görünümü olumsuza çeviren göstergeler arasında yer alıyor. Şirketler kesiminin ciddi boyutlardaki açık pozisyonu nedeniyle yatırım eğilimi düşükken kurdaki sert bir hareketin daha da caydırıcı bir rol oynaması kaçınılmaz görünüyor.

Finansman açığı ciddi bir risk unsuru

Türk ekonomisinin sağlıklı bir büyümeye geçebilmesi için Türkiye'nin makul oranda bir cari açığı rahatça finanse ediyor olması gerekmektedir. Türkiye Ekim-Nisan aylarında cari ve sermaye hesapları toplam 30 milyar dolara yaklaşan bir açık verdi. Bu açığın 18 milyar doları net hata noksan kalemlerinden, 9 milyar doları ise Merkez Bankası rezervleriyle finanse edildi.

Deloitte uzmanlarının yaptıkları hesaba göre Hazine önümüzdeki sene 175-180 milyar lira civarı bir iç borç yükünü çevirmek zorunda kalacak. Bugünün mali politikaları devam ettiği sürece, bu borç yükünü ancak faiz dışı açık vererek çevirebilecek. Bu anlamda Türkiye'nin hem dış, hem de kamu finansmanı tarafında olmak üzere oluşan "ikiz açıkları" bir IMF anlaşması olmadan yönetilmesi çok kolay değil.

Dünya ekonomisinde çabuk ve güçlü bir iyileşme, GOP ekonomilerine para akımının normalleşmesi Türkiye'nin de doğal olarak böyle bir ortamda IMF'siz yoluna devam edebilmesinin güvencesini oluşturuyor. Deloitte'a göre bu, aşırı iyimser bir senaryo olarak kabul edilmeli.

2010 cari açığının 25 milyar dolar olması bekleniyor

Deloitte raporunda bütçe açığının bu yıl GSYİH'nın yüzde 6'ları civarından IMF programı bünyesinde yüzde 4,5'lara düşeceği tahmini yer alırken, para politikası uyarınca faiz indirimlerinin yaz aylarında da devam edeceğine dikkat çekiliyor. Buna karşılık uzmanlar mevcut şartlar uyarınca 12 ay sonra faizlerin yükselmesinin de kaçınılmaz olduğunu söylüyor.

Bu yıl 10 milyar dolar olarak gerçekleşecek olan cari açığın gelecek yıl 25 milyar dolara yaklaşması bekleniyor. Deloitte'un bu sene için öngördüğü yaklaşık 15 milyar dolar tutarındaki enerji-dışı cari fazlanın ise önümüzdeki sene büyümedeki iyileşmeyle birlikte büyük oranda silinmiş olacağı düşünülüyor.

Dış finansman meselesi 2010'da da ekonominin yumuşak karnı olmaya devam edecek. Bu yılın kalanında çok ciddi bir finansman sıkıntısı beklemeyen Deloitte uzmanları yine de Doğrudan Yabancı Yatırım (DYY) girişlerinin önemli oranda gerilediğine dikkat çekiyor.

2010'da dış finansmanda sıkıntı beklentisi yüksek

Yılın tamamı için DYY'ların 2008'deki 20 milyar düzeylerinden bu yıl 6,5-7 milyar dolara (net) gerilemesi beklenirken, portföy yatırımlarının da benzer şekilde zayıf bir seyir izleyeceği tahmin ediliyor. Deloitte'a göre yılın geri kalanında özel sektörün (bankalar ve bankacılık dışı kesim) borç çevirme rasyosu yüzde 70 seviyelerinde kalmaya devam edecek. Buna karşılık yerel bankaların ve Merkez Bankası'nın döviz rezervi kullanımlarının bir miktar daha sürmesi bekleniyor.

IMF'siz bir senaryo da 2010'un finansman açısından daha sıkıntılı bir yıl olacağına dikkat çeken uzmanlar tüm yıl için 25 milyar dolara yakın bir cari açık beklentisinin yanı sıra orta ve uzun vadeli borç amortismanının da 40 milyar doların üzerinde gerçekleşmesini kaçınılmaz görüyor. Bu iyimser rakam ticari işlemlerden kaynaklanan 30 milyar dolar civarındaki kısa-vadeli kredinin sorunsuz varsayımına dayanıyor. Buna rağmen orta ve uzun vadeli borç ödemeleri artı cari açığı birlikte ele alındığında sorunsuz bir dış finansman resmi çizmek çok zor görünüyor.

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 16:03

İLGİLİ HABERLER