KAYNAK : Haber Vitrini
Çölaşan, "Kendileri stüdyodan defalarca maçları izleyerek karara varmaya çalışıyorlar. Acımasızca hakeme yükleniyorlar. Onlar bir maç yönetsin, baştan sona kameraya alınsın, aynı yöntemle ekranlarda eleştiriye açalım, verdikleri kararları bir görelim. Hata yapmazlarsa ellerini öpelim.’’ diyerek Toroğlu ve Çakar'a yüklendi.
Emin ÇÖLAŞAN
Eski hakemler yenileri harcarken
- HOCAM şimdi bu pozisyon penaltı mı, değil mi?
- Bir daha bakalım hocam.
- Uğur pilot kameraya geç... İşte pozisyon.
- Hocam bu kameradan tam göremedim. Kale arkası kamerasından bakalım.
- Bakalım hocam. Bana penaltı gibi geliyor ama...
- Bir de öbür kameradan görelim. Uğur getir bakalım o açıyı. Çabuk ol Uğur. Yavaş oynat, geri al, ileri al.
- Valla hocam bence penaltı.
- Bana göre olmayabilir hocam. Hakemin takdiri, ne yapalım.
Maçlar bitmiş, Şansal Büyüka ile Erman Toroğlu pozisyonları tartışıyor.
Bir karara varabilmeleri için bunları yakın çekimden, durdurarak, yavaşlatarak, çeşitli açılardan ve defalarca incelemeleri gerekiyor.
Bazen yine karar veremiyorlar. Bazen görüşleri uyuşmuyor.
***
Bir başka kanalda eski hakemlerden Ahmet Çakar ve yanında futbol otoriteleri Ziya Şengül, Ali Gültiken, Turgay Şeren abimiz. Maçlar bitmiş, onlar da aynı şeyi yapıyor.
Başka kanallarda başkaları varsa bilmiyorum.
Kameralardan pozisyonlar izleniyor. Birinin örneğin ‘‘ofsayt’’ dediğine öbürü ‘‘değil’’ diyor.
Biri ‘‘penaltı’’ diyor, öteki olmadığını söylüyor.
Ekranlarda futbol uzmanları ve eski hakemler!
Konuşuyorlar, tartışıyorlar, pozisyonları yavaş çekimde izliyorlar, suçluyorlar, epeyce de kışkırtıyorlar.
Çoğu kez kendi aralarında bile anlaşamıyorlar. Bazen anlaşsalar da taraftarın, halkın kafası karışıyor!
***
Bütün bu programlarda hedef genelde aynı:
Maçın hakemi.
Doğru mu karar verdi, yanlış mı? O pozisyon öyle miydi, böyle miydi?
Allah var, bazen ‘‘Hakemin kararı doğru’’ diyorlar ama çoğu zaman maçın hakemini dilim dilim doğruyorlar.
Kendileri çeşitli açılardan, yavaş çekimle, durdura durdura, sindire sindire ve defalarca izleyip konuşuyorlar.
Oysa hakem, o pozisyonu bir saniyenin belki onda biri bir zamanda görmüş ya da görmemiş ve kararını ona göre -doğru ya da yanlış- vermiş.
Doğrusunu isterseniz ben bu durumda hakemlerimize acıyorum, onlar için üzülüyorum. Özellikle Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş maçlarını yöneten hakemlerimize Allah kolaylık versin. Bunlar medyanın, spor basınının ağır baskısı altında bırakılıyor.
Hakem savunmasız. Ekrana çıkması, konuşması, yazması yasak.
***
İki eski hakemin, Erman Toroğlu ile Ahmet Çakar'ın programlarını ve hakemleri eleştirmelerini izlerken içimden şu geçiyor:
‘‘Onlar bir maç yönetsin, baştan sona kameraya alınsın, aynı yöntemle ekranlarda eleştiriye açalım, verdikleri kararları bir görelim. Hata yapmazlarsa ellerini öpelim.’’
Futbol uzmanı değilim. Onları bazen izliyorum, vatandaş ve gazeteci gözüyle bir sonuç çıkarmaya çalışıyorum... Ve görüyorum ki, savunmasız hakemler -teknik direktörler ve başkaları- günah keçisi ilan ediliyor.
Stüdyoda pozisyonları defalarca izleyip kendi aralarında bile anlaşamayan eski hakemler ve futbolcular, şimdi arkadaşlarına, meslektaşlarına veryansın ediyorlar...
Çünkü onlar oynarken, ya da örneğin Toroğlu ve Çakar maç yönetirken hiç hata yapmamışlardı!
Eleştiri elbette olacaktır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, bizde de hakem hataları mutlaka vardır. Önemli olan, hakemin o kararı kötü niyetle verip vermediğidir.
Elimde yetki olsa, hakemlerimizi önce büyük takımların baskısına karşı korurum, onlara büyük takımlar karşısında cesaret ve moral veririm. Üç büyüklerin maçında hata yaparsa vay hakemin haline!.. Öteki maçlarda ise hatalar kaynar gider!
Pozisyonu stüdyoda 10 kez, evire çevire, farklı kameralardan izleye izleye yargıya varıp hakeme bindirmek kolay! Stüdyodan konuşmak kolay!
Zor olan, sahada karar veren hakemlerin yerinde olmak.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:52