EMİN ÇÖLAŞAN KENDİSİNİ ZALİMLİKLE SUÇLAYAN ECEVİT'E CEVAP VERDİ : YAZDIKLARIMDA YALAN, YANLIŞ ABARTI VAR MI ?
KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA/Başbakan Ecevit'in aç bırakıldığını ve temizliğinin yapılmadığı için kirden vücudunda lekeler çıktığını yazan Emin Çölaşan, Ecevitlerin hışmına uğradı.Çölaşan'a yazılı bir açıklama gönderen Ecevit,"Bana ve eşime haksızlığın ötesinde zalimlik yapılmıştır.Eşime karşı yapılan böylesi bir çirkin saldırının şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiştir.Bu haber gazetecilikle bağdaşmadığı gibi, Başkent Hastanesi'ni de zor durumda bırakmıştır. Böyle bir yazıya yer verdiği için Hürriyet Gazetesi'ni bir eski gazeteci olarak kınıyorum" dedi.Ecevit'in açıklamasına Çölaşan'dan cevap geldi:Yazdıklarımda yalan,yanlış abartı var mı? Burada yeniden ve altını çizerek söylüyorum. Dünkü yazımda üzülerek yazdığım her şey doğrudur ama eksiktir. Eksikler, yazmaya elimin varmadığı bazı gerçeklerdir.
İŞTE ÇÖLAŞAN'IN YAZISI;
Evet, gerçekler çok acı
SEVGİLİ okuyucularım, inanın ki Ecevit hakkında yazı yazarken üzülüyorum. Onunla ya da karısıyla kişisel bir sorunum elbette yok.
Tam tersine, oyunu Ecevit'e vermiş, ona yaşamı boyunca saygı duymuş, geçmişte söyleşiler yapmış, elinden çay içmiş biri olarak sonsuz üzüntü duyuyorum.
Ancak benim kişisel duygularım, Türkiye'nin ve 65 milyon insanın çıkarları yanında önemsiz kalıyor.
Ecevit bu ülkenin başbakanı. Onların aile düzeni, evlerinde nasıl yaşadıkları, kendilerini insanlardan ve toplumdan nasıl soyutlamış oldukları da beni ilgilendirmez. Ama onun ve karısının yaşamı ülke sorunlarına olumsuz biçimde yansıdığı anda, kalemimi kullanıp eleştirmek zorunda kalırım ve bunu yapıyorum.
* * *
Dün size bu aile hakkında olumsuz bir tablo çizdim. Bu olumsuz tablo Bülent Bey'in sağlığına ve oradan da ülkemizin durumuna -ve ne yazık ki olumsuz biçimde- yansıyor.
Bunu bütün Türkiye biliyor. Yetmedi, artık bütün dünya biliyor.
Başkan Bush'a yarım saat narkoz verilecek. Öncesinde önlem alıyor ve vekaletini başkan yardımcısına bırakıyor. Onlar aptal, biz uyanık!
Bir insan hasta olur, sağlığını yitirir. Hastalık ve sağlık hepimiz için. Ama bir başbakan hastalığında kendisini böylesine geri çekerse, doktorların sözünü dinlemez, 81 yaşındaki karısıyla evine kapanıp kalırsa, bu durum onun bakımını, gıdasını, temizliğini ve sağlığını olumsuz yönde etkilerse, o zaman eleştirmek ve gerçekleri ortaya çıkarmak, gazetecinin temel görevi olur. Ben gazetecilik görevimi yaptım ve yapmayı sürdüreceğim.
* * *
Ecevit dün akşam saatlerinde yazılı bir açıklama yapıyor! Benim dünkü yazımla karısına ‘‘haksızlığın da ötesinde zalimlik yaptığımı’’ iddia ediyor. Karısına böyle ‘‘çirkin bir saldırının’’ şimdiye kadar görülmediğini söyleyip ekliyor:
‘‘Bu haber gazetecilikle bağdaşmadığı gibi, Başkent Hastanesi'ni de zor durumda bırakmıştır. Böyle bir yazıya yer verdiği için Hürriyet Gazetesi'ni bir eski gazeteci olarak kınıyorum.’’
Amacım burada kendisiyle söz tartışmasına girip onu üzmek değil. Ama Ecevit'e şu soruyu sormak zorundayım:
‘‘Yazdıklarımda bir yalan, yanlış, abartı var mı?’’
Bir gazeteci ancak yalan ve yanlış yazdığı takdirde eleştirilir. Eski bir ‘‘gazetecinin’’ bunu çok iyi bilmesi gerekir.
Gazeteciye gelen ‘‘Bunu niçin yazdın’’ sorusu, hayatta en kızdığım şeylerden biridir. Ne demek niçin yazdın? Gerçekleri millete duyurmayıp da hatıra defterine mi yazacağız!
* * *
Başkent Üniversitesi Hastanesi Türkiye'nin en iyi hastanelerinden biridir. Rektör Prof. Dr. Mehmet Haberal dostumdur. Beni orada Prof. Dr. Aydın Yücetürk ameliyat etti, hatta bir keresinde Prof. Dr. Turgut Zileli bakımdan geçirdi.
Bu yazdıklarım Başkent'i niçin zor durumda bıraksın? Tam tersine, Ecevit'in hastanede gördüğü muhteşem bakım ve tedaviyi anlattım.
Ecevit bu olayda kendisine -özel yaşamından kaynaklanan yanlışlar için- yandaş aramasın. Arıyorsa, Başkent'in ismini kendisine kalkan olarak kullanmasın.
* * *
Dünkü açıklamasında bir cümle daha var: ‘‘DSP kurucusu Rahşan Ecevit'in siyasal kimliğine gölge düşürmeye kalkışanlar...’’
Yani ben! İnsaf, insaf! Eğer çevresinde ‘‘güvendiği’’ bir tek Allah kulu olsaydı, kendisine derdim ki: ‘‘Onu çıkarın sokağa, vatandaşla konuşsun, siz ve eşiniz için söylediklerini duyup izlenimlerini size getirsin...’’ Ama yok ki! Rahşan Hanım'ın siyasal kimliğine gölge düşürmek!.. Siyasal kimliği mi kalmış ki gölge düşsün.
Burada yeniden ve altını çizerek söylüyorum. Dünkü yazımda üzülerek yazdığım her şey doğrudur ama eksiktir. Eksikler, yazmaya elimin varmadığı bazı gerçeklerdir ve bunların çoğu, bu çiftin artık ülkemize somut zarar vermeye başlayan özel yaşamından kaynaklanmaktadır.
Amacım Bülent Ecevit'i üzmek değil. Tam tersine, bu ülkenin insanları olarak yaşadığımız şu olaylara değil üzülmek, kahrolan bizleriz.
Ama ortada gerçekler var. Gerçekler bazen acı oluyor ve ucu millete dokunuyor. İşte o zaman onları yazmak, gündeme getirmek gerekiyor. Gazetecinin görevi bu oluyor. Birileri üzülse bile!
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:20