EMİN ÇÖLAŞAN 'MENEMEN OLAYI' İLE İLGİLİ DÖRT YILDIR AYNI YAZIYI KÖŞESİNE KOYUYORMUŞ...
23.12.2003
Emin ÇÖLAŞAN
Menemen olayını unutmayın
ADI Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu.
Kubilay bir öğretmen. Cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyor. O sırada 24 yaşında.
23 Aralık 1930 sabahı, bundan tam 73 yıl önce, Menemen'de tuhaf bir şeyler oluyor. Sabahın erken saatlerinde dördü silahlı altı kişi, belediye meydanında tekbir getirerek gezinmeye başlıyor. Hepsi çember sakallı. Başlarında sarık, sırtlarında cüppe var.
Ortalıkta dolanan altı kişi, ''Biz şeriat ordusuyuz'' deyip Müftü Camii'ne giriyorlar. Elebaşıları olan Derviş Mehmet, camide namaz kılanlara kendini ''Mehdi'' olarak tanıtıyor ve dini korumaya geldiklerini söylüyor. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini tebliğ ediyor!
Derviş Mehmet isimli sapık ve arkasındaki yobazlar, camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya takıyorlar. Yoldan geçen birine meydanda bir çukur kazdırıp bayrağı oraya dikiyorlar. Yobazlar bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye başlıyorlar... Ve bağırıyorlar:
''Şapka giyen káfirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir. Bize kurşun işlemez''.
İşin acı yanı, Menemen ahalisinden bazıları bunlara alkış tutuyor!
***
Olaylar ilçedeki askeri birliğe duyuruluyor. Alay komutanı, yedeksubay Kubilay'ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderiyor. Kubilay ve askerlerin silahlarında mermi yok. Süngü takıp olay yerine gidiyorlar.
Kubilay, askerlerini meydan girişinde bırakıyor ve yobazlardan teslim olmalarını istiyor. İşte bu anda yobazlardan biri ateş ediyor.
Kubilay yaralanıp yere düşüyor. Ayağa kalkıp cami avlusuna doğru kaçıyor, ama orada tekrar yere düşüyor. Çevredeki kalabalık paniğe kapılıp kaçışıyor.
Derviş Mehmet ve arkadaşları, işte o anda Kubilay'ın başına çöküyorlar. Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkarıyor...
Ve yaralı yedeksubay Kubilay'ın başını orada kıtır kıtır kesip gövdesinden ayırıyor.
Kin ve nefret gözlerini öylesini bürümüş ki, kesik baştan akan kanı içiyorlar. Saçlarından tuttuğu kesik baş, şimdi Derviş Mehmet'in elindedir.
Yeşil bayrağın sopasına kesik başı dikmeye çalışıyorlar, ancak bir türlü başaramıyorlar. Bunun üzerine birileri kendilerine ip getiriyor. Kesik baş, yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlanıyor.
Bütün bunlar olurken yine tekbirler getirilmekte, ''Ey ahali, din elden gidiyor'' çığlıkları Menemen'de yankılanmaktadır.
Silah seslerini duyan bir mahalle bekçisi olay yerine koşarak yetişir. Bekçi Hasan ateş edip yobazlardan birini yaralar. Hemen ardından yobazlar ateş edip Hasan'ı orada şehit ederler. Arkadaşının yardımına koşan bekçi Şevki de yobazların açtığı ateş sonucu şehit düşer.
Birkaç dakika içinde üç şehit verilmiş, bir baş kesilmiştir.
Yobazlar mutludur! Kubilay'ın kesik başı, yeşil bayrağın sopası üzerinde sallanmaktadır. İşte bu aşamada asker olay yerine yetişir. Komutan ''Teslim olun'' diye bağırır. Yobazların yanıtı kesindir:
''Bize kurşun işlemez.''
Askeri birlik ateş eder. Yobazlardan bazıları orada yere serilirken, bazıları kaçtı. Daha sonra hepsi birden yakalandı.
***
Menemen olayı, genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.
Hükümet sıkıyönetim ilan etti. General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Harp Divanı kuruldu. Olaya doğrudan veya dolaylı katılan bütün sanıklar Menemen'de yargılandı. 18 gün süren yargılama sonunda karar açıklandı:
40 kişi sorumsuzluğu nedeniyle salıverildi, 27 sanık beraat etti, 41 suçlu çeşitli hapis cezaları aldı.
36 kişiye idam cezası verildi.
Ancak bazılarının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi.
28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi. Yobazlardan bazıları, yedeksubay Kubilay'ın başının kesildiği yerde asıldı.
Bir sanık sehpaya götürülürken kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi. Olayın hemen ardından Menemen'de devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına anıt dikildi. Anıtın üzerinde şöyle yazar:
''İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz''.
***
Atatürk Menemen olayına çok kızdı. Söylentiye göre, Menemen'in haritadan silinmesini emretti. Daha 10 yıl önce Yunan işgali altında inleyen bir ilçede yobazların yaptığı ve halktan bazılarının bu yobaz sürüsüne arka çıkması, onu çileden çıkarmıştı.
O dönemde ortada kararlı bir devlet vardı. Savaştan yeni çıkmıştık, güçsüzdük, olanaklar yetersizdi. Ama devletin ve Cumhuriyet rejiminin onuru, ilkeleri ve inancı vardı... Çünkü ülkeyi Mustafa Kemal Atatürk gibi bir devlet adamı ve onun devrimci kadroları yönetiyordu.
Nitekim mahkeme derhal kuruldu, yargıladı ve gereken cezaları verdi.
Şimdi bir düşünün bakalım, aynı durum bugün olsa acaba ne yapılır?
Bugün Menemen irtica olayının 73. yıldönümü. Yılanın başı aradan geçen 73 yıla karşın ülke genelinde ezilmedi. Unutmayın, yılan pusuda bekliyor.
24.12.2002
Emin ÇÖLAŞAN
Kubilay olayını unutmayın
ADI Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu. Kubilay bir öğretmen. Cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyor. O sırada 24 yaşında.
23 Aralık 1930 sabahı, bundan 72 yıl önce, Menemen'de tuhaf bir şeyler oluyor. Sabahın erken saatlerinde dördü silahlı altı kişi, belediye meydanında tekbir getirerek gezinmeye başlıyor. Hepsi çember sakallı. Başlarında sarık, sırtlarında cüppe var.
''Biz şeriat ordusuyuz'' deyip Müftü Camii'ne giriyorlar. Elebaşıları Derviş Mehmet, camide namaz kılanlara kendini ''Mehdi'' olarak tanıtıyor ve dini korumaya geldiklerini söylüyor. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini tebliğ ediyor!
Derviş Mehmet isimli sapık ve arkasındaki yobazlar, camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya takıyorlar. Yoldan geçen birine meydanda çukur kazdırıp bayrağı oraya dikiyorlar. Yobazlar bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye başlıyorlar... Ve bağırıyorlar:
''Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir. Bize kurşun işlemez.''
İşin acı yanı, Menemen ahalisinden bazıları bunlara alkış tutuyor!
***
Olaylar ilçedeki askeri birliğe duyuruluyor. Alay komutanı, yedeksubay Kubilay'ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderiyor. Kubilay ve askerlerin silahlarında mermi yok. Süngü takıp olay yerine gidiyorlar.
Kubilay askerlerini meydan girişinde bırakıyor ve yobazlardan teslim olmalarını istiyor. İşte bu anda yobazlardan biri ateş ediyor.
Kubilay yaralanıp yere düşüyor. Ayağa kalkıp cami avlusuna doğru kaçıyor ama orada tekrar yere düşüyor. Çevredeki kalabalık paniğe kapılıp kaçışıyor.
Derviş Mehmet ve arkadaşları, işte o anda Kubilay'ın başına çöküyorlar. Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkarıyor...
Ve yaralı yedeksubay Kubilay'ın başını orada kıtır kıtır kesip gövdesinden ayırıyor.
Kin ve nefret gözlerini öylesine bürümüş ki, kesik baştan akan kanı içiyorlar. Saçlarından tuttuğu kesik baş, şimdi Derviş Mehmet'in elindedir.
Yeşil bayrağın sopasına kesik başı dikmeye çalışıyorlar, ancak bir türlü başaramıyorlar. Bunun üzerine birileri kendilerine ip getiriyor. Kesik baş, yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlanıyor.
***
Bütün bunlar olurken yine tekbirler getirilmekte, ''Ey ahali din elden gidiyor'' çığlıkları Menemen'de yankılanmaktadır.
Silah seslerini duyan mahalle bekçisi Hasan olay yerine koşarak yetişiyor, ateş edip yobazlardan birini yaralıyor. Hemen ardından yobazlar ateş edip Hasan'ı orada şehit ediyor. Arkadaşının yardımına koşan bekçi Şevki de yobazların açtığı ateş sonucu can veriyor.
Birkaç dakika içinde üç şehit verilmiş, bir baş kesilmiştir.
Yobazlar mutludur! Kubilay'ın kesik başı yeşil bayrağın sopası üzerinde sallanmaktadır. İşte bu aşamada asker olay yerine yetişiyor. Komutan ''Teslim olun'' diye bağırıyor. Yobazların yanıtı kesindir: ''Bize kurşun işlemez.''
Askeri birlik ateş ediyor. Yobazlardan bazıları orada yere serilirken, bazıları kaçıyor. Daha sonra hepsi birden yakalanıyor.
***
Menemen olayı, genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.
Hükümet derhal sıkıyönetim ilan etti. General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Harp Divanı kuruldu. Olaya doğrudan ve dolaylı katılan bütün sanıklar Menemen'de yargılandı. 18 gün süren yargılama sonucunda karar açıklandı:
40 kişi sorumsuzluğu nedeniyle salıverildi, 27 sanık beraat etti, 41 suçlu çeşitli hapis cezaları aldı. 36 kişiye idam cezası verildi. Ancak bazılarının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezası ağır hapse çevrildi.
28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi. Yobazlardan bazıları, yedeksubay Kubilay'ın başını kestikleri yerde asıldı.
Atatürk Menemen olayına çok kızdı. Söylentiye göre, Menemen'in haritadan silinmesini emretti. Daha 10 yıl önce Yunan işgali altında inleyen bir ilçede yobazların yaptığı ve halktan bazılarının bu yobaz sürüsüne arka çıkması, onu çileden çıkarmıştı.
Olayın ardından Menemen'de devrim şehidi iki bekçi ve yedeksubay Kubilay adına anıt dikildi. Üzerinde şöyle yazar:
''İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.''
Dün Menemen irtica olayının 72. yıldönümü idi. Yılanın başı aradan geçen bunca yıla karşın ezilmedi. Yılan pusuda bekliyor, bazen de ülkeyi yönetiyor!
2001
Emin ÇÖLAŞAN
Menemen olayını unutmayın
ADI Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu. Kubilay bir öğretmen. Cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyor. O sırada 24 yaşında.
23 Aralık 1930 sabahı, bundan tam 71 yıl önce, Menemen'de tuhaf bir şeyler oluyor. Sabahın erken saatlerinde dördü silahlı altı kişi, belediye meydanında tekbir getirerek gezinmeye başlıyor. Hepsi çember sakallı. Başlarında sarık, sırtlarında cüppe var.
Ortalıkta dolanan altı kişi, ''Biz şeriat ordusuyuz'' deyip Müftü Camii'ne giriyorlar. Elebaşıları olan Derviş Mehmet, camide namaz kılanlara kendini ''Mehdi'' olarak tanıtıyor ve dini korumaya geldiklerini söylüyor. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini tebliğ ediyor!
Derviş Mehmet isimli sapık ve arkasındaki yobazlar, camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya takıyorlar. Yoldan geçen birine meydanda bir çukur kazdırıp bayrağı oraya dikiyorlar. Yobazlar bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye başlıyorlar... Ve bağırıyorlar:
''Şapka giyen káfirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir. Bize kurşun işlemez.''
İşin acı yanı, Menemen ahalisinden bazıları bunlara alkış tutuyor!
***
Olaylar ilçedeki askeri birliğe duyuruluyor. Alay komutanı, yedeksubay Kubilay'ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderiyor. Kubilay ve askerlerin silahlarında mermi yok. Süngü takıp olay yerine gidiyorlar.
Kubilay, askerlerini meydan girişinde bırakıyor ve yobazlardan teslim olmalarını istiyor. İşte bu anda yobazlardan biri ateş ediyor.
Kubilay yaralanıp yere düşüyor. Ayağa kalkıp cami avlusuna doğru kaçıyor, ama orada tekrar yere düşüyor. Çevredeki kalabalık paniğe kapılıp kaçışıyor.
Derviş Mehmet ve arkadaşları, işte o anda Kubilay'ın başına çöküyorlar. Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkarıyor...
Ve yaralı yedeksubay Kubilay'ın başını orada kıtır kıtır kesip gövdesinden ayırıyor.
Kin ve nefret gözlerini öylesini bürümüş ki, kesik baştan akan kanı içiyorlar. Saçlarından tuttuğu kesik baş, şimdi Derviş Mehmet'in elindedir.
Yeşil bayrağın sopasına kesik başı dikmeye çalışıyorlar, ancak bir türlü başaramıyorlar. Bunun üzerine birileri kendilerine ip getiriyor. Kesik baş, yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlanıyor.
***
Bütün bunlar olurken yine tekbirler getirilmekte, ''Ey ahali din elden gidiyor'' çığlıkları Menemen'de yankılanmaktadır.
Silah seslerini duyan bir mahalle bekçisi olay yerine koşarak yetişir. Bekçi Hasan, ateş edip yobazlardan birini yaralar. Hemen ardından yobazlar ateş edip Hasan'ı orada şehit ederler. Arkadaşının yardımına koşan bekçi Şevki de yobazların açtığı ateş sonucu şehit düşer.
Birkaç dakika içinde üç şehit verilmiş, bir baş kesilmiştir.
Yobazlar mutludur! Kubilay'ın kesik başı, yeşil bayrağın sopası üzerinde sallanmaktadır. İşte bu aşamada asker olay yerine yetişir. Komutan ''Teslim olun'' diye bağırır. Yobazların yanıtı kesindir:
''Bize kurşun işlemez.''
Askeri birlik ateş eder. Yobazlardan bazıları orada yere serilirken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanır.
***
Menemen olayı, genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.
Hükümet sıkıyönetim ilan eder. General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Harp Divanı kurulur. Olaya doğrudan veya dolaylı katılan bütün sanıklar Menemen'de yargılanır. 18 gün süren yargılama sonucunda karar açıklanır:
40 kişi sorumsuzluğu nedeniyle salıverilir, 27 sanık beraat eder, 41 suçlu çeşitli hapis cezaları alır.
36 kişiye idam cezası verilir.
Ancak bazılarının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrilir.
***
28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi. Yobazlardan bazıları, yedeksubay Kubilay'ın başının kesildiği yerde asıldı.
Bir sanık sehpaya götürülürken kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi. Olayın hemen ardından Menemen'de devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına anıt dikildi. Anıtın üzerinde şöyle yazar:
''İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.''
***
Atatürk, Menemen olayına çok kızdı. Söylentiye göre, Menemen'in haritadan silinmesini emretti. Daha 10 yıl önce Yunan işgali altında inleyen bir ilçede yobazların yaptığı ve halktan bazılarının bu yobaz sürüsüne arka çıkması, onu çileden çıkarmıştı.
O dönemde ortada kararlı bir devlet vardı. Savaştan yeni çıkmıştık, güçsüzdük, olanaklar yetersizdi. Ama devletin ve Cumhuriyet rejiminin onuru, ilkeleri ve inancı vardı... Çünkü ülkeyi Mustafa Kemal Atatürk gibi bir devlet adamı ve onun devrimci kadroları yönetiyordu.
Nitekim mahkeme derhal kuruldu, yargıladı ve gereken cezaları verdi.
Şimdi bir düşünün bakalım, aynı durum bugün olsa acaba ne yapılır?
Bugün Menemen irtica olayının 71. yıldönümü. Yılanın başı aradan geçen 71 yıla karşın ülke genelinde ezilmedi. Unutmayın, yılan pusuda bekliyor.
2000
Emin Çölaşan: 70 yıl öncesini unutmayın
Emin ÇÖLAŞAN
ADI Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu. Kubilay bir öğretmen. Cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyor. O sırada 24 yaşında.
23 Aralık 1930 sabahı, bundan tam 70 yıl önce, Menemen'de tuhaf bir şeyler oluyor. Sabahın erken saatlerinde dördü silahlı altı kişi, belediye meydanında tekbir getirerek gezinmeye başlıyor. Hepsi çember sakallı. Başlarında sarık, sırtlarında cüppe var.
Ortalıkta dolanan altı kişi, ''Biz şeriat ordusuyuz'' deyip Müftü Camii'ne giriyorlar. Elebaşıları olan Derviş Mehmet, camide namaz kılanlara kendini ''Mehdi'' olarak tanıtıyor ve dini korumaya geldiklerini söylüyor. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini tebliğ ediyor.
Derviş Mehmet isimli sapık ve arkasındaki yobazlar, camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya takıyorlar. Yoldan geçen birine meydanda bir çukur kazdırıp bayrağı oraya dikiyorlar.
Yobazlar bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye başlıyorlar... Ve bağırıyorlar:
''Şapka giyen káfirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir. Bize kurşun işlemez.''
İşin acı yanı, Menemen ahalisinden bazıları bunlara alkış tutuyor!
***
Olaylar ilçedeki askeri birliğe duyuruluyor. Alay komutanı, yedeksubay Kubilay'ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderiyor. Kubilay ve askerlerin silahlarında mermi yok. Süngü takıp olay yerine gidiyorlar.
Kubilay, askerlerini meydan girişinde bırakıyor ve yobazlardan teslim olmalarını istiyor. İşte bu anda yobazlardan biri ateş ediyor.
Kubilay yaralanıp yere düşüyor. Ayağa kalkıp cami avlusuna doğru kaçıyor, ama orada tekrar yere düşüyor. Çevredeki kalabalık paniğe kapılıp kaçışıyor.
Derviş Mehmet ve arkadaşları, işte o anda Kubilay'ın başına çöküyorlar. Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkarıyor...
Ve yaralı yedeksubay Kubilay'ın başını orada kıtır kıtır kesip gövdesinden ayırıyor.
Kin ve nefret gözlerini öylesini bürümüş ki, kesik baştan akan kanı içiyorlar.
Saçlarından tuttuğu kesik baş, şimdi Derviş Mehmet'in elindedir.
Yeşil bayrağın sopasına kesik başı dikmeye çalışıyorlar, ancak bir türlü başaramıyorlar. Bunun üzerine birileri kendilerine ip getiriyor. Kesik baş, yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlanıyor.
***
Bütün bunlar olurken yine tekbirler getirilmekte, ''Ey ahali din elden gidiyor'' çığlıkları Menemen'de yankılanmaktadır.
Silah seslerini duyan bir mahalle bekçisi olay yerine koşarak yetişir. Bekçi Hasan ateş edip yobazlardan birini yaralar. Hemen ardından yobazlar ateş edip Hasan'ı orada şehit ederler. Arkadaşının yardımına koşan bekçi Şevki de yobazların açtığı ateş sonucu şehit düşer.
Birkaç dakika içinde üç şehit verilmiş, bir baş kesilmiştir.
Yobazlar mutludur! Kubilay'ın kesik başı, yeşil bayrağın sopası üzerinde sallanmaktadır.
İşte bu aşamada asker olay yerine yetişir. Komutan ''Teslim olun'' diye bağırır. Yobazların yanıtı kesindir:
''Bize kurşun işlemez.''
Askeri birlik ateş eder. Yobazlardan bazıları orada yere serilirken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanır.
***
Menemen olayı, genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.
Hükümet sıkıyönetim ilan eder. General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Harp Divanı kurulur. Olaya doğrudan veya dolaylı katılan bütün sanıklar Menemen'de yargılanır. 18 gün süren yargılama sonucunda karar açıklanır:
40 kişi sorumsuzluğu nedeniyle salıverilir, 27 sanık beraat eder, 41 suçlu çeşitli hapis cezaları alır.
36 kişiye idam cezası verilir.
Ancak bazılarının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrilir.
***
28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi. Yobazlardan bazıları, yedeksubay Kubilay'ın başının kesildiği yerde asıldı.
Bir sanık sehpaya götürülürken kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi.
Olayın hemen ardından Menemen'de devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına anıt dikildi. Anıtın üzerinde şöyle yazar:
''İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.''
***
Atatürk Menemen olayına çok kızdı. Söylentiye göre, Menemen'in haritadan silinmesini emretti.
Daha 10 yıl önce Yunan işgali altında inleyen bir ilçede yobazların yaptığı ve halktan bazılarının bu yobaz sürüsüne arka çıkması, onu çileden çıkarmıştı.
O dönemde ortada kararlı bir devlet vardı. Savaştan yeni çıkmıştık, güçsüzdük, olanaklar yetersizdi, ama devletin ve cumhuriyet rejiminin onuru, ilkeleri ve inancı vardı.
Çünkü ülkeyi Mustafa Kemal Atatürk gibi bir devlet adamı ve onun devrimci kadroları yönetiyordu.
Nitekim mahkeme derhal kuruldu, yargıladı ve gereken cezaları verdi.
Şimdi bir düşünün bakalım, aynı durum bugün olsa acaba ne yapılır?
Yarın Menemen irtica olayının 70. yıldönümü. Yılanın başı aradan geçen 70 yıla karşın ülke genelinde ezilmedi. Unutmayın, yılan pusuda bekliyor.
KÜRŞAD BUMİN'İN YENİ ŞAFAK'TAKİ KRONİK MEDYA KÖŞESİNDE YAYINLANAN BUGÜNKÜ YAZISI:
BAHSİ KAYBETTİK! OKURLARIMIZ, ÇÖLAŞAN'IN DÖRT 'FOTOKOPİ YAZI'SINDA İKİ FARK DAHA BULDU!
Hürriyet gazetesi yazarı Emin Çölaşan'ın, Menemen olayının yıldönümü olan 23 Aralık'ta yazdığı yazının önceki üç yılda yazdığı yazıların fotokopisi olduğunu yazmıştık dün... Buna inanmayacak, ''Yok canım, o kadar da değildir, aralarında büyük benzerlikler olan dört yazıyı alıp gazeteci abartmacılığıyla 'tıpkıbasım' yaftasını yapıştırıvermişsiniz'' diyecek olan okurlarımızla da iddiaya girmiştik. Evet, kelimesi kelimesine aynı, siz de karşılaştırın, fark göremeyeceksiniz demiştik...
Bize telefonla ulaşan bir okurumuzun işaret ettiği iki fark, iddiayı kaybettiğimizi gösteriyor. Demek o kadar iddialı konuşmamalıymışız, çıtayı o kadar yüksekte tutmamalıymışız diyerek okurumuzun işaret ettiği farkları aktarıyoruz:
1. Yazıların son paragrafı ''... Menemen irtica olayının ... yıldönümü'' cümlesiyle başlıyor, tamam da arada ciddi farklar var. Mesela son yazının son paragrafı şöyle başlıyordu: ''Bugün Menemen irtica olayının 73. yıldönümü.'' Ne var ki bazı yıllarda 23 Aralık Çölaşan'ın yazı gününe denk gelmediği için yazar gerekli değişiklikleri yapmış. Mesela 2000 tarihli yazıda ''Yarın Menemen irtica olayının 70. yıldönümü'' denirken, 2002 tarihli yazıda ''Dün Menemen irtica olayının 72. yıldönümü idi'' deniyor. (Okurumuz haklı: Dört metnin son paragrafları aynı cümleyle başlasa da, cümle bazen ''bugün'', bazen ''dün'' bazen de ''yarın'' kelimesini ihtiva ediyor. Ayrıca dört yazıda da o cümlenin içinde farklı rakamlar var: 70, 71, 72 ve 73.)
2. Dört yazıdan üçünün finali aynı, birinin farklı... 2000, 2001 ve 2003'teki yazılar şöyle bitiyor: ''Yılanın başı aradan geçen 70 (71, 73) yıla karşın ülke genelinde ezilmedi. Unutmayın yılan pusuda bekliyor.'' Oysa 2002 yazısının finali farklı, şöyle ki: ''Yılanın başı aradan geçen bunca yıla karşın ezilmedi, yılan pusuda bekliyor, bazen de ülkeyi yönetiyor!'' (Okurumuz bu noktada da haklı, biz bu farkı da yakalayamamışız.)
Okurumuzun uyarılarına teşekkürler... Demek ki 2004 Aralığında daha dikkatli olmamız, ''Çölaşan'ın Kubilay yazıları kelime kelime aynı'' gibi ibareler kullanmamamız gerekecek. (A.G.)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:19