Medya
  • 19.3.2002 12:13

ENGİN ARDIÇ'TAN AYDIN DOĞAN GRUBUNA KÜFÜR : MESUT YILMAZ'A KÖPEKLİK ETMEYİN

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/ Uzanların Berke Barajı açılışının Hürriyet ve Milliyet gazeteleri tarafından haber olarak verilmemesine bozulan Star yazarı Engin Ardıç, bu gruba verdi veriştirdi.Ardıç bu konuda küfürlü bir yazı yazarak,"Baraj açıldı, ve Aydın Doğan beyefendi hazretlerinin medyasıyla havan dövücünün hınk deyicisi Dinç Bilgin beyefendi hazretlerinin medyasında, tık yok! Hadi Uzan ailesinden nefret ediyorsun ‘kaymağına rakip çıktıkları’ için, hadi Mesut Yılmaz’a köpeklik ettiğin için açılışı Devlet Bahçeli’nin yapmış olması hoşuna gitmiyor; bari onların isimlerini geçirmeden iki satır yaz a teres! ‘Bir işadamının yaptığı’ de geç, ne bileyim? " dedi. İşte Engin Ardıç'ın bol küfürlü yazısı: Berke Barajı’nı niçin yazmadım? Çünkü bir sürü şerefsiz pislik atmak üzere alesta bekliyordu, ve Cem Uzan’ın gerek televizyonunda gerek gazetesinde Cem Uzan’ı eleştirebilmiş ilk ve tek kişiye ‘sıkıysa Cem Uzan’ın aleyhinde yazsana’ demekten utanmamış olan birçok psikopattan kimbilir gene ne küfürler yiyecektim... Üstelik konu benim ‘kalemim’ değildi, ben ne anlardım inşaattan, çimentodan, demirden, sudan ve elektrikten; ve nasıl olsa arkadaşlar bol bol yazacaklar, hem haberini hem yorumunu dönüp dönüp okuyacaktınız... Eh, şimdi oralarda el sıkma görevlisi gibi dolanmak, patrona, ‘bak, ben de kalkıp taa nerelerden geldim, aha gör beni de, artık maaşa da uygun bir zam yaparsın umarım’ mesajını vermek olacaktı; ya da bana öyle geliyordu. Kendimi öyle konumlamak istemedim. Hadi erkekçe de söyleyelim: Azıcık da üşendim kalkıp oralara gitmeye, İstanbul’un iki günde bir değişen orospu havasının getirdiği biraz ‘kırıklık’ da vardı üzerimde, üstelik mart ayının o bütün mide hastalarının pek iyi bildikleri kancık basıncı gene sindirim organlarımda fırtınalar koparıyordu, gastritim azmıştı, falan filan. Gitmedim, Uzan ailesine saygısızlık ettim. Ve sonra da hem utandım hem üzüldüm. Yok, günah çıkarmıyorum. Uzan ailesi isterse beni baraj açılışına gitmedim diye kovsun, umurumda bile değil. (Çünkü bazı arkadaşların gözlerinde ‘işte şimdi ayvayı yedin oğlum, ettin mi kendine edeceğini, kendi kalene gol attın’ gibilerden muzip ve sevecen bir ifade okumaktayım ya, o bakımdan söylüyorum!) Canım ona bakarsanız güzellik yarışmasına da gitmemiştim; yarışmadan önceki kokteylde içki mi içiyorsun dayak mı yiyorsun belli değil, ağzıma iki kanape atayım derken geceyarısına kadar aç kaldığın da cabası, yarışmanın bu tür bahçe sineması gibi sapır sapır iskemlelerde oturulan ve kapıları kilitlenip insanın çişi gelince dışarı çıkıp dönmesi bile yasaklanan mekanlarda değil şöyle yemekli, şampanyalı falan, yani daha ‘fiyakalı’ yapılması gerektiğine inanıyorum... Üstelik bu yıl kızlar da öyle pek ahım şahım değillerdi, zaten kendi kendimi o konuda emekliye ayırdığımdan beri körpe kızlara bakma işini Hıncal’a bıraktım, ve Lübnan asıllı Şakire bacımızda kase sağlam olmakla birlikte kendisi şarkıcı olarak maalesef beşinci sınıf... Hadi bunun da erkekçesini söyleyelim, göbek saldığım için eski smokinimin içine giremiyorum, şu zamanda da milyar lira verip yenisini almak hiç işime gelmiyor!... Ama baraj konusu ayrı. Baraj açıldı, ve Aydın Doğan beyefendi hazretlerinin medyasıyla havan dövücünün hınk deyicisi Dinç Bilgin beyefendi hazretlerinin medyasında, tık yok! Türkiye’de öyle bir baraj yapılmamış ve açılmamış. Böyle bir olay olmamış. Tek satır yok, tek satır. İlaç için, tek satır... Hadi Uzan ailesinden nefret ediyorsun ‘kaymağına rakip çıktıkları’ için, hadi Mesut Yılmaz’a köpeklik ettiğin için açılışı Devlet Bahçeli’nin yapmış olması hoşuna gitmiyor; bari onların isimlerini geçirmeden iki satır yaz a teres! ‘Bir işadamının yaptığı’ de geç, ne bileyim? ‘Şöyle şöyle bir baraj açıldı’ de, geç... Tek sütun ver be, tek sütun... I ıh, hiç mi hiç görmüyorlar. Yuh... Gerçekten yuh... O çapta bir baraj Zambiya’da açılsa allaya pullaya bir hal olurlar ama... Haberini gene, ‘İslamcı’ diye burun kıvırdığımız gazete ve televizyonlar verdiler. Üstelik, o cici beylere de bir güzel gazetecilik dersi vererek ve bu tutumlarını eleştirerek. Görüyorsunuz Türkiye’de basın ne hale getirilmiş. Adam 900 milyon dolar yatırmış bu işe, bunun 46 milyon doları dış kredi, 854 milyon doları özkaynak. Bunun Türkçe tercümesi: Kemal Bey devletten tek kuruş almamış, cebinden ödemiş. Yani, tavukçuluk, koyun simsarlığı ve karton kutu işi yapıp adamlarına telefon ettirmiyor, ‘biz sizin reklamınızı yapıyoruz, siz de bizim şu kredi işini bağlayın artık’ diye... Devlet yatırımlarının sıfıra indiği şu günlerde... Yoksa IMF aleyhindeki sözleri mi rahatsız etti birilerini? Adam yetmiş yaşında, arkasında eser bırakmaya çalışıyor ahır ömründe... Şimdi, vara yoğa elektronik mektup göndermeye meraklı ruh hastaları şunu diyeceklerdir: Babasının hayrına mı yapıyor? Elektrik üretip satacak ve para kazanacak. ‘Kendi tesislerinde kendisi üretmeye’ karar vermiş. Ne ayıp... Bir burjuva, bir işadamı, para kazanmak amacıyla mı çalışır? Yooo, Hilal-ı Ahmer şerefine çalışır. Çünkü Türkiye’de çalışmak da, para kazanmak da fevkalade ayıptır. Elini taşın altına sokmadan devlet kapısından beslenilir, ve nasıl olsa böyle baraj maraj gibi şeyleri de ‘devrim olunca’ devlet kendiliğinden yapacaktır!... Canım zaten özel televizyonda yorumculuk yapmak da, Cumhuriyet’ten başka bir yerde yazmak da sermaye uşaklığı, emperyalizm ajanlığı, döneklik, liboşluk değil midir yani? Evet, güzellik yarışmasına da gitmedim, baraj açılışına da. Ve üzüldüm ve utandım. Uzan ailesinin karşı karşıya olduğu kıskançlık, çekememezlik, nefret, alçaklık ve kin duvarının gerçek boyutlarını görünce. Bekliyordum ama bu kadarını da beklemiyordum vallahi! Gitmediğim ve yazmadığım için isterlerse beni kovsunlar. Nasıl olsa ‘ötekiler’ de iş vermezler, açıkta kalakalırım. Ama bu, gerçeği değiştirmez. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 15:52

İLGİLİ HABERLER