Gündem
  • 1.9.2020 12:43

Erdoğan yargı mensuplarına sert konuştu!.. Avukatlıktan teröristliğe giden kanlı yolu keseceğiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adli Yıl Açılış Töreni'nde konuştu. İstanbul Barosu'na asılan pankartı da eleştiren Erdoğan, "Hakimin, savcının, polisin, askerin yapamadığını, kamusal bir vazife icra eden avukat da yapmamalıdır. Şayet yaparsa bunun bir sonucu, bedeli muhakkak olmalıdır." dedi.

Erdoğan, bin yıldır, vatanın bekası için gözlerini kırpmadan canlarını veren tüm şehitleri de rahmetle yad ederek, "Ülkemizin ve milletimizin istiklali ve istikbali, güvenliği, huzuru, gelişmesi, büyümesi, güçlenmesi için vazife icra eden tüm kamu personeline teşekkür ediyorum. Rabbimden ülkemizi her türlü beladan, musibetten, afetten korumasını, yürüttüğümüz mücadeleleri zaferle neticelendirmesini diliyorum." ifadesini kullandı.

Mahkeme salonlarının duvarlarında yazan "Adalet mülkün temelidir." sözünü hatırlatan Erdoğan, "Hazreti Ömer'e atfedilen bu söz, devletin orduyla değil, parayla değil, petrolle-doğal gazla değil, sanayiyle-ticaretle değil, adaletle yaşadığını belirtiyor. Çünkü adaleti tam manasıyla tesis ettiğinizde, diğer her şey zaten kendiliğinden gelişecek, yaşayacak, ülkeyi ve toplumu kuşatacaktır. Tarihin her döneminde adaletin üzerinde en çok durulan ve tartışılan kavram olmasının sebebi de budur." diye konuştu.

Erdoğan, Kur'an-ı Kerim'de ve kutsal kitaptan ilhamla vaaz edilen tüm görüşlerde adaletle davranmanın, hükmetmenin, adaleti gözetmenin önemine vurgu yapıldığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Mesela, Araf suresinde Allah'ın adaletle davranmayı emrettiği, Maide suresinde Rabbimizin adaletle hüküm yürütenleri sevdiği belirtilmektedir. Her cuma günü hutbede okunan, Nahl suresinin 90'ıncı ayetinde, 'Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder, hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar.' buyrulmaktadır. Geçmişten bugüne isimleri tarihe altın harflerle kazınan devlet yöneticilerine, mücadele insanlarına baktığımızda, hepsinin de en başta gelen vasfının adalet konusundaki hassasiyeti olduğunu görüyoruz. İnsanlığa ışık tutan filozofların önemli bir kısmı da adaleti 'erdemlerin en şereflisi, milletlerin gıdası' olarak tarif etmektedirler. Sizler, işte böylesine ulvi bir vazife icra ediyorsunuz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hakimler, savcılar, avukatlar ve adalet teşkilatımızda görev yapan her bir kişinin bu şuurla vazifesini yürüttüğüne olan inancını dile getirerek, "Elbette böylesine hayati bir vazife, aynı zamanda çok büyük sorumluluk, çok büyük vebal üstlenmek anlamına geliyor. Her kamu görevi kendine göre önemlidir ama adaletin tesisi için çalışmak bambaşka bir mana taşıyor. Bu ağır yükü başarıyla omuzlayan, kalbini ve zihnini sadece ve sadece adaletin tecellisine adayan sizlerin her birine, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum." şeklinde konuştu.

"AMACIMIZ, GÜVEN VEREN ERİŞEBİLİR BİR ADALET SİSTEMİNİ TESİS ETMEKTİR"

Vesayetin ağır baskısı, demokrasiden sanayiye kadar her alandaki atılımlarımızın önünü keserek, enerjimizi ve vaktimizi heba etti.

Devletle millet arasındaki değer, anlayış, uygulama farkı milli iradenin üstünlüğü ilkesinin tam anlamıyla hayata geçirilmesine engel oluyor.

Darbe dönemlerinde çok büyük tartışmalara yol açan görüntülerin ve uygulamaların tarihe karıştığı yeni bir döneme girdik.

Amacımız, güven veren erişebilir bir adalet sistemini, tüm kurum ve kurallarıyla tesis etmektir.

Basit yargılama ve seri muhakeme gibi uygulamaları gerekirse daha da geliştirecek şekilde yakından takip ediyor, analizini yapıyoruz.

Temel hak ve özgürlüklerle ifade özgürlüğünün güçlendirilmesini sağlamak amacıyla, istinafta kesinleşen bazı suçlar için temyiz yolunu açtık.

Eleştiri ve haber verme hakkının mevzuatımızda daha güçlü bir temele sahip olmasını sağladık.

İnternet suçlarında sadece ilgili sayfaya erişim engeli getirerek, tüm sitenin kapanmasının önüne geçtik.

Soruşturma evresinde azami tutukluluk sürelerini tekrar belirleyerek çocukları koruma adımları attık.

Cinsel şiddet mağduru çocuk ve kadınlar için özel görüşme odaları kullanılmasını zorunlu hale getirdik.

Kıdemi 15 yılı geçen avukatlara yeşil pasaport imkanı sağladık.

İkinci yargı paketiyle, infaz sistemini revize ederek, süreleri denetimli serbestliği, özel infaz usullerinin, iyi hal usullerini yeniden belirledik.

Hedef süre uygulamasıyla soruşturma ve mahkeme aşamalarının daha hızlı şekilde yürümesini sağladık.

Hâlen çalışmaları süren İnsan Hakları Eylem Planı'nı bu yıl içinde neticelendirmek istiyoruz. Hayata geçmesiyle, ülke içinde ve uluslararası alanda maruz kaldığımız pek çok sıkıntıyı da çözeceğimize inanıyorum.

Adalet sisteminde de asli özne insandır. Geçmişte yargı sisteminin tıkanmasının en önemli sebeplerinden biri de ilk dereceden yüksek yargıya kadar her aşamada insan kaynağı yetersizliğiydi.

15 Temmuz'da en çok ihracın olduğu alanlar arasında Adalet Bakanlığımız da var.

Buna rağmen hakim ve savcı sayımızı 2002 yılındaki 9 bin 342 seviyesinden bugün 22 bin seviyesine çıkardık.

Lekelenmeme hakkı, son dönemde hukukumuza kattığımız önemli ilkelerden biridir. Kişilerin mesnetsiz ihbarlar ve şikayetler sebebiyle soruşturmaya maruz kalmasını engelleyerek lekelenmeme hakkını uygulamaya koyduk.

Nöbetçi noterlik ve konsolosluklarımızdaki noterlik işlemlerimizin örneklerinin ülkemizden alınabilmesiyle de vatandaşlarımızın işlerini kolaylaştırdık.

Yaptığımız reformları önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz.

İSTANBUL BAROSU'NA ASILAN PANKART

Avukatlarımız ve barolarla ilgili bir rahatsızlığımı da ifade etmek istiyorum. Şehit Savcımız Mehmet Selim Kiraz'ı şehit eden terör örgütü mensuplarına destek için açlık grevine giden avukatları bu kararlarından vazgeçirmek için devlet üzerine düşeni yapmıştır. Buna rağmen ıslarla açlık grevini sürdüren bir avukatın ölümü üzerine İstanbul Barosu binasına asılan pankartın şehidimizin kemiklerini sızlatmanın ötesinde anlamları olduğunu düşünüyoruz.

Avukatların, teröristlerin bu kadar pervasızca yanlarında durabilmeleri, cübbeleriyle cenazelerine katılabilmeleri, onları öven bildiler yayınlayabilmeleri kabul edilebilir davranışlar değildir.

Avukatlık zulmü değil adaleti savunmak demektir. Bu yapılan işlemlerin müvekkil-avukat ilişkisiyle uzaktan yakından alakası olmadığı açıkça ortadadır.

Diğer kurumlarda terör örgütleriyle böylesine içli dışlı olan kişiler nasıl mesleklerinden men edilebiliyorsa avukatlar için de böyle bir yöntemin gerekip gerekmediği bana göre tartışılmalıdır.

Uyuşturucu baronunu savunan avukat uyuşturucu tüccarlığına, katili savunan avukat cana kastetmeye, hırsızı savunan avukat hırsızlığa kalkışmıyorsa, teröristin avukatlığını yapanın da teröristliğe soyunması mümkün değildir.

Hakimin, savcının, polisin, askerin yapamadığını, kamusal bir vazife icra eden avukat da yapmamalıdır. Şayet yaparsa bunun bir sonucu, bedeli muhakkak olmalıdır.

Dünyanın hiçbir ülkesinde, böyle çarpık bir duruma izin verilemez. Yargının hiçbir unsuru, herhangi bir ideolojinin emrine giremez. Yargının tek ideolojisi adalet olmak zorundadır.

Çoklu baro sistemini getirmekteki amaçlarımızdan biri de barolarımızı sorunlu yapıdan kurtarma umuduydu.

Önümüzdeki dönemde avukatlıktan teröristliğe uzanan bu kanlı yolun önünü kesmek için gerekeni yapacağız."

Güncellenme Tarihi : 1.9.2020 13:00

İLGİLİ HABERLER