
ERDOĞAN'IN BAŞBAŞA YEMEK YEDİĞİ BAŞBAKAN ÖLDÜRÜLDÜ!..
HARİRİ KİMDİR?
Lübnan Başbakanı Refik Hariri hakkında bilgi edinmek istiyorsanız, önce Forbes dergisinin internet sitesine girip ‘‘Dünyanın En Zenginleri’’ bölümüne tıklamanız yeterli. Hariri'nin ismi, içinde bulunduğumuz yıla ait listede dünyanın 109. zengini olarak karşınıza çıkıyor. Serveti 4.3 milyar dolar.
İkinci yüzlük listede 108. olan Hariri'den sonra 147. sırada 3.2 milyar dolarla Sabancı ailesi ve 186. sırada 2.7 milyar dolarla Ferit Şahenk yer alıyor.
Hariri, geçen yılki listede 83. sırada yer alıyormuş. Anlaşılan işler son zamanlarda biraz duraklamış.
Forbes'un notunda, Hariri'nin bu serveti kendi çabasıyla yarattığı da yazılı. Fakir bir Sünni ailenin çocuğu olarak 1944'te Sidon'da doğan Hariri, yüksek öğrenimini tamamlayıp öğretmen olduktan sonra şansını denemek üzere Suudi Arabistan'a gitmiş.
Ve 1992'de dünyanın en zengin müteahhitlerinden biri olarak Lübnan'a dönerek, 15 yıl süren iç savaşın yerle bir ettiği ülkesinin başbakanlığını üstlenmiş, Lübnan'ın yeniden imarında büyük bir başarı sağlamış.
Hariri, 1998'de cumhurbaşkanlığına seçilen Hıristiyan Emile Lahoud ile çatışınca başbakanlıktan ayrılmış, 2000 yılında yeniden başbakanlığa dönmüş.
ARAP DÜNYASINDA ERDOĞAN'A BÜYÜK SAYGI VAR
Bu ilginç şahsiyet, mülakat sırasında karşısındaki gazeteciyi zorlayan ölçülerde kapalı konuşuyor. Bazı sorularınıza iki ya da üç sözcükten oluşan kısa cümlelerle yanıt veriyor. Bazen de ‘‘evet’’ deyip susuyor. Özetle, uzun lafı sevmiyor.
Ancak konu Başbakan Erdoğan olunca, birden konuşkan bir hale geliyor. Hariri, Erdoğan'a toz kondurmuyor:
‘‘Dürüst, açık sözlü, birlikte çalışabileceğiniz bir insan. Daha önce kendisiyle Cidde'de karşılaşmıştık. Tanışır tanışmaz aramızda hemen bir yakınlık oluştu. Birden çok iyi dost olduk, çok iyi anlaştık.’’
Ve ekliyor:
‘‘Arap dünyasında kendisine büyük saygı duyuluyor.’’
BİR GAZETE, BİR RADYO VE BİR TV KANALIMIZ VAR
Kıyaslanmayacak kadar mütevazı ölçülerde olmakla birlikte, Erdoğan da Hariri gibi işadamı kökenli. İkisinin de işadamı kökenli, yani ticari kafaya sahip insanlar olmaları aralarındaki kimyanın bu kadar iyi gitmesinde bir faktör mü?
Hariri, ‘‘hayır’’ diye kestirip atıyor, ardından ekliyor:
‘‘Beni etkileyen samimiyeti oldu.’’
Hariri, ticari işlerinden bahsetmekten hoşlanmıyor. ‘‘Benim adımın altında hiçbir şey yok. Ama ailemizin adı altında yürüyor’’ diye konuşuyor.
Hariri, aynı zamanda bir medya patronu da. Ailenin sahip olduğu medya grubunun büyüklüğünü sorduğumuzda, ‘Bir gazete, bir TV kanalı ve bir de radyo istasyonu var’’ diye yanıtlıyor ve ekliyor:
‘‘Bu kadar yeter...’’
AKLI TÜRKİYE İLE SERBEST TİCARET ANLAŞMASINDA
Geride bıraktığımız hafta Ankara'ya resmi bir ziyarette bulunan Hariri, coğrafi olarak çok yakın olan, ancak aralarındaki işbirliği yeterince gelişemeyen Türkiye ile Lübnan arasındaki ekonomik ilişkilerin bir sıçrama yapması için hazırlanan bir dizi anlaşmaya imza attı.
Ziyaretin en önemli sonuçlarından biri, tarafların bir serbest ticaret anlaşması imzalanması için ön mutabakata varmalarıydı.
İlginç olan bir nokta, Hariri'nin Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini kuvvetli bir şekilde desteklemesi:
‘‘Türkiye AB'ye tam üye olursa, daha çok Avrupa ülkelerine benzemeye başlayacak. Türk dili, gelenekleri, tarihiniz yerinde duracak, ama pek çok şey de değişecek. Örneğin yasalar, insan hakları, demokrasinin derinleşmesi gibi... AB'ye tam üyeliğinizi destekliyoruz. Çünkü bizim de Avrupa'yla tarihsel olarak iyi ilişkilerimiz var. Tam üye olmanız Lübnan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesinin de güvencesi olacak.’’
Hariri, Lübnan'ın çok yakınında olan Kıbrıs'la da yakından ilgili. Türk tarafının referandumda evet oyu kullanmış olmasından övgüyle söz ediyor; ‘‘Maalesef, Annan Planı kabul edilmedi. Ancak ben birleşmiş bir Kıbrıs'ı görmeyi çok arzuluyorum. İkinci bir referandumda Kıbrıslı Rumların da evet diyeceklerini ümit ediyorum. Birkaç ay içinde olabilir’’ diye konuşuyor.
Hariri, Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargonun hafifletilmesi önerilerine sıcak baktığını gizlemiyor:
‘‘Bu konudaki tutumunuzu belirlemeden önce Arap kardeşlerimizle bu konuyu istişare edeceğiz. Arap Birliği zirvesinde bu konuyu ele alacağız. Kıbrıslı Türkleri cesaretlendirmek ve destek verdiğimizi göstermemiz için bir şey yapmamız lazım. Ben Kıbrıslı Türklere yardım edilmesine olumlu bakıyorum. Ancak önce Arap Birliği'nin tutumunu beklememiz gerekiyor.’’
PASTA DA BÜYÜDÜ BİZİM PAYIMIZ DA
Hariri, Lübnan'ın yeniden imarının büyük ölçüde tamamlandığını anlatıyor, ‘‘Şimdi bütün mesele bu süreci, sağladığımız ilerlemeyi normal temposu içinde sürdürmek’’ diye konuşuyor. Bu başlıkta Hariri'ye şu soruyu yöneltiyoruz: Lübnan bir dönem Arap dünyasının en önemli ticaret merkeziydi. İç savaş nedeniyle bu alandaki konumunuzu Körfez ülkelerine kaptırmadınız mı?’’ Bu soruya verdiği yanıtta Hariri'nin işadamı bakışı hemen kendini gösteriyor: ‘‘Lübnan'ı yeniden eski kimliğine döndürmek istiyoruz. Ama pasta da büyüdü. Bizim pastadaki yüzdemiz küçük olabilir, ama pasta büyüdüğü için biçim yüzdemizin hacmi de aslında yükselmiş oldu.’’
ZORLAMA İLE BÜYÜK ORTADOĞU OLMAZ
Peki, Hariri, ABD'nin başını çektiği Büyük Ortadoğu projesine nasıl bakıyor? Bölgenin, Arap dünyasının artık kendini dönüştürmesinin zamanının geldiğini düşünüyor mu? Bölgenin kendisini hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları gibi değerlere açması yolundaki önerileri nasıl karşılıyor? ‘‘Bunlara kim hayır diyebilir ki? Kim, hiç kimse’’ diyor Hariri ve şöyle konuşuyor:
‘‘Bunlar tamam da, değişim dışarıdan dayatılmamalı. Örneğin, ABD'nin şu an Irak'ta yapmakta oldukları işler iyi bir örnek oluşturmuyor.’
‘‘Ama dönüşümün bir şekilde bir yerde başlaması gerekmiyor mu?’’ diye yönelttiğimiz soruya verdiği yanıttan biraz alındığı anlaşılıyor. ‘‘Lübnan var ya...’’ diye söze giriyor. ‘‘Ama Lübnan her zaman bir istisnaydı...’’ dediğimizde, şöyle konuşuyor:
‘‘Arap dünyası zaten demokrasiye doğru yol alıyor. Mısır 10 yıl öncesinin Mısır'ı değil. İnsanlar artık görüşlerini açıkça söyleyebiliyorlar. Yüzyılların içinden gelen gelenekleri kısa zamanda değiştirebilmeniz o kadar kolay değil. Belki onyıllar alacaktır. Bir de Ortadoğu sorunu muhakkak çözülmelidir.’’
IRAK'IN DAĞILMASINDAN VE BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİNDEN KAYGILIYIZ
Bölgeden söz ederken Irak'ın dağılması olasılığına ilişkin kaygılarını oldukça kuvvetli ifadelerle kayda geçirmesi dikkat çekiyor: ‘‘Bu konuda çok kaygılıyız. Bu ülkenin bölünmesini istemiyoruz. Irak'ta olanlar çok ciddi.’’ Irak'ın parçalanması olasılığından söz ederken Hariri'nin projektörlerini birden İsrail faktörüne çevirmesi dikkat çekici:
‘‘Irak'ın parçalanması, Arap dünyasında İsrail'in Arap ülkelerinin parçalanmasını istediği yolunda zaten var olan yaygın inanışı daha da güçlendirecektir.’’
Bu arada, Hariri yine kuvvetli ifadelerle bağımsız bir Kürt devletinin kuruluşuna karşı olduğunu duyuruyor, ‘‘Buna sıcak bakmıyoruz. Bölgedeki diğer ülkeler de örneğin Türkiye, Suriye ve İran da buna karşı’’ diyor.
İŞTE 13 05 2004 TARİHİNDE ANKARA'YA GELEN HARİRİ - ERDOĞAN GÖRÜŞMESİNDE YAPILAN KONUŞMALAR...
ERDOĞAN-HARİRİ ORTAK BASIN TOPLANTISI... ERDOĞAN: ''ARTIK BU DEVİRDE AMBARGOLAR GİBİ BİR ANLAYIŞI, İNSAN HAKLARINA UYGUN BULMUYORUM. BU TÜRYAKLAŞIMLAR ÇÖZÜM DEĞİL, ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ KÖRÜKLEMEKTEDİR''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, günümüzde ambargolar gibi bir anlayışı, insan haklarına uygun bulmadığını ifade ederek, ''Bu tür yaklaşımlar çözüm değil, çözümsüzlüğü körüklemektedir'' dedi.
Erdoğan, ''Garantörü olduğumuz KKTC'de, yıllardır bu uygulamayı yaşamış bir ülke olarak, bunun doğru olmadığı inancında ve kararındayız'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan ve Lübnan Başbakanı Refik Hariri, başbaşa ve heyetler arası görüşmelerin ardından, Başbakanlık Merkez Binası'nda ortak basın toplantısı düzenledi.
Erdoğan, konuk başbakanı böylesine anlamlı bir dönemde Türkiye'de görmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Görüşmelerde ortak bir tarihi paylaşan, yakın komşuluk ilişkileri içindeki iki ülke olarak ilişkilerin daha ileriye gitmesi konusunda gayret göstermek için ortak bir iradeyi tespit ettiklerini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Atılan bugünkü adım ve anlaşmalara atılan imzalar, bölgemizdeki barışa, istikrara, güvenliğe çok çok önemli katkılarda bulunacaktır. Sayın Hariri'nin ziyareti çok önemli bir dönemde gerçekleşmiştir. Böyle önemli bir dönemde gerçekleşen ziyarette, gerek Irak'taki gelişmeler, gerek Ortadoğu'daki gelişmeler, Filistin'deki gelişmeleri ele alma fırsatı bulduk.
Bunun yanında, ekonomik ve ticari alanda... Dış ticaret hacmimiz iki ülke arasında çok çok düşük bir boyutta. Bu rakamı süratle aramızda nasıl yükseltebiliriz? Bunu da heyetler arasında ve ikili görüşmelerimizde ele aldık. İnşallah bu konuda da, gerek karma ekonomik komisyonu olarak, gerekse serbest ticaret anlaşmasını en yakın zamanda imzalamak suretiyle bir siyasi iradenin her iki tarafta olduğunu da gördük.
Turizm alanında son yıllarda Lübnan'dan ülkemize gelen dost-kardeş halkın adetinde ciddi bir artış söz konusu. Bunun daha da artması, müşterek yapabileceklerimiz, bilgi alışverişinde atacağımız adımları da ele alma fırsatı bulduk. Sayın Başbakan'a ve heyete ülkeme gelişlerini böyle bir anlamlı ortamda gerçekleştirmeleri sebebiyle teşekkür ediyorum. İnşallah biz de en kısa zamanda iadeyi ziyarette bulunarak, bu havayı kuvvetlendireceğimizden şüpheniz olmasın.''
Başbakan Erdoğan, ABD'nin Suriye'ye uygulamak istediği ekonomik yaptırımlarla ilgili Türkiye'nin görüşü ile İsrail'in işgal ettiği Arap topraklarından çekilmesi hususunda oynayabileceği rolün ne olduğunun sorulması üzerine, özellikle insan hakları açısından ve hukukun üstünlüğü açısından sorunun birinci bölümüne yanıt vermek istediğini söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:
''Artık bu devirde ambargolar gibi bir anlayışı doğrusu insan haklarına uygun bulmuyorum. Bu tür yaklaşımlar çözüm değil, çözümsüzlüğü körüklemektedir. Garantörü olduğumuz KKTC'de yıllardır bu uygulamayı yaşamış bir ülke olarak bunun doğru olmadığı inancında ve kararındayız. Barışın küreselleşmesinin yolu, ambargolardan geçmez.''
Başbakan Erdoğan, sorunun ikinci bölümüne yanıt verirken de, İsrail'in Gazze'den tek taraflı çekilme planlarının doğru, adil ve çözüme yönelik olduğu inancında olmadıklarını söyledi. Erdoğan, burada BM Güvenlik Konseyi'nin devreye girmek suretiyle adil ve kalıcı çözümün zeminini hazırlamasından yana olduklarını ifade etti.
Alınan bilgiye göre, görüşmede, PKK ve terör konusu da gündeme geldi.
Başbakan Erdoğan, gerek terör suçlularının, gerekse uyuşturucu kaçakçılarının iadesi konusunda Lübnan'ın gösterdiği hassasiyet için Hariri'ye teşekkür etti.
İsrail-Filistin çatışmasının da ele alındığı görüşmede, Hariri, İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un Filistin halkına dönük attığı adımların barışa katkı sağlamadığını dile getirerek, ''duygusal'' bir konuşma yaptı ve Erdoğan'a, ''Şaron'un öngördüğü tablo nasıl barış getirebilir?'' diye sordu. Hariri, Mısır doğalgazının Avrupa'ya açılması için uzun vadeli olarak içinde Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnan'ın bulunduğu doğalğaz projesine Türkiye'nin de destek verebileceğini belirtti.
Başbakan Erdoğan da bu konuda, Lübnan'ın Mısır'la görüşmelerine Türkiye'nin desteğe hazır olduğunu dile getirdi.
ERDOĞAN, HARİRİ ONURUNA AKŞAM YEMEĞİ VERDİ… ERDOĞAN: ''İSRAİL-FİLİSTİN İHTİLAFINDA TERÖRLE, AŞIRI GÜÇ KULLANIMIYLA BARIŞÇI BİR ÇÖZÜME VARILAMAYACAĞI AÇIKTIR''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Lübnan Başbakanı Refik Hariri onuruna akşam yemeği verdi.
Erdoğan, Başbakanlık Resmi Konutu'ndaki yemek öncesi yaptığı konuşmada, Türkiye ve Lübnan arasındaki ortak tarihi ve kültürel değerlere dayalı köklü geçmişe değinerek, Hariri'nin ziyaretinin ikili ilişkileri daha da ileri götürülmesine katkı sağlayacağına olan inancını dile getirdi.
İki ülke arasında her alanda, özellikle ekonomi ve ticaret konularında geniş işbirliği olanakları bulunduğunu kaydeden Erdoğan, bu olanaklardan en geniş şekilde yararlanılması gerektiğini belirtti.
Ortadoğu'daki gelişmelerin Türkiye'yi derinden etkilediğini söyleyen Erdoğan, bölge coğrafyasının yıllardır süregelen sorunlar ve çatışmalar nedeniyle, özlenen barış, istikrar ve refaha kavuşamadığını ifade etti.
Ortadoğu uluslarının esenlik ve refah içinde yaşamaya en az diğer uluslar kadar layık olduğunu kaydeden Erdoğan, ''Bölgemizin bir an önce barış ve istikrara kavuşması, eldeki imkanların tüm bölge uluslarının refahının artırılması ve çağdaşlaşma amaçlarıyla kullanılması, bölge ülkeleri arasında yapıcı bir işbirliğinin ve anlayış ortamının sağlanmasıyla mümkündür. Bu amaç doğrultusunda Türkiye ve Lübnan'ın ortaya koyacağı çabalar önem taşımaktadır'' diye konuştu.
Erdoğan, İsrail-Filistin ihtilafında son dönemde yaşanan terör ve şiddet eylemlerinin kaygıyla izlendiğini belirterek, ''Kardeş Filistin ulusunun haklarının korunması ve Filistin'in uluslararası toplum içinde hak ettiği onurlu yerini alması, Türkiye'nin dış politika gündeminin ön sıralarında bulunmaktadır. Gerek şiddetle kınadığımız terörle, gerek aşırı güç kullanımıyla barışçı bir çözüme varılamayacağı açıktır'' dedi.
İhtilafın çözümü için ortaya konan Yol Haritası'nın taraflarca kabul edilmesinin memnuniyetle karşılandığını hatırlatan Erdoğan, ancak gerekli adımların daha fazla gecikmeksizin atılmaya başlanmasının da en az Yol Haritası'nın benimsenmesi kadar önem taşıdığını kaydetti.
Erdoğan, ''Bölgede barışın ve istikrarın ancak kapsamlı olduğu takdirde kalıcı olduğu düşüncesinden hareketle, Suriye ve Lübnan kanallarının da canlandırılması gerektiği inancındayız'' dedi. Irak'taki durum ve bu ülkenin geleceğinin bölgeyi yakından ilgilendirdiğini, Irak'ın toprak bütünlüğünün ve ulusal birliğinin korunmasının önemli olduğunu belirten Erdoğan, ''Irak'ın kendisiyle ve komşularıyla barışık hür ve egemen bir devlet olarak uluslararası toplum içindeki yerini en kısa sürede alması ortak amacımızdır'' diye konuştu.Lübnan Başbakanı Refik Hariri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından, onuruna verilen yemek öncesi yaptığı konuşmada, Türkiye ziyaretinin bölge için çok önemli bir döneme rastladığına işaret ederek, bölgenin geçtiği zor dönemde daha fazla işbirliğinin önemine işaret etti.
İki ülkenin pek çok ortak yönü olduğuna dikkati çeken Hariri, bir İslam Pazarı'nın kurulmasına yönelik önerisinin bugün de geçerli olduğunu ve bu doğrultuda çalışılması gerektiğini kaydetti.
Lübnan'ın, Türkiye'nin AB'ye girme çabalarını gıpta ile izlediğini belirten Hariri, ''Türkiye'nin AB'ye girmesine destek veriyoruz. Bu katılımın sağlanması için, Türkiye her türlü ciddiyeti göstermiş olup, bu alanda gerekli olan adımları atmıştır. Şimdi de Avrupa'nın aynı ciddiliği göstermesi gerekmektedir'' diye konuştu.
Hariri, şöyle devam etti: ''Türkiye'nin AB'ye girişi, özellikle Ortadoğu ve İslam dünyasında milyonlarca kişiye, Avrupa'nın bazılarının söylediği gibi doğunun yüzüne kapalı duvar değil, aksine daha iyi bir gelecek için ve çevresi ile sürekliliğin sağlanması için ortak değerler ve ortak görüşü temsil ettiğini ispatlayacaktır. Tıpkı birçok Avrupalı lider ve düşünür gibi, ben de Avrupa'nın kendi içine bürünmüş dar ufuklu bir kulüp olarak parlamayacağı düşüncesini paylaşmaktayım. Aksine, yarınki Avrupa'nın gücü, yeni Avrupa ortaklarıyla canlı bir işbirliğine girmek ve birleşik bir Avrupa'nın çalışma alanında yeni bir solukla güçlenecektir.''
Hariri, ''Şunu da unutmamamız gerekir ki, Türkiye'nin geleceği tıpkı geçmişi gibi, sadece Avrupa'ya bağlı olmayıp, gerek eşsiz coğrafi konumu dolayısıyla doğu ve batı arasında köprü özelliğine, gerekse siyasi, kültürel ve tarihi devamlılığına bağlıdır'' dedi.
Türkiye'nin Arap ve İslam dünyasına yönelik izlemekte olduğu açılım siyasetinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Hariri, bu dengeli siyasetin bölgede istikrarın güçlenmesine katkıda bulunduğunu belirtti. Hariri, ''Türkiye bölge ve uluslararası alanda barışın gerçekleşmesi için önemli bir rol oynamaktadır'' diye konuştu.
Bu dengeli siyasetin Irak ve Kıbrıs konusunda kendini gösterdiğine işaret eden Hariri, ''Kıbrıslı Türkler dünyaya gerçekten barış içinde yaşamak istediklerini göstermişlerdir. Bu durum çok önemlidir. Biz çeşitli münasebetlerde, olumlu tutum takınan tarafın cezalandırılmasının devam etmemesi için, Kıbrıs Türk kesimine uygulanan ambargonun kaldırılması için çağrıda bulunduk'' diye konuştu.
Hariri, Türkiye'nin bölge istikrarına yönelik politikalarını anlayışla karşıladıklarını ve desteklediklerini ifade ederek, İsrail'i ise bölgede izlediği politikadan dolayı eleştirdi.
Türkiye'nin Irak konusundaki görüşlerini de takdir ettiklerini söyleyen Hariri, Irak'ın işgalden kurtarılması için Irak'a komşu ülkeler sürecinin devam etmesini istediklerini kaydetti.
Yemeğe, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu ile Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de katıldı.
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:06