Medya
  • 16.3.2003 12:12

ERTUĞRUL ÖZKÖK GAZETECİLİĞİ NEDEN BIRAKMAYI DÜŞÜNDÜ?

Ertuğrul Özkök'ün başına Özal'la ilgili olarak öyle bir olay geliyor ki ''gazeteciliği bırakmayı bile düşündüm'' dedirten cinsten. İşte Ertuğrul Özkök'e mesleğini bırakmayı düşündürten olay... Gazeteciliği bırakmayı düşündüğüm gün MESLEK hayatımın en ıstıraplı gününü 1987 yılında yaşadım. O gün gazeteciliği bırakmayı düşündüm. Kenarından döndüm. Hürriyet'in Ankara temsilciliğinde ilk yılımdı. Başbakan Turgut Özal Washington'a gidecekti. Rahmetli Çetin Emeç, ‘‘Bu geziyi sen izle’’ demişti. Gazetecilikte ilk başbakan izleme tecrübem bu olacaktı. Ne yalan söyleyeyim, bir şey atlayacağım diye korkudan titriyordum. Onun için kendime iyi bir ‘‘buddy’’, yani arkadaş bulayım dedim. O günlerin en iyi dış politika muhabiri Sedat Ergin'di. O da geziyi Cumhuriyet Gazetesi adına izleyecekti. Sedat'ı öğretim üyeliği yıllarımdan tanıyordum. İkimizin de edebiyata merakı vardı. * * * Washington'da rahmetli Özal'ın kaldığı ‘‘Madison’’ oteline yerleştik. Geziyi gayet güzel izledik. Öyle önemli bir haber de atlamadım. Özal oradan check-up için Houston'a gidecekti. Bu gezi çok uzun olacağı için, ben Washington'dan ayrılıp, Ankara'ya dönmeye karar verdim. Sedat da aynı şeyi yapacaktı. O sabah Ankara'dan Güneş Taner aradı. O sıralarda henüz milletvekili değildi. Ama Özal'a danışmanlık yapıyordu ve çok yakın çevresindeydi. Güneş'le ANAP'ın kurulduğu günlerde Ankara'da bir arkadaşımın evinde tanışmıştık. O sıralarda ben Ecevit'çiydim. Arayış Dergisi'nde yazılarım yayınlanıyordu. Güneş ise sıkı bir liberal ekonomici olarak beni acayip eleştiriyordu. Bir ara kavga edecek gibi olmuştuk. Beni duvara sıkıştırmıştı. Ağzındaki yanan puro neredeyse suratıma değecekti. Sonradan çok iyi arkadaş olduk. Güneş telefonda, ‘‘Ne var ne yok’’ dedi. Ben de ertesi gün döneceğimizi söyledim. Bana, ‘‘Dönme, Houston'a git. Orada ilginç şeyler olabilir’’ dedi. Ben, ‘‘İşin siyasi tarafı bitti. O nedenle gitmeme gerek yok’’ deyince, daha fazla ısrar etmeye başladı. ‘‘Yahu git diyorum. Bak orada sen de bir check-up'tan geçersin.’’ Ben ‘‘Olmaz’’ dedikçe, onun ısrarı artıyordu. * * * Sonunda, ‘‘Bak orada bir olay olur, haber atlarsın’’ dedi. Ben de ‘‘Merak etme olay falan olmaz’’ deyince, ‘‘Benden günah gitti’’ deyip telefonu kapattı. O akşam Sedat'la birlikte, veda etmek için otelin en üst katında Özal'a ayrılan büyük süite gittik. Bizi salona aldılar. Özal yan odadaydı. Odadan televizyon sesi geliyordu. Anladığım kadarı ile Özal bir kovboy filmi seyrediyordu. Biz bir süre bekledik. Film bitince yanımıza geldi. Biz ertesi gün ayrılacağımızı söyledik ve ‘‘Ankara'da görüşürüz’’ dedik. * * * Özal'ın hiç keyfi yoktu. Durgun bir sesle, ‘‘İnşallah’’ dedi. Biz bir şey daha söyledik, o yine ‘‘Allah kısmet ederse’’ diye cevap verdi. Yanından ayrıldık ve doğru havaalanına gidip, New York uçağına bindik. Uçakta fazla yolcu yoktu. Ön tarafta oturan yolculardan birini tanıdım. Ahmet Ertegün'dü. Yolda acayip bir türbulans vardı. Uçak müthiş sarsılıyordu. Bir ara Sedat'a dönüp, ‘‘Özal'ın hali biraz tuhaftı. Sanki bir sıkıntısı vardı’’ dedim. Sedat fazla ilgilenmedi. O akşam, New York'ta ucuz bir otelde kaldık. Sabaha karşı 3'te telefon sesiyle uyandım. Dış Haberler Müdürümüz Ferai Tınç arıyordu. ‘‘Çetin Bey barut gibi’’ diye başladı. Uyku sersemiyle, ‘‘Hayrola’’ dedim. ‘‘Duymadın mı, Özal by-pass ameliyatı olacakmış’’ cevabını verdi. Biz haberi atlamışız. Haberi Türkiye'de bir tek Ertuğrul Akbay'ın ‘‘Gölge Adam’’ gazetesi vermişti. Üstelik Ertuğrul Washington'a bile gelmemişti. Yani Washington'daki bütün gazetecileri Türkiye'den atlatmıştı. O an ‘‘Hay Allah’’ deyip elimi alnıma vurdum. Güneş Taner'in sözlerini hatırlamıştım. Güneş belli ki bana bir tiyo vermek istemişti ve onun için durmadan Houston'a gitmem için ısrar etmişti. Beynimden vurulmuştum. Daha ilk büyük gezide müthiş bir haberi atlamıştım. Hemen Güneş'i, arkasından Dışişleri Danışmanı Cem Duna'yı aradım. ‘‘Sizin yüzünüzden gazeteciliği bırakacağım’’ dedim. Güneş her zamanki dobra haliyle, ‘‘Oğlum ben sana tiyoyu verdim, ama sen anlayamadın’’ dedi. O gün gazeteciliği bırakmayı gerçekten düşündüm. * * * Çetin Emeç sonradan Washington temsilcisi Doğan Uluç'u Houston'a gönderdi. Uluç müthiş bir iş yaptı. Özal'ın ameliyat sırasında çekilen fotoğraflarını elde etti. Ertesi gün Hürriyet'in manşetinde o fotoğraflar vardı. Doğan Uluç intikamımı almıştı. Hemen telefon açıp, kendisini kutladım. Ama bu olayı hiçbir zaman unutmadım. Ertuğrul Özkök/ Hürriyet Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:34

İLGİLİ HABERLER

Onceki Sayfa
Sonraki Sayfa