Bu tuhaf ittifakı hatırladınız değil mi
İYİ niyetinden hiç şüphe duymadığım bazı kişiler, Türkiye'de ‘‘savaş karşıtlığı’’ konusunda oluşan ‘‘İslamcı-solcu’’ koalisyonundan sitayişle söz ediyorlar.
Bir kere bir yanlışı düzeltelim.
Bu koalisyon öyle ‘‘savaş karşıtı’’ bir ittifak falan değildir.
Olsaydı, Saddam Hüseyin Kuveyt'i işgal ettiğinde, Halepçe'de Kürtleri zehirli gazla öldürdüğünde de aynı ittifakı kurarlardı.
TARİH SORUSU
Bu koalisyonun temelinde, 1960-70'li yıllardan beri var olan ‘‘anti Amerikancılık’’ duygusu yatmaktadır.
Zaten bu koalisyonun en çarpıcı fotoğrafını da, Dolmabahçe'de bir araya gelen 68 nostaljikleri ile türbanlı ve sakallı İslamcıların ortak eyleminde gördük.
Şimdi size bir soru.
Son 30 yılda ‘‘İslamcı-solcu’’ koalisyonunun dünyaya verdiği en büyük ‘‘hediye’’ nedir?
Eminim cevabı bulmakta fazla zorlanmayacaksınız.
Humeyni'nin ‘‘İran İslam Devrimi’’ değil mi?
Bu ittifakın hatırladığınız başka ‘‘mutlu ürünleri’’ var mı?
Evet bir de 1970'li yıllarda Türkiye'de teorisi yapılan ‘‘tarihi yanılgı’’ siyaseti var.
Hani sonu milliyetçi cephelerle biten o dáhiyane teoriler.
Tarih o teorilerin ne kadar ‘‘dáhiyane’’ olduğunu ispat etti.
Ama İran'da olduğu gibi, iş sadece teorik düzeyde kalmayıp, uygulamaya geçince, sonunu hep birlikte gördük.
Bugün Türkiye Komünist Partisi bile hálá yaşarken, İran Komünist Partisi tarihe karıştı.
Daha doğrusu, İslamcı kanadın ‘‘devrimden’’ sonraki ilk icraatından biri komünistleri kesmek olduğu için tasfiye edildiler.
O nedenle diyorum ki, İslamcı-solcu ittifakı solculara pek mutluluk getirmemiştir.
Bu süreç İslam'a da büyük zararlar verdi.
İslam'ın ‘‘terörle’’ özdeşleştirilmesi süreci de İran Devrimi ile başladı.
MAHALLİ HİTLER
Umalım ve dua edelim, bu defaki ittifak Ortadoğu'ya bir ‘‘mahalli Hitler’’ hediye etmesin.
Türkiye'de bu ittifaka şimdi bir de ‘‘Kürtçü’’ unsuru eklendi.
Dikkat edin, bilerek ve özenle ‘‘Kürtçü’’ diyorum. ‘‘Kürt’’ demiyorum.
Ve günlerdir ‘‘savaşa hayır’’ bayrağı altına sığınan bazı ‘‘Kürtçülerin’’ oynadığı ikili oyuna dikkati çekiyorum.
Türkiye sınırlarında Amerikan düşmanlığı, sözde ‘‘savaş karşıtlığı’’, sınırın öteki tarafına geçince ‘‘Amerika ile silah arkadaşlığı’’ ve ‘‘savaş yanlılığı’’.
KAVRAM KATİLLERİ
Cengiz Çandar dün Irak'taki savaşın çok önemli bir dönüşümüne dikkat çekti.
Çandar, Irak'taki direnişin giderek ‘‘vatanı koruma’’ özelliğinden ‘‘rejimi savunma’’ özelliğine doğru gittiğini söylüyor.
‘‘Vatan’’ kavramı ile ‘‘rejim’’ arasında çok büyük bir fark var.
Saddam bir süre bu ikisini birleştirmeyi başardı.
Ama gün geçtikçe görülmeye başladı ki, olay yavaş yavaş Saddam ve ancak onun sayesinde ayakta kalabilecek insanların ‘‘savunma içgüdüsü’’ haline geliyor.
İş bu noktaya doğru gittikçe, Türkiye'deki ‘‘İslamcı-solcu’’ ittifakının gerçek niyeti de daha kolay anlaşılır hale gelecek.
Burada bir noktanın altını çizeyim.
Ben savaşa karşı olan insanların çok büyük çoğunluğunun samimi ve doğru olduğuna inanıyorum.
Normal bir insanın savaşa karşı olması kadar doğru bir davranış biçimi yoktur.
Bu savaş bizim değil ve ben de Türkiye'nin savaşa girmesini asla istemiyorum.
Benim kastettiğim, ‘‘savaş karşıtlığını’’ geçmişte ‘‘barış’’ kelimesine yaptıkları gibi insani içeriğinden çıkarıp, tamamen siyasi ve ideolojik deformasyona uğratan marjinal kesimler ve kişilerdir.
Bunlar geçmişte ‘‘barış’’ kelimesini tamamen Marksist bir mücadele aracı haline getirmişlerdi.
Şimdi de Irak'taki rejimi savunmaya yönelik Üçüncü Dünyacı bir mücadele aracı haline getirmeye çalışıyorlar.
Benim eleştirim işte bu kavram katillerinedir.
HAM HAYALLER
1970'lerde Sovyetler Birliği'ni, Çin'i, Arnavutluk'u arkalarına alarak gerçekleştiremedikleri hayallerini, bugün Saddam Hüseyin ve Cumhuriyet Muhafızları'nı arkalarına alarak gerçekleştirme rüyasına dalmışlardır.
Ama Allah'tan Türkiye'nin karnı artık bu Üçüncü Dünya ütopyalarına tok.
(Ertuğrul Özkök/ Hürriyet)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:42