Medya faşizmini devirme zamanı
İŞTE ben bunu kabul edemiyorum. Hükümet Uzanlar'a ait ÇEAŞ ve Kepez'de tespit yapacak noter bulamamış.
Bir ülke düşünün ki, noterleri bir medya grubunun baskısından korkuyor.
Bunu bir gazeteci olarak, bir vatandaş olarak, bir yurttaş olarak asla kabul edemiyorum.
KİM OLURSA OLSUN
İçime sindiremiyorum.
Kim olursa olsun kabul edemiyorum.
İster Uzan olsun, ister Ciner veya Karamehmet.
Hiç kompleksim olmadığı için, kendi çalıştığım grubu da işin içine koyuyorum.
Yani ister Doğan olsun.
Hükümet kanuni bir hakkını kullanacak. Devlete karşı hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmeyen bir aile ile yaptığı sözleşmeyi iptal edecek.
Ve o devletin hükümeti, el koyduğu kuruluşta tespit yaptırmak için bir noter bulamayacak.
Neden?
Çünkü karşıda bir medya grubu var ve noterler sindirilmişler.
Üç günden beri noterlerden bir ses bekliyorum.
‘‘Hayır biz korkmuyoruz’’ desinler. Gelen cevap kem küm... Hukuki bazı bahaneler... ‘‘Noterler her tür şeyi tespit etmezmiş.’’
Bir ikisi hariç işadamları sanki dayakla yerlerine oturtulmuşlar.
Özel konuşmalarda mangalda kül bırakmayanlar, iş hükümetin bu kararına gelince, suspus oluyorlar.
Gazeteciler sindirilmiş.
Çünkü bu ülkede yıllardır bir medya terörü estiriliyor, kameralar Kalaşnikof gibi kullanılıyor, insanların, şirketlerin, siyasetçilerin üzerine buldozerle gidiliyor, hayatları karartılıyor.
Sonunda geldiğimiz nokta da işte budur.
Tespit yapmaya gitmekten bile korkan noterler.
GELDİĞİMİZ NOKTA
Biz kimiz de insanların içine bu kadar korku salma hakkımız var?
Bakın bu ülke, teröristi cezaevine soktu.
PKK'yı dağlarda perişan etti.
Anlı şanlı babaları cezaevine koydu.
Ama dağdaki Kalaşnikofluyu doğduğuna pişman eden bu devlet, elinde Kalaşnikof yerine televizyon ve gazete bulunan kabadayılara bir şey yapamayacak.
Devlet bir şey yapamayacak ve o kabadayılar bu ülkede özerk kurumların başkanlarını, siyasetçileri, bürokratları, işadamlarını korku haracına bağlayacak.
Noterleri evlerinden çıkamaz hale getirecek.
Var mı böyle bir devlet?
HERKESE SESLENİYORUM
Bu ülkede devlet varsa, bu ülkede devletin, rejimin adında hukuk ve demokrasi kelimeleri varsa, bu ülkenin insanları basit birer teba değil yurttaş ise ve vatandaşlık mertebesine çıkabilmişse, eli Kalaşnikoflu kabadayılar da derdest edilecek.
Bütün siyasetçilere sesleniyorum.
Bütün bürokratlara, işadamlarına sesleniyorum.
Bu ülkenin bütün vatandaşlarına sesleniyorum.
Gazetecilere, gazetecilik örgütlerine sesleniyorum.
Bu ülkeyi artık bu medya faşizminin elinden kurtaralım.
Hangi grup, hangi aile olursa olsun bu ‘‘medya Ali kıran baş kesenlerine’’, bu televizyonlu tepegözlere, bu gazete haramilerine artık dur deme zamanı geldi.
Bakın hiçbir ayırım yapmıyorum.
Hangi gazeteci, hangi gazete patronu, hangi genel yayın yönetmeni sizi tehdit etmeye, korkutmaya, sindirmeye, terörize etmeye kalkarsa teşhir edin.
Onlardan korkmayın, pabuç bırakmayın.
Elindeki gazete ve televizyonu yüzünden kendini kudretli sanan bu imtiyazlı medya zümresine haddini bildirme kapıları açılıyor.
Bu devirde kimsenin padişah olmadığını, önce bu medya faşistlerine göstermemiz lazım.
İsyanım gerçekten tepemde.
Bu ülkenin hükümeti, tespit yaptırmak için bir noter bulamayacak...
Ve sonra siz bu ülkede demokrasiden, insan haklarından söz edeceksiniz.
Türkiye'de gerçekten iyi bir şeyler oluyor. Bu ülkede hükümetler ilk defa korkmadan, yılmadan, pusmadan kararlar alabiliyor.
HERKES ÖĞRENECEK
Bu ülkeyi babasının malı sanan medya tedhişçilerine ilk defa pabuç bırakılmıyor.
Bu bir ülkenin uyanışıdır. Bu, medya faşizmini, kameralı diktatörlüğü devirme harekátıdır.
Bu ülkede herkesin bir oy hakkı var ve kanunların önünde herkes eşit.
Bunu herkes öğrenecek.
Elinde televizyonu ve gazetesi olmayan da, olan da...
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:10