Fatih Altaylı- Hürriyet
Dedikoducu aşağılıklar
RECEP Tayyip Erdoğan'ı ve beraberindekileri Çin'den Türkiye'ye getirecek uçak havada arıza yapıyor.
Uçak mecburi iniş yapmak zorunda kalıyor.
Allah'tan arıza önemli değil, rahat bir iniş oluyor. Yolcular uçaktan iniyor ve bir salona alınıyorlar.
Salona alınan yolculardan biri (bir işadamı) bana, ‘‘okkalı’’ bir küfür savuruyor.
‘‘Hayırdır?’’ diye soruyorlar.
Bir küfür daha ediyor ve anlatıyor, ‘‘...... ekrana çıkmış ve bizim uçağın motorları yanarak inişe geçtiğini ve haber alınamadığını söylemiş. Türkiye'de herkes panikte.’’
Bir anda dedikodu yayılıyor ve benim uçaktaki arıza ile ilgili olarak ekrana çıktığım yolunda bir ‘‘dedikodu’’ yayılıyor.
Benimse olayla ilgim yok.
Değil ekrana çıkmak, o saatlerde Kanal D binasında dahi değilim.
Bir toplantıdayım ve uçakla ilgili gelişmelerden haberim bile yok.
Duymadığım ve bilmediğim bir olayla ilgili olarak ekrana çıkıp konuştuğum ‘‘şayiası’’ yüzünden Çin'de bana sövülüyor.
Uçakta bulunan muhabir arkadaşım Kerem Kırçuval olayı bana saatler sonra haber verebildi.
Tabii hakkımda çıkarılan dedikoduyu da.
Son derece rahatsız oldum.
Ve Türkiye'ye gelmelerinden sonra uçakta bulunan bazı işadamlarını aradım.
Hepsi, ‘‘Vallahi ben demedim ama öyle bir dedikodu oldu. Hatta bir gazeteci arkadaşın eşinden duyduğu söylendi ama sonra evini aradı ve böyle bir şey olmadığı ortaya çıktı’’ gibisinden laflar ettiler.
Osman Hattat en komiğiydi.
‘‘Üzülme. Demek ki, televizyon haberi denince akla sen geliyorsun’’ dedi..
Ama ben üzüldüm.
Biz sorumlu bir televizyonculuk yapmak için müthiş bir uğraş veriyoruz.
Televizyon haberciliğinin ‘‘pisliklerden’’ arınması ve evrensel standartları yakalaması için bazı diğer televizyoncu arkadaşlarımızla beraber uğraşıyoruz.
Ama dedikoduculardan kurtulamıyoruz.
(Fatih Altaylı/ Hürriyet)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:11