FEHMİ KORU, DOĞAN MEDYA GRUBUNDA DARBE OLACAĞINI İDDİA ETTİ...
FEHMU KORU/ YENİ ŞAFAK
Yaşlılar esaslı darbe yapamazlar
Devir sorgulama devri. En ciddi sorgulamalar da medyada yapılıyor. Umarım, medya patronları da, gazetelerinde yapılan bu sorgulamaları yakından izliyordur. Sonuçta, kararlarıyla yalnızca gazetelerinin itibarını etkilemiyor, kendi geleceklerini de ya parlak kılıyor veya tehlikeye atıyorlar...
Aydın Bey izlemiyorsa bile, kızlarının izlediklerinden eminim.
Geçtiğimiz günlerde, Doğan Medya Grubu'nda sessiz-sedasız bir 'darbe' oldu: Aydın Doğan üç önemli kuruluşunun icra konseyi başkanlıklarını kızlarına bıraktı. Artık Hürriyet, Milliyet ve Kanal-D'nin en tepe noktasında Aydın Doğan değil kızlarından biri oturuyor; 'icra konseyi başkanı' olarak kararları da onlar alacaklar…
Bu yaşanana 'darbe' diyen ben değilim. Medyayı 'içeriden' izleyen ve aylar önce, ''Göreceksin, Doğan Grubu'nda çok zâyiât verilecek'' diyen bir dostum, bu değişimin ilân edildiği gün aradığında ''D-day yakınlaştı'' öngörüsünü aktardı bana. 'D-day', bildiğimiz gibi, önemli bir olayın başlangıç günü anlamına geliyor. Bu olayda, 'D-day', Doğan grubu gazete ve kanallarında köklü bir değişikliğin başlayacağı gün demek...
Atatürk'ün ''İdare-i maslahatçılar esaslı devrim yapamazlar'' sözü doğrudur. En az o kadar doğru bir başka söz de şu: ''Yaşlılar esaslı darbe yapamazlar.'' Yaş kemâle erinceye kadar kurduğunuz arkadaşlıklar, dostluklar sizi onlara karşı tavır almaktan alıkoyar. Dev şirketlerin iflâsı, koca partilerin tasfiyesi, araştırın göreceksiniz, yöneticilerini zamanında değiştiremeyen patronlar ile parti liderliğinin eseridir. ''Merhametten mazarrat doğar'' sözü biraz da bu yüzden söylenmiştir.
Türkiye medya dünyasının üçte ikisine hükmeden grubun gazetelerinde birbiri aleyhinde yazı yazmayan yazar kaldı mı acaba? Kapağı kaldırılmayan hiçbir pislik yok gibi. Hangi yazarın sütun komşusu hakkında ne düşündüğünü biz okurlar da biliyoruz. Yazarların küfrü yetmedi, dışarıdan 'uzman' görüşçüye başvurulup bir de onun ağzından küfür yöneltildi ötekilere. Bugüne kadar böylesi ucuzluklara başvurduğu görülmemiş 'amiral gemisinin kaptanı' mertebesindeki başyazar bile, gazetenin New York temsilcisini kendisiyle ilgilenmedi diye kalemine dolayabildi. Hürriyet'te iletişim kanalları tıkanık galiba.
''Bize bir operasyon gerekli'' diye bağırıp duruyor gazeteleri, ama yıllara dayalı dostlukları bir çırpıda kestirip atamayan patron, ya yazılanları okumadığı ya da okusa da bazılarına dokunamadığı için eli-kolu bağlı beklemekle yetiniyor. Medyayı yakından izleyen dostum, son değişikliğe kadar, ''İkinci ihtimal daha doğru; bazılarına patron da olsan dokunamazsın'' diyordu bana; şimdi o bile ümide kapıldı.
Hürriyet'in eskilerinden Serdar Turgut sütununu taşıdığı Akşam'da eski gazetesinin gazetecilik anlayışına eleştiriler yöneltiyor; çoğu haklı eleştiriler bunlar... Son hamleyi ise, 'sevdiğim yazarlar listesi' adını verdiği isimleri açıklayarak yaptı Turgut. 23 gazeteci-yazardan oluşan ve ülkemizde çıkan bütün gazeteleri değerlendirmeye aldığı listesinde Hürriyet'ten yalnızca üç yazar bulunuyor… Beni de sayarsanız dört yazarla Yeni Şafak ''Serdar Turgut'un sevdiği en çok yazara sahip gazete'' unvanını almaya hak kazanıyor.
Serdar Turgut'un listesinde, Yeni Şafak ve Hürriyet dışında, Sabah, Milliyet ve Radikal'den üçer, Tercüman ve Zaman'dan ikişer, Star, Milli Gazete, Vakit ve Vatan'dan da birer yazar var. İyi ki, kimse bana ''Sevdiğin yazarlar kim?'' diye sormuyor; sorsalardı, Serdar Turgut kadar cömert davranamayabilirdim. Onun kadar cesur olduğumu da sanmıyorum. Daha önce belli kişilere yönelttiği eleştiriler neyse de, 'sevdiği yazarlar' listesine almadıkları, bir fırsatını bulup kendisine saldıracaklardır. Eşi bile saldırılara hazır olsun.
''Eşi bile'' derken atmıyorum.
Radikal'den Neşe Düzel, iki hafta önce, Galatasaray Üniversitesi'nden Prof. Tülin Bumin ile konuştu. Son yıllarda okuduğum en aklı başında sözlerdi Prof. Bumin'in anlattıkları… Ancak, çok satan gazetelerde derhal mitralyoz saldırılarına geçildi felsefe profesörüne karşı… Kendisine de söyledim: Saldırıların bir sebebi de, Kürşat Bumin'in eşi olması yüzünden… 'Kronik Medya' yüzünden Kürşat Bumin'e kızanlar, ellerine fırsat geçince, hırslarını eşinden almaktan çekinmiyorlar…
Bizde rasyonel yönetim modelleri yerleşmediği için kurumlar uzun süre yaşayamıyor. Bu genel kurala geçmişe damgasını vurmuş gazeteler de dahil. Bir zamanların Günaydın gazetesi, Güneş'i nerede? Daha öncelerin Yeni İstanbul'u, Son Havadis'i, Tasvir'i… Vatan ve Dünya var ama Ahmet Emin Yalman'ın ve Falih Rıfkı Atay'ın gazetelerinin devamı olarak değil; onların gazeteleri de tarihe karıştı… Gazeteler arası ve yazarlar arası savaşlara bakıldığında ''Pompei'nin son günleri'' görüntüsü arzeden ülkemizin en büyük medya grubunun benzer bir âkıbet yaşamasını hiç istemem.
Doğan Medya Grubu da, içten-dıştan bilimadamları ve yazarlara kimliğini tartıştıran Ak Parti'nin izinden gidip kendisini sorgulasa, sorgulatsa iyi eder. Ben patronları olsam, şimdilik hiç değilse gazetelerimde çıkan yazarların birbiriyle hesaplaşma yazılarını yakın tâkibim altına alırdım.
Serdar Turgut'u, cömertliği ve cesareti sebebiyle tebrik ediyorum.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:25