Her fâniye nasip olmaz
İlâhi Ertuğrul Özkök! 24 saat boyunca beni aklından çıkartamıyor... Türkiye'nin en çok satan gazetesinin yayın yönetmeninin 'saplantısı' olmak benim için ne büyük bahtiyarlık!
Bu yılın Bilderberg toplantısının, 15-18 mayıs tarihleri arasında, Paris'in 20 km uzağındaki Versailles Sarayı'na bitişik Trianin Palace Otel'de yapılacağını tam bir ay önce (15 Nisan 2003) burada okumuştunuz. Yazım, ''Bakalım, Versailles Sarayı randevusuna Türkiye'den kim(ler) katılacak?'' sorusuyla bitiyordu...
Cuma günü, öğle saatlerinde, sorunun cevabı bana ulaştı: Devlet bakanı Ali Babacan, DYP genel başkan yardımcısı M. Ali Bayar ve TESEV Vakfı'nın diplomat kökenli yöneticisi Özdem Sanberk... Cumartesi yazım çıkmadığı için, nasılsa benden başka kimse ilgilenmez rahatlığıyla, bilgiyi bugüne sakladım...
Ertuğrul Özkök konuyla ilgilendi... Ona, bu yılki Bilderberg'e Ali Babacan'ın katılacağı haberi cuma akşamı ulaşmış. Restorana gidip telefonla gelişmeyi izlemişler. Özel kalemi bile bakanı Antalya'daki parti toplantısında sanıyormuş. Nihayet, bir hafta önce Babacan'la röportaj yapan Yener Süsoy'dan bakanın Paris'e gittiğinin teyidi alınmış... ''Bize de büroya gidip haberi yazmak kaldı'' diyor Ertuğrul Özkök...
Yayın yönetmeninin kaleminden çıkmak her habere nasip olmaz. Ertuğrul Özkök'ün yazdığı haber şu paragrafla başlıyor: ''Devlet Bakanı Ali Babacan, dinci kesimin yıllardır, 'Siyonist güçlerin zirvesi' diye yerden yere vurduğu Bilderberg toplantısına katılıyor. İslâmcı kesimin bugüne dek siyonist bir örgütlenme diye nitelediği Bilderberg konferansına AKP, Devlet Bakanı Ali Babacan'ı gönderiyor. Toplantıya, Türkiye ile ilgili açıklamaları olay yaratan ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz de katılacak.''
Bu haberi okuduğumda, Ertuğrul Özkök'ün zihninden beni geçirdiğini anlamam imkânsızdı elbette; hakkında yüzlerce Kulis yazdığım Bilberberg'ten, bir kez bile 'Siyonist güçlerin zirvesi' diye söz etmediğim için... Hürriyet yönetmeni beni kast edermiş meğer... Ertesi gün, 'Siyonist güçler zirvesi' dendiği iddiasının unutulmaya terk edildiği yarım düzine Bilderberg haberi yer aldı Hürriyet'te; neredeyse hepsinde benim adım bir biçimde geçiyor...
Hürriyet, birinci sayfasından, ''Dâvet edilirsem ben de katılırım tabii ki...'' cümlemi duyuruyordu okurlarına... İçeride sözlerim şöyle özetlenmiş: ''Dâvet edilsem ben de katılırım tabii ki. Ama içerde konuşulanları yazmama koşuluna uyabileceğimi sanmıyorum. Bu toplantının temel özelliği siyonizmle irtibatlı değil. Babacan'ın katılması kendisi açısından politik bir risk. Ama konuşulanları Meclis'te açıklarsa, hükümeti bilgilendirirse belki de orada öğrendikleri hepimiz için yol gösterici olabilir.''
Yarım düzine habere göz attığımda, Hürriyet'ten birkaç muhabirin yazılarımı gün boyu didik didik ettiklerini anladım. Yayın yönetmeninin saplantısı muhabirlere ve yazı işlerine fazla mesâiye mal olmuş... Ancak, 'Siyonist' sözcüğü geçen bir cümlemi doğal olarak bulamamışlar... Bula bula, ilk yayımladıklarında da, ''Kel alâka?'' diye kendime sorduğum lüzumsuz bir polemik çıkmış karşılarına... Paul Wolfowitz, İstanbul'da yemek yediği gruptan Cem Boyner'e, ''Ben sizi tanıyorum, Bilderberg'ten'' demiş; o da, yanındakine, ''Ne hâfıza ama!'' diye takdirlerini iletmiş... Yanındaki de, ''Hani, Bilderberg'e katılan bir yerlere geliyordu; ne komplo teorisi ama'' demiş ve bununla beni kast etmiş...
Gelin de 'Ördek Hüsnü' öyküsünü hatırlamayın bakalım...
Benim genç politikacı Ali Babacan'ın katılmasını 'riskli' bulmam, Bilderberg mâcerasının Türk katılımcılara yaramadığını bilmemden... Jimmy Carter'dan Bill Clinton'a çok sayıda Amerikalı, Margaret Thatcher ve Tony Blair gibi İngiliz politikacılar, Bilderberg mavi boncuğuyla ülkelerinde meteorik yükselme kaydettikleri halde, grafik bizde tersine işliyor...
Hürriyet, ''Kimler katılmıştı?'' başlığı altında kısmî bir Türk katılımcılar listesi vermiş dün; oradaki isimleri okuyunca ne demek istediğim anlaşılıyor. Okuyalım: ''İsmail Cem, Kemal Derviş, Gazi Erçel, Uğur Bayar, Özdem Sanberk, Suna Kıraç, Meral Gezgin Eriş, Erkut Yücaoğlu, Muharrem Kayhan, Bülend Özaydınlı, Sedat Ergin, Nuri Çolakoğlu.'' İsmi anılmayan Bilderbergçi bir medya patronu cezaevine düştü. Eski Merkez Bankası başkanı dâvâlardan başını alamıyor. Özelleştirme idaresi başkanı şimdi nerede bilmiyorum. Birkaç televizyon gezen bir medya mensubu da artık ortalarda yok. Politikacıların âkıbetini ise ne siz sorun, ne ben söyleyeyim...
Ali Babacan ''Gideyim mi?'' diye sorsaydı, ''Git'' mi derdim yoksa ''Dursun'' mu, doğrusu müreddidim... Gerçi, 'saplantılı' yayın yönetmeni, teklifin önce Abdullah Gül'e yapıldığını, ancak onun 'benim etkim ile' olumlu cevap vermemiş olabileceğini yazıyor, ama tahmini yanlış...
Mâdem tahmin serbest, benim başka bir tezim var: Kendisine teklif geldiğinde, Ali Babacan etraflıca düşünmüş ve gitme konusunda tereddüt geçirmiştir... Ak Parti liderleri, tam da o sırada, İngiltere kaynaklı bir raporun ''Türkiye'de asker darbe yapabilir'' biçiminde haberleştirilmesi üzerine, bakana, ''En iyisi, sen git'' demişlerdir...
Ne zaman değinsem olağanüstü keyif aldığım için Bilderberg konusu burada bitmedi. Devamı var.
(Fehmi Koru/ Yeni Şafak)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:00