Medya
  • 28.8.2007 13:54

FEHMİ KORU'DAN VATAN YAZARI TEZKAN'A ÇAĞRI: TOPLUCA GELİN!

TAHA KIVANÇ (FEHMİ KORU) YENİ ŞAFAK

Tek tek değil, topluca gelin

Hayatlarında bir gün bile 'demokrat' olmamış birileri şu sıralarda öfke oklarını üzerime yollayıp duruyorlar. Böyle ortamları iyi bilirim. Rüzgârın ne yönden estiğini anlamak için ıslatılan parmak havaya kaldırılır ya, bugünküne benzer ortamlarda ıslatılan parmak gibiyimdir ben. Bir tür barometre. Bana saldırı başladı mı, bilin ki, arkası gelecektir.

Şu ben miyim sözgelimi: “Sonra bir gün.. / Güç onların yanına geçti.. Seçmen çoğunluğu.. O gün masadan kalktılar.. / Kalkmakla da kalmadılar.. / Kendi gibi düşünmeyenlere 'kes sesini' demeye başladılar.. / Hem de eski masa arkadaşlarına.. / Uzatma, buraya kadar dediler.. Diyorlar.. / Hele hele onların patronlarını eleştirmeye kalktın mı yersin zılgıtı.. / Hani demokrattılar!. / Pazara kadarmış..”

Peki şu satırlar bana saldıran kişiye uyuyor mu? “Aslında biz o masaya inanmıştık.. Yan yana, diz dize oturuyorduk.. Konuşuyorduk, tartışıyorduk, bağrışıyorduk.. Ama oturuyorduk.. / Daha açık söyleyeyim mi? / Onların konuşma hakkını biz savunuyorduk.. Böyle olması gerektiğini biliyorduk.. Tek sesli, tek tip kafalı ülke olur mu? / Olur tabii.. / Ama o ülkenin rejimine demokrasi denir mi?”

İpucu vermediğim için bu satırları kimin yazdığını sizler bilmiyorsunuz; ama bir şeyden emin olabilirsiniz: Kendisini ben de tanımıyorum. Bir günden bir güne yan yana düşmedik, aynı masayı hiç paylaşmadık, demokrasi konusunda iki çift lâf da çevirmiş değiliz.

“Böyle biri tanışmadığı bir başkası hakkında nasıl fikir sahibi oluyor?” diyeceğe cevabı kendisi veriyor: “Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ayşe Böhürler onlara ne diyor? / Dinciler! / Ne güzel tanımlama.. / Müslüman değil, dinciler.. / Kendisi gibi düşünmeyene en acımasız sözcüklerle hakaret etmeyi biat kültürünün gereği sayanlar..”

Görüyorsunuz, çatmak için bahane olarak kullandığı malzemeyi bile Yeni Şafak'tan buluyor demokratlığı kendinden menkul bu arkadaş. Değmeyeceği için, geçmişte yazdığı yazılardan tahammülsüzlüğünü sergileme ihtiyacı duymuyorum. Ancak ondan “En acımasız sözcüklerle hakaret ettiğim” yazımı bildirmesini rica edeceğim. Zahmete katlanması gerekmiyor, çünkü bana saldırmaya kalkışmasının sebebi olarak gösterdiği yazılarım son bir ay içerisinde çıktı.

Seçim sonrasında yazdığım yazılardan, herhangi bir yazımdan, şu satırlarını hak edecek bir paragraf göstersin de konuşalım: “Aynı masada oturduğumuzu sanıyordum.. Aynı masayı paylaştığımızı.. / Meğerse oturuyor gibi yapıyorlarmış.. / Oturuyormuş gibi.. / Onlar İslamcıydı.. Ama bulundukları mahalleyi sorgulayan kişilerdi.. Biz yıllarca onları öyle tanıdık.. / Meğerse değillermiş.. / Mahallenin sorgucularıymış! / Hiç renk vermediler.. / 46,6 gerçek yüzlerini gösterdi.. / Masadan ilk önce onlar kalktı..”

Masadan ne zaman kalkmışız, aynı sofrayı paylaştığımız kimleri terk etmişiz, seçim sonrası kimlerle yolumuzu ayırmışız?

Daha önemlisi şu: Biz o sözünü ettiği masalarda otururken bu zat neredeymiş?

Saldırı bana, ama aslında bundan sonra başlayacak daha kapsamlı ve büyük bir taarruzun girizgâhı olduğu kesin... 'Psikolojik savaş' mekteplerinde öğretilen bir taktiktir bu; önce taşıyıcı kolonlara hücum edersin, onları yok ettiğinde kâide yerinde duramaz zaten... Kendinde var olmayan bir hasleti varmış gibi gösterip başkalarını 'ihanet' ile suçlamak da daha başka bir 'psikolojik savaş' taktiğidir.

Bu konularda çok kaşarlıyımdır; onlar tâlime yeni başlamışken, ağababalarının taktiklerini boşa çıkartıyordum ben.

Tek tek değil, topluca gelsinler.

MEHMET TEZKAN'IN VATAN'DAKİ YAZISI:

Masayı önce Fehmi Koru’lar terk etti!

Aynı masada oturduğumuzu sanıyordum.. Aynı masayı paylaştığımızı..

Meğerse oturuyor gibi yapıyorlarmış..

Oturuyormuş gibi..

Onlar İslamcıydı.. Ama bulundukları mahalleyi sorgulayan kişilerdi.. Biz yıllarca onları öyle tanıdık..

Meğerse değillermiş..

Mahallenin sorgucularıymış!

Hiç renk vermediler..

46,6 gerçek yüzlerini gösterdi..

Masadan ilk önce onlar kalktı..

Kim onlar?

Fehmi Koru’lar.. Onun gibiler..

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ayşe Böhürler onlara ne diyor?

Dinciler!

Ne güzel tanımlama..

Müslüman değil, dinciler..

Kendisi gibi düşünmeyene en acımasız sözcüklerle hakaret etmeyi biat kültürünün gereği sayanlar..

Kim bunlar?

Dünün demokratları.. Solcularla arkadaşlık yapıp, içkili masalarda kola içip, Yakup’ta Papermoon’da, Reina’da görünmeyi sevenler..

Solcu demokratları kafalayıp..

İslamcı demokrat yapmaya çalışanlar..

*


Aslında biz o masaya inanmıştık.. Yan yana, diz dize oturuyorduk.. Konuşuyorduk, tartışıyorduk, bağrışıyorduk.. Ama oturuyorduk..

Daha açık söyleyeyim mi?

Onların konuşma hakkını biz savunuyorduk.. Böyle olması gerektiğini biliyorduk.. Tek sesli, tek tip kafalı ülke olur mu?

Olur tabii..

Ama o ülkenin rejimine demokrasi denir mi?

*


Sonra bir gün..

Güç onların yanına geçti.. Seçmen çoğunluğu.. O gün masadan kalktılar..

Kalkmakla da kalmadılar..

Kendi gibi düşünmeyenlere ‘kes sesini’ demeye başladılar..

Hem de eski masa arkadaşlarına..

Uzatma, buraya kadar dediler.. Diyorlar..

Hele hele onların patronlarını eleştirmeye kalktın mı yersin zılgıtı..

Hani demokrattılar!.

Pazara kadarmış..

22 Temmuz Pazar akşamı 19.00’da bitti..

*


Şimdi yeni bir anayasa yazılıyor ya.. Hadi sıkıyorsa karşı çık..

Karşı çıkarsan darbecisin..

Şakşakçılık yaparsan demokrat..

Maalesef mahallemizin havası bu..

Ya fanatik mahalleli olmalısın ya da mahalleyi terk etmelisin..

Zihniyet bu..

Örnek mi?

Başbakan’ın ülkeyi terk et dediği yazara bunlar ne dedi?

Patron haklı, gitmen lazım..

Ama daha dün onun masasında oturmak istemiyor muydunuz? O masada oturabilmek için neler yaptığınızı bilmiyor muyuz?

*


Tamam, bugün yan masaya geçtiniz..

Olabilir..

Biz masamızda oturuyoruz.. Ama unutmayın, o ana yemek masasına sizin yine ihtiyacınız olacak..

*


Masa hazır..

Ama sandalyelerin bazıları boş.. Bıraktığınız gibi..

Beş yıl sonra mı geleceksiniz?

Biz buradayız, bekleriz..

Bu kez maskelerinizi takmadan gelin olur mu?

Bizim mahallenin yeni havası..

Masayı terk ettiler derken. Bizim mahallenin havasını anlatmaya çalıştım..

Kalktılar, yan masaya geçtiler.. Bol bol laf atıyorlar..

Peki masada kalanlar kimler?

Masadan kalkanlara göre küstah azınlık.. O azınlığın artık konuşmaya hakkı yok..

Fikir beyan etmeye..

Eleştirmeye..

Karşı çıkmaya..

Neden?

Çünkü masadan kalkanlara göre, halkın yarısı kendileri gibi düşünüyor..

Bundan sonra kendilerinin borusu ötecek!

Ötsün.. Ötsün de..

Halkın öbür yarısı!

Halkın öbür yarısı yok.. Öbür yarı bölük pörçük.. En kabadayısının arkasında yüzde 20 var..

Ne yapmalı?

*


Peki onlardan olmayan.. Bizden demedikleri.. O gelenekten, o kültürden gelmeyenlerin bir kısmı da yan masaya geçti mi?..

Geçti..

Devir böyle, diyerek mi?

Demokrat olduklarını göstermek için mi?

İşlerine geldiği için mi?

Bilemiyorum..

Mahallenin durumunu anlatmaya çalışıyorum..

Galiba şöyle düşünüyorlar..

Arkasını yüzde 46,6’ya dayayan partinin bir lideri var.. Aslında bu oyu o lider aldı..

Çünkü o partinin milletvekili adaylarını tek tek o lider seçti..

Cumhurbaşkanı adayını da..

Bakanları da o seçecek..

Hakkı mı?

Hakkı.. Kadromu ben kurarım diyor..

Peki sonra ne olacak?

İstenen şu: O lider ne isterse o olacak.. Ne söylerse söylesin, karşı gelinmeyecek..

Önce lidere bakılacak..

Sonra fikir beyan edilecek..

Bürokrasi de üniversite de yerel yönetimler de medya da böyle olacak..

İstenen bu..

Mahallemizin yeni havası..

*


Birbirimizi anlamalıyız.. Birbirimize tahammül göstermeliyiz.. Bu bizim farkımız, rengimiz, çok sesliliğimiz sözleri de bitti..

Yerine ne geldi?

Hâlâ mı aynı kafa..

Sen halktan kopmuşsun.. Yüzde 46,6 da mı yetmedi.. Bak yeni anketler yüzde 51 diyor..

Yeni söylem bu..

*


Dünkü yazım üzerine bir okur aradı.. Seçim heyecanıdır dedi; bu hava dağılır..

Ben de ona ya artarsa dedim..

Mahalleye yeni kurallar koymaya çalışanlar çıkarsa.. Mahalle baskısıyla mahalleyi değiştirmeye çalışanlar..

Bu hükümetin böyle bir şey yapacağını zannetmiyorum dedi..

Ben yapmayacaklarına eminim dedim..

Hele Erdoğan’ın.. Yüzde yüz karşı çıkacaktır..

Ama ben siyasal iktidarın tutumundan bahsetmiyorum ki..

İktidarın hoşgörüsüne sığınarak mahalle baskısı kurmaya çalışanlardan sözediyorum..

Kolları sıvadılar bile!

*


Neymiş!

Bir aile, haşemalı havuza girmeleri ihtimaline karşı otele alınmamış..

Yeni habercilik bu..

Madem halkın yüzde 80’i mayo ile havuza girmeyi günah sayıyor..

Haşemayla havuz dönemi başlatılmalı..

Bütün havuzlarda!..

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 16:38

İLGİLİ HABERLER