
GAZETECİ İÇİN KİRALIK KATİL TUTAN EMNİYET MÜDÜRÜ KİM?
İstanbul'un en güçlü olmasa da en sempatik 'baba'sı rahmetli Nihat Akgün idi. Özellikle ülkücü gençlik çok severdi Nihat babalarını. Çünkü herkese çok iyi davranırdı. Yardımına koşardı. Rahmetli akşamları dolaşmayı çok severdi. Önünde arkasında son model cip eskortlar ile dolaşırdı. Bir akşam arkadaşlarından birine telefon açtı:
'Sakın akşamları dolaşma. Bir süre hiç sokağa çıkma. Çünkü senin için iyi şeyler düşünmeyenler var.'
Arkadaşı çok şaşırdı.
'Haydaa kimmiş onlar. Söyle de gardımızı alalım. İşimiz gereği düşmanımız çok ama senin kulağına kadar geldiğine göre önemli kişiler.'
'O zaman sana şu kadar açıklama yapacağım. Benim Asayiş Şube'de kulaklarım var. Onlardan geldi haber. Seni sevdiğimi bilirler. Hani şu ünlü şarkıcı hanım var ya. Sen onun hakkında ne yazıyorsan artık. Kadın kafaya seni takmış, seni vurdurtacak. Ama bu işi çok da güzel kapattıracak. Çünkü organize edenler işi iyi biliyorlar. Geçen gün toplu halde gazinoya götürülmüşler. Yiyip için eğlenmişler. Şarkıcı hanım müdürlerine sık sık diyormuş ki 'Bu adam herkes hakkında yazıyor. Birisi temizleyecek Sakın benden bilmeyin haaa.'
'Peki arkasında kim var bu kadının, kime güveniyor, sevgilisine mi?
'Yok canım ona yanıp tutuşan bir müdür var. Adam aşkından Türkiye'yi yakar. Sen nesin ki... Zaten akşamları Tarabya'da balıkçıya birlikte gidiyorlar. Bütün muhabbet sevgilisinin yanında oluyor. Sen kendine dikkat et. Bu kadın çok tehlikeli. Pisi pisine şey yoluna gitme. Bak çocukların var.'
Neyse ki bu olayın sonu beklenildiği gibi çıkmadı. Tetikçi Ortaköy'de hapı fazla aldığı için işi bitiremedi. O polis müdürü, zamanın Emniyet Genel Müdürü'ne şikâyet edildi. Zaten bir yıl sonra kullandığı Mercedes kamyona çarptı. Öldükten sonra çok ünlü oldu. Mahkemesi yıllarca devam etti. Şarkıcı ise... Evlendi, boşandı, hâlâ ortalarda süperstar olarak dolaşıyor. Zamanın Emniyet Müdürü’nü ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
HÜRRİYET’İN GAZİNO İLANLARINI DÜNDAR KILIÇ TOPLADI
İlan servisi paraları toplayamaz oldu. İşte o zaman bu iş Dündar Kılıç’a verildi... Bir süre sonra eğlence alemini Cem Reklam yönetmeye başladı
Gazinolar artınca, her akşam büyük paralar dönünce rekabet de kızıştı. İlanlar Hürriyet Gazetesi’nin bir sayfasına yetmez oldu. Hele programlar başlarken müthiş ilanlar veriliyordu. İş öyle bir noktaya geldi ki assolist bir tam sayfa ile, kadro da yine tam sayfa ile duyurulmaya başlandı. Yani iki tam sayfa ilan... Bu, bazen üç gün öncesinden başlardı. Hürriyet’in cuma ve cumartesi günleri 8-10 sayfası gazino ilanları ile doluyordu.
SİMAVİ’NİN KAFASI ATTI
Ama işler bazen başladığı gibi yürümüyordu. Örneğin salon dolmayabiliyordu. Zarar eden patron bir hafta sonra kadroyu dağıtıyordu.
Hürriyet Gazetesi ilan servisi yani müdürü Tuncer Bicioğlu ve rahmetli Erdoğan Arman ilan paralarını toplayamaz oldu. İşte o zaman bu iş kabadayı aleminin en renkli ve güçlü kişisi Dündar Kılıç’a verildi. Kılıç, Cem Reklam’ı kurup başına da rahmetli Sadık ağabeyi oturttu. Hürriyet, devreye Cem Reklam girince çok rahat etti. Çünkü kaçıp yok olan, ‘para yok veremiyorum’ diyen gazinocularla hiç muhatap olmadı. Gazinoların Cem Reklam’a borcu olunca da tüm eğlence alemini Cem Reklam yönetmeye başladı.
Assolistleri Cem Reklam seçiyordu, sanatçıların kariye sırasını, hatta yövmiyelerini bile saptıyordu. Bu yıllarca devam etti. Ne zaman ki Hürriyet’ in o zamanki sahibi Erol Simavi’nin kafası attı... Cem Reklam’dan para transferinde zorlanan Erol Simavi, çok sert protesto çektikten sonra, bütün alacağını sildi ve gazino ilanı almayacağını açıkladı. O günlerde yeni palazlanan Sabah gazetesi, Cem Reklam’ın üzerine atladı. Tüm gazino hatta lokanta ilanları bile Sabah’ta çıkmaya başladı.
Korumak bahanesiyle yaklaşırlarsa
Mafya eğlence dünyasının her zaman çok içinde oldu ama uzak gibi göründü. Aynen iş adamları gibi. Gazinolarda ön masada oturanlar hep saptandı, listeye alındı. Şarkıcılara pahalı hediye alan işadamları hep araştırıldı. ‘Bu adam ne iş yapıyor da bir pırlantaya bu kadar para veriyor? Ne kadar vergi verdi de Boğaz’da bu evi aldı? Gibi soruları günü gününe öğreniyordu. Kusura bakmasınlar ama Maliye bakanlığı müfettişlerinin bugün yapmak istediğini 30 yıl önce yapıyorlardı. Birisi karanlık işten para kazanmışsa... Diyelim ki iki TIR’ı Londra’da adresine teslim oldu. Adam da milyonlarca doların hesabında olduğunu öğrendi. Mafya daha o gün adamı arar ‘Sizin çok düşmanınız varmış. Biz sizi koruyacağız’ derlerdi. ‘Ne düşmanı kardeşim. Benim düşmanım yok. Ben istemiyorum’ derse...O gece yan masaya oturan iki gençten ‘Ne bakıp rahatsız ediyorsun’ diye dayak veya ayağına bir kurşun yiyor, böylece düşmanı olduğunu anlıyordu!
YASALAR YETMİYOR
Peki bu durumda ne yapıyordu? Çok basit kumar partilerine katılıyor, şansını (!) deniyordu. O zamanın parası ile yüklü miktarı ‘ah bu gece hiç şansım yok’ diye diye kumar masasına bırakıyordu. Hele kumarhane açılışlarına gitmek şarttı. “Delikanlı ve onurlu adam haraç vermez. Sadece kumarda para kaybeder” mantığı buydu işte... Birçok ünlü sanatçı kumarhane açılışlarına bu nedenle gitti. Veya kabadayılar ile arkadaşlık yaptı. Özellikle türkücüler kabadayılar ile arkadaş olur. Hepsinin sevdiği, kendini yakın hissettiği başı sıkışınca da yardım istediği bir ağabeyi vardır. Olmak zorundadır. Çünkü bazen yasalar ve devletin polis gücü yetmiyor.
Bülent Ersoy, Hülya Avşar’a neden konser verdi?
Davetliler Swissotel'in kral dairesine doğru yürürken meraktan çatlıyordu. Acaba başka kimler gelecek, Bülent Ersoy, bu çok özel konseri kimlere verecek? Merak birkaç dakika sonra otelin kral dairesinde bitti. Çünkü çok az sayıda konuk vardı. 7 kişilik alaturka saz ekibi yerini almış, akort yaparken, konuklar da koltuklarında yerlerini alıyordu. Bir masada en pahalı şampanya, viski daha doğrusu ne istersen vardı.
Olay şu idi: Bir ortak arkadaşları telefon açmıştı. Kimse şimdi neredesin, diye soramadığı için telefonun nereden geldiği de bilinmiyordu. Her neyse, arkadaş telefonla aramıştı ya bu yetmez mi? Demişti ki uzaklardaki arkadaş, "New York'ta ortak benzin istasyonu işlettiğim bir arkadaşım var. Yunanlı ama bizden daha Türk dostu. En kötü günlerimde hep yanımda olan çok delikanlı adam. Onu eşinle birlikte İstanbul'da konuk edeceğim. Ben yokum ama dostlarım sizler İstanbul'dasınız. Onları yalnız bırakmayacağınıza eminim. Bu nedenle Bülent Ersoy'dan rica ettim. Otelde çok özel bir konser verecek. Konserde sizlerin de olmasını arzu ediyorum.
SEÇKİN KONUKLAR
Konuklar 'Aaa lafı mı olur. Tabii ki gideceğiz' demişlerdi. İşte şimdi, bu davette hazır bulunuyorlardı. Rahmetli Ercüment Batanay, yaylı tamburunu ağlatmaya başladığı zaman viskilerden ilk yudumlar alınıyordu. Seçkin konuklar ise Amerika'dan gelen Yunanlı çift, modacı Nur Yerlitaş, Kaya Çilingiroğlu, Hülya Avşar ve bir gazeteciydi. Ersoy, bu beş altı çok seçkin konuğa sadece akustik sazların kullanıldığı muhteşem bir konser verdi. Alkışı bile olmayan bir konser... Ancak bu tarihi konser başka zaman, başka yerlerde de sık oldu örnek olsun diye söylüyorum.
ESKİ İSTANBUL’UN KABADAYI HARİTASI
Genelev işletmek ayıp sayılırdı. Bu yüzden herkes Ermeni asıllı bir bayanı patron sandı
İşadamları kendini koruyacak kabadayı delikanlıyı ‘hemşehri’ mantığına göre seçerdi. Örneğin Urfalı ise Urfalı bir kabadayıya teslim olurdu. Gazinocular ise semtlerine göre... İsterseniz İstanbul’un eğlence ve mafya haritasına bir bakalım;
Büyükçekmece’den, Sirkeci Sahilyolu’na dek uzanan şeritte yer alan aile çay bahçeleri, Kürtler’in kontrolünde oldu. Meyhaneleri ise İstanbullu semt kabadayıları yönetti. Kumkapı, Cankurtaran gibi semtlerde özel bitirimler vardı. Saraçhane, Zeyrek, Fatih’te ise Siirt ve Elazığlılar çekişirdi. Oralarda da çay bahçeleri duruma hakimdi. İsim ver derseniz, Kürt İdris, rahmetli Hasan Heybetli ve oğlu Hasan Heybetli, Fevzi Öz, Necdet Ulucan çok duyduğum isimlerdir.
Aksaray’da uzun süre kendi kabadayıları duruma hakim oldu. Ama otomobil galerileri, oteller, turistler çoğalınca iş büyüdü. Yurdun dört bir yanından mafya özentisi kişiler oraları parselledi. 70’li yıllardan beri de oraları kaynayan kazan. Bir dönem en çok rahmetli Nihat Akgün’ün sözü geçti.
Genelev işletmek delikanlı aleminde ayıp sayılır. Bu yüzden herkes Ermeni kökenli bir bayanı patron sandı. Oysa gerçek patronlar hep gizli kaldı. Bir kadına, darphane gibi para basan bir iş kolunu bırakırlar mı? Beşiktaş’tan taaa Rumelikavağı’na dek tüm işletmeler Karadenizli delikanlıların himayesinde idi. Genelde de Oflular.... Hasan, Hüseyin, İsmail, Şeref, Hıdır, İbrahim daha pek çok Oflu Avrupa yakasının hakimiydi. Balıkçı lokantalarının hemen hepsi Karadenizliler’in idi. Bebek Belediye’nin sahibi İslam Asımoğlu aslında armatördü. Boğaziçi’nin sahibi ise ‘yenge’ olarak tanınan Dündar Kılıç’ın kardeşi ve Oflu İsmail’in eşiydi.
KAFASINA TAKTIĞINI YAPTI
Son yıllarda ise Alaattin Çakıcı ve Sedat Peker’in ismi eğlence dünyasında ön plana çıktı. Ama ölene dek tek baba, Uğur Kılıç’tı. Uğur, yıllarca bütün gazino alemini yönetti. Kimseden korkmadı, kafasına taktığını yaptı. Bana inanmayanlar Canan Yaka’ya sorsun, İbrahim Tatlıses’e, Küçük Emrah’a, Seda Sayan’a, Sibel Can’a, Mahsun Kırmızıgül’e sorsun. O kadar şirin bir kadındı ki, onu kimse üzmek istemezdi. Gazino patronu, gazete sahibi veya politikacı hiç fark etmezdi. Kimlerin yardımına koşmadı ki, hangi sanatçıların bu noktaya gelmesinde yardımı olmadı ki...Gazinoların ilk gecesinde, sanatçılara destek olmak için mutlaka bulunurdu. Yanında da en az 15-20 kişiyi götürürdü. Ne kadar ilginç bir olay, babası Dündar Kılıç herkesi tirtir titretirken rahmetli kızının sözünden dışarı çıkmazdı. Ne derse yapardı. ‘Uğur yanlış yapmaz’ derdi. İstanbul eğlence alemini ölene dek Uğur Kılıç yönetti dersek yalan olmaz....
(BUGÜN)
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 07:54