AYHAN GONCA
SAMSUN - Gazeteciler Federasyonu, Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) ve BM Nüfus Fonu (UNFPA) işbirliğinde 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti'nin ev sahipliğinde düzenlenen ''4. Yerel Medya Semineri'', Samsun Tepe Otel'de yapıldı.
Açış konuşmalarını sırasıyla 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Necdet Uzun, Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz ve Vali Vekili Halil Uyumaz'ın yaptığı seminer, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atilla Girgin, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Korkmaz Alemdar ve Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Nazmi Bilgin tarafından verildi.
Gazetecinin, mesleki uygulamalarının her aşamasında eylemciliğe girişmemesi, yandaşlık ya da karşıtlığa kalkışmaması, yalnızca gözlemci ve olay tanığı olması gerektiğini söyleyen Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Atilla Girgin, ''Gazeteci, toplumun dünyanın gerçek yüzünü görüp öğrenme gereksinimini dengeler. Bu denge de meslek etiği ilkeleri içersinde bilgi aktarma ve örnek olma ölçütleri özenle değerlendirilerek kurulmalıdır. 'Anam da olsa yazarım' mantığından vazgeçilmelidir. Öncelikle, 'Anam da olsa' yazmayacağız. Manevi değerlere sahip olacağız. Basın etiği öncelikle kişiden başlar'' dedi.
Gazeteler ve TV'lerin magazin adına sayfalarını ve ekranlarını ''Toplum istiyor'' dedikleri resim, yazı ve görüntülerle doldurduklarını ifade eden Doç. Dr. Girgin, ''Toplum istemiyor, kendileri istiyor. Kendileri istediği için o filmler oynuyor, resimler konuluyor'' diyerek Türkiye'nin demokratik bir ülke olduğuna ve söz konusu gazetelerin alınmaması, TV'lerin seyredilmemesi gerektiğine değindi. Girgin, gazetecilerin bu toplumun içinden çıktığını belirterek, ''Hepimiz bu toplumun malıyız. Gazeteciler aydan gelmedi. Toplumun realitelerine göre haberler yapılmalı. Böyle yapmayanların gazeteleri ve TV'leri tercih edilmemeli'' diye konuştu.
''GAZETECİ OLMAK İÇİN HİÇBİR ÖLÇÜ YOK''
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Korkmaz Alemdar ise eğitim konusu üzerinde durdu. Prof. Dr. Alemdar'ın, ''Konuşanlarla dinleyenler arasına girenlerin eğitimi çok önemli. Avukatlık yapmak için hukuk, hekimlik için tıp fakültesi şartı aranıyor. Gazeteci olmak için hiçbir ölçü aranmıyor. Görünüşte diploma istiyoruz, gerçekte istemiyoruz. Gazeteci olmak için ortaöğretim mezunu olmak yeterlidir. 'Gel, parası olan birinin kurduğu gazetede, TV'de çalış' Peki neye göre millete bilgi vereceksin? Hekime, avukata gösterilen ilgi gazetecilik mesleğine de gösterilmeli. Eskiden gazetecilere ilgili kuruluşlar haddini bildirebiliyordu. Şimdi bildirilemiyor. İkna edilmek zorunda kalınıyor. O zaman, 1931'de İsmet Paşa'nın dediği 'Gazeteci lise veya üniversite mezunu olmalı' sözünden dolayı tek parti iktidarını özlüyorum. Ama o zamanda iktidar gazeteciler tarafından ikna edilmişti. Bugün de kendileriyle ilgili 'Yanlış yazmışlar' diyenler başkaları hakkında yazılanlara inanıyor. 26 iletişim fakültesi açan Türkiye, 'Her yıl bine yakın mezun ne olacak?' diye sormalı'' dedi. Alemdar'ın sorusu Gazeteciler Federasyonu Başkanı Nazmi Bilgin tarafından cevaplandırıldı.
Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Bilgin, bazı mesleklerin yaşayarak öğrenileceğini, gazeteci olunmayıp doğulacağını kaydetti. Bilgin, ''Korkmaz hoca, Karadenizlilerden çekindiği için burada Konya'da söylediğini söyleyemedi. Konya'da 'Bu gazeteci milletine en zor şey bir şeyi anlatmaktır. Dinlemeyi sevmezler, çünkü onlar her şeyi bildiklerini zannederler' demişti. Burada bu cümleyi söylemeye cesaret edemedi. Bu meslekte ve her meslekte elbette kalite aranmalı. Ancak, gazeteci olunmaz, doğulur. Einstain aslında sınıfının en kötü öğrencisiydi. Pavorotti yıllar önce Türkiye'ye gelip opera sınavlarına girdiğini ve 'Bu adamdan bir şey olmaz' diye sınav kazandırılmadığını devamında dünyanın en büyük ismi olduğunu biliyoruz. Gazeteci olmak için bu ülkede belli kurallar koymuşuz, ama Başbakan olmak için kural koymuş muyuz? Dünya klasiklerinden belki ikisini dahi okumamış isim Kültür Bakanı yapılıyor. Birisini itham ederken 3 parmağının kendine dönük olduğunu unutmayacaksın. Türkiye'de ekonomik sistemi kuran, oturtan kişilerden biri Ahmet Dallı'dır, ilkokul mezunu bile değil. Belirli meslekler yalnızca yaşanarak yapılabilir. Ancak, özeleştiri yapamıyorsak, ilerlememiz de mümkün değildir. Hatamız varsa, tartışıp çözmeliyiz. Aksi halde zarar görürüz. Haber müdürlerinin arkasında, 'aleyhinde haber yapılmayacaklar' listesi varsa, bu ülkede tarafsız haber yazmadan bahsedilebilir mi?'' diye sordu.
ULUSAL BASIN-YAYGIN BASIN
Ulusal basına ''ulusal'' değil, yaygın basın denmesi gerektiğini vurgulayan ve ''Bugünkü yaygın basın Kurtuluş Savaşı yıllarında Toroslar'da bir mağarada gazete basan yerel basından daha mı ulusal?'' diyen Nazmi Bilgin, şöyle devam etti:
''Yaygın basın ulusa yayın yapan demektir. Yerel basın da bulunduğu bölgeye yayın yapar. Peki, ulusa yayın yapan ancak sürekli Biri Bizi Gözetliyor programını yayınlayan televizyon kanalı ulusal mıdır? Reha Muhtar'a ulusal basın yaftasını vurmak doğru mudur? Yaygın basın, yerel basın tabiri doğrudur. Gazeteci demek de hiçbir yere bağlı olmayan özgür insan demektir. Bu ülkenin Sinop-Hatay ve Edirne Kars arasından ibaret değildir. Bizim ülkemiz bütün dünyaya yayılmış çok büyük bir ülkedir. Bunun bilinciyle haberlerimizi yapalım. Ülkemizi asla küçük görmeyelim. Gücümüzün farkında olalım.''
Bu arada, Prof. Dr. Korkmaz'a yerel basının sıkıntılarıyla ilgili bir soru soran Bafra Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İbrahim Alaçamlı, ''Gazeteciliğin özünde çok okumak ve yazmak vardır. Dolayıs.ıyla gazeteciler ne mezunu olursa olsun hem okuyan hem de sürekli yazan insanlar oldukları için aynı zamanda da bilgili ve kültürlü insanlardır. Ben dergi sahibiyim ve İletişim Fakülteleri'nden mezun olup, yanıma gelip, 'Nasıl haber yazılıyor' diye soran mezunlarınızla karşılaşıyorum. Eleştirirken realiteleri de bilmek gerekir'' diye görüşünü sundu.
Seminerin ardından BM Nüfus Fonu uzmanları ''Medyada Cinsellik'', ''Kadın İstismarı'', ''Toplumsal Cinsiyet'' konularını ele aldı. Bu bölümde de bilgilendirme, Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Fatma Karakoç, BM Nüfus Fonu Türkiye Temsilci Yardımcısı Hulki Uz, Hacettepe Üniversitesi Ana Sağlığı Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Sarp Üner, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Nilüfer Timisi ve Proje Asistanı Ayşegül Özdiner tarafından yapıldı.
Seminere Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Süleyman Ukav, Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erdoğan Kahya, Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yılmaz Karaca, Sakarya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Necdet Güngörsün, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erol Akıncılar, Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Feridun Fazıl Özsoy, Güneydoğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Naci Sapan, Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı, Rize Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Faik Bakoğlu, Giresun Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Yüksel, Ordu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erol Karaer, Çorum Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Yolyapar, Sinop Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mete Çağdaş ile Tokat, Amasya, Çorum, Sinop, Ordu, Samsun, Giresun'dan cemiyet üyesi gazeteciler katıldı.
Katılımcılar yarın, Bandırma Vapuru ve müzeleri ziyaret edecek. Ziyaret ardından da Samsunspor Kulübü Tesisleri'nde verilecek Pazar Pidesi ziyafetinden sonra memleketlerine uğurlanacak.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:12