GAZETECİLER, HABER KONUSU İNSANLARA YARDIM ETMELİ MİDİR?
ECE TEMELKURAN/ MİLLİYET
GAZETECİLER, HABER KONUSU İNSANLARA YARDIM ETMELİ MİDİR?
VİCDANLA HABER ARASINDA!
Gazeteci, bu ince ve belalı çizgide yürür her zaman... Zaten bu mesleğin zorluğu haber peşinde koşmak değil, sürekli vicdanınızla uğraşmaktır...
Dört çita yavrusunun teker teker açlıktan ölmesiyle ilgili bir belgesel vardı vaktiyle. Ufaklıklar günlerce can çekiştiler. Anneleri ölmüştü ve tıpkı ''bir küçücük aslancık varmış'' diye başlayan çocukluk şarkısında olduğu gibi acıklı bir sona doğru gidiyorlardı. Sonuncusu ölüyordu, bağırdığımı hatırlıyorum:
''Bu hıyar belgeselciler ne yapıyor orada? Kurtarsalar ya yavruları!''
Bir belgeselci, izlediği kurbana yardım etmeli mi?
Ya da atom bombasının atılmasından sonra Hiroşima'da çekilen o koşan, çıplak kız fotoğrafı. Hep merak ederim, foto-muhabiri o kareyi çektikten sonra kızın yanından koşup gitmesini mi izledi?
Ya da başka bir soru: Siyah - Beyaz gazetesinin çıktığı günlerde Ankara'da muhabir etiği tartışılıyordu. Örnek şuydu: Che Guevera ölüyor ve haberi alıyorsun. Eğer haberi verirsen hareket zarar görecek, vermezsen görevini yapmamış olacaksın. Ne yaparsın? Konu ''Eğer bir muhabir bu haberi vermezse ne yapılmalı?'' sorusuna dönüştü. Yanlış anımsamıyorsam arkadaşımız Kemal Can şöyle demişti:
''Muhabiri o gün işten atarım. Ama ona hayatı boyunca maaş bağlarım!''
Velhasıl gazeteci felaketlerin ne yanına düşer? Düşmeli?
''Gazeteci tarafsızdır'' cümlesi -on yıl oldu meseleğe başlayalı- hiçbir zaman beni ikna etmedi. Ben taraftım, hep de tarafım. Üstelik gazeteciliğin doğası gereği Sol'a yatkın bir meslek olduğunu düşünürüm. İşi iktidarı ve hayatı sorgulamak, otoriteye karşı insanı korumak, dünya tarihinin pisliklerini ortaya çıkarmak olan insanlar, Sol'a yatkın olmaz da ne olur?
Etik şöyle der!
Etik, kitaplarda yazan kurallardan ibaret değildir. Temeli insan vicdanıdır. Dolayısıyla ''Etik şöyle der'' diyerek, yazılı kurallardan daha rafine kriterleri olan kendi vicdanını ikinci plana atmak etiğin kendisine bile aykırıdır. Şöyle söyleyeyim:
Gazeticilik etiği, ''Olayın içine girme. Sadece haberini yap'' diyor olabilir. Ama siz, gazeteci olarak, bir öğrenci polisten dayak yiyecekse sarı basın kolluğunuzu ona verip kaçmasına yardım edebilirsiniz bile. Ben yapmıştım ve hiç de pişman olmadım. İstanbul'da önceki günkü patlamalardan sonra bütün bunları hatırlatan, düşündüren bir kare göründü televizyonlarda.
Foto mu? Yardım mı?
Üzerindeki kana bulanmış gömlek açılmış, göğsü yaralarla doluydu. Hangi yöne doğru yürüyeceğini bilemiyor, korkuyla bakıyordu etrafına. Kameralar şaşkınlığını çekiyordu, deklanşörlerin sesleri çoğalıyordu etrafında. Adam bağırdı:
''Fotoğraf çekeceğinize yardım etsenize! Bir taksi çağırsanıza kardeşim!''
Muhtemelen olay yerindeki kameraman ve foto-muhabiri arkadaşlar yardım ettiler adama, zira görüntü orada kesildi. Doğru olanı yaptılar.
İzlemekle olayın içine girmek, her zaman keskin bir seçim değildir. Gazeteci bu ikisi arasındaki ince ve belalı çizgide yürür her zaman. Zaten bu mesleğin zorluğu haber peşinde koşmak değil, sürekli olarak vicdanınızla hasbıhal halinde olmaktır. Bu, iyi bir zorluktur. Bu zorluk, daha iyi gazeteciler ve daha iyi insanlar doğurur.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:04