OLMADI CÜNEYT ABİ!
GAZETECİLİK mesleğinde bizim nesil için Cüneyt Arcayürek bir idoldü... İnanılmaz manşetler onun istihbaratına dayanırdı... 'Vay canına' dedirten haberler onun imzasını taşırdı... Gelin görün ki; Cüneyt abi artık beni hayal kırıklığına uğratıyor... Hatta 'Hayran olduğum isim bu muydu?' dedirtecek noktaya taşıyor...
Neden mi?
28 Şubat sürecinde Cumhurbaşkanı Demirel'in basın danışmanı olan Arcayürek, Çankaya'da tanıklık ettiği olayları ve Cumhurbaşkanı ile çok özel bire bir konuşmalarını seri kitaplar halinde yayınlıyor...
Son kitabının ismi:
28 Şubat'a İlk Adım...
Dün İstanbul'da arattım, bulamadım... Ama kitabın gazete sayfalarına yansıyan bölümlerini okudukça, inanın ki; mesleğim adına utandım...
Kabul ediyorum; gazetecinin satacak malı olaylarla ilgili haberlerdir...
Ama bu haberler, eğer Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın ikametgahı olan Çankaya köşkündeki çok özel konuşmaları içeriyorsa, Cumhurbaşkanı'nın 'Sırdaşı' olarak gördüğü danışmanı ile dört duvar arasındaki konuşmalarını naklediyorsa, bu gazetecilik değildir, müzevirliktir ve hatta seviyesizliktir...
Cüneyt Arcayürek, Demirel'in, Tansu Çiller için 'Terazinin bir kefesinde poposu, ötekinde rejim olsa kadın, poposunu tercih eder' dediğini yazabiliyor...
Erbakan için 'Bu adam mayın tarlası' benzetmesini kullandığını ileri sürebiliyor...
Cumhurbaşkanı Demirel bunları söylemiş veya söylememiş olabilir... Konumuz o değil...
Ben gazetecilik mesleğinin, yeni adı ile etiği, eski adı ile namusu üzerinde duruyorum...
Ve sadece bir odada iki kişi arasındaki çok özel konuşmaların kitap haline getirilmesinin bırakın meslek etiğini, vicdanlara sığmadığının altını çizmek istiyorum...
SON SÖZ: Cüneyt Arcayürek, kitap satışından elde edeceği para için bu mesleğin ilkelerini çiğnemiştir...Hatta rezil etmiştir...
Soruyorum; Gazeteciler Cemiyetleri ve anlı şanlı Basın Konseyi nerededir?
(Erdal Bilallar/ Star)
DEMİREL'E HAKSIZLIK
Cüneyt Arcayürek deneyimli bir gazeteci.. Yıllarını gazetecilik mesleğinde yoğurmuş bir isim.. Yıllar önce Demokrat Parti'nin öyküsünü ve 27 Mayıs'ı onun kaleme aldığı bir dizi kitaptan okumuştum.. Özellikle Menderes'in idamını anlattığı bölüm, hâlâ aklımda.. Anlatımın gücünden müthiş etkilenmiştim..
Arcayürek, şimdi son dönemi kitaplaştırıyor... Ama bu kez, 'anlatımın gücü'ne değil de, Demirel'in özel görüşmelerde söylediklerine yaslanarak... Arcayürek, uzun bir dönem Demirel'e Çankaya Köşkü'nde danışmanlık yapmıştı.. Danışmanlık döneminde Demirel'in 'özel sohbetler'de söylediklerini şimdi kitaplarında kullanıyor... Dizinin sekizinci mi, dokuzuncu mu artık takip etmekte zorlandığım son kitabı çıktı ve gelenek değişmedi Kitap, yine ''İşte Baba'yı kızdıracak sözler'' başlığıyla gazete manşetlerini süsledi...
Kitapta Demirel'in Çiller, Erbakan, Türkeş, Kadir Has ve hatta Cavit Çağlar için kullandığı iddia edilen çok yakışıksız sözlere yer veriliyor.. Kullanılan kelimeler arasında 'kavat'ın bile geçtiğini belirtelim de olay anlaşılsın..
Demirel'e hiç yakınlık duymadım. O da bana uzak, hâlâ röportaj tekliflerimizi geri çeviriyor. Olsun.. Ama doğrudan yana olalım Ben Cüneyt Arcayürek'in bu işten vazgeçmesini istiyorum. ''Yol yakınken'' diyecektim ama aslında yol epey uzadı.
Yeni döneme uyum sözlüğü
ÜMMİ; Son zamanlarda tiyatroyla ilgim Teşvikiye'deki ''Hadi Çaman Yedi Tepe Oyuncuları Tiyatrosu''nun bir parçası olan ''Fuaye Cafe''de, bazı sabahlar kahve içip, gazete okumaktan ibaret.... Geçenlerde yine ''Fuaye Cafe''deydim... Ortalık birden kalabalıklaştı. İlk gençliğimden beri etkilenerek izlediğim birbirinden değerli tiyatro sanatçıları kafeye doluştu. Ne oluyor demeden mesele anlaşıldı Meğer kafede ''İstanbul Şehir Tiyatroları Oyuncuları Derneği''nin genel kurulu yapılacakmış... Ünlü isimlerin içinden yönetmen Başar Sabuncu, yanıma yaklaştı, masama oturdu. Şehir Tiyatroları'nın yönetiminden yakınmaya başladı.. Tiyatronun yeni yönetiminin ''İslamcılık'' yaptığını, kendilerinin dışlandığını söyledi ve ekledi ''Direneceğiz!.''. Ben, bu konunun ayrıntılarını bilmiyorum. Tarafları tam olarak dinlemeden bir yorum yapmak da istemem...
Peki bunca şeyi ''yeni döneme uyum sözlüğü''nde neden anlattım? Şundan dolayı
Başar Sabuncu, Şehir Tiyatroları'nın yeni yönetiminin ''İslamcılık'' yaptığını anlatırken, eleştirdiği yeni Genel Sanat Yönetmeni'nin bir gazeteye ''ümmi bir toplum olduk'' diye demeç verdiğini söyledi, ''görüyor musunuz, nasıl da açıkça mesajlar veriyorlar'' dedi..
Başar Sabuncu'yu takdir ederim, özellikle yönettiği sinema filmlerini hâlâ unutamam, başarılı bir sanatçıdır ama galiba ''ümmi'' sözcüğünün anlamını bilmiyor, ''ümmi''nin ''ümmetçilik''le bir ilgisinin olduğunu sanıyor.. Yüzüne karşı söylemedim ama sanırım bu sözcük yaygın kullanılan ve pek bilinen bir sözcük değil, bu nedenle yazıyorum ''Ümmi''nin ''ümmetçilik''le hiçbir ilgisi yoktur... ''Ümmi'' demek, ''okuyup yazması olmayan'' demektir.. Türk Dil Kurumu'nun sözlüğüne bakılınca hemen görülür...
Gül'ün kullandığı Arap atasözü
Başbakan Abdullah Gül, Saddam Hüseyin'e gönderdiği mesajdan söz ederken bir Arap atasözünü kullandı.. Arapça'ya bir parça aşina olanlar ya da 'eskiler' bilir ''Ba'de harab'ül-Basra''... Yani, ''Basra yıkıldıktan, harap olduktan sonra..''. Atasözünün muradı ise şu ''İş işten geçmeden..''. Abdullah Gül, bu atasözünü Saddam'ın, bir an önce savaşı önleyecek adımlar atması gerektiğini anlatırken kullandı.. ''Basra'' yerine ''Bağdat'' olsaydı cuk oturacaktı ama ''Basra'' da Irak'ta olduğuna göre, bu atasözü olayı açıklamaya yetiyor...
(AHMET HAKAN/ SABAH)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:10