Gündem
  • 27.12.2003 01:34

GENELKURMAY'DA TÜYLER ÜRPERTEN DİYALOG

ANKARA/Gazeteci Emin Pazarcı dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'le Albay Osman Pamukoğlu arasında geçen konuşmayı yazdı.Doğan Güreş'ten önce Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Fisunoğlu tarafından çağrılan Pamukoğlu'na, "Pamukoğlu Albayım, sana bir görev vereceğiz, ama cevap vermeden önce ailenle görüş. Cevabını bana söyle" deniliyor.Bu görüşmeden sonra Genelkurmay Başkanı'na çıkan Pamukoğlu, olayın perde arkasını öğrenince adeta şok geçiriyor. İŞTE EMİN PAZARCI'NIN BU İLGİNÇ YAZISI; Tüyler ürperten diyaloglar Tarih: 22 Haziran 1993. Saat: 09:15. Albay Osman Pamukoğlu, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Fisunoğlu'nun odasına gidiyor: - Emredin komutanım. - Pamukoğlu Albayım, sana bir görev vereceğiz, ama cevap vermeden önce ailenle görüş. Cevabını bana söyle. - Komutanım siz emredin. Bir askeri vazifede ailemin de kararını almak söz konusu olamaz. Bu, benim meslek anlayışımla çelişir. Kara Kuvvetleri Komutanı ile Albay Pamukoğlu'nun konuşması bir süre devam etti. Pamukoğlu, diyalog boyunca "ailene sor da karar ver" sözcüklerini düşündü! Askerlik sanatının özünde tehlike vardı. Bunu da üniforma giyen herkesin bilmesi ve ruhen hazır olması gerekiyordu. Ailesi "yok" dese, "görevi yapamam" mı diyecekti? Bu konuşmayı yadırgamıştı. Nihayet komutan dayanamadı: - Pamukoğlu Albayım, sizi Hakkari'ye göndermek istiyoruz. -Şerefle giderim. Derhal, ne zaman emrederseniz. Kara Kuvvetleri Komutanı, sağ tarafındaki telefonlardan birini kaldırdı. Huzurlu ve neşesini belli eden bir ses tonuyla, "Sayın komutanım, Pamukoğlu Albayım şu anda karşımda. 'Bütün görevler benim için şereftir' diyor" dedi. Pamukoğlu'na döndü: - Genelkurmay Başkanı seni bekliyor. Yarım saat sonra kendilerini gör. Genelkurmay Başkanı, odanın bir ucundan diğerine, hızlı hızlı gidip geliyordu. İkinci Başkan da esas duruşta ayakta bekliyordu. Doğan Güreş, arada bir koltuklardan birine oturuyor, kısa bir süre sonra yeniden ayağa fırlıyordu. Öfke ve şiddetle şunları söylüyordu: - O, "Güneydoğu'ya gitmem" diyenlerden hesap sorulacak. Emekli yapılmaları yetmez, hiçbir sosyal haktan yararlanmamalılar. Milletin kırk yılda bir Silahlı Kuvvetleri'ne işi düşecek. O zaman da sen tut "Ben gidemem" de. Ordu barış için mi kurulmuş, savaş çıkınca "Biz yokuz" deyin. Siz, sulh zamanı kışlalarda, büyük karargahlarda zaman geçirin. Risk yok, ölüm yok, kalım yok. Koltuklarının altında dosyalarla yıllarını geçiriyorlar. Bunlar general olunca daha çok kendilerini gizleyebilirler. Bunlar , benim bulunduğum makama kadar yükselebilirler, nasıl tesbit edeceksin ki? Cesur adamlar bu günlerde millete lazım. Çok müşkül duruma düştük. Doğan Güreş, ardından Pamukoğlu'na döndü: - Seni tümgeneral yaptım! Albay Pamukoğlu, karargahtan ayrılmadan önce İstihkâm Daire Başkanı General Kamuran Orhon'a veda etmek istedi. Kamuran Paşa, meselenin öncesini biliyordu. Pamukoğlu'na ne olduğunu sordu, O da özetledi. Orhon Paşa, "Genelkurmay Başkanı'nın bu son durumdan çok rahatsız olduğunu ve bir kurmay albayın, 'gitmiyorum, istifa ederim' demesine içerlediğini söyledi. Bunun üzerine Pamukoğlu sordu: - Yalnız bir şey var, Madem Hakkari ve Şırnak'a iki tuğgeneral lazım, bu iki kişinin albaylardan seçilmesine gerek var mı? Şu anda Kara Kuvvetleri'nin 80 tane tuğgenerali yok mu? Bunlardan 20 tanesi dördüncü ve son yılına giriyor. Peki, geri kalan 60 tuğgeneralden iki kişi bu görevlere niçin seçilemiyor? 60 kişiden 2 kişi atanmazsa sonuç böyle olur. Kamuran Orhon da cevap verdi: - Haklısın, yalnız Komutan bu konularda da çalışmalar yaptı. Sanıyorum, bir bildiği vardır. Bu diyaloglar, 1993-1995 yılları arasında Hakkari Dağ Komando Tugayı ve Güvenlik Komutanlığı yapan emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu'nun kitabında geçiyor. Kitap, 11, belki de 12. baskısını yaptı. Elden ele geziyor. Kitapçılar da Pamukoğlu'nun yazdığı "Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok" için "Ekmek yediğimiz en önemli kitap" değerlendirmesini yapıyorlar. Bu kitap, PKK ile yürütülen mücadelenin bilinmeyen yönlerini, perde arkasını anlatıyor. O mücadelenin tam göbeğindeki bir insan, bütün gerçekleri ortaya döküyor. Kitaptaki bazı diyaloglar ise, insanın tüylerini diken diken ediyor. Hakkari'ye yapılan atama sırasında yaşananlar da bunlardan biri. Üstelik, bu diyaloglarla ilgili bu güne kadar Genelkurmay Başkanlığı'ndan hiçbir açıklama yapılmadı. "Hayır, bunlar doğru değil" diyen de çıkmadı. Durum bu olunca, şimdi bazı soruların açık ve net olarak ortaya çıkması gerekiyor: * Pamukoğlu'nun kitabındaki bu diyaloglar doğru mu? * Diyaloglar doğruysa, "Ben Güneydoğu'ya gitmem" diyenler kimler? * Bu subaylar, kitapta Doğan Güreş'in söylediği gibi emekli mi edildiler? Bugün hiç bir sosyal haktan yararlanamıyorlar mı? Yoksa hâlâ görevdeler mi? * Pamukoğlu'nun sorduğu soru yerinde. Tuğgeneral atanması gereken yerlere niçin albaylar gönderildi? Ve son iki soru: - Bölgede görev yaptığı sürede muharebeleri bizzat yöneten, çatışmalara giren ve PKK'nın omurgasının kırılmasında etkili rol oynayan Osman Pamukoğlu, neden tümgenerallikten emekli edildi? Devam edelim: - Kuzey Irak'ta bunca önemli gelişme yaşanırken, bu devlet bölgeyi avucunun içi gibi bilen Pamukoğlu Paşa'dan niçin yararlanmıyor? O, neden evinde torunuyla oynayarak vakit geçiriyor? Bu sorular cevapsız kalmamalı. Üstelik tamamı, mutlaka açıklığa kavuşturulmalı. Kimse, sanmasın ki, bazı gerçekler ortaya çıktığında o şanlı mücadeleye gölge düşer. Aksine, bu soruların cevapsız kalması kamu vicdanını yaralar! Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:19

İLGİLİ HABERLER