KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA/Habertürk tarafından ağır sözlerle suçlanan İnternethaber'in sahibi Hadi Özışık,Habertürk'ü yerden yere vurdu.Gazete Habertürk'ün nasıl bir gazete olacağını yazan Özışık, "Ceylanlar, sahibi oldukları CTV'nin yayın haklarını Ufuk Güldemir'e vermişti."Bağımsız gazeteci" Güldemir, bu yüzden suskunluğa gömülmüştü.Güldemir bir süre sonra, yayına da başladı.Yöntem şuydu: Tüm televizyonlardan görüntü kaydetmek, montaj masasında logolarını kapatmak ve kendi haberiymiş gibi yayımlamak " dedi.İşte bu ilginç yazı...
İŞTE HADİ ÖZIŞIK(IN YAZISI
Gazete Habertürk nasıl bir gazete olacak?
Medya dünyası, iki yıl önce, yeni bir internet sitesiyle tanıştı. Bu sitenin adı, www.haberturk.com'du. Site, daha çok internet dünyasında yaşanan gelişmeleri sayfasına taşıdı ve medya çalışanlarının dikkatini çekmeyi başardı.
Ancak "medya dünyasında yaşanan gelişmeler"den kasıt, analizler, tekelciliği teşhir, çalışanların uğradığı hak gasplarına dikkat çekme, basına, düşünceyi ifade etmeye yönelik yönelik ihlalleri geniş kamuoyuna duyurma değildi.
Haberturk, işin kolay yanına kaçtı. Kim nereye transfer oldu? İş görüşmesine giderken üzerinde hangi renk elbise vardı? gibi habercilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan yayınlar yaptı.
Magazin bile sayılamayacak bu "haberler" bir süre sonra takip edilmemeye başlandı. Çünkü, Haberturk sürekli olarak kendini tekrar etmeye başladı. Haberturk, uzun süre etliye-sütlüye dokunmayan haberlerle yoluna devam etti.
Medya sayfasında, basın çalışanlarının kıyıma uğramasından tek bir kez bile söz etmedi. Sürekli olarak "bağımsız" olduğuna vurgu yapan Haberturk, patronların "kara listesi"ne girmek istemedi. Bu yüzden, inandırıcılığını da kısa sürede yitirdi.
Medya çalışanları, sitede kendi sorunlarının yazılmadığını gördükçe, Haberturk'ü terk etmeye başladı.
Ancak sitenin sahibi olan Ufuk Güldemir, durmadı, yılmadı. O patron olmayı kafasına koymuştu bir kere! Bunun için de her yolu deniyordu.
Güldemir, sitenin oturmasıyla birlikte, bir de gazete için kolları sıvadı. Eski solcu alışkanlığından olsa gerek, hemen "kooperatif" modelini uygulamaya koydu. Ve para toplamaya başladı. Bir miktar topladı da. Güya, toplanan parayla bir gazete çıkartılacak, gazete bağımsız olacaktı.
Fakat uzun süre gazeteden haber çıkmadı.
Güldemir, bu süre içinde görüşmelerine devam da etti. O sıralar, bankalara peş peşe el konuyordu. Bağımsız olduğunu iddia eden Ufuk Güldemir ise, el konulan BankKapital hakkında tek satır bile yazamıyordu.
Çünkü, Bank Kapital Ceylan ailesinindi. Güldemir'in neden bu konuda tek satır bile yazamadığının sebebi anlaşılmıştı. Çünkü, Güldemir bir yandan da televizyon kurma hazırlığına girişmişti.
Büyük holdinglerin bile girmeye zorlandığı bir sektöre adım atmaya hazırlanan Güldemir, arkasına Ceylanları almıştı. Ceylanlar, sahibi oldukları CTV'nin yayın haklarını Ufuk Güldemir'e vermişti.
"Bağımsız gazeteci" Güldemir, bu yüzden suskunluğa gömülmüştü.
Güldemir bir süre sonra, yayına da başladı. CTV'nin eski aletleriyle yayına başlayan Güldemir, ilginç bir yöntem uyguluyordu.
Yöntem şuydu: Tüm televizyonlardan görüntü kaydetmek, montaj masasında logolarını kapatmak ve kendi haberiymiş gibi yayımlamak.
Bu bir süre sonra öyle bir hal aldı ki; artık Habertürk'te, Mehmet Ali Birand, Çiğdem Anat ve NTV spikerleri peş peşe görünmeye başladı.
Çünkü, acel acele kaydedilen görüntülerden, ismini saydığımız kişiler, çıkarılmayı unutuluyordu. Bir süre sonra bu durum rahatsızlık vermeye başlayınca, NTV ve CNN Türk, Güldemir hakkında dava açacağını duyurdu.
Güldemir, televizyonu kurarken de farklı bir yöntem uyguluyordu. Kendisiyle iş görüşmesi yapan gazetecilere, "Üç ay çalışın, sonra para meselesini görüşürüz" diyordu. Güldemir, nasıl bir patron olmaya soyunduğunun ilk işaretlerini de veriyordu!
Maaşsız çalışan gazeteciler, diğer televizyonlardan kaydedilen görüntüler ve habercilik... Normal koşullarda üçünün yan yana durması imkansızken, Güldemir bunu "başarı hanesine kaydediyordu."
Televizyon yayına hazırlanırken, bir yandan da kendine bir hedef seçti. Bu hedef ise, NTV'nin başarılı Genel Yayın Yönetmeni Cem Aydın'dı. Güldemir, Cem Aydın'ın başarısız olduğunu iddia ediyor, Şahenk Ailesine mesaj vermek istiyordu: "Ben de buradayım, beni fark edin, ben daha iyiyim."
Güldemir'e kulak veren olmadı... NTV'nin başına geçme hayalleri, onun için imkansızdı artık. Hele ki Ferit Şahenk'in yönetimi ele almasından sonra...
Çünkü, çalıntı görüntülerle yayın yapmaya hazırlanan bir gazeteciyi kimse kendi şirketinin başına geçiricek kadar aklını yitirmemişti.
Güldemir, NTV'nin başına geçemeyeceğini anladığında, Ceylanların kendisine hangi koşullarda verdiği belli olmayan ve hukuki durumu şaibeli olan frekanstan yayına başladı.
Bir süre sonra ise, özellikle Uzanların dikkatini çekti. Cem Uzan, yakın çalışma arkadaşlarına, Habertürk'ün yayın yaptığı frekansın hukuki durumunun araştırılmasını istedi.
Bu sıralarda, Dinç Bilgin ise cezeaevine girdi. Güldemir, Bilgin'den "Devrimci" diye bahsediyordu. Çünkü, Bilgin'i o dönem Aydın Doğan destekliyordu. Bilgin cezaevinden çıktıktan sonra, Doğan'la anlaşmazlığa düştü. Doğan, Sabah'ı bitirme operasyonu çerçevesinde, Bilgin'e saldırmaya başladı.
Mesajı alan Güldemir, "Dinç Bilgin gitmeli" kampanyası başlattı. Düne kadar "Devrimci" dediği Bilgin'e birdenbire saldırmaya başladı.
Güldemir, kimin atına binse, onun ıslığını çalıyordu.
Ve Gazete günleri...
Güldemir, gazete çıkarma fikrini bir süreliğine ertelemişti. Bunun sebebi ise, mali kaynak yaratamamış olmasıydı.
Ancak imdadına Turgay Ciner yetişti. Ciner'in Sefaköy'deki PenyeLüx adlı şirketinin eski binasına yerleşen Güldemir ve Habertürk.com, Habertürk TV, gazete için kadro kurmaya başladı.
Ve o geleneğin bir adımını daha attı: Parasız eleman çalıştırma!
Kendisiyle iş görüşmesine gelen gazetecilere, "Bir süre parasız çalışacaksınız. Üç-dört ay sonra belki para verebiliriz" dedi.
Yukarıda da dediğimiz gibi, Güldemir aslında nasıl bir patron olacağının işaretlerini veriyordu. Güldemir, yeni bir gelenek başlatıyordu!
Sabah Gazetesi'nin eski bilgisayarlarını Penyelüx'e taşıtan Güldemir, "bağımsız" olma iddiasını da elden bırakmadı.
Bina Turgay Ciner'den, bilgisayarlar Sabah'tan, görüntüler bütün televizyonlardan... Emek ise, para verilmeyeceği söylenen çalışanlardan...
İşte bağımsız olduğunu söyleyen Habertürk'ün anlayışı..
Bir süredir reklamları dönen Habertürk Gazetesi, 18 Aralık'ta yayına başlıyor.
Künyede, "Sahibi" olarak büyük ihtimalle Ufuk Güldemir yazacak.
Sabah Gazetesi'ni yönettiği dönem, Nuriye Akman'dan "Bana haftada dört röportaj getireceksin, beğendiğimi koyacağım" diyen Ufuk Güldemir...
Milliyet Gazetesi'ni yönettiği dönem, köşe yazarlarını odasına toplayıp "Sizinkiler de yazı mı sanki? Bunların yerine karga resmi koysam, daha çok ilgi çeker" diyen Ufuk Güldemir...
Bir arkadaşını Habertürk'te ziyarete giden ve o sırada kendisiyle karşılaşan eski bir çalışma arkadaşının "Nasılsınız Ufuk Bey?" diye sormasına sinirlenen, bununla yetinmeyip ziyaret edilen kişiyi işinden atan Ufuk Güldemir ...
Buna gerekçe olarak ise, "O kim ki benimle böyle konuşmaya cüret edebiliyor?" diyen Ufuk Güldemir...
Habertürk'ü Ufuk Güldemir yönetecek...
Kendisinden yeni gazetede yazmak için iş isteyen bir gazetecinin "özel mektubu"nu ona sormadan yayımlatan ve tüm gazetecilik ilkelerini ihlal eden Ufuk Güldemir...
Habertürk'ü Ufuk Güldemir yönetecek...
Bu özel mektubu yayımlatıp üstüne, "İşte Habertürk böyle bir gazete olacak" diyerek, aslında nasıl bir yayıncılık yapacağını kendi ağzından itiraf eden Ufuk Güldemir...
Habertürk 18 Aralık'ta çıkıyor. Reklamlarında ise, yazarları ise gözaltına alınmış bir çete gibi duruyor masanın arkasında...
Ve her bir yazarın üstüne kamera geldiğinde, çeşitli ibareler yer alıyor ekranda.
Örneğin, Kenan Erçetingöz için, "Etiler Sorumlusu" yazıyor.
Güldemir için ise, yazı yok.
Onu da biz yazalım:
"Özel mektup ifşaatçısı..."
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:52