
HİÇ KİMSEYİ UNUTMADIM
Yunanistan maçından sonra hiç röportaj yapmadınız ama ben 4-2’lik galibiyetle bitmesine rağmen İsviçre maçından başlamak istiyorum. 16 Kasım 2005 gecesi Türkiye prestij, para, deneyim, imaj çok şey kaybetti, 3 maçlık seyircisiz oynama cezası bile Norveç maçıyla daha yeni bitti. Ve o geceden sonra en büyük boy hedefi siz oldunuz. Medya sizi çok ağır eleştirdi. Bunun bir yıpratma politikası mı olduğunu düşündünüz? Yoksa tepkiler haklı mıydı? Aradan geçen 1.5 yılın olgunluğuyla o dönemde yaşadıklarınızdan, yapılan eleştirilerden hangi sonuçları çıkardınız?“Vallahi açıkçası çok incindiğimi, bazen acıtıldığımı, bazen üzüldüğümü söyleyebilirim. Tabii iş orada futbol olmaktan çıktı. Açıkçası orada bir kriz politikası vardı. Kriz politikası değil de yönetimi vardı... Şimdi baktığım zaman 3 maç kala o göreve gelmişiz biz. Maç kaybetmemişiz. İstek üzerine gelmişiz. Nasıl kaybettiğimiz de ortada... Hâlâ resmi maç kaybetmemişiz... Açıkçası o dönemde...”
* Yalnız mıydınız?
“E, bizler yalnızız tabii. Bazen kalabalığın içinde de yalnız olabiliyoruz. Oynanan futbol, alınan sonuç... Ki o İsviçre hâlâ bir turnuvada 4 gol yemedi. Sonra ’Herhalde’ dedim, ’Bana uzun yıllar o kadar güzel şeyler yazıldı ki, artık bunun manası kalmadı.’ Veya doğru, güzel bir şey yazmanın başka bir ismi olmasından korkuyor bazıları.”
* Bizim Vatan Gazetesi de sizi en ağır eleştirenlerden biriydi. İnsanlar böyle bir kavga ortamını sizin yarattığınıza niye kolay ikna oldu? Sinirli bir yapınız olduğu bilindiği için mi mesela?
“Şimdi orada çok birbirine tenakuza düşen şeyler var. Ben takımımı en iyi şekilde hazırlamışım, 20 senedir de hazırlıyorum, en ufak birşey olmamış... Çok da üzüldüm sonradan... Bana ’Durum böyleymiş, özür dilerim’ diyeni görmedim. Ben genel olarak sustum zaten.
Çünkü öyle bir noktaya geldi ki, yalanlar silsilesi, eklemeler, gerçekleri saptırmalar veya abartmalar... Yani aşağı yukarı ’Gelin bunu yıkalım’, ’Gelin bunu devirelim’ gibi birşey oldu bana yapılan... Bazı şeyleri de unutmam mümkün değil yani. Açıkça söyleyeyim buradan; ne isimleri, ne yapılanları unutmam mümkün değil. Hoş değildi yani onlar. Yanlış anlaşılmasın, bana iyi yazarken güzel de, kötü yazarken çirkin demem ben... İkisinde de tavrım her zaman saygı olmuştur. Ama hak ettiğim zaman. Bir de bende şöyle bir huy var, kendimi kurtarayım diye bir durumum olmaz hiç... Tabii biz arkadaşlarımızla beraber aslında İsviçre maçının ertesi günü tesislere geldik. Oğuz, Müfit, Metin, o zaman Mehmet vardı, ekip halinde geldik maçı izledik.”
* Hepinizde ’Dün ne oldu ya? Nasıl elendik?’gibi bir duygu mu vardı?
“Aynen öyle... Ama biz kavgayı falan unuttuk. Maça bakıyoruz. Tek tek pozisyonlar üzerinde durmak, kaybettiğinizi bile bile kafamıza taş yağarken çok kolay değil. Tabii burada Allah razı olsun ailelerimizden ve dostlarımızdan... Her zamanki gibi kafamızı yaslayacak bir göğüs bulduk.”
* Peki ’Ya Fatih, şurada eksik yaptın’ gibi bir özeleştiri yaptınız mı?
“Yapmaz olur muyuz? ’O pozisyonda şunu yapabilir miydik, burada bunu yapabilir miydik?’ dedik... Orada beni en çok üzen şeylerden bir tanesi şu: Ben hayatımda hiçbir oyuncuyla muhatap olmadım. İsviçre’deki maçta bize yapılanları hatırlıyorsunuz. Adamlar rövanşa geldiğinde bana inanmayıp İsviçreli futbolculara ’Hakikaten böyle mi oldu?’ diye sormaları beni çok kırdı. Medya bana dedi ki ’Biz gazeteciyiz, tarafsızız.’ Yüzde 100 doğru ama ülke meselesinde tarafsız olunmaz. Yoksa biz kimseye yalan yazın filan demiyoruz.”
* Yunanistan maçında sahaya giren taraftarlar oldu, Yunan TV’si bunun görüntüleri yayınlamadı bile...
“Böyle binlerce örnek var. Ortak bir kararla Türkiye korunabilirdi. UEFA’daki duruşmaya gittiğimizde kimin yazdıklarını önümüze çıkarttılar sanıyorsunuz. Bizim medyanın... Tabii bunların hepsi bizde mevcut, bir kenarımızda yazılı... Kötü hatıra da olsa hatıradır. Dünyanın en büyük zenginliği hatıralara sahip olmaktır. Ne kadar zengin olursanız olun eğer hatıranız yoksa fakirsiniz demektir.”
* Yardımcınız Mehmet Özdilek o dönemde bana verdiği bir röportajda size kırgın olduğunu söylemişti. Onu kıracak birşey yapmış olabilir misiniz?
... (Terim bu soru için hiç konuşmadı.)
Başbakan Erdoğan telefonda ‘Hop oturup hop kalktık’ dedi
* Yunanistan maçından sonra sizi ilk arayanlardan biri Başbakan’dı. Ne konuştunuz? Bir de ilk arayan eşimdi diye düzeltiniz. Benim çok etkilendiğim bir detaydı bu...
“Başbakanımız benim şahsımda ekibimizi ve oyuncularımızı herkesi tebrik etti. ’Çok gururlandık. Hop oturup hop kalktık. Dualarımız üstünüzde. Harika bir maçtı’ dedi. Ben de ’Bu dilekleri takımımıza ileteceğim’ dedim. Ama önce eşim aradı, yalan mı söyleyeyim. Çoğu kimse sonra da açmış olsa ’Evet önce başbakan aradı der’dediler. Çok kimse eşim daha önce aradı diye düzeltmemden etkilenmiş. Maç bittikten 10 saniye sonra eşim aradı. Koridordayken verdiler telefonu. Ben de doğal olarak ne olduysa onu söyledim.”
Norveç maçında takıma ‘Çıkın, kaybedin’ dedim
* 2-0 geriye düşüp beraberliği aldığımız Norveç maçı nasıldı?
“Maç 2-0 olunca ’Bize ne oldu?’ dedik tabii ama ümitsizliğe kapılmadık. Kilit kelime şu olabilir; soyunma odasında futbolculara ’Çıkın kaybedin. Kaybetseniz de lidersiniz’ dedim. Maça çok iyi başladık aslında. Ama mekanizmada gol yemek yoktu, atmak vardı.”
* Peki niye yedik o golleri?
“Kolay değil. 4’lüden 2 kişi yoktu. Uzun süredir İ.Üzülmez, Hamit, Servet, Gökhan dörtlüsüyle oynadık. Emre Aşık elinden gelen en nefis performansı göstermiştir. İkinci yarı tek gol pozisyonu bile vermedik ve %70’e %30 gibi bir yüzdeyle topla oynayarak onları neredeyse yarı sahalarına kapattık.”
Rıdvan haklı, Brezilya gibi futbol oynuyoruz
* Rıdvan Dilmen ’Brezilya gibi oynuyoruz’ dedi. Buna katılıyor musunuz?
“Dünyada set oyunu oynanıyor. Aldığımız her topu final topu olarak kullanmadan, acele etmeden, rakibi önümüze alan ve göbekten, kanattan çeşitli yerler arayan bir oyunu yerleştirmeye çalışıyoruz Almanya’daki turnuvadan bu yana. Ve bu set oyununu iyi oynuyoruz. Topa sahip olduğunuz sürece gol atma şansınız var. Bu tip oyuncularımız da var topla çok iyi haşır neşir olacak. Zaten bir araya getirilmelerinin sebebi de bu. Set oyunu da dünyada büyük önem kazandı. Bu yüzden Rıdvan’a katılıyorum, doğru bir teşhis.”
Yunanistan’da futbolcularla ilk kez teke tek konuştum
“Milli Takım’da daha önce zaman zaman bazı oyuncularımı blok halinde çağırırdım. Yunanistan’da teke tek konuştum.”
* Yunanistan maçına hazırlanırken çok şanssızlık yaşadınız. Sakatlıklar arka arkaya geldi, üstüne cezalılar... Beklenmedik bir 11 çıkarttınız sahaya... Kafanızdaki ideal 11’den ne kadar farklı bir kadro kurdunuz?
“Evet, beklenilmeyen bir kadroydu. Ama bizim için değil, rakip için... Sakatlar da gelse, buna benzer bir kadro çıkartacaktık. Arkadaşlarımız çok iyi etüd ettiler Yunanistan ve Norveç’i... Şöyle örnek vereyim, Beylerbeyi’nden çıkıp 1.5 saatte evime gidiyorum trafikte mesela... O sürede bile benim DVD’de, içeride onlar Norveç’i veya Yunanistan’ı izliyorlardı. Bu hazırlıkların sonucunda şunu gördük; Yunanistan eski Yunanistan değil. Hücum oynamayı seviyor veya oynamaya çalışıyor. Aşağı yukarı herkes bizim kapanacağımızı düşündü. Yunanlılar da... Kırılma noktası burasıdır yani... 4-1-4-1 gibi esasında esnek olan bir sistemle tek santforlu oynamasını beklediğiniz Türkiye, başka bir taktikle sahaya çıktığında rakip şaşırmış olabilir. Taktiksel olarak biz o maça hazırdık. Maçın başında gol yedik, aksilikler devam etse, oyunu değiştirecek atraksiyonları da yapacaktık.”
* 5. dakikada golü yedik. Üstelik kimbilir kaç kez futbolculara anlattığınız, önlem almaya çalıştığınız yan toplardan yenen bir goldü. O an ne düşündünüz?
“Çalıştığımız yerden yemedik o golü... Yani kafayla atmadılar, ayakla attılar. O an için üzüldük...”
* İşte, o anda ne düşündünüz?
“Hakikaten berbat bir gol yedik. Hoş bir gol değildi yani... Ayağa çarpıyor, sekiyor top, bilmem ne... O an için beni ilgilendiren takımın bu golü çabuk hazmetmesi, kabul etmesi ve kendi oyununa devam edebilmesi... O şokun altında ezilmemesiydi. Ama o gol, sanki olması gereken bir goldü.”
* Teke tek hepsiyle konuşuyor musunuz futbolcuların, sizin konuşmadığınız söylenir aslında...
“Ben 1990-96 arasında Milli Takım’da zaman zaman bazı oyuncularımı blok halinde odama çağırırdım. Uzun zamandır böyle davranmıyordum, ilk defa Yunanistan maçında tek tek çağırdım, konuştum. O gün öyle icap etti. Belki yarın hiç konuşmam.”
* Mourinho her maçtan önce oyuncularına mektup yazarmış, iletişim başarı için çok önemli, değil mi?
“Benim kalemim o kadar kuvvetli değildir. O mektup yazar, ben karşılıklı konuşmayı tercih ederim. Yüzümüzü, burnumuzu, kulağımızı görerek bir hitabımızın nereye gittiğini bilerek... Bazı oyuncularımızın güvene ihtiyacı vardı Yunanistan maçında.”
Zaplarım zıplarım her diziye yetişirim
“Hiçbir diziyi kaçırmıyorum. Oryantal Star’ı izlerim. Kurtlar Vadisi’ni seyrediyordum.”
Televizyon dizilerinin çoğunu kaçırmadığınızı duydum. Doğru mu bu?
“Doğru... Hiçbir diziyi kaçırmıyorum. Avrupa Yakası’ndan tut, Bir Demet Tiyatro, Gümüş, Acı Hayat, Binbir Gece, Ihlamurlar Altında... Hepsini izliyorum...”
* Hepsine nasıl yetişiyorsunuz? Ve en çok hangi diziyi seviyorsunuz?
”Zaplarım, zıplarım, yetişirim. En çok diye birşey yok. Türk dizileri muhteşem performans sergiliyor. ’Şunu daha fazla seviyorum’ demek başkasına haksızlık olur gibi geliyor bana... Hepsini hoşlanarak seyrediyorum, yapanları tebrik ediyorum. Başka ne vardı? Yabancı Damat, Sıla, Sağır Oda, Yaprak Dökümü... Eskiden Kurtlar Vadisi’ni seyrediyordum.”
* Dizilerden başka program izler misiniz?
Oryantal Star’ı mutlaka izlerim. Pop Star’ı da izlerdim. ’Ceviz Kabuğu’nu hiç kaçırmam. Sabah 05.00’e kadar sürse gözümü kırpmadan izlerim. İtalyanca’yı unutmamak için RAI’ye bakarım mutlaka. Hafta sonu da tüm Avrupa liglerini takip ederim.
* Hayatınızı kitap yapmayı planlıyordunuz, o proje ne zaman hayata geçiyor?
“Tüm futbol hayatımı, Fatih Terim’i yazmayı planlıyorum. Henüz hayata geçme aşamasına gelmedi. Ama ben notlarımı alıyorum. ”
* Midenize düşkün müsünüz? “Hiç yemek ayırt etmem, herşeyi yerim. Ama mutfağa hiç meraklı değilim. Anlamam yemek yapmaktan. Hatta mutfağa 5 metre kala durdurulurum ’Aman’ diye...”
* Bir arkadaşınız sizi anlatırken ’30 yıldır geceyarısından önce uyumadı’demişti bana...
“03.00, 04.00’ten önce demek istemiştir herhalde... Geç uyurum, sabah istediğim saatte kalkarım. Günde maksimum 7 saat uyurum.”
* Bakan Şahin, H.Şükür için ’Şu an kabul etsin, koltuğumu ona bırakırım’ dedi. Siz politikayı düşünüyor musunuz?
“Hiç... Politika yapamam ben.”
* Müziğe ilginiz var mı?
“Türk Sanat Müziği ve Halk Müziği tutkunuyum. Pop ve yabancı müziği de kızlarımla dinlerim. Nilüfer’in sesine bayılırım. Sertap Erener ve Funda Arar’ın seslerini beğenirim. İbrahim Tatlıses’i çok başarılı bulurum, sık sık da görüşürüm.”
* Şık bir erkek olarak giyim zevkinizle ilgili minik bir sırrı paylaşır mısınız?
“Gömlekle mavi rengi çok severim. Her gömleğim mavi değil ama o rengin bana yakıştığını düşünüyorum.”
* Otomobiliniz ne marka?
“Orası önemli değil ama 1993 model bir Mercedes’im var. Orijinal. O tarihten sonra öyle kasa yapılmadı. O arabayı çok severim. Milan’dayken OPEL sponsor olmasına rağmen, kendim Mercedes alıp ona bindim.”
* Çok yardımsever olduğunuz biliniyor...
“Senede en azından 20 aktiviteye katılırım. Okul, hastane yaptırma gibi... Fulya Hanım da müthiş yardımseverdir. Ama bu konuda konuşmayı sevmeyiz...”
* Bu kadar TV izlediğinize göre evden çok keyif alıyor olmalısınız...
“Evlilik böyle birşey... Yıllar geçtikte yükseliyorsunuz. Şurası çok önemli, bir evin içinde mutlaka olması gereken bir doku, renktir sevgi. Sevginin halletmeyeceği birşey yok zaten... Allah’a şükürler olsun!”
* Sizinle ilgili araştırma yaparken şu bilgiye bayıldım. Her gün traş olmanızın sebebi kızınız Buse’ymiş...
“Nerden bildiniz! Sakal traşı olmazsam beni öpmüyor.”
‘Bana kimse hesap soramaz’
* Medya size ’Şu futbolcu neden Milli Takım’a alınmadı?’ diye sorduğu zaman neden sinirleniyorsunuz?
“Soruş şekli, hesap sorma şekli olduğu zaman kızarım. Çünkü bana hesap sorma hakkınız yok. Ama soru sorma hakkınız var. Zaten ben basın toplantılarında soruları yanıtlamak için bulunuyorum. Ama bana ’Bu niye yok kardeşim?’diye soramazsınız. Genel olarak konuşuyorum size değil, yanlış anlamayın. Ben hiç şunu görmedim; ’Hoca şunu niye almadın?’ diyenler o futbolcu daha sonra beni haklı çıkarınca ’Hoca özür dilerim’ diye yazmıyor. Yüzüme söylüyorlar bunu.”
‘Zico ile görüştüm, tatlı insan’
* Yabancı hocalarla ilişkiniz nasıl? Tigana’ya futbolcu önerdiğiniz söyleniyor?
“Ben niye alın bunu, almayın bunu diyeyim, bana sorarlarsa söylerim... Benim öyle bir mesleki terbiyem vardır. Ha Zico ile geçen gün bir restoranda yardımcılarıyla birlikte olduk. Çok tatlı bir insan.”
* Hırpalanıyor muymuş burada?
“Bilmem, oralara girmedim. Hepimizin hırpalandığı oluyor. Tigana zaten iyi dostum. Gerets iyi bir dostum. Türk antrenörlerle zaten aşağı yukarı her hafta görüşüyoruz, konuşuyoruz. Hatta birlikte karar veriyoruz. Bana ’Hocam almayı düşünüyorsun ama ben onu biraz daha çalıştırayım’ diyecek kadar yardımı olan çok önemli arkadaşlarım var. Ben bazen haftada 5 maçı canlı seyrediyorum.”VATAN Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 20:24