HINCAL ULUÇ SEZER'İN EŞYALARINA KAFAYI TAKAN KENDİ GAZETESİNE SORDU :KIÇI KIRIK HINCAL'IN EVİNDE JAKUZİ VAR DA CUMHURBAŞKANI'NIN NEDEN OLMASIN?
KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA/Bir kaç haftadır Hürriyet Gazetesi'yle birlikte Cumhurbaşkanı Sezer'in eşyalarını gündeme getiren Sabah Gazetesi'ne cevap yine kendi yazarından geldi.Konuyu köşesine taşıyarak muhteşem tespitler yapan Hıncal uluç,"Kıçı kırık gazeteci Hıncal 'ın evinde iki kişilik jakuzi var da, Türkiye Cumhuriyeti'nin temsilcisi, gururu, onuru Cumhurbaşkanı'nın evinde neden olmasın?..Çarşıda, pazarda dolaşan bir halk adamıdır diye, köşke kurnalı hamam yapıp, kafasına bakır tasla su mu dökeceğiz..Olacak.. Hem de en iyisinden olacak.." dedi.
İŞTE HINCAL ULUÇ'UN YAZISI
Paşa!.. Paşa!.. Bu devlet isterse..
Sokullu 'nun "Bu donanmayı yapabilir miyiz" diyen Uluç Ali Paşa 'ya yanıtını hatırladım gene, dün Sabah'taki manşeti, sabah kahvemle okurken..
"Paşa!.. Paşa.. Devlet-i Ali isterse, gemilerinin serenlerini altından, yelkenlerini atlastan, gövdelerini gümüşten yapar.."
Yapar yapmaz, o ayrı.. Ama bu sözler, "Devlet" e güvenin ifadesidir..
Sokullu 'nun sözlerini, Yeni Çağ'dan aldım, Yakın Çağ'a getirdim.. Ömer Seyfettin 'in Pembe İncili Kaftanı'nın üzerine yapıştırdım..
Devlet-i Ali'yi temsil için İran'a gider hani.. Hazine tamtakır olduğu için, neyi var, neyi yoksa satar ve pembe incilerle bezenmiş bir kaftan yaptırır, Şah'ın karşısında Osmanlı'nın yüzünü yere baktırmamak için.. Şah, tahtın karşında sandalye koltuk bulundurtmaz ki, Padişah'ın temsilcisi, önünde ayakta dursun hep..
Bir saniye tereddüt etmeden, o pembe incili kaftanı çıkarır, yere serer, oturur. Konuşmasını Şah'ın karşısında oturarak yapar ve kalkar gider, kaftanı yerde bırakıp.. Arkasından bağırırlar "Kaftanı unuttunuz" diye.. Geriye dönüp bakmaz bile..
"Osmanlı'nın elçisi, dizini koyduğu kaftanı bir daha sırtına almaz" diyerek yürür..
Tüm servetini orada, o kaftanda bırakıp bir çulsuz olarak döner, Üsküdar'daki iki göz evine..
Şimdi biz böyle büyüdük.. Böyle büyüyünce de, kimse kızmasın, aklımız almıyor, "Cumhurbaşkanı'na jakuzi yapıldı" haberlerini..
Kıçı kırık gazeteci Hıncal 'ın evinde iki kişilik jakuzi var da, Türkiye Cumhuriyeti'nin temsilcisi, gururu, onuru Cumhurbaşkanı'nın evinde neden olmasın?..
Olacak.. Hem de en iyisinden olacak..
Çarşıda, pazarda dolaşan bir halk adamıdır diye, köşke kurnalı hamam yapıp, kafasına bakır tasla su mu dökeceğiz..
Ben böyle haberlere oldum olası kızarım..
Efendim Vali'nin biri konağına jakuzi yaptırmış.. Siz Vali'nin bir günlük programını, dağ bayır demeden dolaşmalarını bilir misiniz?. Halkın sorunları dağ, politikacı baskıları sıra dağ gibidir. Adam gecenin bir yarısı evine döndüğünde su masajı ile dinlense niye çok olsun ki, 3 otuz para maaşının yanında..
Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın memur arabası ile dolaşmasına kızarım.. Başbakan'a bakınca, insanların içi heyecan, umut ve gurur dolmalı.. O gecekondu arabası "Umut" olur mu?..
Biz yemez yedirir bir ulususuz.. Bizi temsil edenleri kıskanmaz, tersine gururlanırız.
Cumhurbaşkanı Köşkü, pırıl pırıl olmalı.. En çağdaş, en güncel, en moda döşenmeli..
Ne yani?.. Çuval mı asacaktık, Köşk'ün pencerelerine..
Cumhurbaşkanı için ne yapılsa azdır.. Bana sorsanız, bir de lüks yatı olması gerekir, arkasında forsu ile.. Atatürk'ün Savarona'sı ile hala gurur duymuyoruz muyuz?.. Hani Cumhurbaşkanlığı yatı?..
Sonra Cumhurbaşkanı bir arkadaşının teknesine bindi mi, gelsin dedikodular?..
Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Köşk için ayırdığı ödenek içinde düzenleniyor..
O zaman nedir bu gürültü?..
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:14